Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
•3 Kânunusani 19>3 SON TELGRAFLAP Harp borçları hakkmda mühim bir mülâkat Mr. Roosevelt Londra'ya davet edilen Ingiliz sefiri ile görüşecek Vasington 28 (A.A.) Vasington*daki İngiTiz sefiri Sor Lindsay Mr. Roosvelt'in Marusfringh'e gelip kendisile görüsmesi için yaptığı daveti kabul et miştr'r. Sör Lindsay, tayyare ile Marusfringh'e gidecektir. Vasington 29 (A.A.) tnşriliz tefiri Sor Lindsay Mr. Roosevelt ile gö • röfmek için tayyare ile Marmsprings'e gitmistir. Mr. Roosevelt'in daveti, se fire Hariciye Nezareti vasıtasfle bildirümiftir Marmsprings 29 (A.A.) Mr. Roosevelt, M. Lindsay'in Londra'ya gideceği ni ögrenir öğrenmez kendisini derhal davete karar verdiğüü söylemiştir. Mr. Rooaevelt, Ingiliz sefirile yapacağı müIâkattaflctısadîvaziyet, harp borçlan ve silâhlan bnakma mes'eleleri hakkmda umumi mshiyette bir müzakerede bulunacağını bildirmiştir. Londra 2 8 ( A . A . ) Hükâmetin harp borç'an tnes'elesi hakkında kendisiîe istişarede bulunmak üzere Vaşington'da< ki sefiri Sör Lindsay'ı Londra'ya davet ettiği teyit olunmaktadır. Sör Lîn'Uay'ın Mr. Roosevelt'in K kirlerini iyiden iyiye bîldiği soylenmek. tedir. Sör Lindsay'm vereceği'malumat; martta Vasington'da başhyacak müzakerelarin hazırlanmasma yardıtn ede cektir. c Cumhurivet Banakahrsa Güzellik maçı Devletten 120 lira aylık alan ahçıbaşı Bayramın ikinci günü. Maksim salonundayız. Halk, Türkiye güzelinin ilk seçmesini yapıyor. Büyük, tecniz bir kalabalık. Genç ler, orta yaşlılar, hatta ihtiyarlar salonu doldurrauf. Beyaz örtülü masaları çevreliyen çehrelerde, ha fif bir eğlence arzusunun çizdiği yarı çapkın, yarı alaycı gülümseyiş değil, güzel ve ciddî bir va j yahat etmeğe mecbur kadmlan, çoctrk[«İ zmır» vapulan götürürler veya getiririerdi. Babam runun zifenin vekan var. Zaman zaman beni bu katırcılardan birinin yanına verdayız. Gemi yann bir alkış sağnağile kalabalık daldi. Bolu'dan Adapazan'na araba ile gelsabah tskenderi * galanıyor. lşte İzmir güzeli. Taze d!k. Or^dan trene atladık. Trenle doğye'ye hareket ede< yapraklar içinde saklanm< :< bir ru tstanbul. Katırcı beni Şeyhülislâmkapıcek. Kömür taşı salkım üzüm. Yok, onun bakış yan amelelerin ve sı'na götürdü. Ameama teslim etti. boşalan kömür kü30 sene evvel bir Şeyhülisîâm konağı larındaki çocuk ruhunu, adım ; felerinin gürültüs ' ne demektir, bilmem bilir misiniz? Ben lanndaki masum ürkekliği anla mutfağa kadar g'bîlmezdrm. Bilmedigim için görünce tacak kadar bakir söz bulamıya liyor. saşakaldım. Mutfakta on tatve ahçı çacağım. Onun gözleri için, bir baMutfakta bütün Iışıyor, günde 30 tencere yemek, 10 har gökile bir güz denizinden ahazırhklar tamsmtepsi baklava ve börek pişiyor. Birinci lanmış. kalaylı bülınmış iki damladır, diyemem. ahçı ayn, ikinci ahçı ayn, hamureu ayyük tencereler raf Boluiu Mehmet Usta n, pilâvcı ayn, çtraklar ayn... Amcam Onun gözlerini bu iki damlaya lara dizilmiş. yemek sobası tutuaturul beni bütün ahçılara tanıttı. İkinci ahçı değil, ancak bu iki damlayı onun muş. Et makineleri, tepsiler. pasta kamerasimle kollanmı sıvadı, pestemaT gözlerine benzetebiliriz! Onun Iıoaln pınl pınl yanıyor. Bcyaz önlüklü, kusattı. Bütün ahçıların ellerini öptüm. ağzı için, bir nisan sabahında açbeyaz serpuslu ahçı çıraklan. beyaz ceOndan sonra 40 kurus gumüs para ayketli garsonlar yann için talimat almak mıs... Hayir, hayır, renkli bir lıkla Şeyhülisîâm Cemalettin Efendmin üzere ayaküstü bekleşiyorlar. Mehmet mırtfağına ahçı çırağı olduğumu söyle • tesbih zincirinden cümleler sırausta henuz sokak kıyafeti ile... Üzerindiler. lajnağa hacet yok. tzmir güzeli, de kahve rengi kusursuz bir elbise var. Alb ay müddetle yalnız bulasrk yrkainsana: (Ah söyle bir hemşirem Ipek trömleği ile kravatı da ayni renkdun. Fakat bulasık yıkamak diyip te olsaydı!) dedirtecek kadar güte... İkide bir cebinden beyaz bir ipekli geçmeyin ha! Günde 30 tencere yemek mendil çıkanvor, raflardaki tencerelerzel, melek gibi bir hanım kız! pisen bir mutfakta bulasık yıkamak bir tngiliz Maliye Nazırtnın bir nutku Londra 29 (A.A.) Mr. Cham berlain, BnTnipgham'da söylediği bir nutnkta demisHr ki: «în^îltere, altm esasma dönmiyecektir. Bu karanm değistirmesi için altm sistemmin yürüyebileceğine kanaat getirm»si lânmdır. Braran içm de beynelmflel bir rtilâf akti zararidir. Güzellik müsabakası günü Mak sim salonu, Taksitn stadyocnuna döndü. Müsabaka, Fenr ile Ga latasaray arasındaki büyük iddiah maçların kudurtucu ve çıldırtıcı heyecanına vükselmişti. 45 numaralı Birsen Hanımla Nazire Hanım taraftarları, birbirlerile kanlı bıçaklı olacak derecede azgın iki cephe teşkil ettiler. Fakat manzara korkunç değil, güzeldi; çünkü davanın mevzuu menfaat değil, güzellikti. Ne coskun ve ne canlı bir snillet olduğumuzu hissediyorduk. Fert olarak o sessiz, halim, durgun ve mülâyim Türk, cemiyeti balinde basnbaşka bir huy gösteriyor: Münakaşaya ve mücadeleye bayıhyoruz. Genç bir millet olusumuzun en kuvvetli delilini taşıyan bu hassasiyet, bence, yaşamaya istidadımızın mü kemmel tezahürlerinden biridir. Gelelim mes'eleye. Tabiî, hakemin kararmı büyük bir merakla bekliyeceksiniz. Şimdiden benim bir tahaıinde bile bulunmaya kakkım yoktur. Müsabaka künü herkes bana soruyordu: Stz kimi tercih ediyorsunuz? Başka bir suale maruz kalmı • «ım gibi karmakarışık cevaplar veriyor ve reyimi gizliyordum. Bugün yalnız su kadannı söyliyebilirim: Halk ve hakecn ara sında zevk itibarile fark olamaz. lkisi de ayni milletin parçalarıdırlar. Fakat ikisi arasına uzak ve yakın f arkı girebtlir. Halk, bütün güzelleri dürbünün ters tarafile görür; ne kadar yakma gelse, hakemin pertevsızla aradıgı kusur lan halk bulamaz. g Eğer pertavsız ve mezüra, be diî zevkin hükümlerini bozmaz ve tekit ederse hakemle halk arasında güzellikten anlayış farkı hiç kalmıyacaktır. Vakıâ hakem eline sahiden bir pertavsız veya mezüra alacak değildir, fakat her ikitinin yerini belki daha kuvvetle doldurabilecek şasmaz ve keskin bir dikkati, halkm farkedemediği yeni bir kusur veya meziyet bulabilir. 0nun için 45 numaralı Birsen Hanımla Nazire Hanımdan geri kalan güzellerin şimdiden cesaretleri kmlmamalıdır. Bugün çok yorgun olduğımı için güzeller arasmda halkımızm dikkat edmediği bediî meziyetleri tasvir ve sahiplerini teşvik için daha fazla bir şey »öyliyemiyeceğim. Müsabaka ve balo yorgun luğuna reyimi gizlemek mecbu riyeti de biniyor. Günde 10 tepsi baklava pişirilen konak Güzeller seçilirken Bolu'lular niçin ahçı olurlar?22 çocuklu bir aile Bolu'dan İstanbul'a Fransa memnun, Türk Yunan Almanya hayrette! Ticaret müzakeratı tngiliz'lerin Cenevre'de yaptıkları teklifler Cenevre 28 (A.A.) Havas ajansı bildiriyor: Silâh kuvvetlerini azaltmağa dah olan tngilus teklifleri, silâhlan btrakma konferaraı muhitfndeki Fransız mahfelinde nrosait bir tesir hasıl etmistir. tngiliz teklifleri Ahnan mahfelinde bir hayal mkîsan uyandırmıshr. Alman mehafili, silâhlanma hususunda beraberlic prensibinin derhal tatb&mde ve sflâh kuv vederinin üçte iki nisbetidne azaltılmasında nrar göstermektedir. den brnni indirtiyor, yahut bir kepçeyi bir tavayı alıyor ve mendilini bunlara sürterek temizliklerinin derecesini muayene ediyor. îhracat miktan nisbe tinde ihtilâf çıktı Atina 2 8 (Husosî) TîikYunan TBecari müzakeratı dostane bir hava içinde cereyan etmektedir. Aktedüecek takas mnkavelesinm bazı mevaddı üzerinde iki taraf morahhas heyetleri arasmda ihracat mevaddı miktan hakkmda mtflâf eıkmıstır. Türk murahhaslan Vehbi ve Cemal Beyler pazartesi veya salı günü Ankara'ya giderek hukuraete îzahat verecekler ve yeni talhnat alacaUardhr. Müzakeratm her halde ki lâfla netkeleneceği ümit edilmektedir. Silâh kaçakçdtğı met'elen Peste 29 (A.A.) Frarmz ve İn gBiz orta elçilen, riîrtenberg'teki sflâh Icaçakçılığı mes'elesi hskkmda Hariciye Nezaretinden malumat almak istemis • lerdir. Hariciye Nezareti, elçilere bu jnes'ele hakkmda doğrudan doğruya hiç bir haber almadığnu bildirmiştir. Viyana 29 (A.A.) Franstz ve Ingiliz orta elçilen Hfrtenberg mes'elesi hakkmda bugün Sğleden sonra müsterek bir teşebbüste bulunmuslardır. Musevi'ler Selânik'ten Hicret mi ediyorlar? Atina 29 (Hususî) İktısadî buhranın gündengüne artması, drahminin sukutu ve bunlara munzam olarak zelzelelerin devamı dolayısile vaziyeti ticariyeleri berbat bir hale gelen Selânik Musevi'Ieri Yunanistan'dan müçtemian tnuha cereti tasavvur etmektedir. Bu maksada hizmet için Selâniğ'in ileri gleenlerinden teckil ettikleri heyetler martta İspanya ve Kudüs'e giderek oralann ahvalini tetkik edip mahallî hükumetlerinin bu husus taki fikirlerini anladıktan sonra Yunanistan Musevi'lerinin en müsait serait dairesinde en müsait mahalle nakilleri esbabım temin edecekler dir. Onu ben yeni tanimrvorum. Şimdiye kadar hakkmda bir çok şeyler isittim. Kendisini iyi bilen bir dostum onun için bana: Mehmet usta ahçılıkta bir îistattır, demişti. Seyrisefıdn idaresi onu ahçıiar mütehassısı olarak mukaveleye bağIamak için 120 lira aylık vermek mecburiyetinde kaldı, ayni zamanda yemek hasılatından da yuzde 1 5 ayıracagmı vadetti. Diğer bir arkadasim hayatını anlatmıs: Bolu'Iu Mehmet bir krala, bir padişaKa, iki nazira, bir seyhüiislâma, bir kaç Mısır'h prense ve bir çok sultanlara ve prenseslere hizmet etmiş bir ahçıdır. sözlerini söylemîşti. Bir baskası ondan: J^Iayatının bir çok senelerini Nis'te, Montekarlo'da, Vişi'de geçirmi? bir eahtiyart diye bahsetmişti. Mutfağm teftisi bittikten sonra Mehmet ustt ile karşı karşrya oturduk. Bana sizin de alâka ile dinliyeceğinizi tahmir» ettiğim hayatını anlatmağa başla d,.] *¥• «43 yasındayım. Bolu'da doğdum. Babam Hüseyin Efendi Bolu'da maruf bir marangozdu. Marangozluktan evvel ahçıuk yapraış, fakat bir gün bir tava kaynar yağ Oe ellerini hasiadığı için bu isten aynlmıştı. Biz yirmi iki kardeş tik. Bunlardan şimdi on tanesi sağ. ötekiler hep harplerde »ehit oldular. Sağ kalanlardan bir çoğu kız. Erkeklerin üçü ahçıyız. Bize Bolu'da Zenno oğulları derler. Rahmetli anam Haa Bekirzadelerdendi. Onun yemek pisirmekteki bünerini bütün raemleket bilirdi. Ben anatau çok severdrm. Bir dakika yanından ayrılmak istemezdim. Zaten ahçıhk heveeini de bana flk evvel o verdi ya... On yastnda anamı kaybettim. ölenle ölünmeı, derler. Babam bir kaç ay sonra tekrar evlendi. Fakat ben artık o evde kalamadım. İstanbul'da Şey hüuslam Cemalettin Efendinin yanmda ahçıbasılık yapan bir atncam vardı. Nur içinde yatsm İb<ahim amca çok iyi bir adara ve çok iyi bir abçı idi. Babama fikrimi açbm. Ameama mektup yaz dırdı. Cevap aldık. Amcam « küçük Zenno'yu bana gönder, ben onu ahçı yapayım» demis. Sözu uzatmıyaltm efendim bir yaz günü Bo'u'dan tstanbul'a doğru yola koyulduk. O zaman katırcı,, emanetçî deni'en bfr takım adamlar vardı. Bun • lar Bolu ile tstanbol arasmda mütemadiven cridro BreJfrler. valnız basına se > niçin ona, bu süri ezberletti? Bizden avrılacağı Niyazi'nin içine mi doğdu?.. Bu «Nîvaziye veda» mı? Yoksa... Yoksa, Muzehher, meçhul, raevbum, kimbilir, be'ki de mes'um bir aynlık hicranı duyarak mı, bu siiri Niyazi' ye ezberletti?.. Bu «Müzehher'e veda» mı? Acaba, ikisi de ayni hicranı mı duy du!ar?..Bu, benim için mi? Hem MS zehher'e, hem Niyazi'ye mi veda? «Acı şeyler Haluk, fakat gerçek!» Bunun dehseti beni ürkütüyor... Hayır, bu gerçek değil, olamaz... Nivazi; dah sorun, isteyin! Der gibi meydan okuyor. Anladun, Nivazi... Maksadım seni imtihan etmekti!.. Hayır, onun baska bir siir daha okumasmı istemiyorum. Talüne niyet çeken insanlara dönmüm; teey'üm ediyorum. Müzehher'in sesini duyarak bakıyo Ağabey, hasta mum? Hayır... Niçin soruyorsun? marifettir. Ahçıbaşı amcam gibi titiz bir adam olursa siz bıma belâ da diyebilirsiniz. Rahmetli kuşhanelerde, sahanlarda, tepsüerde hele biraz yağ kokusu duysun, hele parmağına biraz kir bulassm, hele bulasıklar iyi kurulanmamıy ol • sun. Alimallah mutftığı basmuza geçirirdi. Paparayı ikinci ahçıdan baslryarak henimiz yerdBc. İyi bir ahçı olmak istiyen ahçı çırakIarı bence evvelâ iyi bulasık yıkama • unı öğrenmelidirler. Temizlik ahçılrkta Uk sarttır. Ben bugünku muvaffakiye • timi biraz da amcamın titizliğine med vunum. Şeybülislâm Cemalettin Efendinin bulasıkçısı 6 ay sonra bir ay müddetle zerzevat ayıkladı ve nihayet ni'âvcı askere ffidince pilâvcı tayin edildi. Amcam pilâv pisirmesini bana bir defa pösterdi. İkinci defa da ben pişirdim. Bunda o kadar muvaffak olmu sum ki ismim bütün konakta çalkandı. Amcam «Küçük Zenno'nun pisirdts^ pilâv»tliy« ta Seyhülialâma kadar çdcmıs, neticede bir rmktar bahsis aldık, nutasrma da 100 kurus gümüş paraya eıkanldı.» Bolu'lu Mehmet ustanın hayatını bundan sonraki yazılanmda nakle de vam edeceğim. CEVAT FEHMİ Tayyare şehitleri ihtifali (Birinci sahifeden mabaiV lerimizin namı tebcü edildi. Hava ta rihindeki kıymetli mevkileri hürmetle anıldıktan sonra, bu kahramanlann bizlerden bekledikleri vuifelere isaret o • lundu.Bu arada havacüırın memleketin emniyet ve müdafaasmdaki büyük kıymetinden bahsedildi. Selâm ve hürmet vaziyeti ahndı. Bir manga asker havaya ates açtı. Hava şehitleri abidesine çe lenkler ve buketler kondu, kalabalık bir halk kütlesinrn hazır buhınduğu merasime böyîece nihayet verildi. Sofya'ya g'den 6a!atasaray talebesi Sofya 27 (A.A.) 30 kadar Ga latasaray lisesi talebesi bayram tatüin • den isrjfade ederek dün akşam Sofya'ya gelmişler ve istasyonda Maarif Nazın ile Tfirk elçiliği mümessilleri taranndan istikbal edilmişlerdir. Maarif Nezareti dün aksam ve bu gün öğle vakti talebe serefine ziyafetler vermiş ve Maarif Nazm M. Boyaciyef, bugün talebeyi kabul etmistir. Türk elçiliği tarafmdan yann bir çay ziyafeti verilecektJr. Türk misaürleri pazar aksamı tstanbul'a avdet edeceklerdir. Yunanistan'da şiddetli zelzeleler Atina 29 (Hususi) Halkidiki yarımadastnda dün gene şiddetli ve sürekli bir zelzele olmuştur. Zelzelenin ikide bir böyle tekerrürü ahaliyi fena halde korkutmakiadır. Şimdiye kadar insan telefatı yoksa da bütun o civar halkı korkularmdan açık yerlere iltka et mişlerdir. PEYAMt SAFA TütOn safışları İnhisar İdaresinin yaptığı bir tetkike jröre geçen ay yaprak tütün satısı oldukça hararetli cereyan et Ankara'da, izmirde ve diğer V.iâ etlerde Bayramın birinci günü Ankara'da da tayyare şehitleri ihtifali büyük merasimle yapılmıs, Millî Müdafaa, Dahiliye, Maliye Vekilleri, meb'uslar, askerî ve mülkî erkân hazır buIımmustur. Hava kuvvetleri namtna thsan, Tayyare Cemiyeti namına Ankara meb'usu Aka Gündüz, Halk Fırkası namına Naşit Hakkı Beyler heyecanlı birer hitabe îrat etmişlerdir. İzmir, Muğla, Çankırı, Gaziantep, Zonguldak, Sinop'ta ve diğer vilâyetlerimizde de ihtifal yapılmıstır. Yüzün, birdenbire sarardı da... Gülmek istiyorum, elimi alnımdan geçiriyorum: Sahi mi? İnsan, ne kadar kendini tutsa, kalbinin hâkimi olamıyor: Yemek üzerine mangala kapan dun, ondan olacak... Kömür dokun du. Benim kolonyamdan biraz kokla, burnuna çek... Kolonya sişesini alıyorum, avcuma bir damla bile kolonya dam'anruyor... Şişenin dibinde, bir dirhemcik kolonya yok... Zavallı Muzehher! Avcuma kolonya dökülmüş gibi burnuma çekiyorum, ellerimi yüzüme sü •rüyori'*"". Çn'de vaziyet Cumhuriyet Nüshasr 5 Kuruştur • Türkiye 1400 Kr. 750 400 150 Haric 2700 Kr. 14S0 800 Yoktur Chanchai 29 (A.A.) Japon'lara karşı Çin mukavemetinin baslangıcı olan Changhai moharebesinm yıldÖnümü münasebetfle Çin'in her tarafmda tezahürat yapılmıshr. Canton 29 (A.A.) Canton'lular, Milletler Cemiyetme bir telgraf çekerek ÇinJapon ihtilâfında Milletler Cemi yeti misakmın 16 mcı maddeshım tatbrkini istemişlerdir. Adana'da bereketli yagmurlar Adana 28 ( A A . ) 3 gün evvel düsen feyizli yagmurlar, çiftçiyi sevin • dhtnis, hububat tçm pek faydalı olmustur. Yagmur pamuk riraati için kâfi olmamakla berab«r mevsim yagmura müsaittir ve havalarm pamuk ekicilerini de güldürecegi beklenmektedir. sine, ders okutuyor... Bundan, benim hiç haberim yok... Kaç aydır, ben de hayat mektebm de okuyorum. Her gün, her saat, hatta her dakika bilğim ziyadelesiyor, il^r liyor, genisliyor! Doğru mu Muzehher? Muzehher, oksürüyor: Doğru... Ah, bu oksürük!.. Bir türfö geçme di... Niyazi, muvaffakiyetinden memnun, gürümsüyor: Abla... «Tevfik Fikret» in «Haluk'a veda» siirlerini okuyayım mı? Ben, saskınlıktan kendimi kurtara raıyorom: Oku, Niyazi... Niyazi, bir mektep sîrasmda, bir muallim karşısında imiş gibi avağa kalkıyor, vaziyet alarak «Haluka veda» manzumesmi okuyor... Bu çocuklar da benim gibi hayat mektebi talebelerinden... Kendi kendileri ni yetistiriyorlar. Niyasi, okunıakta devam ediyor: şeraîti Senelik A!tı ayhk 0 ç ayhk Bir avlık tşte Bursa güzeli.. Daha Cum huriyet sahifelerinde çıkan fotoğ> rafIarile gözleri büyüliyen bu güzel, henüz büyüme çağını doldurmamış. Belli, yası en körpe yılların içinde! Iste bir numaralı güzel. Altınla fil dişinden yuğurulmuş bir vücut. Göz, baktıkça beğeniyor... tşte, müsabakanın en çok al kıs toplıyan güzeli: Kırk beş numara... Boy, yürüyüf, rüzgârda bir fidan! Ve nihayet, halk arasından sahneye çıkan lan Nazire Hanım.. Alkıs, alkıs, alkış... Derhal kalabalık ikiye aynhyor: Sağ ce nah, sol cenah.. Sağda Nazire Hanım taraftarları, solda kırk beş numara partisi... Sağ taraf, hep bTr ağızdan haykırıyor: Nazire... Nazire... Nazire.., Bu güftenin bestesi de var! Sol taraf cevap veriyor: Kırk beş... Kırk beş... Kırk beş... Birden havada beyaz bir masa örtüsü dalgalandı. Uzerinde şu rakam: 45 Karşıdan iki nükte savurdular; Kim bu eli bayrakh?!.. Nazire'ye hiç bir güzel nazire olamaz! Nazire Hanımı, uzaktan ve yakından gördüm: Onun güzelliği, saf ve sade nıhların anhyamıyacağı seytanî bir güzelliktir. İki dü; ve yukarı çekik kaş altındaki göz leri, hiç bir mevsimin hiç bir gecesinde görülmiyen sihirli bir karanlıkla aydınlanmış... Güzelli ğin bütün esrarengiz ölçülerini, rakamlarını bilen dostum Ruhi Vamık Bey, Nazire Hanımm, bediî mikyaslara, tepeden tırnağa kadar örnek olduğunu söyledi. Ben, güzellik gibi seyyal bir tıl sımı, hesap ve hendesenin adetleri ve çizgileri içine hapseden ilme yabancıyım. Fakat, bu cehaletin güzelden anlamama mâni değildir. fnsana hesabım şaşırtacak kadar güzel olanlar için, güzelliğin hesabım bilmeğe ne hacet var! YUSUFZİYA Konuşup, anlatmalı... Baska birile anlastrm zannedivordur... Evvelce kendisine söz verdişjimden tutturup, her rasge'dkçe basımı ağntacak... Tam, dert dinliyecek, sitem dinüyecek, münaka.«:a ed«cek haldeyim... • Sabahtanberi, pencerede, onun yo » lunu gözetliyorum... Eşyalann bir kısrrunı satmak, bir mecburiyet seklini aldı... OnUr, bu is'erin kurdudurlar. Is terlerse, kimseye hîssettirmeden mal almanın ve evden ckarıp tasımsnm ko layını bulurlar... Bunun alevhimize olacağım hissedivorum. Fakat alevhimize olmıvan, alevhîmîze cıkmıyan ne var? KoUukçu, öğleye doğru sokaktan geç ti. B'raz sonra evden çiktım, sağ yan sokakta yetNtim. Artık eskisi sibi çekfnmivorum. Çok alıskan. natfa a^bapce yaklaşhm: Merhaba hazret! Ne ku'a^ı kîriste, uyanık insanlar! Bs'nı çevîrmeden, beni sesimden tanıdı: Me.haba beyefendi... Taşınmaktan vaz mı geçtiniz? (Mabadi var) TipiJDindi! Ytaan: MAHMUT YESARİ Ben haylâz mıyım, ağabey? Si», mektebe verdîniz de, ben gitmedim, gitmem dedrm; yoksa kaçtım mi? Çenesmden tutarak öptüm: Danldın mı? tnsan, ağabeyisine danlır mı? Müzehher, yattığı yerden kesik kesik gulüyor: Niyazi, korkanm ağlıyorsun ? Ah, ne sulu rjözlüsün! Niyazi, ablasma da dargm dargın bakiyor: Abla, sen de mi? Birden omuzlarmı kaldtrarak nyor: Senin verdiğin derslere nasıl çahftıgmu, ağabeyime söylete ne? Enseme, soğufc bir bezle dokunul mus gibi titriyorum. Müzehher, karde CUMHURİYET'in Ufrikau: 61 «Acı îeyler, Haluk, fakat gerçek!» Niyazi'nin ne zaman sustuğtmu bilmiyortrm. yalnız kulağunda bu, bir tek mısra uğuldayor: «Acı şeyler, Haluk, fakat gerçek!» Fakat Niyazi, niçin bu süri seçti de okudu? Muzehher, niçin, ona, bu şiiri ezberletti? Muzehher, dargm dargın bağınyor: Ağabey, alkışlamak yok mu? EHerimi çtrmyorum: Bravo, Niyazi... Btr paket çiko Iatayı hakettin? Niyazi, boynuma sarılıyor, iki kardeş kok'aşa koklasa öpüşüyoruz. Bu, adeta bir aynlık kucaklayışı... Muzehher, küçük bir çocuk gibi ağlama taklidi yapıyor: Ben de çikolata isterim! Kalkıyorum, onu da saçlarından öpüyoruro: Asıl aslan payı senin... Hep ayni şeyi düsunüyorum, ayn! dSğümü çözmeğe nğrasıyorum: Niyazi, niçin bu süri seçti de okudu? Muzehher, «Acı sevler Haluk, fakat gerçek!» Koltukçuya da ya'ancı çiktım. Hemen her gün, bizim sokaktan geçerken adımlarını aŞırlastınvor, bilhassa bizim evin önunde duraklıyor... Gunün birinde, sabırsızlanıp kapıyı çalmasından korkuyorum...