26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

KÜLTÜR 11 ADIM ADIM İSTANBUL Turgay Tuna tunaturgay?yahoo.fr BÜYÜK POSTANE Bir yüzyıldan bu yana İstanbul’la özdeşleşmiş ‘‘Birinci Ulusal Mimari’’mizin dev yapıtları arasında yükselen Büyük Postane eski adıyla Posta ve Telgraf Nezareti binası, geçmişten günümüze İstanbul’a gelen yabancılar kadar, bu kentte oturan insanların da önünden geçtiklerinde başlarını kaldırıp adeta ‘‘şaha kalkmış’’ görüntüsü karşısında şapka çıkardıkları bir eserdir. Dışı kadar iç görüntüsünün ihtişamıyla da kendisine özgü bir örnek oluşturan 3 bin 200 metre karelik bu dört katlı yapı ünlü mimarının soyadı gibi tektir. Evet ‘‘Birinci Ulusal Mimari’’mizin büyük ismi, büyük tasarımcı, büyük usta, mimar Vedat Tek 1905 1909 yılları arasında yapmıştır bu görkemli binayı. Devasa kapılarından içeriye girildiğinde yıldız motifli merdivenleri gibi zemini kaplayan Marmara Adası’nın mermerleri binanın ekletik konumuna apayrı bir zenginlik katar ve içeriye giren insanı ihtişamlı bir atmosferin içine sokar. Bir yüzyıla yakın zaman dünyanın ve ülkenin dört bir yanına milyonlarca posta gönderisi yollanmıştır bu binadan. Yüzyılın başlarında Türk ulusunun kan ağladığı acılı dönemlerde Balkanlardan Ortadoğu’ya Çanakkale’den Kars’a giden asker mektuplarının haddi hesabı yoktur. Ama bütün bunların ötesinde Büyük Postane binası İstanbul’un işgali ve Kurtuluş Savaşı sırasında Ankara Hükümeti ve ulusun selameti için bodrum katı odalarında şifreli gizli telgrafların gönderildiği önemli bir merkez haline dönüşmüş, Alkenin kurtuluşunda önemli bir görev üstlenmiş. İşte bu yapı İstanbul’daki madalyalarla donatılması gereken yapılar arasında gelir. Bu bina posta hizmetlerinin dışında 19271936 yılları arasında telsizli radyo döneminin ilk İstanbul Radyoevi’nin ilk yuvası olarak kullanılmıştır. Cephesi oyma taş ve mermer bloklarla kaplı binanın kemerli pencere ve kapıları aynen Ankara’da Eski Meclis binası, Gaz Köşkü, Ankara Palas, Beyoğlu’nda Elhamra Pasajı, Sultanahmet’te Tapu ve Kadastro Binası gibi Mimar Vedat Bey’in çizgilerini yansıtır. Ana girişten oldukça büyük bir salona girilen binanın içi dört kat boyunca dört bir yandan birbirine koridorla bağlı değişik oda ve salonlardan oluşmaktadır. Posta hizmetlerinin verildiği orta salondaki büyük boşluk; mavi ve turuncu renkte camların süslediği yüksek bir tavanla taçlanır. Yüzyılın başında 100 bin Osmanlı altınına mal olan bu binanın yapımında görev almış ne taş ustaları ne de o taşlar var artık. Bu Büyük Postane’nin sağ kanadında bir posta müzesi açıldı. Posta tarihimizi yansıtan çok güzel bir müze. İyi hoş güzel de bu binayı yaparken adını tek bir taşın üstüne dahi kazıttırmamış olan Büyük mimar Vedat Tek’e karşılık, Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün adı, müzeyi açtı diye kapının üzerindeki plakaya yazılmış. Evet düşünüyorum da vefasız, anlayışsız, kolaya kaçan tarihi yok eden bir döngünün girdabına kapılmış gidiyoruz. Grekonun resim sanatına getirdiği figürlerin uzatılarak soyutlamaya gidilmesi gözlenir. Goya’nın ise çıplak ve giyinik Maya’ları, Çingeneleri ve daha sonradan onu deliliğe kadar götüren hastalığının ürünleri karanlık dönem yapıtları. Benim müzede en çok etkilendiğim sanatçı ise 15. yüzyılda yaşamış olan Hieronymus Bosch. O gerçek bir dahi. Resimlerinde yarattığı fantezi dünyası, 20. yüzyıl sürrealizmin temelini oluşturmuş. Günümüz sanatçılarına kadar pek çok sanatçıyı etkilemiş ve gelecegi de etkileyecek gibi görünüyor. İspanyollar ona Bosco diyorlar. Her zaman görmeyi istediğim (The Garden of Earthly Delights El Jardin de las Delicias) adlı cennet ve cehennemin bahçelerini anlattığı üçlemesi inanılmaz ayrıntılar, sembolizm ve renk cümbüşü doluydu. Nefesim kesildi bu tablodaki ayrıntıları inceleyebilmek icin günler ve aylar gerekirdi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear