Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet' Hikflye ; 31 Kânunnsani Gazılerm donuşu Dışanda... Yıldınmlar durmuş, şimşekler sönmüş, fırtma yorulmuştu... Stnesinde yağmur «elleri horulduyan geceye rüzjrftr. vanrak döVen ağpçlar da ninni söylüyordu. Koy, orman, dere, tepe her şey göz yumup uyumuş, hepsinde yalnız ka • ranlık kalmışta. ra, umumî harpte bütiin düşmanlara yenildiğimizi düşündükçe oğlunun sözle* rine inanacagı gelmiyordu... Sonı yordu: Hele oftul bir iyice soylel... Yendik mi, yenildik mi?... Hele yemin etl.. Düşmanı bir iyice tepeliyeydiniz de bir daha bas kaldırmıyaydı... Husevin anasına teminat verirken Fatma Dudu obır^ufu verde dîz!erfnîn Bir köy evi... ü<tünde hopluyordn... Yanında oturan Ocakta yanıp tükenen kütSklerin korAli A*a acı acı bağırdı: lan da kSllenmiş, tavansız odayı altm Be kan, budumu kopardm... Nedaki ahırda soluyan öküzlerin nemli olmrorsun?... kokusu doldurmuş... Dösekte, rüyalann Fatma buvnk bir bevecana kapıimış döndüre döndüre uyuttuğu Ali Ağanm kocasmın bsidırmı sıkmıstı... yanında, küllerin alhnda ışıklan sindîkYoreim Hflsevn'm sSsgun ^«»lerm çe srnen ateşten gBzierini ayırmıyan den nvlm damhyordu... Lâkin ena Fatma Dudu uzanmıştı. bakmnUIa de»muvorlar, ne'er neler sorUzakta it ürüdü... Yakmdaki Hler de muyorlar... Onu uykuya koymuyorlarSrüdüler... Fatma Dudu kuiak kabartdı... n ve: «Ortahkta ahırmdan kacmış hayAli Afra sordu: vanlar mı dolaşıyor?» diye düşündü. Fettah'ın Mehmet te tezkere aldı ım?... Çok geçmeden evlermin kapısı hızla AMı... Onu ben vol*'» koydum.. vuruldu... Fatma Dudu zemberekle a Sinem kanmn ojjlu Mehmet te hhnış gibi doğruldu... Kocasun dSrtetezkere aldı mı ?... lefc: O da aMi .. OnW ton gelivor Hele kaHc... Itler ürüyor... Ka > lar... B*n alatladim treidim. M*nanm9 punız vuruluyor... dedi. Telâşla dösekIrniun of[u, Karap^în'in n»lu. Karaveliten çıktı. Ali Ağa da uykunmı kanmanin nfrlu «ehri dî^Hiler... Poktas'ın ofrlu dığı tadmı gözlerinden sflerek nyandı: eolak nldu... K*»»Kan'ın n^lu ton a! ol Fatma... Şu kandili vak bakaJım.. du. .. Benim bîMi*»'m bun'ar... O«lince Bu valdt kapıyı kim vura ki?... dedi... Kapı hâlâ şiddetle vuruluyordu... Bu gSW»r5Ömtx... Kîm'ere neler oldu? .. na bir ses te kanştı. Bu sesi Fatma DuHBsevin sotil kısa kesmek, uyumak du aldı, tanıdı ve bir saman cuvalı devtstivordu... rfliyor gibi sessizce yere yuvarlandı... Ne oldun be kan... Alî ile Fatma ofci»"annm bmncunda Fatma'nm dizlerimn kuvevtî gibi seItaM'lar. Kandili yaknt koydular... Oh sfarîn perdesi de düşmüştü: Sene'erce dînmemîş, dinlenmemis bir HSseyin... Bu ses Hüseyn'in sesL. yonronluSmı şu afrır uvkusu içinde. üsUsak ne edeyimü... Askerden kaçak tunrieki eski nîînkîî çul vnrvanı kn'dımı geldi ki?... Amanm tanrım... Hele başrnıa gelenler. diye inliyorken Ali Ağa nt» mdiren jöfrsu rnmnlı Hmevin!!!... Uzun hraslarile göleeli yanaMarmda elçjktıgı odanm eşığinclens macıklan fırlarms, kara bıyıklnnnın fis Gönlün rahat olsun... Benim dötunde ince cizsrîler burnnnu knoahnıs, lüm askerden kaçmaz dedi, fakat merSlümün, hastaliihn, «oriuk'arm kanadı divenlerden avkrya inerken orta baçaroa çarna alnı kmsrmş kart Hüse • samaklara gelmce keyfinde kaçuckk, ymîlî... tcine derin derin cektiği rınvayi dizlermde kesiklik bissettL yavas ravas savan dudaklan usaklktaÇamura bulannnş Huseyin sirnklamki r*l dîlek'erini, isyan'annı sovlîyen dı da... O c m a f değiştirirken anası kaHie kmırdanan toy Hü«evin!!!... bir çanakta bal sızmhsı, bir çanakta iki . ..Kirpikîeri, kanh ve atesli cenklerin, peynir lonnüsından ibaret bir sofra haacı ve hicranlı gurbetlerin. bin türlü nrladı; oğluna, utanarak: mihnetlerin rıahalarnn gofaelendiren Huseyin! Kusura bakma oğul... çukur pözleri bnzan a&hvan, bazan güBiz fakir düştük... Bu balı Hasan Kâhlen vedönen halfle hâlâ korpe, hâlâ çoya'ya orak biçihn de onlardan aldnn; cuk Huseyin!!!... baban da Davud'un ağılına çalı çekti Ana ve babasmîn arönüllerinde hayatde dört batman peynir aldı... Onlan Iarmm baharmdan kalan bir mütevazî da yedik tükettür... Balın sızmbsı, peyçicek, ocaktarraî Hîtîîten fek ktvıîcım. nirin kırmtısı kahmş... diyor ve kuru kviabevi rotan tek direk... Tek Bmit kara ekmek dilimlerini oğlunun önüne olmHSseyfnirt... L~i~ T: yığıyordu. Elleri gSŞSslerinde bağh, sîmdi iki Huseyin sordu: ihtiyar oğuHarmm karsısmda, gSzferi o San inek ne oldu?. nun Szerinde, aynhğra kavusmaktaki San ineği tahsüdarlar naczedtp satzevküe tetnamfle sarhoş ve dalgm idi• .nışlar... Onun bir düvesi yetişiyormuf. ler... Boz ökuzler duruyor mu?. Bunlan da satrp vergilerini vermiş Hüsevn'i hfinîyette askere almıslarler, borçlarmı odemişler, artanile de dı... Yirmi dört yaşmda idi... Yavuz bir çift koca öküz ahmşlar... Fatma: yiğitti... Mektuplan Arnavutluk'tan Baban arhk çok kart oldu... Bu geldi... Kaçanik'te asilerle çarpısmis. koca öküzlerin büe hakkmdan gelemiyaralanmisb da... Tezkere alıp ta gelir yor... Çiftin yansun ben sürdüm oğuL. gelmez düğunünS yapacaklardı... Padedi. rasmı da hazirladılardı... Hüseyn'in uzun uzun sorgulan bitinO geldi, lâkm duğBn yapmafta kal • ce sıra ana ile babaya geldi: madı; yorguniuğunu ahnadan tekrar çaFatma Dudu ilk suali kısık sesle, büğırdüar... Mektuplan gelmeden, yaralı yük korku içinde sordu: Oğul haberi geldi. Kırkküise'nm yamacında Kaçak rmsm?... BuIsrarHarla vuı uşnıuş ve vurulmuştu. Huseyin cevabuu ueuz vermek isteTezkere alıp gelmeden • beklemekten medi... Anasını bekleterek nazlandı ve usanan nişanbsı başka ere gitti... ağır bir sesle: Askerden dönünce bu isten kahırlan Nasıl kaçak?... Be ana tezkere dı... Baskasüe nişanlanmadı; kahnnm aldık tezkere! dedi. ateşi sönup te kendisine bir eş bulmaTavansız odanm karanlıklarini an dan askere çağnldı: cak bulandırabüen kandilden sanJd nur Of oeul. Bu ne surekli muharebe taşh... Kocakan her şeyi parlak gör Jmiş... Ne bitmez savaşmış, ne Hikenmeğe başladı... Oğul... Hilâf söyleme?... diye Hüseyn'in mektuEu Snce Çanakkayalvardı... le'den geldi... Orada yaralanmış... Sonra Kudus'ten geldi... Orada da Ana hüâf söz olur mu?... Yunan'ı yaralanmış... Arkastndan Kafkasya denize döktük!... dan geldi... Orada da yaralanmış... Fatma Dudu'nun ruhu tavansjz pdaSonra Irak'tan geldi... Orada da ya ya sığmadı, ve kim bilir hangi semalara, ralanmış..» hangi ufuklara kavuştu... Kendisinden geçmişti... «Biz ne zaman düşmanı yen[*] Oğlan çocuklarm körpe ve genç dik ki» diyor. ftalyan'Iara, Balkan'Iılayaşlanndaki »mi. Ne yaptm? Bıırsa güzeli Leman H. neler anlatıyor? Birinci sahifeden mabait) Türkiye'de kış sporları kında mühim bir rapor verdi Atletizm antrenörü kış sporları hak s sporlan iç!n en guzel bir aaha "|iım muallimi Her Alex Abraham Uludağ hakkında Federasyorm mühim bir rapor vermiştir. Bu raporda deniliyor ki: «Avrupa'da Kayak sporu; kış sporu olarak pek ziyade ehemmiyet kazan rnıştır. Güneşte uitraviolet sualan alhnda temiz bir dag havasi içinde yapılan kayak harekâtı, vücudü hiç bir »porun temin edemiyeceŞi şekilde kuvvetlendirir ve sıhhatlendirir. Hiç bir yerde 2000 • 25S0 metre yüksekliğinde Uludağ'daki gibi kiio metrelerce uzun ve genis yaylalara te* sadüf edilmez. Bu yüksekliklerde birinci kânundan mayıs ayina kadar her za man kar vardır. Hatta hemen Bursa'ya doğru takriben 600 metre rakımh yerlerde karia örtülü açık sahalar mevcut olan ikinci kânundan marta kadar her cuma Bursa'dan buralara kayakçılık için nkılabilir. ^ . Uludag; kuin her tatflde Türk mektepleri talebelerinin mnallimîerile bîr • likte seyahat hedefleri olmabdır. Bu işi amelî olarak basarmak [çm evvel emirde aşagidak! hususahn yapılFatma hastanelerden gelen bu mektuplan tekrar tekrar okutup dinledikce oğlunun serjrüzestlerini daha büyük ROrüyordu... Bir kere kocasina; iftihar yerinde bir istihza öet Be herif... Ne çuruk dolun varmıs, her gittiği yerde yaralamyor... de; mifti... Şîmdi Fatma Dudn camsîz pençereden dışan nıattıtn basmı gecenin serinliğine verdi... Huseyin derin derin uyuvordu... Yanan alnmm arkasında arhk neler dolaşmaea baslamısh... Ufuktan. oktanlar [ * ] belirmisti. GBndüz yakmlasıyordu. Keske Huseyin de şehı't dü^s^vdiü. dive düsündü; Mangıro§lnnon, Karapelin'in, Karaveli'nin yanlannda Fatma Dudu icin Huseyin, kaderin on'ara yaptıgı gadri daima gösterecekti. LâUîn onIar yehit anası olmak mertebesine de varmıslardı... Art'k erünes doruyor... Arhk köy uyanıyor... Simdi koyde gülenlerin kaMf<»K?ılannı agl'vanlann feryadı zehirlivecek... Tatlı haberlerin üzerine kara haberIer yaslı kefen gibi sanlacak. ölülerle beraber kara günler de mezarlarda çüruyecek... YUSUF MAZHAR [*] Tan oklan, fecir ziyalan. r Leman Hanım kısa ve güzel Wr Formül söyledi: ne cevap verdi: Vücudü sıkan her şey fenadır. Ben razı olmadım. O müsabakaya Ev işleri hakkında sorduğum suallere girseydi benim kazanmak ümidim kalşu cevaplan verdi: mazdı. Nîşanlım Ceımî makarnayî çok Leman Hanımın kendi aleyhine yapsever. îyi makama pişiririm. ^ tığı bu zarif mubalâğa fazla idi. Yalnız, Cezmi Bey abldı: Ferihan Hanım da bu ince davanm içi Bayüırun. Fakat ev makamasi ne kanssaydı hakemin tereddüdünü ve başka. Bu otelde de yedim, beğenmeseçme güçlüğünü arttiracağı muhak dim. Evdeki gibi olmuyor. kakh. Müsabakaya girmemek suretile, Güldüm ve düsündüm: Evdeki gibi rakibesi olabLlecek bütün hanımlara, olmaz tabiî... Hele bir de Bursa Güzelikıymetini asla bilemiyecekleri bir iyilik nin ellerile yapılırsa! etmiş sayıhr. Izmir Güzeli Neriman Hanımla BurEvvelâ Bursa güzeliie konuştum. Bu, sa Güzeli Leman Hanım birbirlerine yuvarlak ve küçük yüzünün üstünde makama ve pilâv pisirmeği oğretecekbüyük, gene yuvarlak, içinde ağır filerini vadettfler. Fakat şişmanlamaktankirier henüz belirmeğe başlıyan, fakat dan korkuyorlar. hâlâ masum hayaller yiizen bir çift güMüsabakada hangi hammlan bejenzel göıün, ufarak bir burunun, küçücük diğini Bursa Güzelîne sordum. Gözleribir ağzın tam yerlerini ve tam nisbetnin ucîie Neriman Hanrma reymi verdi. lerini bulduğu bir bebekti: tnce yapılı, Başka? dedim. 45 nomarah haelleri ve ayaklart küçük, her tarafi, hatnımla Nsrzire Hanımdan hangisini tercih ta saçlan, kulaklan, bütün vücudü güedersiniz ? lümsiyen bir bebek. Yüzünün derisi çok Doğrosu, dedi, Nazire'yi tercih edesamimî: Ne rimel, ne sürme, ne pudra, rim. ne ruj. Neriman H»iımm bîraderi dedî ki: Gözlerimin istinatkma şeklile mukem Fakat, dikkat ettiniz mi? Nariremel cevaplar verdikten sonra ağızlannm kaslan tamamfle alınmış ve ustüne mızla konuemağa başladık: kalemle çekîlmiş. Nerede doğdunuz? Bursa Güzelinin teyzezadesi Feriha tstanbul'da. Hanım: \>1ktS Uludag'dan Wr mansam Kaç yaşındasmız? Küblk kaş! dedL ması lâzımdtr: On yedi. Bursa'da mSsabaka yaLeman Hanım: 1 Bursa'dan 20 küometre mSafede pıidığı ve seçildiğim gün tam on altam A... dedi, ben Nazire'nin kaşlaUludağ yolile kara yolunun birleştiği bitirmiştim. nnı da çok beğeniyordum. noktada ve takriben 1200 metre yük Tahsüinizî nerede yaptmız? Buna rağmen odada herkes Nazire sekliğinde yatanak için bir bina yapıl • İlk smıflan tstanbol'da Feyziati Hanıma taraftardı. Yalnız, Leman Hamahdır. Buraya kadar veya pek yakımektebinde, sonra Bursa Kız lisesinde. nımın annesi, müsabakaya îstirak eden nma otomobii, hayvan vey» merkeple Spor yaptmız mı? bfîtün hanımiar arasmda früzeliiği müçıkılabileceğmden bu binaya kolaylıkla Bursa lisesinde volevboy oynarsavi hisselere boldü ve kardeş payı ulasmak kabildir. dmn. yaph: Buralan kayak talim kurslarî tçin fev Musıid? Hepsî gSzel, deŞil mi efen*lim? kalâde müsait olduğundan her aceml Burada annesi izahat verdi. Leman dedi, hepsmm baskahğı var. Tabiî, bükayakçı burada bidayette bir kaç gün Hanım kücüktenberi piyano çalarmış. tün insanlar birbirlerine ne kadar benkalarak öğrenebilir. Dokuz yasmda, Marmara vapurunda zemezlerse güzeüer de benzemezler. 2 Bu binadan îtibaren 2000 metre kaptanın ricatile küçücük bir konser de rakımlı Uludağ oteline kadar 13 kiloBu vecizenm içinde hakikat mi daha vermiş. metre desafe olup bu yolun kayakla açoktu, nezaket mi? Bir yandan bunu Leman Hanıma sordum: hnması lâzundır. düşünürken tzmîr Güzeline dondüm ve Alaturkayı mı seversiniz, alafranOtomobü yolu karla örtülü oiduğu onunla konusmağa başladım. gayı mı? müddetçe yürülemediğinden bu yrlun Neriman Hanımm cevaplarmi yarm Sırasma gore. Fakat piyanoda alakazıklarla işaretlendirilmesi icap eder. yazacağım. franga çalanm tabiî. Otele giden bu kayak yolu. orman ian P. S. Sark ve garp musikileri arasmda geçirilmek ve münasip şekilde isaretlenbir telife taraftar mısınız? dirmek suretiie daha kısalt^abüir. Bursa Güzeli Leman Sadullah Kat'iyyen. tkisi de halis kalma3 Uludağ otelbden itiharen 2">53 refakatinde valdesfle akrabasmdan bahdırlar. rakımh teneve çıkanlacak yol da tşaretzılan ve Bursa muhabirimz Musa Bey lendirilmelidir. tzmir Güzeli Neriman hanımm biraoiduğu halde dün matbaanuzı riyaret 4 ^ Bursa, yollar birleşmesînde yaderi kulaeıma fısladı: etmiştir. pılacak bina ve Uludağ otcli telefonla Cumhurivet'teki ankete devam eBursa güzeli, mstbaamizda bir müdbirbirine bağlanmahdır. diyorsumız galiba... det istirahat etmiş, sonra kendisine ma5 Yapdacak binaya ve Uludağ Leman Hanım edebiyattan ziyade kine, mürettiph«>ne ve klise daireleri oteHnde, Jcabmda yardıma koşabilecek tarih meraklısıdır ve daha ziyade Roma miz gezdirirmiştir. Yevmf bir gazetede ve kayakla kaymasmı bilir daimi bektarihine karşı bir meyli var. çiler konmalıdır. nasıl çalısıldığıru ve gazetenin ne suretle Yeni tarihin ilk iki cildini okudum, 6 Kayak sporu malzemesmm ueuz çtkaııldığuıı yakmdan gören Leman Sason iki cüdi kalmamıştı, henüz tedarik fiatlarla yaphnlması ve tedariki tenoin dullah Hanım, edindiği malumattan çol te demedim, dedi. edilmelidir. memnun olmus, bu kadar emek ve külLeman Hanım realist bir kızdır. TaBursa Valisi Fatin Beye'eidinin, Mafetle çıkarılan bir gazetenin nasd olup rih onun hayallerini tatmin etmeğe yearif idaresinin ve Türkiye T^ring ve o» ta beş kurusa sahlabildiğine hayret ettîyor. Bunun için roman okumuvurmuş tomobil kulübtînün kayak sooruna ait miştir. galiba. Şairler arasmda Faruk Nafiz'i teskilâtm icrası icin muzaheret vadehniş tercih ettiğini söyledi. Leman Sadullah Hanım, Güzellîk olmalan pek ziyade tesekbt'rc de^<r sabakasmm neticesine kadar şehrimiz Sinemaya bayıhyor ve Marlen DitBu vaitler, bu gürel ve sıhhî kayak de kalacaktır. rih'le Moris Şövalye'yi beğenîyor. sporunon Türkiye'de famim rdilece^îne Bir ciddî, bir komik, dedi. en iyi bir alâmettir. Âlâ. Fakat Bursa Güzeli acaba sinem ı artisti olmak, bir ioek böceei gibi IBİrind sahifeden mabait'] istihaleler geçirmek, yıldız olmak istiyor mu? yacak basit tesekküller ile tedvir Bayram günlerinde Taksfm stadHayır. olunması esaslan üzerinde Türk ve yomunda da husust mahiyette mü Kat'îyyen! divor. Yunan hükumetleri arasmda kat'î sabakalar yapılmıstır. Bayramın biBursa Güzeli mükemmel bir ev kabir mutabakat hasıl oiduğu temin rinci günü Galatasaray, Pera takıdmı olmağa niyet etmiştir. Bumı sözleedllmektednr. mile bir tnaç yapmıştır. Sahanın çok rile değil, gözlerüe de nişanlısı Cezmi Hariciye Vekilimizm Cenevre seçamurlu olmasına rağmen GalataBeye vadettiğini görüyorum. yahati dolayısile yarım kalan bu saray, güzel bir oyun oynamış ve Mademki, dedim, ev işleri yaoar41 galip gelmiştîr. müzakerelere Tevfik Rüştü Beyin sınız, ellerinizi yıpranmaktan nasıl koavdetinden sonra devam edileceğf Bayramm üçüncü günü de gene söyl emmektedir. ruyorsunuz? Galatasaray birinci takımı Kurtuluş takımile karşılaşmış, Rebii'nin gel~ Cevap basit: . Biraz rahatsiz bulunan Yutıan »ememesine ve on kisi ile oynamasına Eldiven! firi M. Skalarapulos iyileşince mürağmen bu maçta da 3 1 galip gelDedi. Mes'ele yok. badele işlerinin daha sür'atle halli miştir. Galatasaray ikinci takımı da Güıelliği muhafaza içîn Türkiyeiçin alınması icap eden tedbirler Şişli takımile yaptığı maçı 2 0 kadeki bütün kız kardeslerinize bir tavsiüzerînde başmurahhasımızla da gözanmıştır. yede bulunur musunuz? rüşecektir. Bursa 6öreli uıafbaamrda Balatasaray'ın bayram gönlerinde yaptıgı maçlar Mübadele işleri Cingöz Recai'nin harikulâde maceraları Yazan: 4 5 Yetmiş dokuz dukkâncı ile koluştum. Hiç biri karryı tanımadı. Nihayet, sonuncusu hatırladı. Kafiveci fbrahim Efendi. Arada bir ona uğrarmış. On bes yirmi gündür gelmiyormus. Evvelki gün uğramıs. Karnında bir sancısı varmış. Doktorlar: «Kör barsak. Amelîyat lâzım.» detnişler. Haseki'ye girecekmiş. Baaka? Haseki hastanesine gittim. Aferin. SERVER BEDİ Âlâ... Âlâ... Diye söyleniyordu. Sonra ceplerme bir çok aletler ve kntular doldurarak, müsterih, emin, bâkim adımlarla evden çıktı. XI Menmet Rıza, akşam fîstü, ikinci şube müdürünün yanında telefonu «çtı: Allo... Faik Efendi orada mı? ^ Kmvsiniz? Mehmet Rıza. Başüstiine Rıza Bey, burada... Allo... Faik Efendi... Benim Rıza Bey. Operatörle görüstüm. Bir ihtiyar kadın hatırhyor. Defterlere bakblar. Fakat ben kadınm adını bilmiyorum. Apandisitli üç yaşlı kadm var. Ikisi yatıyor. Birine yer olma dıği için ameliyatının on beş sriin sonra yapılacağını söylemişler. Fa kat sancısı tutarsa beklemevip hastaneye müracaat edecekmiş. Ben gelirse müdiriyete haber vermelerini rica ettim. Defterde adresi yok mu? Hayrr. öteki yaşlı kadınlar? Onlan koğuşlara gidip gör düm. tçlerinde bohçacı yok. Peki. Devam edelim mi Rıza Bey? Mehmet Rıza telefonu kapadı, Evet. Ben size yeni talimat vetekrar açtı ve başka bir yer aradı. rinciye kadar devam edinîz. Nöbet Allo, allo, dedi, Nuri Efendi... leri kaçar saat yapıyorsunuz? Burada. tkişer saat. Bazan canımız sı Allo, Nuri Efendi? kılmasın diye, bilhassa geceleri iki Bendenizim Rıza Bey. şer kişi nöbet bekliyoruz. Bugün de hiç bir haber yok Pekâlâ. mu? Mehmet Rıza telefonu kapadı ve Hiç, Rıza Bey. Dört gündür şube müdürüne döndü: hiç kimse uğramadı. Kolay başa çıkılacak herifler Her gün, yirmi dört saat bekdeğil, dedi. liyebildiniz mi? Şube müdürü, imzaladığı kâğıt tlvsan Efendi, Şakir Efendi ve lardan basmı kaldırarak bir müd ~ ben nöbetleşe gece gündüz bekliyodet düşündü: ruz. Uğrıyan yok. Evet, dedi, izlerini gene kay Allah AHah... Nasıl olur? bettîrdiler, değil mi? Biz de şaştık. Hayret, hayret, haytret!.. Caktı Acaba husettiler de yerlerini lar galiba... Taşocaklarınm semfci mi değiştirdiler? ne uğramıyorlar. Simdi yalnız Cin ~ Belki de. göz'ün peşinde gidebilirim. ö t e Siz hangi noktadan tarassut kiler tamamile kayıptalar. ediyordunuz ? Şube müdürü heyecanla ayağa Taş ocağının deniz tarafında kalktı: bir tümsek var ya... Hani siz banu Anlamıyorum, dedi, bu işte göstermiştiniz. O türaseğin kenarmdaki otlar arasmda yatıyoruz. üç grupun çalıştığı muhakkak. Fa tstinye'deki tabkikat ne oldu? kat bu Hacı Zihni Efendinin ne ka Fayda tftmcdî. I dar düsmanı varmış!... Eğer Sü Pekalâ. I leyman Tahir intüıar etmeseydi yan Iış bir yolda nafile koşup rfuracakhkMehmet Rıza, SüJeyman Tahrr'in akıbetinden müdiriyette hiç kimseyi haberdar etmemişti. Başını sallıyarak, gayet sade bir tavurla: Süleyman Tahir yaşıyor, d?di. Şube müdürü başını Mehmet Rı * za'ya doğru iğerek: Anlamadım? Dedi. Mehmet Rıza daha. kuvvetli bir sesle tekrar etti: Süleyman Tahir yaşıyor. Nasıl yaşıyor? Basbayağı! Intihan palavra. Şube müdürü itimatsızlıkla ka rışık bir hayret ifade eden gözlerini Mehmet Rıza'ya dikerek sordu: Tahmindnize mi istinat edi yorsunuz? Mehmet Rıza, kendisi için tabîî olan bir halin başka birini ne kadar hayrete düşürebileceğine ehemmi yet vermeden, hep o lâkayt edasile cevap verdi: Hayır, dedi, gözlerimle gor düm. Kimi? Süleyman Taiir'L Ne söylüyorsunuz, Rıza Bey? Evet Hatta kendisile konuştum da. Şube müdürü Mehmet Rıza'ya bir adım kala yaklaşarak: Neler söylüyorsunuz, Rıza Bey, dedi, ishnleri yanlış mı duyuyorum? Süleyman Tahir'den bahsetmiyor musunuz, Evet Intihar eden Süleyman Tahir..* Evet. tntihar eden ve gömülen Süleyman Tahir yaçıyor, diyorum, sizin ve benim gibi yaşıyor, konu şuyor, nefes alıyor. Mehmet Rıza bütün vak'ayı an Iattı. Şube müdürü o kadar büyük bii merakla dinliyordu ki arada bir i çeriye girerek hikâyeyi ortasırala kesen iş sahiplerine kızıyor: Yarın gelin! Diye bağınyordu. Hikâye bfttikten sonra: Vay mel'un herif, vay mel'un Cingöz!.' Gibi karıv.k hayret sesleri çikmr • mağa basladı. ÇMabadi var)