Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
10 DOĞU AFRİKA Sabah huzurlu bir sessizlik içinde uyandık. Şehir merkezinde kısa bir alış verişten sonra otelimize dönüp Kilimanjaro’ya doğru yola çıktık. Yaprak koparma! Milli parkta yüzlerce dağcı ve beraberindeki görevliler tırmanış için hazırlık telaşındaydılar. Görevliler; porterlar yani yük taşıyıcılar ve rehberlerdi. Sekiz kişilik gru bumuza yirmi iki görevli eşlik ediyordu. Organizasyon muhteşemdi, tüm dağcılar tırmanış için kayıt yaptırmak zorundaydı, biz de kayıtlarımızı yaptırdık. Daha önce Kilimanjaro’ya bireysel olarak birkaç Türk’ün geldiğini ve ilk Türk gurubu olduğumuzu öğrendik, onun da verdiği heyecanla zirve için getirdiğimiz bayrağımızı çıkardık ve yola koyulduk.Yağmur ormanla rında ilerleyen patika, karınca yolu gibi işlekti, gidenler ve dönenlerle, oldukça kalabalık uzayıp gidiyordu. Yanımızdan her geçen “cambo” veya “hakuna matata” yani “her şey yolunda mı” diyordu. Ortamın doğallığı ve kuş sesleri inanılmaz derecede huzur vericiydi. Yağmur ormanları, her biri aşırı yükselerek büyümüş ağaçlarıyla, birbirlerine sarılmış dalları ile geçit vermezken, maymun ların gezinmeleri için salıncak olmaktan kurtulamamış, heybetli görünüşleri ile gökyüzünü saklamış ağaçlarıyla, yosun kaplı ve yosun kokulu büyüleyici atmosferiyle görülmeye değerdi. Orman çok iyi korunuyordu, bir tek çiçek ve yaprak koparmak yasaktı. İlk kamp yerimiz üç bine geldiğimizde çadırlarımız kurulmuştu, yük taşıyıcılar, çadırlarımızı ve tuvaletleri gösterdiler. Akşam güneşinin bulutları ve gökyüzünü kızıla boyadığı an, Kilimanjaro’nun zirvesi bulutların arasından göründü, öyle uzak görünüyordu ki gökyüzünde bir gezegen gibiydi. Heyecan doruktaydı. Zirve gününe kadar dört gece konakladık. Sabahları elimizi yüzümüzü yıkamamız için sıcak su ve sabunu hep hazır bulduk. Kahvaltılarda; çay, kahve, çorba, tereyağı, bal, domatesli yumurta, öğlenleri; sandviçli kumanya, akşamları; çorba etli sebze yemeği, pilav ve her öğünde bolca tropikal meyve sıcak sıcak patlamış mısır. Bu yolculukta, Afrika’nın atmosferini, taşını, toprağını ve oksijenini katman, katman soluyorduk. Zirvedeyiz Zirve günü gelmişti. Biz yükseldikçe yerleşim yerlerinin ışıkları gökyüzündeki yıldızlar gibi görünüyordu, tam bir dolunay yaşıyorduk. San