22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

ALEV SCOTT "Türkiye’yi ilk kez keşfediyordum ve etrafımda olup bitene karşı müthiş bir iştah duyuyordum." Virajlarla dolu bir yazı serüveni Alev Scott, 28 yaşında. Londra’da doğup büyümüş. İngiliz babayla, Kuzey Kıbrıslı annenin kızı. Bundan dört yıl önce yolunu İstanbul’a düşürüyor ve hayatı değişiyor. İstanbul’a gelene dek hiçbir yazı tecrübesi yokken, iki yıl içerisinde hakkında oldukça olumlu eleştiriler çıkan bir kitabın yazarına dönüşüyor. Tıpkı yazılarında anlatmayı sevdiği türden ilginç bir hikayenin baş kahramanı aslında... Buluşuyoruz. Karşımda dış görünüşüyle İngiliz olduğundan kesinlikle şüphe duymayacağınız bir kadın var. Aksanlı bir Türkçeyle başlıyor konuşmaya. Bir süre sonra İngilizceye dönüyoruz. Türkçeyi doğru kelimeleri seçerek aksanlı da olsa gayet iyi konuşmasına rağmen belli ki karşısında bir gazeteci olduğunda İngilizceyle daha rahat edeceğini düşünüyor. Zaten buluşmamızdan birkaç dakika önce yoldan attığı mesajda eğer gerekirse İngilizce konuşmamızda bir sakınca olup olmadığını soruyor. Aslında Türkçe ana dili. Hayatının ilk sekiz yılı boyunca çoğunlukla Türkçe konuşmuş. Hatta dört yaşında anaokuluna yazılırken annesi başvuru formuna ana dili olarak Türkçeyi yazmış. Çünkü o sıralarda Türkçesi, İngilizcesinden 6 iyiymiş. Fakat sekiz yaşında anneanneyi kaybetmeleriyle birlikte evde Türkçe konuşulmaz olmuş. Alev’in Türkçeyle yeniden tanışması 24. yaşgününden bir gün sonra bavulunu toplayıp İstanbul’a yerleşmesiyle olmuş. Tabii bu İstanbul’a ilk gelişi değil. Daha önce ailesiyle birlikte turist olarak geldikleri şehri hep çok sevmiş, ilgi çekici bulmuş. "Türkiye’ye hep bir merakım vardı" diye anlatıyor. Bunda annesinin ve anneannesinin büyük payı olduğunu söylüyor. Yani hayatının bir yerinde hep duruyormuş Türkiye ve özellikle İstanbul. Üniversitede Yunan Klasikleri okuduktan sonra Londra’da bir operada yönetmen asistanı olarak çalışmaya başlamış. Fakat dışarıdan, freelance olarak. İngiltere’de kalıcı bir iş bulmanın zorluğuyla yüzleştiği günlerde aklına İstanbul’a gelip, burada yaşamak düşmüş. Belki altı ay, bilemedin bir yıllığına... Kazın ayağı öyle olmamış tabii. Dört buçuk yıl önce başlayan İstanbul macerası gelirken aklından bile geçmeyecek bir mecrada akmaya devam ediyor. YAYINEVİ ISMARLADI O artık dünyanın en prestijli yayın organlarına Türkiye hakkında makaleler yazan, Türkiye ve kültürü hakkında bir kitabı bulunan ve bir ikincisi yolda olan bir yazar. Daha önce hiç yazıyla ilgilenmemiş birisi için ilginç bir hikaye kuşkusuz. İnsan ilk olarak nasıl başladığını merak ediyor. Ortada çok da tesadüflere dayalı bir hikaye yok aslında. Türkiye ile ilgili İngilizce yayınlara yazı Eray Özer @erayozer Fotoğraf: Can Erok yazarak para kazanabileceğini düşünmüş ve bir yazı yazıp yollamış. Yazı beğenilince yayınlanmış ve kendisinden bir başka yazı daha istenmiş. Bu şekilde dışarıdan yazılar yazmaya devam ederken gözlem ağırlıklı bir yazısını Faber & Faber yayınevinden bir editör okumuş ve kendisiyle bağlantıya geçmiş. O yazı minvalinde bir kitap yazmayı düşünüp düşünmeyeceğini sormuş ve İstanbul’a gelişinden sadece 18 ay sonra, ilk kitabı Turkish Awakening’i yazmaya başlamış. Evet, hikaye biraz fazla hızlı ilerliyor farkındayım ama Alev’in hikayesi sahiden de insanı şaşırtacak kadar keskin virajlarla dolu ve belli ki o bu virajların hepsini hızla almaktan mutluluk duyuyor. Kitabı bir yılda tamamlamış. "Türkiye’yi 2 AĞUSTOS 2015
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear