Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
29 AĞUSTOS 2008 CUMA haberler SÖZ ÇİZGİNİN Turhan Selçuk C 3 AÇI MÜMTAZ SOYSAL POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA Olimpiyatlar ve Okullar YRICA belirtmeye gerek yok; haberciler ve yorumcular çok vurguladılar: Son olimpiyatların en ilginç yönleri, dünya açısından Çin’in parlaması, bizim açımızdan da Türkiye’nin sönüşe geçmesi. Bizim başarı tablomuz, Atina’dakinden de sönük. Sorumluluğun mutlaka aranması ve çarelerin bulunması gerekiyor. Şimdi “Bu iktidar döneminde zaten her şey kötüye gitti” türünden demagoji kokan bir açıklamayla işin içinden sıyrılmak olmaz. Elbet, ortaya çıkan sonuçta iktidardakilerin temel felsefesinin de bir payı vardır. Gençliği kurtarmanın ve korumanın tek yolunu ibadet yuvalarını arttırmakta görenlerden spor alanında çok büyük atılımlar zaten beklenemezdi. Ayrıca, yerel yönetimlerde başarılı olmanın ülke yönetiminde ve hele dünya çapında başarılı olmaya yetmediği de açıktır. Ülkenin en büyük kentinde de olsa bir belediyenin spor işlerini yürüteni Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü’ne getirmekle nereye varılabildiği belli oldu. Kaldı ki, spor çevreleri, aynı kişinin yerel düzeyde de parlak sonuçlar almadığında fikir birliği ediyor. Fakat, belediye yönetimlerinden ülke yönetimine sıçramak yalnız bizim ülkeye özgü bir alışkanlık değil. Dünyada böyle başarılı olan da var, olmayan da. Dolayısıyla, bu nokta üzerinde durmaktansa, başka nedenlere bakmak daha doğru olabilir. Nerelere ve nelere bakmak gerektiği, son örneklerle açıkça ortada. Parlayan iki ülke var: Biri, her zaman olduğu gibi Amerika; öbürü de, ilk kez Çin. ABD’nin hep okul ve özellikle “kolej” ya da üniversite yoluyla sporda uluslararası başarı kazandığı bilinir. Rusya ve Çin’in Sovyetler Birliği veya Maoist Devrim dönemlerinden beri planlı ve disiplinli bir eğitim çabası içinde olduğu, sporun bu çerçevede önemli bir yer tuttuğu da. Bu nedenlerle her iki ülkenin bu seferki “olimpiyat seferberliği”ne yine aynı yollardan hazırlandıklarını varsaymak hiç yanlış olmaz. Ya Türkiye? AKP’li Milli Eğitim Bakanlığı ile yine bir AKP’linin yönettiği Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü’nün böyle bir ortak çabası oldu mu? Daha önemlisi, ulusal düzeyde Olimpiyat Komitesi ne yaptı? Yoksa onun görevi bu toplumu hâlâ “Olimpiyat düzenleme sırası bize de gelecek” hayaliyle oyalamak, dört yılda bir “Sıra kime gelecek?” toplantıları vesilesiyle dünyayı dolaşmak ve vaktiyle çıkarılmış ünlü yasa sayesinde kendilerine ayrılan gelir payını rahatça harcamaktan mı ibarettir? Metin Toker sağ olsaydı bu konunun üzerine daha iyi giderdi ama, komite üyelerinin böyle sıkıştırmalar olmadan da bütçelerinin ne kadarını “olimpik sporcu” yetiştirme davasına ayırdıklarını açıklamaları gerekmez mi? Çevreci Başbakan(!) aşbakan Tayyip Bey, Rize’de çevrecileri payladı... Daha önce çanak soru sormayan gazetecileri, üreticileri, işçileri paylamıştı... Şimdi sıra çevrecilerde... Tayyip Bey, Rize’de çevrecileri aşağıladı, onları önemsemediğini belirtip şöyle dedi: “Ben çevrecinin daniskasıyım!..” Salt Tayyip Bey değil sağcı ya da sosyal demokrat olmaları gerekmiyor insanın çevre duyarlığı taşıması için. Türkiye’yi yöneten gelmiş geçmiş tüm siyasi partilerin liderleri, bakanları, çevrecileri hep aşağıladılar... Denizlerimiz, göllerimiz, akarsularımız bu nedenle kirlendi, kuş cennetlerimiz yok oldu, ormanlarımız yakıldı, çarpık yapılaşma kentlerimizi yaşanmaz hale getirdi... Bizim neoliberalleri yani Soros’un Çocukları, din bezirgânları, AKP’yi sarıp sarmalarlarken, Bodrum’da Torba Koyu’nun kirliliğinden, Manyas ve İzmir Tuzla’daki kuş cennetlerinden hiç söz etmiyorlar. Manyas ve İzmir Tuzla’da kuş türleri giderek azalıyor, mavi bayraklı Torba koyunda kirlilikten denize girilemiyor... Başbakan Tayyip Bey, Karadeniz’de yapılmak istenen hidroelektrik santrallarına karşı çıkan çevrecilere “işsizgüçsüz kişiler” deyip dalga geçerken, Tuzla Gölü’nün kuruduğunu acaba biliyor mu? Liberal tosuncuklar, tarikat şeyhlerinin müritleri, din baronları Sinop’ta eylem yapan çevrecilerin başına gelenleri, AKP’nin demokratikleşme paketi olduğuna inanıyorlar... Bir dönem AB yolunun Diyarbakır’dan geçeceği söylenirdi... Gördük ki AB vizesi Sinop’tan geçecek... Baksanıza, Sinop’ta gözaltına alınan çevrecilere tuvalet ve su yasağı konulmuş... ??? Sinop’ta çevrecilere karşı polisin davranışı acaba Tayyip Bey’i üzdü mü? Hiç sanmıyorum! Cem Özdemir çok üzülmüş Tayyip Bey’in çevrecilere karşı tavrına... Diyor ki: “Çok şaşırdım, hiç beklemezdim...” Demek ki Fethullah Gülen, Cem Özdemir’e öğüt vermiş: “Başbakanımızı fazla üzmeyin, söylemiş bir kere...” AB çevre konusunda çok duyarlı değil miydi? AB insan hakları ve özgürlükleri savunmuyor muydu? AB’den ses çıkmıyor, Sinop’ta insanlık dışı olaylar karşısında... Çevrecinin daniskası olan Tayyip Bey, Türkiye’nin ciğerleri sökülürken eylem yapan çevrecileri aşağılıyor... Ormanlarımız cayır cayır yanıyor... Binlerce yıllık tarihimiz ve kültürümüz yağmalanıyor... Yortanlı Barajı ikibin yıllık Allianoi’yi yutacak... Allianoi kazılarını yürüten bilimsel topluluğun başkanı Doçent Doktor. Ahmet Yaraş bakın ne diyor: “Şimdi de, Allianoi’nin en önemli öğelerinden birisi olan sıcak suyu, büyük havuzdan alarak, asıl işlevini yok etmek istiyorlar. Kepçe ve grayderlerle böyle bir çalışmanın yapılması koruma ya da kurtarmaya değil, işlevsiz kılmaya, tahrip etmeye yönelik bir uygulamadır. Antik kentin yok edilmesi için sistemli bir çalışma yapılıyor. Allianoi’nin korunması yönünde yargı süreci devam ederken bu gelişmelerin olması ilginçtir. Biz yaptık oldu mantığının göstergesidir.” Gerçekten Türkiye bir hukuk devleti midir? Sözde öyle, eylemde değil... Bergama Ovacık ile Eşme Kışladağı için de yargının verdiği kararlar çiğnendi... Çokuluslu altın avcılarına Bülent Ecevit de destek verdi, Süleyman Demirel de... On yıl önce Meclis’teki sağcı ve solcu partilerin milletvekilleri, asker ve sivil bürokrasi “altın avcıları”nı koruyup kolladı... ??? Başbakan Bülent Ecevit ve bazı DSP milletvekillerinin sekiz yıl önce yaptığı açıklamalar geldi aklıma, yazıma noktayı koyarken... Evevit ve DSP’liler şöyle diyordu: “Altından her yıl 10 milyar dolar kazanacak Türkiye...” Peki, ne kazandı altından Türkiye bugüne dek, bilen var mı? Çevrecileri o yıllarda çok suçladılar, “Alman Ajanı” diye... DGM’de yargıladılar. Sonunda hepsi de aklandı... Olan dağlarımıza, ovalarımıza oldu... Yalan mı? A B Şort giyen gençler, TPAO tesisine alınmadı BATMAN (Cumhuriyet) Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları “Gençlik Değişim Projesi” kapsamında Batman’da bulunan Litvanya, Letonya ve Romanya’dan 18 öğrenci, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) tesislerine, kızların kıyafetleri “fazla açık” olduğu gerekçesiyle alınmadı. Projenin Batman sorumlusu Şeyhmus Özbek, kız öğrencilere TPAO’nun güvenlik görevlilerinin “Nataşa” yakıştırması yaptığını belirterek, “Bize, ‘aracınızdaki bu Nataşaların işi ne? Tesislerimize Nataşaları almıyoruz’ diye yaklaşım gösterdiler” dedi. TPAO Güvenlik Sorumlusu Necati Adıyaman ise yanlış anlama olduğunu söyledi. Gençlik Değişim Projesi kapsamında yaşları 18 ile 22 arasında değişen 18 genç, 17 23 Ağustos tarihleri arasında Batman’da ağırlanıyor. 40 DERECE SICAKTA BEKLETTİLER Litvanya, Letonya ve Romanyalı gençlerden oluşan grup, program kapsamında TPAO tesislerine gitti. 40 derece sıcakta bir süre bekletilen gençlere daha sonra “Sizi içeri alamayız” denildi. Gerekçe olarak da genç kızların şort ve askılı tişörtler giymesi gösterildi. Proje sorumlusu Şeyhmus Özbek, bir süre önce Alman turistlerin Ağrı’da PKK’liler tarafından kaçırılmasının ardından Almanların yerine ikinci yedek grup olan Litvanya, Letonya ve Romanyalı öğrencileri kentte ağırladıklarını söyledi. ATAŞALARIN İŞİ NE?’ Öğrencileri Batman’a davet etmek için her yolu denediklerini anlatan Özbek, “Bura ya geldikten sonra maalesef bazı engel ve yakıştırmalar bizleri de üzüyor. Konuklarımızı Batman’daki TPAO tesislerine götürmek istedik. Ancak kapıda bize, ‘Aracınızdaki bu Nataşaların işi ne? Tesislerimize Nataşaları almıyoruz’ şeklinde yaklaşım gösterdiler. Biz de tesislere girmeden ayrıldık” diye konuştu. Üniversiteli öğrencilerin sözcülerinden Litvanyalı Liga Andersone, Letonyalı tarih öğrencisi Santa Girbuerga ve Romanyalı Idana Chiriac, ilk kez geldikleri Batman’da en çok tarihi ilçe Hasankeyf’i beğendiklerini söyledi. ‘BAKIŞLARI BİZİ ÜRKÜTÜYOR’ Rahat giyimi her zaman tercih ettiklerini belirten Liga Andersone yaşadıklarını şöyle anlattı: “Çarşı merkezine çıktığımızda rahat değiliz. İlk günlerde dışarıya çıkmayı denedik ama arkamıza bir yığın genç takıldı, rahatsız olduk. Çoğu kişinin gözü üzerimizde, bu da bizi ürkütüyor. Alman grup gelmeyince biz yedek grup olarak Türkiye’nin doğusunu tanımak istedik, fakat gençlerin arasına katılmaktan kaygılıyız. Tacize uğrarız diye kaldığımız yurt binasından çıkamadık. Bir yere gittiğimizde de toplu olarak hareket ediyoruz. Keşke rahat bir şekilde burada dolaşsaydık. Burada kültürlerimizi paylaşmak istiyoruz. Ancak bazen yanlış da anlaşılıyoruz bu bizi üzüyor.” ‘N Gençlere Nataşa yakıştırması yapılarak, “Tesislerimize Nataşaları almıyoruz” denildi. HRANT DİNK CİNAYETİ mumtazsoysal@gmail.com Osman Hayal serbest bırakıldı İstanbul Haber Servisi Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink cinayetinin azmettiricisi Yasin Hayal’in ağabeyi Osman Hayal serbest bırakıldı. Hayal, cinayet sırasında katil zanlısı Ogün Samast’ın yanında olup olmadığının araştırılması amacıyla gözaltına alındı. Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri tarafından, Çarşamba günü Trabzon’da gözaltına alınarak İstanbul’a getirilen Osman Hayal’in emniyetteki sorgu ve işlemleri tamamlandı. Polis, Osman Hayal’in cinayet sırasında Ogün Samast’ın yanında olup olmadığını araştırmak amacıyla olay yerindeki bankanın güvenlik kamerası ile MOBESE görüntülerini yeniden inceledi. Hayal daha sonra şubeden çıkartılarak bir polis otomobiliyle elleri kelepçeli olarak Beşiktaş’taki İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’na getirildi. Savcılık’ta ifade verdikten sonra serbest bırakılan Osman Hayal, cinayet tarihinde Trabzon’da olduğunu öne sürmüş, ancak telefonunun cinayet günü İstanbul Kısıklı’da sinyal verdiği belirlenmişti. renkli ilan SATILIK VİLLA İzmir Urla İskelesi’nde sahibinden satılık kat kaloriferli, tripleks villa. Telefonu, mobilyalarıyla birlikte. Üç oda, çatı katı oda, büyük salon ve bahçe. 65 bin Euro Tel: 0090 232 4411220 İSMAİL ÇETİNKAYA hikmet.cetinkaya?cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: +90 212/ 343 72 69