26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

1 ŞUBAT 2021 6 Hükümetin haziran başında önerdiği ve parlamentonun eylül ortasında oyladığı üç yasanın kabul edilmesi zaten büyük oranda zarar gören tarım sektöründeki fitili ateşledi... Toplumda tarımcılıkla geçinen nüfus 1951’de yüzde 70’ken 2011’de yüzde 48’e geriledi. Hükümet reformlarının destekçilerine göre, mesele ülkede “tarımın modernleşmesinin temellerini” atmak. Ancak birinci dereceden etkilenenler bu yeni yasaları 19601970 döneminde yürürlüğe konmuş tarım ve gıda politikasının yok edilmesi için ilk adım olarak görüyor. HINDISTAN’DA TARTIŞMALI TARIM POLITIKASI REFORMUNA KARŞI AYAKLANMA Dünyanın en büyük grevi... JOEL CABALION D T ELPHINE HIVET * H indistan hükümeti, sağlık krizinin tam ortasında, devletin gıda ve tarım sistemini tepetaklak eden üç yasa çıkardı. Eylül 2020’de parlamento tarafından onaylanan yasalar bugüne kadar görülmemiş büyüklükte bir protesto dalgasını başlattı. Söz konusu yasalar iktidar ile köylüler arasındaki ahlaki antlaşmayı sona erdirdi. Kasım 2020’nin sonundan beri hükümete geri adım attırmaya kararlı yüzbinlerce köylü Hindistan’ın başkenti Yeni Delhi’nin kapılarına yerleşti. Çiftçilerin medya ve siyaset sahnesini işgal etmesi Hindistan’da bir ilk değil. Geçmişte çiftçi intiharlarının artışı gibi dramlarla; genetiği değiştirilmiş organizmalara (GDO) karşı verdikleri mücadeleler ile ya da topraklarının kamulaştırılarak ellerinden alınmasına karşı yürüttükleri mücadeleler ile gündeme geldiler (1). Ancak bu defa sayıları, kararlılıkları, eylem şekilleri ve Başbakan Narendra Modi’nin politikasına muhalif geniş toplum kesimlerinden gördükleri destek protestolarını farklı bir boyuta taşıyor. Fiyatlama politikası için kaygı Hükümetin haziran başında önerdiği ve parlamentonun eylül ortasında oyladığı üç yasanın kabul edilmesi zaten büyük oranda zarar gören sektördeki fitili ateşledi. Toplumda tarımcılıkla geçinen nüfus 1951’de yüzde 70’ken 2011’de yüzde 48’e geriledi. Tanınmış Hintli uzman ve reformların destekçisi Ashok Gulati’ye göre, mesele ülkede “tarımın modernleşmesinin temellerini” atmak (2); ancak birinci dereceden etkilenenler bu yeni yasaları 19601970 yılları arasında yürürlüğe konmuş tarım ve gıda politikasının yok edilmesi için ilk adım olarak görüyor. Söz konusu politika tarım piyasasının üçte birinde doğrudan şekilde uygulanan asgari destek fiyatları üzerine kurulu. Öncelikle ülkenin kuzeybatısındaki pirinç ve tahıl çiftçilerine yönelik olan bu fiyatlama politikası diğer ürünlerin de fiyatlarını belirliyor. Mahsuller her eyaletin denetimindeki toptancı pazarlarda (mandis) satılıyor; bazen son çare olarak fiyatları desteklemek için ulusal gıda ajansı Hindistan Gıda Birliği tarafından satın alınıyor. En son depolarda kalanlar ise yoksul nüfusa dağıtılmak üzere devletin gıda dağıtım ofislerine gönderiliyor. Tekelleşen sistem “Tarım ürünlerinin ticaret ve takasını teşvik ve kolaylaştırma” içerikli ilk yasa (3) çiftçilere ürünlerini mandisler dışında satabilme izni veriyor. Bu toptancı pazarların ilk kurulma amacı aracıların etkisini azaltmak idi ancak kısa süre sonra buralarda büyük aileler söz sahibi oldu. Tarım ürünlerinin satın alımı, takası ve taşınması için yerel düzeyde tekelleşmeler (kast düzeninin tezahürü) oluştu. Merkezi hükümet bu mandilerde reform yapmak yerine çok daha rekabetçi olan “alternatif pazarlar”ı teşvik ediyor. 2006’da bu pazarları iptal eden Bihar eyaletinde yaşananları dün gibi hatırlayan köylüler toptancı pazarların ve fiyat düzenleyici uygulamaların aşamalı olarak yok edilmesinden korkuyor. Resmi bir rapora göre artık “(Bihar) çiftçileri, (mandilere kıyasla) acımasızca daha düşük fiyatlar belirleyen tüccarların merhametine bırakılmış durumda” (4). Yeni Delhi’deki Hindistan Teknoloji Enstitisü’nde araştırmacı olarak çalışan Richa Kumar’a göre, yasa daha çok tarım sanayisindeki aktörlerin “canları nereden isterse oradan satın alma (yani kuralları belirli pazarlar dışında bir yerden) özgürlüklerini” pekiştiriyor (5). “Fiyat üzerinde uzlaşma” içerikli ikinci yasa ise köylüler ve müşteriler arasındaki sözleşmelerin hasat öncesi belirlenmiş çerçeve ve tarifeler üzerinden yapılmasını teşvik ediyor. Hükümet burada da çiftçinin istediği yere satma “özgürlüğü”nü ön plana sürüyor. Ancak köylünün gıda endüstrisinin devlerinin ve büyük market zincirlerinin karşısında nasıl bir ağırlığı olabilir? Ayrıca bu durum ekinlerin ekolojik tarım bakımından çeşitlenmesinin değil belli yerlerde spekülatif bir şekilde monokültürün yoğunlaşmasının yolunu açacaktır. Yoksullar için tehlike... “Temel ürünlerle ilgili değişiklikleri” içeren üçüncü yasa yağ, soğan ya da patates gibi bugüne dek devlet denetimine tabi olan gıdaları listeden çıkarıyor. Bu, söz konusu ürünlerin yoksullara dağıtım yapan devlet mahsul ofisleri tarafından satın alınmayacağı anlamına gelirken, bu ofislerin artmasını talep eden köylülerin beklentileriyle de örtüşmüyor. Bu yerlerin kötü depolama şartları nedeniyle ürünleri heba etmesi gerekçe gösterilerek depolama altyapılarının gelişimi ve yenilenmesi için özel girişimlerin teşvik edilmesi amaçlanıyor. Ülke nüfusunun yüzde 14’ünün yetersiz beslendiği (6) düşünülürse söz konusu planın epey riskli olduğu anlaşılır. Yoksullar kıtlıkla, diğer tüketiciler ise perakende ürün fiyatlarındaki artışlarla karşı karşıya kalabilir. Delhi Eyaleti’nin Başkanı ve Sıradan İnsan Partisi’nin (AAP) lideri Arvind Kejriwal, 14 Kasım’daki konuşmasında “Bu, yalnızca çiftçilere değil bu ülkenin “sıradan insanlarına” da karşı bir yasa. Enflasyona davet çıkarmak” diyor (7). Hem kendi partisi hem de Kongre Partisi ile Hindistan Komünist Partisi (Marksist) köylülerin hareketini destekliyor (8). ‘Topraksızlara’ duyarsız Her üç yasanın da alt hükümleri özel şirketlerle anlaşmazlık yaşandığı durumlarda yurttaşların idareye itiraz haklarını sınırlıyor. Üçü de “yeşil devrim”den miras kalan modelin toplumsal ve çevresel maliyetleri ile ilgilenmiyor (9). Bölgeden bölgeye değişse de kırsal nüfusun neredeyse dörtte birini oluşturan topraksız tarım işçilerine ise tamamen duyarsız kalıyor. Devlet desteklerinin azaltılmasının yolunu açan ve tarımı güçlü gıda ve market gruplarına teslim eden bu üç yasa, bu anlamda tutarlı bir bütün oluşturuyor. İşte Haziran 2020’den beri bölge sendikalarının bayrakları altında protesto eden köylülerin öfkesinin nedeni tam da bu. Britanya sömürgeciliğine karşı başlatılan Quit India (“Hindistan’ı Terk Et”) hareketinin 9 Ağustos’taki 78. yıl dönümünde hemen hemen her yerde gösteriler başladı: Yasa metinlerinin yakılması, motosiklet ve traktörler üzerinde defileler ve platformların tanıtılması... Beş yüzden fazla yerel örgütün oluşturduğu ulusal ittifak, siyasi partilerden bağımsız bir “birleşik köylü hareketi”ne (Sanyukt Kisan Morcha) çağrı yapıyor. Hareketin başlangıç noktası Kuzey Eyaletleri (Pencap, Haryana ve Uttar Pradeş) oldu. Sık sık “yeşil devrim”in kazananları olarak nitelendirilen bu bölgelerdeki toprak sahibi köylüler, 1990’lardan beri tarım dünyasından elenme tehlikesi ile karşı karşıya. Hareketin en güçlü olduğu Pencap’ta toprak sahipleri kişi başı ortalama 3.6 hektarlık alana sahipken ülke düzeyinde bu ortalama 1 hektarı zar zor geçmekte. Hindistan Halk Partisi’nin (BJP, Hindu milliyetçisi) idaresindeki hükümetin müzakerelere yanaşmaması üzerine Yeni Delhi’ye doğru yürüme çağrısı yaptılar. Başkent yakınlarına vardıklarında Hindu ve Sih tapınaklarının desteği örgütlenmeyi kolaylaştırdı. Hızla kurulan kamp alanları kente giden yolları kısmen tıkadı. Çadırlar kuruldu; yatakhaneler, su kaynakları, çamaşırhaneler, sağlık ocakları, kolektif mutfaklar oluşturuldu. Dev ekranlı tribünler yerleştirildi ve sosyal medya üzerinden yapılan konuşmalar canlı olarak yayınlandı. Protestolara yoğun destek Toplu eylem biçimleri gün geçtikçe çoğaldı. Köylü örgütlerinin 8 Aralık’ta ülke düzeyinde yaptığı genel grev çağrısı işçi ve öğrenci sendikalarının, kadın hareketlerinin ve hatta söz konusu tarım yasalarından faydalanması beklenen kimi tüccarların önemli oranda desteğini aldı. Orantısız güç kullanımına karşı (All India Kisan Sabha sendikası biber gazı ve tazyikli su kullanıldığını yüzlerce gözaltı gerçekleştirildiğini belirtti) açlık grevi yapıldı. 20 Aralık’ta Racastan’dan gelenler DelhiJaipur yolunu tamamen kapattı. 23 Aralık “Çiftçiler Günü” ilan edilirken başkent sınırlarına birçok eyaletten takviye geldi. Küçük ve orta büyüklükte çiftçilikle geçinen ve çoğu komünist eğilimli sendikaların üyesi olan köylüler ülkenin batı ve merkez bölgelerinden gelerek araç kervanları oluşturdu. 