Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SIVAS 7 EGE’NİN İMBATI Serdar Kızık serdarkizik?cumhuriyet.com.tr ŞİMDİ ZAMANIDIR FOÇA’NIN Sarı yaz. Dünya iyisi koca balıkçı Şevki Avcı, bekler balığa.Foça gözümde tüter hep, anılarımda sahne alır. Bakmayın, Avcı’nınki doğal olarak ekmek parasıdır, geçim derdidir de, bizimkisi daha çok, Ege’deki sevdamızla kucaklaşma özlemidir, ya da bahanesi. Önce tepeden kasabayı, denizi, Orak, İncir, Fener ve Hayırsız adalarını, yel değirmenlerini, Karaburun açıklarını, bu doyumsuz güzelliği seyretmektir... Burada, rüzgarın harmanladığı dağ çiçeklerinin iyot kokusuyla karışımından baş dönmesidir... Sonra taş evlerin büyülü güzelliğinde dolaşmaktır dar sokaklarda, her birinin halini hatırını sorup... Bir pencerede sevimli bir teyzeyle, onun sardunyasıyla selamlaşmaktır, konuşmadan... Zarif balıkçı teknelerini seyretmek, ağ onaran emekçileri izlemek, küçük bir yelkenliyle yolculuk düşleri kurmaktır... Yarım yol giden koca Balıkçı’nın uzattığı halata tutunup, Merhaba’nın çıkarttığı köpüklü suların peşi sıra bedenimizle sörf yapmaktır belki çocukça... Sonra dalıp lacivert suların derinliğine süzülmek, denizin içinden gökyüzüne bakıp, ışık oyunlarına şaşırmaktır... Milattan önce 9. yüzyılda bu topraklardan yola çıkıp Marsilya’yı kuranların, horozlarını Fransa’nın ulusal simgesi yapanların keşfetme arzuları karşısında şapka çıkarmaktır... Bir çok buluntunun yanı sıra Heredot’un sözünü ettiği sur duvarlarını, sunak alanını ortaya çıkaran Prof. Dr. Ömer Özyiğit’i anımsamaktır. 1990’lı yılların başında bölgeyi Akdeniz Foku Koruma Alanı ilan edenlerin çabalarını, Siren kayalıklarındaki mağaralarda yaşan bu sevimli deniz canlıları ve insanlık adına kutlamaktır... Aynı kayalıklarda rüzgarla birlikte denizcileri çağıran deniz kızlarının sesini ‘‘ben de duyarım belki’’ düşüdür... Aramızdan göçüp giden, Mustafa Kemal’in ‘‘Kuvai Milliye Atıllıları’’nı tablolarıyla bir kez daha ölümsüzleştiren ressam Avni Erbaş’ın evinin önünde nedensiz durmaktır bir süre... Akşam Nihat Dirim’in mekanında bir iki kadeh parlatarak sohbet etmek, Foça üstüne bir geçmiş muhasebesi yapmak ve olgunlaştıkça insanları kırmadan dökmeden, anlayışla karşılamanın çok daha önemli olduğunu duyumsamaktır... Gece Afşin’in gitarının büyülü tınılarında hüzünlenmek, sonra neşelenmek ve coşmaktır... Süreyya Berfe’yi, ‘‘Yanında oturan ben değilim/ Zamanla dirilen anılar’’ dizeleriyle anımsamaktır, yeniden... Kısacası, avcılık değildir özlemimiz. Zaten tövbe billah zıpkını bırakalı yıllar oldu. Geceleri fenerle dalıp, çaresiz kalan balıkları şişleme operasyonlarını anlatanlara bile tahammülüm yok artık. Olta avcılığı da giderek uzaklaşıyor benden nedense... Koca balıkçı Şevki, geçen hafta 30 kiloluk gıranyoz çekmiş sarkıtmayla. Bereketli olsun... ‘‘ Gel’’ diyor, ‘‘Çipura mevsimi başladı. Belki yine yedi yıl öncesi gibi sırtiyle baba bir sinarit yakalarsın...’’ Foça’yı özledim... tüm toplumsal farklılıklara karşın, barış ve sevgi içinde ‘‘birlikte yaşama kültürü’’nü özümsemeyi bir inanç ve yaşam biçimi olarak algılayan Anadolu Alevilerinin zikirleri, türküleri ve dansları ile kültür ve inanç turizminin en güzel örneğini sergiledi. Rakı şişeli mezar Çamşıhlılar, inanç turizminin gelişmesi ve kökü tarihin zengin mirasına dayanan, özü sevgi ve insanda odaklanan Anadolu Alevi kültürünün korunup yaşatılması için; Alevilerin kendi içinde birlikteliklerini sağlayarak dayanışmasına, Türk aydınlarıyla bütünleşerek daha çağdaş ve ileri bir toplum düzeni yaratmada Kemal Atatürk ilkelerinde birleşmeleri ve kendi kültürlerinin korunmasını di le getiriyor. Onlar; hak, sevgi, barış, özgürlük ve insan için yan yana semahta dönen dervişlerin yolunda ‘‘gözcü’’ ve ‘‘talip’’ olan ‘‘can’’ ve ‘‘dost’’ postuna oturup, sevgiyi sebil eyleyen güzelliklerin müjdecileri... Ata geleneğini sürdüren ‘‘canlar’’ namaz yerine niyaz ediyordu. Ölümü; Hakka yürümek, sır olmak ve göçmek olarak tanımlıyorlar... Ölen Alevi’nin yatağı, yorganı, yastığı, giysileri, gelinliği ya da damatlığıyla gömülmesinin doğallığından söz ediyorlar. Hatta, Çamşıh Alevilerinin mezar taşları bile özgün ve anlamlı. Koç başlı, at semerli, çaydanlık ve bardak, rakı şişesi ve bardak, ay yıldız, çiçek, mani ve şiir yazılı çokça eski ve yeni mezar taşları bulunuyor... Orta Anadolu’nun turistik, şirin bir yeri olan SivasDivriği’ye bağlı Çamşih mesire yerinde bulunan, inanç ve kültür turizmi merkezi ‘‘Hüseyin Abdal Türbesi ve Kültür Kompleksi’’, mutlaka görülmesi ve orada yaşanması gerekli bir zenginliktir... Dallarına dilek ipi bağlayan gençlerin ziyaret ettiği yaşlı ahlat ağacının gölgesinde bulunan Hüseyin Abdal Türbesi’nin kapısında yazan şu dizelerle sizleri, anason kokulu yaylalardan cam cama değilcan cana selamlıyorum: ‘‘Genç Abdal, hakka ermek istersen/ Dost yoluna can, baş vermek istersen/ Hakkın cemalini görmek istersen/ Gördüğün ört, görmediğin söyleme’’ dozdene@mynet.com