Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
3 Mayıs 2017 Çarşamba Akademi 11 >>ve bu nitelikte görmediği düzenlemeleri anayasaya uygunluk denetimine tabi tutmak zorundadır. Bunlar gerçek bir OHAL KHK’sinin özelliklerini taşımadığı için AYM denetiminden muaf olamazlar. Buna rağmen CHP, 668 sayılı KHK’yle birlikte toplamda dört OHAL KHK’si hakkında AYM’ye bu içtihadını emsal göstererek iptal davası açtığında AYM madde 148’i öne sürmüş ve yetkisizlik nedeniyle başvuruyu reddetmiştir. Bu kararın AYM’nin anayasal bir hükmü anayasallık ve hukuk devleti ilkeleri çerçevesinde amaçsal yorumlaması gerekirken, ne denli lafzi ve basit, şekilci bir biçimde yorumladığını gösterdiğini belirtmeliyiz. Normlar hiyerarşisine göre bir hukuk devletinde yapılan tüm düzenlemeler anayasa madde 90/son hükmü hariç anayasaya uygun yapılmak zorundadır. AYM’nin kuruluş amacı ve tarihsel misyonu da hukuk devleti ilkesini sağlamlaştırmak için bu denetimi yapmaktır. AYM, anayasaya açıkça aykırı bir düzenlemenin yürürlükte kalıp sonuç doğurmasına izin vererek anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesini hiçe saymaktadır. Bu yönden tarihsel misyonuyla ve geçmiş içtihadıyla çelişkiye düşmüştür. b) İtiraz yolu: İptal yolu işletilememektedir ancak KHK düzenlemesi itiraz yoluyla AYM önüne taşınarak iptal edilebilir. Burada en önemli olan nokta uyuşmazlığa bakan derece mahkemelerinin, uygulanacak KHK hükmünün anayasaya aykırılığını ciddi bulup itiraz yolunu işletebilmesidir. Zira KHK’ler pek çok açıdan problemlidir. Bu durumdan daha bariz bir anayasaya aykırılık iddiasının olmayacağı kanaatindeyiz. c) Bireysel başvuru: OHAL KHK’leriyle meslekten ihraç kararları hakkında mağdurların bireysel başvuru imkânı da mevcuttur. AYM şu ana kadar OHAL KHK’lerini denetleme konusunda çekimser davranmış olsa da bireysel başvuru yoluyla düzenlemenin yol açtığı insan hakları ihlallerini tespit etmesi anayasal so lrumluluğudur. OHAL KHK’leri Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni ihlal 1ediyor mu? Masumiyet karinesi: İhraç edilen kişiler hakkında “terör örgütleriyle ilişkisi, iltisakı, bağlantısı olduğu” gerekçesiyle bu idari kararların uygulanmış olduğunun tespitini yapalım. Hukuksuz bir şekilde alınmış ve uygulanmakta olan bu kararlar adeta bir yaptırım niteliğine dönüşmüşlerdir. BAK Bildirisi imzacıları açısındansa bu kararların bir cezalandırma yöntemi gibi uygulandığını söylemek yanlış olmaz. Bir devlette hukuk sisteminin olmasının bir gerekçesi de kişileri devletin keyfi ve orantısız müdahalesin Saadet Yörükçü, Eskişehir/DHA Anadolu Üniversitesi, Devlet Konservatuvarı öğrencileri, 686 sayılı KHK ile neredeyse kapısına kilit vurulan DTCF Tiyatro Bölümü’nü destekliyor. Aynı KHK ile Anadolu Üniversitesi, Devlet Konservatuvarı’ndan da Barış Bildirisi imzacısı iki akademisyen ihraç edildi. den korumaktır. Masumiyet karinesinin anlamı, kişinin suçu ispatlanana dek suçsuz sayılmasıdır. Bir kimsenin terör suçundan ceza alabilmesi için bu suçu işlediği sabit olmalıdır. İmzacı akademisyenler, haklarında hiçbir yargı kararı dahi olmadığı halde hukuka aykırı çıkarılan KHK’lerle kim tarafından neye göre isnat edildiği belli olmayan bir şekilde “terör suçlusu” addedilmişler ve haklarında orantısız yoksunluklara yol açıcı kararlar verilmiştir. Masumiyet karine 2si ihlal edilmiştir. Ayrımcılık yasağı (AİHS Madde 14): Günümüzde Türkiye halkının terör konusundaki hassasiyeti ve farklı düşüncelere hoşgörü sınırının ne denli dar olduğu göz önüne alındığında, bu kişiler suçsuzlukları teslim edilip görevlerine iade edilseler bile toplumun gözündeki “terörist” algısının kırılması uzun yıllar alacağından, ayrımcılığa maruz kalacaklardır. Özellikle iktidarın akademi, basın, sanatçılar hakkında katı ve ayrımcı söylemleri BAK bildirisi sürecinde bu kişiler hakkında toplumun bir bölümünde haksız bir önyargı yaratmış, bu nedenle bu kişilerin terörist olarak damgalanıp işlerinden atılmaları toplumun çoğunluğunu ra 3hatsız etmemiştir. İfade özgürlüğü (AİHS Madde 10): BAK bildirisini imzalamaları sebebiyle meslekten ihraç edilen akademisyenler açısından bu düzenlemenin ihlal ettiği en önemli hak ifade özgürlüğüdür. AİHM nezdinde ifade özgürlüğü “sadece olağan karşılanan, zararsız ya da önem siz görülen bilgi ve düşüncelerin açıklanması bakımından değil; ayrıca devlete ve toplumun belirli bir bölümüne aykırı gelen, onları rahatsız eden, endişe verici ve hatta şoke edici görüşler bakımından da geçerlidir” (Handyside/Birleşik Krallık, 1976, paragraf 49). Siyasi iktidarlar genel kamuoyunu temsil ettikleri için eylemlerinde kamuoyunun onayına daima ihtiyaç duyar, meşruiyetlerini buradan alırlar. Vatandaşların devletin her politikasını desteklemesi düşünce hürriyetine saygılı, demokratik ve çoğulcu bir ülkede zaten beklenmemelidir. Aksine bu şekilde fanatik düşüncelerin çoğulcu demokrasiyle bağdaşmayan otoriter ve totaliter baskıcı rejimlerin tipik beklentisi olduğu kolektif tarihsel tecrübeyle sabittir. BAK bildirisindeki beyan da siyasi ve sosyal bir devlet eleştirisi olup kamuoyunun gözünden uzaklarda yaşanan, medyada dahi yeterince yer bulmayan olgulara dikkat çekmiş ve bir çeşit sosyal bilinç oluşturmayı hedeflemiştir. Bu bakımdan bildirinin kamuoyunu bilinçlendirme çalışma sı olarak görülmesi gerekirken terör propagandası şeklinde yaftalanması ve imzacılara adeta ceza verilmesi ifade özgürlüğünün ağır ihlalidir. Hukuki ve sosyolojik analiz objektif ve kapsayıcı olmalıdır. Her ne kadar yazımızda bahsedilen kitle imzacı akademisyenler olsa da bunlar dışında kalan diğer kamu personeli ve akademisyenler de haklarında tarafsız ve bağımsız bir yargılama yapılmadığı, terör örgütleriyle ilişiklerine dair delil veya bir mahkumiyet kararı bulunmadığı halde, bu yaptırımlara maruz kalmışlardır. Terörle iltisaklı olduklarına dair söylentiler, genel kanı veya “cemaat”in bünyesinde yer almış olmaları dahi bu kişilerin fikren ve fiilen terör yanlısı ya da darbeci olduklarını ispat etmeye yetmez. Avrupa Konseyi ve Venedik Komisyonu’nca belirlenen Rehber İlkeler unutulmamalıdır: “Demokratik bir hukuk devleti, adaletin sağlanması ve suçluların cezalandırılması için yeterli araca sahiptir. Adalet yerine intikam duygusuna hizmet etmemelidir.” n KAYNAKÇA Kerem Altıparmak, Yaman Akdeniz, Barış İçin Akademisyenler: Olağanüstü Zamanlarda Akademiyi Savunmak, 2. baskı (İstanbul: İletişim Yayınları, 2017). Durmuş Tezcan, Mustafa Ruhan Erdem, Oğuz Sancakdar, Rifat Murat Önok, İnsan Hakları El Kitabı, 6. baskı (İstanbul: Seçkin Yayıncılık, 2016). Baskın Oran, Oya Aydın, “OHAL ve KHK’leri üzerine her şey”, T24, 24 Ağustos 2016, http://t24.com.tr/haber/ohalvekhkleriuzerinehersey,356521, erişim tarihi 23 Nisan 2017. “Danıştay: OHAL KHK’ları ile ihraç edilenler İdare Mahkemesi’ne başvurmalı”, Hukuki Haber, 7 Ka sım 2016, http://www.hukukihaber.net/kararlar/danistayohalkhklariileihracedilenleridare mahkemesinebasvurmalih82775.html, erişim tarihi 23 Nisan 2017. Rıza Türmen, “OHAL kararnamelerinin hukuksal sorunları”, Cumhuriyet, 22 Ağustos 2016, http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/588452/OHALkararnamelerininhukuksalsorunlari.html, erişim tarihi 23 Nisan 2017.