26 Aralık’ta “Ambani ve Adani ürünlerinin ve hizmetleri”nin boykot edilmesi çağrısı yapıldı. Hintçenin ses oyunlarına ve farklı dil kombinasyonlarına gönderme yapan köylüler esasen ülkenin iki milyarderi Gautam Adani ve Mukesh Ambani’yi hedef alıyorlar. İkisinin şirketler grubu bir yandan “Parlayan Hindistan”ı (“Shining India” BJP’nin 2004’te kaybettiği seçimlerdeki sloganı idi) bir yandan da yırtıcı taşra ekonomisi fikrini temsil ediyor. Forbes dergisine göre, ülkenin bir numaralı zengini olan Ambani (10), petrokimyadan telekomünikasyona, büyük marketler zincirinden ulaşıma ve tahıl depolamasına kadar uzanan geniş faaliyet alanları olan Reliance Industries grubunu yönetiyor. Mal varlığı sıralamasında hemen onun ardından gelen Adani ise madencilik, inşaat, liman işletmeleri ve gıda (ülkenin en büyük yağ markasını üretiyor) sektörlerinde varlık gösteren büyük bir grubun başında. Her ikisi de Başbakan Modi’nin yakın arkadaşları arasında yer alıyor. 27 Aralık’ta Başbakan’ın aylık radyo programı “Mann Ki Baat” (Kalpten kalbe konuşma) sırasında çiftçilerin metal tabaklara vurma eylemi sembolik olarak Başbakan’ın sesini keserken muhalefetlerini de görünür kıldı. Köylü örgütleri Reliance (Ambani) ve Jio (Adani) marka telefonların sim kartlarını iade etme çağrısı yaptı. Hareketin yarı askeri örgütlenmesi jawan (asker) ile kisanın (köylü) derin bağlarını ortaya seriyor. Bu durum bağımsızlık kadar eski bir sloganı çağrıştırıyor: “Jai Jawan, Jai Kisan” (“Yaşasın askerler, yaşasın köylüler”). Temelde ordu sınırları korumakla, köylüler de iç güvenliği yani gıda güvenliğini sağlamakla yükümlü. Bu ahlaki antlaşma gereğince köylüler bugüne kadar devletin sağladığı korumadan faydalandılar. Ta ki antlaşma bozulana kadar... ‘Bölücü’ diye suçlandılar BJP ve medya, ülkenin kuzeyinden gelen göstericileri önce Çin ve Pakistan tarafından cesaretlendirilen “gayrimilliler” olarak nitelendirdi. Hatta “teröristler” ve Pencap Sihlerinin ayrılıkçı hareketine gönderme yaparak “bölücüler” tanımlamaları kullanıldı. Söz konusu hareket 1984’te Altın Tapınak’ı işgal etmiş, eylem dönemin başbakanı Indira Gandhi’nin emri ile kanlı bir şekilde bastırılmıştı (Gandhi ise olaydan birkaç ay sonra Sih korumaları tarafından öldürüldü). Naksal aşırı sol güçler tarafından yönlendirilmekle de suçlanan göstericiler kimi BJP vekilleri ve iktidara yakın gazetecilere göre, tudke tudke çetesini (milli birliği bozucu çete) oluşturuyor. Halbuki yaşananlar tam tersini gösteriyor: Köylü koalisyonu, bazı insan hakları aktivistlerinin keyfî tutuklanmaları ve Müslümanlara karşı ayrımcılık yapan 2019 tarihli vatandaşlık yasasına (11) karşı tepkisini açık bir biçimde ortaya koydu. Öte yandan Sihler tarafından pişirilen yemekler hem diğer göstericilere hem de yolların “güvenliğini sağlayan” polis ve askeri güçlere dağıtıldı. Köylülerin deyimiyle godimedyada (kelimenin tam anlamıyla “iktidarın kucağına oturan medya”) bu fotoğraflar çok az yer almakta. Göstericiler “bizler köylüyüz, terörist değiliz” diye bağırıyor. Medyanın saldırılarına karşı bağımsız ve örgütlü bir cevap verebilmek için Trolley Times gazetesini çıkarıyorlar. Güçlü bir şekilde kullandıkları sosyal medya sayesinde temsilcilerinin tarım, ticaret ve sanayi bakanları ve tüketim, gıda ve dağıtım bakanı ile yaptığı görüşmeleri canlı olarak takip edebildiler. Üç yasayı da geri çekmekte direnen iktidar karşısında köylüler asgarî destek fiyatının tarım sektörünün tamamında uygulanmasını ve kendilerinin yasalarla tanınmasını talep ediyorlar. Yasaların anayasaya uygunluğu konusunda görüş bildirmek yerine kukla bir komisyon kurulmasını teşvik ederek olaya dahil olan Yüksek Mahkeme’ye ve bağımsızlık sonrası anayasasının yürürlüğe girmesinin yıldönümü olan 26 Ocak’ta yapılacak gösterilere yöneltilen tehditlere rağmen köylüler ocak ayının ortasında hâlâ direniştelerdi. Peki şimdiye kadar geri adım atmayan Başbakan Modi’nin taktiğinde bir değişiklik olacak mı? (*) Cabalion, Tours Üniversitesi’nde sosyoloji ve antropoloji alanında öğretim görevlisi; Thivet sosyoloji alanında öğretim görevlisi ve Bordeaux E´mileDurkheim Merkezi’nde müdür yardımcısı. Cabalion ayrıca Aux Forges de Vulcain kitabevi tarafından (BussySaintMartin, 2017) basılan “L’Inde des sciences sociales (Sosyal bilimlerin Hindistan’ı)” başlıklı kolektif çalışmanın editörlerinden biri. Çeviri: Okan Urun (1) Okuma tavsiyesi: Palagummi Sainath, “Vague de suicides et crise de l’agriculture (İntihar dalgası ve tarım krizi)”, “Re´veil de l’Inde (Hindistan’ın Uyanışı)”, Manie`re de voir, n° 94, AğustosEylül 2007; ve Mira Kamdar, “Hindistan, Amerikan tarzı gıdacılığın çekiciliğine direniyor”, Le Monde diplomatique, Mart 2010. (2) Ashok Gulati, “Tarıma ilişkin faturada hükümet birlikte hareket etmeli, ancak muhalefet yanlış yönlendiriliyor ”, The Indian Express, Yeni Delhi, 28 Eylül 2020. (3) Çiftçiler için Ticaret ve Üretim 2020 yasasına ve diğer iki yasaya parlamentonun internet sitesinden ulaşılabilir, www.prsindia.org (4) Himanshu, “Bihar’ın çiftçiler için APMC sistemini kaldırmasından alınan dersler”, Mint, Yeni Delhi, 24 Eylül 2020. (5) Paridhi Sinha, “Mandi gitmişse, kalan alıcı olmaz”, Richa Kumar, Doç. IITDelhi”, The Blue Letters, 2 Kasım 2020, https://theblueletters.com (6) “Dünyada gıda güvenliği ve beslenme durumu”, 2020 edisyonu, BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), Roma, 13 Temmuz 2020. (7) “Çiftçileri karalamak için onları terörist diye nitelemek, Arvind Kejriwal”, Yeni Delhi Televizyonu (NDTV), 14 Aralık 2020, www.ndtv. com. Bölgede 2015’te iktidara gelen Aam Aadmi Party 2011’deki yolsuzluk karşıtı hareket ile ortaya çıktı. (8) Hindistan Komünist Partisi ve Hindistan Komünist Partisi (marksist) olarak birden fazla komünist parti var. (9) “Hindistan’ın bozulan ve Çorak Toprakları: Durum ve Mekansal Dağılım”, Hindistan Tarım Araştırmaları Konseyi, Yeni Delhi, Haziran 2010. (10) “Hindistan’ın en zengin 100’ü”, Forbes India, Jersey City (New Jersey), 7 Ekim 2020. (11) Aminah MohammadArif, Jules Naudet ve Nicolas Jaoul (editörler), “Hindistan’da otoriterlik ve direniş”, South Asia Multidisciplinary Academic Journal, n° 2425, Paris, 2020.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear