25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

1 > BEYIN YAPISI Beynimizin son 30 yılda fiziksel olarak büyük bir değişim geçirdiği söylenemez. İşte bu yüzden iklim değişikliği gibi uzun vadeli sonuçlara sahip bir meseleye hızla tepki vermekte zorlanıyor. İklim değişikliğine tepkisiz kalmanın 25 sebebi 8 > DÜNYA GÖRÜŞÜ Adı üstünde. Hayata nasıl baktığınız, meseleye karşı tavrınızı belirliyor. Girişimci kapitalizmden hayır geleceğine inanıyorsanız, haliyle fabrikaların dünyayı daha kirli bir hale getirdiğine dair vurguyu yapmaktan imtina ediyorsunuz. ÇEVRE 2 > CEHALET 13 > SOSYAL KIYASLAMA 19 > TEPKISELLIK Cehalet üç şekilde vuku buluyor: İklim değişikliğinin varlığından bihaber olarak. Konuyu bilmekle beraber ne yapılabileceğini bilmeyerek. Ve konuyla ilgili tamamen yanlış bilgiye sahip olarak. "Bana çevreni söyle, sana çevreye nasıl davranacağını söyleyeyim" hali. ABD’de güneş paneli kullanma ortalaması yüzde 1 iken, bir mahallede yüzde 16 olmasını eşdostu örnek almakla açıklayabiliriz. Güvensizlik, reddetmeyle birleşince ortaya tepkisellik çıkabiliyor. Yani, insanın kendini bir şeyi yapmaya zorlanıyormuş gibi hissetmesi halinde tam tersine yönelmesi. Tahmin edilebileceği gibi çevre mevzularında da bu büyük sorun. 3 > ÖNEMSEMEMEK İnsan doğasının bir gerçeği olarak uzak ve geleceğe dair riskleri önemsemiyoruz... Bu gözardı etme çevreyi korumaya yönelik bir eylemin önüne geçiyor. 9 > İNSANÜSTÜ KUVVETLER 4 > İYIMSERLIK EĞILIMI Bazı insanlar harekete geçmekten geri duruyor çünkü olayların akışında dini veya mistik bir gücün etkili olduğuna inanıyor. Ve sonucun bu güçlerin belirlediğini. Yani bunlar hep kıyamet alametleri... 14 > FINANSAL YATIRIMLAR 20 > BELIRSIZLIK Pek tabii ki iyimser olmak pek çok durumda güzel. Fakat fazlası zaman zaman zarar verici olabiliyor. "Bir şey olmaz yeaaa" çözüm değil! 10 > TEKNOMANYAKLIK 5 > ETKISIZLIK ALGISI Küresel bir sorun olduğundan insanlar kendi davranışlarının durumun değişmesine katkı sağlamayacağına inanıyor. Bunun bir adım ötesi kadercilik: Yani "Değil ben, bütün dünya harekete geçse durum değişmez" duygusu. Tamam, teknolojinin hayatımızı kurtarmada ve hatta çevre üzerinde bazı olumlu etkileri var. Güneş panelleri bu kadar ucuzlamasa kötü sona daha hızlı ilerliyor olabilirdik. Fakat bu demek değil ki teknoloji bütün sorunları halledecek, taşan denizleri dindirecek, hayatı güllük gülistanlığa çevirecek. Bir kere bir yatırım için para harcayınca, sırf çevre etkileri nedeniyle o yatırımdan vazgeçmek işimize gelmiyor. En güzel örneği araba. Arabanızı almışsınız, halinizden memnunsunuz. Sadece dünyaya karbon salıyorsunuz diye böyle konforlu bir yatırımdan vazgeçer misiniz? Geçmelisiniz. Araştırmalar gösteriyor ki, gerçek veya algılanan belirsizlik duygusu çevre yanlısı davranışı engelliyor. Sorunu açıklarken net ifadelerden kaçınılması insanların olumsuz sonuçların uzak bir ihtimal olduğu sonucuna varmasına neden oluyor. 21 > FONKSIYON RISKI 15 > ALIŞKANLIK 11 > SISTEMI MEŞRULAŞTIRMAK Psikolog William James 1890’da alışkanlık için "toplumun en büyük çarkı" demiş. Sahiden de bazı şeylerin olduğu gibi devam etmesine alışkanlıklar sebep oluyor. Ve tıpkı önyargılar gibi alışkanlıklar da kolay kolay yıkılmıyor. Tamam, çevre dostu her şeyle barışalım ama işe yarayacak mı? Elektrikli araba alırsam örneğin, eskisi gibi çalışır mı? Pişman olur muyum? 22 > FIZIKSEL RISK 16 > GÜVENSIZLIK 6 > ALGILANAN YETERSIZLIK Pek çok insan çevre yanlısı bir girişim için yeterli beceriye, bilgiye sahip olmadığına inanıyor. Hatta fiziksel yeterliliğe. Oysa pek çoğu bisiklete binebilir, çevre dostu bir diyet programına geçebilir. "Akmayan kiremiti kurcalamayacaksın"ın bir başka versiyonu. Hayat tıkırında giderken, dünyayı kurtaracağım diye hayatı değiştirmeye, işleri daha zor hale getirmeye ne gerek var, diyenlerin tutunduğu dal. İyi bir ilişki için karşılıklı güven şart. Bilim insanları söyleyecek biz inanacağız. Devlet yetkilileri açıklayacak, doğruluğundan kuşku duymayacağız. Hal böyle olmayınca insanın harekete geçesi gelmiyor. Hayatımı değiştireceğim evet ama bundan zarar görür müyüm? Hep bisiklete biniyorum, yeşil enerjiyle yaşıyorum. Peki ya sonunda gözlerimi bir acil serviste açarsam? 17 > PROGRAM YETERSIZLIĞI ALGISI 12 > ADALETSIZLIK ALGISI 23 > FINANSAL RISK 7 > ÇEVRESEL DUYARSIZLIK İki şekilde karşımıza çıkıyor: Birincisi, tıpkı hayatta kalmak için yaptığımız gibi ancak gözümüze çarpan şeylere dikkat kesiliyoruz. İkincisi, iklim değişikliğine ilişkin sürekli tekrarlanan ve yenilenmeyen bilgilere durmaksızın maruz kalmak insanda duyarsızlaşma etkisi yaratıyor. Onlar yapmıyorsa ben niye yapayım duygusunun hakim olması. Özellikle uluslararası düzeyde karşımıza çıkabiliyor. Bir ulusun konuyu önemsemediği algısı diğerlerinde hareketsizliğe yol açabiliyor. Politika geliştiriciler iklim değişikliğine ilişkin çeşitli yardım programlarını devreye sokuyorlar. Fakat bu programların ne kadar sonuç getirebileceğine dair algı, katılımı doğru oranda etkiliyor. Yeşil enerji güzel biliyorum ama aynı zamanda kârlı mı? Güneş paneline geçersem evi değiştirmeden önce montaj masraflarını çıkarabilir miyim? 24 > SOSYAL RISK 18 > REDDETME Güvensizlik ve belirsizlik hızlıca reddetmeye evrilebiliyor. Bu, çevre sorunu olmadığına dair bir reddetme hali olabileceği gibi, var olan sorunun –özellikle küçük ülkelerde kendilerinden de kaynaklanabildiğini kabullenmemeye de varabiliyor. Çevreci politikalar falan derken komik mi görünüyorum acaba? Yıllardır aynı cep telefonunu kullanırken, işe bisikletle gelip giderken... * New Scientist dergisinden derlenmiştir. 25 > KALICILIK RISKI Yaptığım işler bir işe yarar mı? Ya yaramazsa? Boşuna mı çaba harcamış olacağım? Akıntıya karşı kürek çekmiş durumuna mı düşeceğim? 26 TEMMUZ 2015 21
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear