24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

4 25 ARALIK 2019 ÇARŞAMBA HABER Azizname KÜLTÜRSANAT REHBERİ Alacakaranlığımızın mizah dolu hikâyesi Hazırlayan: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK Yücel Erten, Aziz Nesin’in öykü ve taşlamalarından uyarladığı Azizname’de “Alacakaranlığı” bu sözlerle tanımlar. Birbirinden farklı memleket hikâyelerimizin anlatıldığı oyunu Erten, ilk 1995 yılında kaleme almış. Aradan geçen çeyrek asra rağmen memlekette bazı hikayelerin değişmediğini görmek, bizi “Acaba hâlâ aynı alacakaranlıkta mı sürükleniyoruz” diye daha da çok sorgulatıyor. Hele ki Azizname’yi izledikten sonra... Oyunun tarihçesine Yücel Erten adıyla baktığımızda ilk Berlin’de Tiyatrom Ekibi tarafından sahnelendiğini görüyoruz. Aziz Nesin’in 80. yaşına armağan olarak oynanan oyun, o zamanlar “Azizname 95” adıyla sadece iki kez oynanabilmiş. Rahatsızlığı nedeniyle bu gösterilere katılamayan Nesin’in vefatından sonra ise Ankara Devlet Tiyatrosu tarafından, Yücel Erten rejisi ile 1995 yılında yeniden sahnelenmiş. Yurtiçi ve yurtdışı pek çok turnede kapalı gişe oynayıp, çok fazla beğeni almasına rağmen oyun, beş senenin sonunda kurumsal işletmenin azizliğine uğrayarak gösterimden kaldırılmış. Sonrasında özel tiyatrolar tarafından birçok kez sahnelenen Azizname’yi yönetmen, yetmiş beşi aşkın sanatçının elden ele sürdürdüğü bir bayrak yarışına benzetir. Ernst Fischer, Sanatın Gerekliliği kitabında, toplumsal ilişkilere ışık tutmanın, insanların toplumsal gerçekleri tanıyıp değiştirmelerine ve yeni düşünce üretmelerine olanak sağlayarak mümkün olduğunu söyler. Bu da bizim aydınlık düşünce üreten insanlara sanatla sahip çıkmak zorunda olduğumuz gerçeğini bir kez daha ortaya koyar. Galasını, Cumhuriyet Sahnesi’nin prodüksiyonu olarak İstanbul’da yapan Azizname, ilk sezon İstanbul Gelişim Üniversitesi’nin 2018 Medya Ödülleri’nde en iyi tiyatro oyunu ödülünü almış. Ardından en iyi kadın oyuncu, en iyi erkek oyuncu dallarında çeşitli ödüller toplayan Azizname, yetenekli oyuncuları, sağlam kurgusu ve usta rejisi ile daha pek çok ödüle aday görünüyor. Yardımcı yönetmenliğini Burak Şentürk’ün yaptığı oyun, Aziz Nesin’in 104. yaşına armağan olarak üçüncü sezonda da sahnelerimizi renklendirmeye devam ediyor. Erten, açık biçim göstermeci bir üslupla parçalı yapı üzerine kurguladığı oyunu yine kendi dramaturgi ve rejisi ile sahneye koymuş. Her dönem gündemi yakalayacak bir esnekliğe sahip olan metin, dramaturgi açısından da sağlam bir uyarlama örneği olma özelliğini taşıyor. Bu nedenle de kaliteli bir sanat eserinin seyirciyi nerelere taşıyabileceğini hepimize çok iyi gösteriyor. Oyunda Aziz Nesin’in metninden, farklı ilerleyen bir yapı görsek de hikâyelerin çoğu aynı düzlemde ilerliyor. İki perde süren oyunda yönetmen, ironik üslubu ön plana çıkarmayı seçmiş. Oyunda da tıpkı bizim memleketteki gibi “Kanunlar hem var hem yok... Kimine var, kimine yok... Kimi yerde var, kimi yerde yok... İnsan hakları hani varımsı da yokumtrak... Demokrasi; demokrasisimsi... Sosyal adalet; sosyal adaletimsi...” Ee hal böyle olunca sahnede karşımıza alacakaranlıkta yalpalayan tanıdık bir memleket çıkıyor. Söz komiği ve hareket komiği ile yapılandırılan oyun, oyuncuların kıvraklığı ile sahnede iki saate yakın etkileyici bir gösteriye dönüşüyor. Turgay Erdener’in Ankara Devlet Tiyatrosu gösterimi için hazırladığı muhteşem müzikler, Çiğdem Erken’in müzik koordinatörlüğünde, müzikal bir derinliğe dönüşüyor. Dekor ve kostüm tasarımındaki sadelik oyunun işlevselliğini ortaya çıkarması bakımından çok önemli bir rol üstlenmiş. Son bölümde paşalar ihtilal yapacaklarını, ud, cümbüş ve kanun gibi müzik aletleriyle radyodan duyurmak üzere toplanıyorlar. Ülke tarihimizdeki o alacakaranlık günler, “Bir gece ansızın gelebilirim” ve “Bir ihtimal daha var...” gibi dilimizden düşmeyen pek çok şarkı eşliğinde söz ve hareket komiği ile inceden inceye alaycı bir anlatımla anlatılıyor. Böylesine zorlu bir sürecin mizahi öğelerle ironi içinde anlatılması ve seyircilerin şarkılara eşlik ederek oyundaki tempoyu yakalaması, oyunun başarısının bir ispatı niteliğinde. Yaşayıp da unuttuğumuz onca zulüm dolu ihtilal günlerini seyirciye “evet ya böyle de olmuştu, biz bunları da görüp yaşamıştık” dedirterek hatırlatan Yücel Erten, iyi bir sanat yapıtının nasıl olması gerektiğini bağırıp çağırmadan, seyircinin yüzüne acı bir gülümseme kondurarak an latıyor. Dünü unuttuğumuz şu günlerde toplumsal belleğimizi mizahi öğelerle yeniden sorgulamamızı etkileyici bir biçimde sağlıyor. Oyunda sembolik olarak elden ele dolaşan gazetenin dönemin Cumhuriyet gazetesi olması ise Cumhuriyet yönetiminin önemine vurgu yaparken bu alacakaranlıktan ancak Cumhuriyet rejimi ile kurtulabileceğimiz mesajını veriyor. Oyun, tarihimizin üzerine kara bulut gibi çöken bütün darbeleri, geçmişle bugün arasında incelikli bir bağ kurarak ve bütün kuşakların yüreğine dokunarak anlatıyor. Bir taraftan memleketin haline dikkat çeken oyun, diğer taraftan da “Olmaz ol alacakaranlık! Yerin dibine bat alacakaranlık! Evin ocağın sönsün alacakaranlık!” sözleriyle bütün alacakaranlıklara bir isyan niteliği taşıyor. Keyif duyarak izlediğimiz bu oyun sadece sahneyi ve seyirciyi aydınlatmakla kalmayıp Ernst Fischer’in, “Güldürü insanın özgürlüğe kavuşmasını dile getirmeye en elverişli bir tür olacak” söylemini de haklı çıkarıyor. Burada bize düşen görev ise özgürlüğe ve aydınlığa giden yolun, iyi sanat yapıtları üretebilmemizden geçtiğini kabul edip bu uğurda mücadeleci olduğumuzu ve olacağımızı daima göstermemizden geçiyor. İyi sanat yapıtları, seyircinin alımlama duygusunu geliştirirken bir taraftan da yeni sanat eserlerindeki beklentiyi ve kalite arayışını yükselten yapıcı bir güce dönüşecektir. Her şeyin iyisine hasret kaldığımız şu zorlu günlerde, böylesine güzel bir oyun izlemek tiyatromuz adına gerçekten umut verici. Giden ağam gelen paşam dünyasında, siz de “Ne olacak bu memleketin hali?” diye merak ediyorsanız bu oyunu sakın kaçırmayın. KAYNAKÇA ERTEN, Yücel, Azizname’95, Mitos Boyut Yayınları, İstanbul, 2007. FISCHER, Ernst, Sanatın Gerekliliği, Cevat Çapan, Payel Yayınları, İstanbul, 1995. İNTERNET KAYNAKÇASI https://www.gazeteduvar.com.tr/kultursanat/2017/12/25/yucelertenaziznesinin50lerdeyazdiklaribizimolagan hallerimiz/ 21.12.2019. https://www.birgun.net/haberdetay/ aziznesininsoylediklerigunumuzdede gecerli191210.html 21.12.2019. ‘Fareler ve İnsanlar’ Balıkesir’de İstanbul Maratonu yetmedi Kemerburgaz’da koştular! Dünyada kıtalararası koşulan tek maraton olan, Türkiye’nin en geniş katılımlı kitlesel spor etkinliği Vodafone 41. İstanbul Maratonu’nun ilçe şampiyonları geçen hafta sonu Kent Ormanı’nda buluştu. Hem maraton hem de 15K sporcularının ilçelerini temsil ettiği 6.4K’lik parkurda, kadınlar kategorisinde en hızlı ilçe Ümraniye olurken, erkekler kategorisinde ise en hızlı ilçe Güngören oldu. İstanbul Büyükşehir Belediyesi iştirak şirketlerinden Spor İstanbul tarafından Vodafone’nun isim sponsorluğunda “İstanbul Senin, Durma Koş” temasıyla 3 Kasım Pazar günü koşulan Vodafone 41. İstanbul maratonunda bu yıl ilk defa ilçe bazlı sıralama sistemi hayata geçirildi. Her sporcunun kendi ilçesinde de derecelendirildiği maratonun ardından bu kez şampiyonlar “İlçen İçin Koş” sloganıyla İstanbul’un en hızlısı olmak için kıyasıya mücadele etti. Kemerburgaz Kent Ormanı’nda düzenlenen organizasyonda Kadınlar kategorisinde en hızlı ilçe Ümraniye olurken, Erkekler kategorisinde ise İstanbul’un en hızlı ilçesi Güngören oldu. “Şampiyonların Şampiyonu”nun belirlendiği yarışta koşucular doğa ile iç içe özel bir koşu parkurunda bir kez daha kendilerini deneyimleme ve ilçelerini temsil etme fırsatı buldu. 55 Spor İstanbul Gönüllüsü’nün yer aldığı 6.4 kilometrelik parkurda gerçekleşen çipli koşuda, kadınlar 42K kategorisinde 29.02 dakikalık derecesi ile Kadıköy’den Serpil Budak bitiş çizgisine ulaşan koşucu olurken, 24.24’lük derecesi ile erkelerde Sultanbeyli’den Burhan Belir birincilik kürsüsüne çıktı. 15K kategorisinde 28.12’lik derecesi ile Ümraniye’den Nuray Bulut Göktepe birincilik kürsüsüne çıkarken, erkeklerde 23.09’luk derecesi ile Güngören’den İbrahim Talha Özdemir ipi birinci olarak göğüsleyen isim oldu. 1618 yaş kategorisinde ise kadınlarda 38.08 dakikalık derecesi ile Avcılar’dan Berna Seyrekbasan yarışı birinci tamamlarken, erkeklerde 24.20’lik de 42. İstanbul Maratonu için kayıtlar 8Kasım 2020 Pazar günü, 42 kilometrelik ve 15 kilometrelik parkurlarda düzenlenecek 42. İstanbul Maratonu’nda erken kayıt avantajları devam ediyor. Koşuya katılmak isteyen sporcular, 31 Aralık’a kadar devam eden erken kayıt döneminde kayıt yaptırmaları halinde 70 TL, 1 Ocak – 31 Temmuz tarihleri arasında 85 TL, 1 Ağustos – 31 Ağustos arasında 100 TL ve 1 Eylül – 31 Eylül arasında devam eden kayıt döneminde ise 150 TL ödeyerek www.maraton.istanbul web adresi üzerinden online kayıt yaptırabilirler. recesi ile Sarıyer’den Musa Achilov zirveye çıkan isim oldu. Etkinlikte her kategori için birincilere 1500 TL ödül verilirken, ikincilere 1250 TL ve üçüncülere de 1000’er TL ödül sunuldu. Nefes egzersizleri ve ısınma hareketleri ile başlayan etkinlik, müzik performansları ile renklenirken ödül töreninin ardından son buldu. Spor İstanbul Genel Müdürü Renay Onur, böylelikle 41. maratonu noktalayıp artık tüm enerjilerini 42. İstanbul Maratonu’na verdiklerini söyledi. Onur, 2020 yılı içinde çok farklı etkinliklerle İstanbul’un 39 ilçesinde halkı sporla buluşturacaklarına da dikkat çekti. Beytullah EROĞLU’NUN olimpiyat hedefi Engellilerin havuzdaki umudu Erdem Topuz’un yönettiği “Fareler ve İnsanlar” tiyatro oyunu, 27 Aralık’ta saat 20.30’da Balıkesir Avlu Kongre ve Kültür Merkezi Fatih Salonu’nda sahnelenecek. Fareler ve İnsanlar, (Of Mice and Men), Nobel Edebiyat Ödülü sahibi yazar John Steinbeck tarafından yazılmış bir novella (uzun hikâye) dır. İlk defa 1937 yılında yayınlanan eser, iki gezgin çiftlik işçisi olan George Milton ve Lennie Small’un Büyük Bunalım sırasında Kaliforniya’da yaşadıkları trajik olayları anlatır. Romanoyun türünün bir denemesi olarak yazılan eser, birçok defa sahnelendi. İlk prodüksiyonun yapımcısı Sam H. Harris, yönetmeni ise George S. Kaufman’dı. Dionysos Tiyatro, bu kez de Anton Çehov ödüllü Erdem Topuz çevirisi ve yönetimiyle 20192020 sezonuna “Fareler ve İnsanlar” ile perde diyor. ‘Maskeliler’ İSTANBUL’DA Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları, İstanbul Şehir Tiyatroları’nın konuğu olarak şubat ayı sonunda “Maskeliler” adlı oyununu İstanbul’da sahneleyecek. Eskişehir’de sezon içerisinde her oyununu kapalı gişe oynayan Şehir Tiyatroları’nın İstanbul gösterimi için yaklaşık 70 gün öncesinde biletler satışaçıktı. ‘Maskeliler’ 2629 Şu bat tarihleri arasında İstanbul Şehir Tiyatroları ile karşılıklı oyun değişimlerini kapsayan protokol çerçevesinde ilk turnesini Kadıköy Haldun Taner Sahnesi’nde gerçekleştirecek. İsrailli yazar İlan Hatsor’un kaleme aldığı ve yönetmenliğini Eskişehir Şehir Tiyatroları sanatçısı Mert Kırlak’ın üstlendiği oyunda, Sermet Yeşil, Devrim Özder Akın ve Emre Demirci rol alıyor. 2020’ye İDSO ile Merhaba İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası (İDSO), yeni yıl konserini 28 Aralık saat 20.00’de Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda düzenleyecek. Konseri Japon Orkestra Şefi Toshiyuki Shimada yönetecek. Solist olarak Birgitta Wetzl (soprano) yer alacak. Programda seçkin uvertürler ve valsler sanatseverlerle buluşacak. İDSO Müdü rü Bülent Evcil, “ Dünyanın önemli bestecilerinin birbirinden güzel uvertür ve valsleriyle birlikte unutulmaz bir klasik müzik akşamı yaşayacağız. Gerçekleştireceğimiz konserimizi dinlemek için İstanbullu müzik ve sanatseverleri Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’ndaki yeni yıl öncesindeki bu konserimizde görmek istiyoruz” diyor. Paralimpik Yüzme Dünya Şampiyonu engelli yüzücü Beytullah Eroğlu, 2020 Tokyo Paralimpik Oyunları’nda madalya hedeflediğini söyledi. İki kolu olmadan dünyaya geldiğini belirten Eroğlu, “Doğuştan hayata engelli olarak başladım. Ailem beni ‘Allah tarafından verilmiş bir hediye’ olarak gördü. Hayata tutunmamı aileme ve spora borçluyum. Türkiye’deki engelli kardeşlerime sporla mesaj verdiğime inanıyorum. Zira Türkiye’de çok önemli bir nüfus var. Ama hayatın içine çıkmıyor. Neden? Bizi farklı görüyorlar. Şimdi olimpiyatlarda elde edeceğim başarılarla engelli kardeşlerimin hayata farklı bakmasını sağlayacağım” diye konuştu. İstanbul Büyükşeşir Belediyespor Kulübü’nün engelliler yüzme branşındaki ilk sporcusu olan ve kulübün engelli branşına ağırlık vermesinde önemli rol oynayan Eroğlu, Gençlik Spor Bakanlığı ve Spor Genel Müdürlüğü’ne de teşekkür etti.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear