Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
mişti. “Oğlum, o Zeki zaten, buranın sahibi” dediğimizde niyeyse, çok şaşırmıştı: “E en çok o eğleniyor?” 13 Nisan gecesinin kalabalığı, o zamanların şahitleriyle dolu. Yad edilen şeyler çok ve ortak. İsa’nın Son Yemeği tablosunun rock müzisyenlerinden mürekkep resmedildiği o tablo... (İsa, Jimmy Hendrix elbet.) Barın üzerindeki “Drugs don’t work. Ziggy Stardust is dead” yazısı…. Ya da kokusu mesela: Duvarlara sinmiş müzisyen teri kokusu, bira kokusu, hata koridor boyunca rayihası burnunun direğini kıran tuvaletlerin kokusu. Aylin Aslım, sahnenin de ceset koktuğunu söylüyor gülerek: “Yatır var burda kesin diyordum ben.” Herkesin kullandığı tabiri kullanıyor o da. “Evimiz gibiydi” diyor: “Hakkını ödeyemem Zeki Abinin. Bir gece bile paramızı almadan çıktığımız olmadı oradan. Az verirdi ama her zaman verirdi, mutlaka verirdi.” Onar dakika herkes sahnedeydi Zeytin’in performansı sırasında Kurban’ın eski gitaristi Umut Gökçen’in eşlik etiğini, Murat İlkan ve Ogün Sanlısoy’un uzun aradan sonra ilk kez Pentagram’la birlikte sahne aldığını, hata, Cins, Cherokee, Corn Flakes gibi grupların 10 yılı aşkın zamandır ilk kez performans sergilediğini, Gür Akad’ın Whisky ile birlikte çaldığını, hani “reunion” gecesiyse, tekrar bir araya gelme hâlinin böylesine hakkının verildiğini de ekleyelim. DJ kabinindeki Üst Kemancı’nın emektar DJ’i Serdar ve Punk Levent, namı diğer Nikki, sahne performansı aralarında, Welcome to the Jungle’dan, Final Countdown’a, eskileri döndürüyorlar. Sahneye çıkanlarda, bıraksanız, bütün gece döktürür gibi bir eda var ama sırada bekleyen gani, herkes iki parça icra edip, yerini peşi sıra gelen arkadaşına bırakıp, muhabbetin arasına karışıyor. Serdar Öztop, sahne aldığı sırada, geceyi “Kemancı’nın pilav gününe hoşgeldiniz” diyerek özetliyor. Seyyal Taner; “Canım Zeki, hayatayken de bizi bir araya getirdi, gitikten sonra da bizi bir araya getirmeyi başardı. Hepimiz onun sevgisiyle buradayız” diyerek, göğe doğru sevgi dolu bir öpücük gönderiyor. Koray Candemir, Kargo’yu üne kavuşturan Yüzleşme’yi söylerken, seyircinin “A hey hey hey!” bölümüne ilk etapta eşlik etmeyişi karşısında, “Ne o ya, arada jenerasyon mu değişti yoksa?” diye sorarak gülüyor. “Bana sahne için ilk makyaj yapan adamdır” diyerek, dalgacı bir özlemle anıyor Zeki Ateş’i. O sırada dibimde duran Aylin Aslım, “O yine iyiymiş, biz tuvalete tek ayak üstünde kendi kendimize makyaj yapardık” deyip bir kahkaha patlatıyor bunu duyunca. 19 NİSAN 2015 Şahsen o manzarada yer almış, kalbi kötü tek bir insan tanımadım ben. Düşünüyorum, belleğimi zorluyorum; vallahi yok. Bu aralar siyaseten sık dillenen bir mevzu ya hani: Eyvah! 90’lar mı hortluyor ne? 90’lar hortlayacaksa, bu şekilde hortlasın be. Tekilasını kafaya dikip ara ara sahneye çıkan İzzet Öz, gecenin mana ve öneminden dem vururken, “Bir daha böylesi görülür mü bilinmez” diyor. Üç hatalık hazırlıkla, muazzam bir başarı bu. Aylin Aslım, zaman kısıtlı olunca, Deniz Kızı gibi kimi gruplara ulaşamadığını, Acil Servis gibi kimi grupların sağlık sebebiyle katılamadığını söylüyor: “Az zamanda bu kadarı geldi elimizden, inşallah kırılan gücenen olmaz.” Bir daha böylesi görülür mü? Ogün Sanlısoy gibi kimi sanatçıların sahnedeyken dile getirdiği bir temenni bu: “Bunu daha sık yapmalıyız.” Bu konuda görüşler muhtelif. Tadında kalsa, boku çıkmasa güzel olur diyenler, illa birilerini kaybetikten sonra akılların başa gelmesine hayılananlar var. Gecenin sonunda, saat 03:00 civarı, sahneye çıkıp mikrofonu eline alan Enise Ateş, kalabalığın gözlerini dolduran bir konuşma yapıyor. Roxy ve Aylin Aslım’a teşekkür ederek başladığı sözlerini, oğlu Ata ile düşünüp taşındıklarını, neticede hayatlarını idame etirdiklerini, Zeki’nin de böyle isteyeceğini bildikleri için gecenin gelirini kanserli çocuklara bağışlamaya karar verdiklerini söyleyerek bağlıyor. 20 yıl öncenin şahitleri Kalabalığa bakıyorum. Genç bir kalabalıkla birlikte kaynaşmış, salınan, 20 küsur yıl öncenin yakın şahitlerine… Kimisi göbek salmış, pek çoğu zamanında beline uzanan saçlarını kestirmiş, bazıları tümden dökmüş adamlar, gözünün kenarında gülücüklü ömrünün kırışıklıklarını liyakat madalyası gibi taşıyan, nicesi yarın erkenden kalkıp çocuğunu okula yollayacak kadınlar… Tıpkı bıraktığın gibi Slayer tişörtüyle, dövmeleriyle, zincirleriyle orada olanlar da var elbet… Benim de boyam gelmiş, pantolonum dar geliyor, ne gam… Herkes zıpkın gibi görünüyor gözüme. Zaman mutasıl akıyor tabii; ruhlara bir şey olmasın. Kılığına kıyafetine, saçına başına, dövmelerine piercing’lerine bakıp da “Amanın Satanist!” dehşetiyle, öcü görmüş triplerine girenlerin niyeyse, bir türlü idrak edemediği bir gerçekliktir: Şahsen o manzarada yer almış, kalbi kötü, tek bir insan tanımadım ben. Düşünüyorum, belleğimi zorluyorum; vallahi yok. Bu aralar siyaseten sık dillenen bir mevzu ya hani: “Eyvah! 90’lar mı hortluyor ne? ”90’lar hortlayacaksa, bu şekilde hortlasın be. Zeki Ateş, gitiği yerden kendisini yad eden o güzelim kalabalığı görmüştür inşallah; çok içimden dilerim. Anısı, o gecenin geliriyle deva görecek çocuklarla da yaşasın, ruhu şad olsun. Bir dostun o gece dediği gibi: “Hayır, ağlamıyorum, gözüme bir şey kaçtı.” Gecede, sahne alanları sırasıyla saymak, o kalabalığın nasıl bir hevesle orada bulunduğunu açıklamaya yeterli gelecektir. Volkan Başaran, Cins, Tibet Ağırtan, Barlas Erinç, Seyyal Taner, Serdar Öztop, Demir Demirkan, Koray Candemir, Aslı Gökyokuş ve Mary Jane, Mor ve Ötesi, Aylin Aslım ve Zeytin, Corn Flakes, Batu Mutlugil, Whisky, Indians, Teoman, Josephine, Şebnem Ferah, Cherokee, Pentagram, Ogün Sanlısoy… 15