24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

6 Anayasa değişikliğini Köşk onaylamadan bazı üniversiteler kampus kapılarını türbanlı öğrencilere açtı C haberler SÖZDEN YAZIYA GÜRAY ÖZ 15 ŞUBAT 2008 CUMA Türban üniversiteye girdi Haber Merkezi Üniversitelerde türbanın serbest bırakılmasını amaçlayan anayasa değişikliği henüz resmi olarak yürürlüğe girmemesine karşın, yurt genelinde çok sayıda üniversitede türbanlılar rahat rahat yerleşkelere giriyor. Başkentteki 10 üniversitenin dördüne öğrenciler türbanlarıyla girebilirken, Hacettepe’de kapısının üzerinde Arapça yazılar bulunan mescitte namaz bile kılıyorlar. Daha önce türbanlı öğrencilerin girişine izin verilen Boğaziçi Ünivensitesi’nde kapıya talimat verilerek türbanlı öğrencilerin girişlerine müdahale edilmemesi istendi. Yurt genelinde üniversite yerleşkelerinden yansıyan manzaralar şöyleydi: Gazi Üniversitesi: Çok sayıda öğrenci, türbanlarıyla rahatça Beşevler’deki ana yerleşkeye girebilirken, kapıdaki görevliler herhangi bir uyarıda ya da müdahalede bulunmuyor. Hacettepe Üniversitesi: Beytepe yerleşkesinde, isteyen öğrenci oldukça rahat türbanıyla dolaşabiliyor. Girişte ya da yerleşke içinde, başlarını açmaları konusunda herhangi bir uyarı ile karşılaşmıyor. Yerleşke içerisinde, kapısı üzerinde mavi tabela üzerine beyaz renkte Arapça yazının yer aldığı mescidi, çok sayıda kız ve erkek öğrenci kullanıyor. Bilkent Üniversitesi: Yerleşke içinde türbanlı öğrenciler, üniversitenin birimlerine rahatça girip çıkabiliyor. TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi: Yerleşkesi Söğütözü’nde bulunan TOBB’de, türban serbestisi var. Kapıdaki görevlilerin arasından rahatça türbanlı öğrenciler geçip, gidiyor. Yerleşke içinde de türbanlarıyla dolaşabiliyor. DTÜ VE ANKARA’DA TÜRBANA İZİN YOK ‘İcmal’ bambaşka bir Türkiye’de yaşamaya hazırlıklı olalım.” ??? Mehmet Ali Birand’ın “resume”si, icmali pek öğreticidir. Şimdi dönüp Sayın Birand’a, “Biz bu gidişi baştan görmüş, söylemiştik, siz görmemiş miydiniz” diye sormanın âlemi yoktur. Şimdi icmali tamamlayıp bundan sonrasına bakmanın zamanıdır. Dediğim şu: Bu kez yenildik. Ama “daha iyi” yenilmedik. Bin yıllık önyargıların üstünden politika yapanlar kazandılar ve “dur” denilemezse karanlık koyulaşacak. Önümüzdeki yıllar Birand’ın dediği gibi olacak. Daha iyi yenilmek, bir noktaya ulaşıp daha ileri amaçlardan, hedeflerden geri düşmektir. Şimdi ise çarşafı, burkayı, hicabı, dört karıyı, İran’ı, Malezya’yı tartışıyoruz. Önce bunu saptayalım. İcmali doğru yapalım. Sonra da dönüp memleketin kurtuluşu ile halkın kurtuluşu arasındaki diyalektiğin karmaşık kimyasına eğilelim: Halkın kurtuluşu gerçekleşmemişse, emperyalistin memleketi sizin elinizden çekip alması hiç de zor olmaz. Pek çoğumuz ABD Irak’ı işgal ettiğinde, bizden istediği tezkereyi onurla reddedişimizin bizi kurtardığını düşünmüştük. İşgalin Irak’la sınırlı kalmadığını, Amerikan askerlerinin değil, ama emperyalist politikanın memleketimizin üstünü de kaplayıverdiğini anlamamız uzun sürdü. “BOP”tu, “Medeniyetler İttifakı”ydı falan derken bir de baktık ılımlı İslamın da ötesine geçmeye çalışan iktidarımızla, ABD’ye sımsıkı bağımlı bir ülke oluvermişiz. Türban durumlarının ortaya çıktığı, icmal zamanının geldiği nokta işte bu noktadır. Bu somut gerçeğin ABD ile ilişkisi henüz tam anlaşılmış değildir diyeceksiniz. Doğru, ama insan artık umutlanabilir hiç değilse, öyle değil mi? Hacettepe Üniversitesi Çukurova Üniversitesi ÇÜ’de türban dersliklere girdi ÇÜ R1 dersliklerinin bulunduğu binada 301 No’lu sınıftan türbanlı öğrenciler dışarı çıkarken görüntülendi. Birçok türbanlı öğrenci de sınıflara kadar girdi. Rahat bir şekilde üniversite yerleşkesinde dolaşan türbanlı öğrenciler idari binalara da aynı rahatlıkla girdi. Güvenlik görevlilerinin müdahale etmediği öğrencilerden sınıflara kadar giren bir kişi, fotoğrafı çekilince “Ben öğrenci değilim, arkadaşımı görmeye geldim” dedi. Üniversitede birçok fakülte binası duvarları ve yürüyüş yollarına sprey boyalarla yazılmış ‘AKP’yi istemiyoruz’ yazıları sabah erken saatten itibaren güvenlik görevlileri tarafından silindi. Yanlarından geçen türbanlı öğrencilere müdahale etmeyen güvenlik görevlileri, yazıların silinmesi sırasında çalışan işçilerin başından ayrılmadı. Kocaeli Üniversitesi: Umuttepe kampusuna giden 10 türbanlı öğrenci, bu kez kapıdaki güvenlik güçleri tarafından hiçbir engelle karşılaşmadan içeri girdi. O Ankara Üniversitesi: Cebeci yerleşkesinde türbanlı öğrenci yok. Türbanla girmek isteyen öğrencilerden başlarını açmaları isteniyor. Atılım Üniversitesi: Akademik yarıyılı başlamış olan üniversitede, oldukça az sayıda öğrenci vardı ve türbanlıya rastlanmadı. ODTÜ, Başkent, Ufuk ve Çankaya üniversiteleri: Ne giriş çıkışlarda ne de yerleşke içinde türbanlı öğrencilere rastlanmadı. İzmir Öğrenci Kollektifi’ne bağlı öğrenciler Kemeraltı girişinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Fethullah Gülen, YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan, TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ ve CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın maskelerini yüzlerine takarak türbanı eleştiren tiyatro oyunu sundular. Ege ve 9 Eylül üniversitelerinde türbanla derse girme girişimi olmadığı gözlendi. Eski YÖK Başkanı Erdoğan Teziç: Bu düzenleme uygulanacak olsa dahi uygulanabilir bir özellik taşımıyor. HABER VE FOTOĞRAFLAR: AHMET KURT, GÜRSU KUNT, ZEYNEP ŞAHİN, YUSUF BAŞTUĞ, NECATİ SAVAŞ, EMRE DÖKER, MEHLİKA AKGÜN Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) Rektörü Prof. Dr. Durul Ören: Daha önceden türban ile ilgili rahatsız olduğumuz konuları ifade ettik. Ama yasalara uymak zorundayız. Marmara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necla Pur: Yasaların üzerinde değiliz ve yasalara aykırı bir şey yapmayacağız. Bahçeşehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Deniz Ülkü Arıboğan: Şu aşamada serbestlik ile ilgili yasal düzenlemelerin tamamlanıp tamamlanmadığı net değil. YÖK Yasası’nın ek 17. maddesi değişmeli. Haliç Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Çakır: Yasanın önüne geçemeyiz Maltepe Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Aytekin Berkman: Şu an hiçbir şey net değil. Anayasanın değişmiş olması türbanlı öğrencilerin üniversite kapısından girmesi konusunda net bir ifade içermiyor. Belirsizlikler var. İstanbul Kültür Üniversitesi Rek törü Prof. Dr. Tamer Koçel: Yasal açıdan, sosyolojik açıdan, modernleşme ve laiklik açısından karışık bir ortama girmiş bulunmaktayız. Üniversitemizde mevcut uygulamalar devam etmektedir. Doğal olarak yasaların öngördüğünü uygulayacağız. Kocaeli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sezer Komsuoğlu: Biz anayasal bir kurumuz. Anayasa ne derse o olur. Bu türbanlı öğrencilerimiz ancak bahçeye alınmışlardır. Derslere türbanlı olarak giremezler. Ancak bu konudaki tasarı yasallaştıktan sonra gereken anayasal maddeler uygulanır. Akdeniz Üniversitesi Öğretim Üyeleri Derneği Başkanı Prof. Zeki Ertuğ: Rektörlerin bir kısmı, diğer rektörlerle aynı görüşte değil. O yüzden türbana ilişkin bildirinin açıklandığı, Üniversitelerarası Kurul toplantısına da katılmadılar. Onların eyyam yaptığını, iktidara yağ çektiklerini düşünüyorum. İnönü Üniversitesi Senatosu: Yük seköğretim Yasası’nda gerekli düzenleme yapılmadığı için mevcut kılıkkıyafet uygulaması aynı şekilde devam edecek. Ondokuz Mayıs Üniversitesi Senatosu: Bu değişiklikle anayasanın 130. maddesi ile güvence altına alınan bilimsel özgürlükler tümüyle ortadan kaldırılmak istenilmektedir. Yapılmaya çalışılan değişiklikle Cumhuriyetimizin temeli ve vazgeçilmez ilkesi olan laikliğin doğrudan hedef alındığını düşündüğümüz için kaygı duyuyoruz. Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Necmi Yaşar: Gidişattan endişeliyim. Türbanla ilgili düzenleme Resmi Gazete’de yayımlanana kadar eski yasa geçerlidir ve harfiyen uygulayacağız. Çukurova Öğretim Elemanları Derneği Başkanı Prof. Dr. Erhan Yıldırım: Türban sorunu Türkiye koşullarında en sonda olması gereken sorunlardan biridir. Şu anda ekonomik kriz kapıda. inlerce yıllık önyargılar çok çabuk uyanırlar uykularından. Sizin değişim çabalarınız, devrimci altüst oluşlarınız bir bakarsınız yerle bir olmuş, üstü küllenmiş cehennem ateşleri bahar yapraklarını sarıvermiş. O zaman üzülmeyeceksiniz. Yeniden başlayacaksınız. Ama bu kez, hani hep söylenir ya, “daha iyi yenilmek için” başlayacaksınız. Daha iyi yenilmek bir üst düzeyde yenilmektir. Ülkenin, halkın, dünyanın kazandıkları sıfırlanmışsa, siz pek de iyi yenilmemişsiniz demektir. ??? Şimdi kendimizle hesaplaşma zamanıdır, dürüst bir icmalin tam sırasıdır. Halkın diyemeyeceğim, çünkü hurafeyi yenememişiz, ama memleketin kazanımlarının sıfırlandığı bugünlerde, sıkı bir özeti, aklı başında bir dökümü, icmali de, bu gidişi yakından, çok yakından izleyenlerden, iyi bilenlerden okumaktan daha iyisi yoktur. İşte bunlardan bir örnek sunuyorum size: ??? “Eskiden, bu kadrolarda laik kesimle aynı düşünceye sahip insanlar çoğunluktaydı. Şimdi, laikliği farklı yorumlayanlar çoğunlukta. Anayasa Mahkemesi, YÖK, rektörler ve yargı yavaş yavaş değişiyor. Eski supaplar artık kalmıyor. Bürokrasideki bu değişim, sadece laiklik çerçevesinde kalmıyor. Eğitimde, zihniyet farklılaşıyor. Para el değiştiriyor. AKP’nin zenginleri giderek artıyor. Giderek daha çok ortalarda dolaşıyor, daha fazla ihale kazanıyorlar. Merkez Bankası başta, para bürokrasisi de el değiştiriyor. AKP medyası da giderek büyüyor. Laik diye adlandırılan medya giderek daralıyor. Dindar medya yaygınlaşıyor. Nihayet, AKP belediyeler aracılığıyla, günlük yaşamımızda egemen oluyor. Kendilerine özgü giyinişleri, konuşmaları, kokularıyla Türkiye’nin yönetimi tümüyle el değiştiriyor. Önümüzdeki 510 yıl içinde B guray.oz@cumhuriyet.com.tr Gerçeker başkan seçildi Y argıtay’ın tercihi Atatürkçü kimliği ile tanınan 9. Ceza Dairesi Başkanı oldu kısa sürede mutlaka açıklama yapacağız’’ dedi. “Konuyla ilgili Başkanlar Kurulu’nu toplayacak mısınız’’ sorusuna ise Gerçeker, “Mutlaka yol haritamızı çizeceğiz. Yargıya en iyi şekilde hizmet edebilmenin yolunu bulacağız. Yargı hepimizin, bütün toplumun en son güven durağı, teminatı’’ karşılığını verdi. NEMLİ KARARLARA İMZA ATTI Hasan Gerçeker’in başkanı olduğu Yargıtay 9. Ceza Dairesi, kamuoyunda tartışmalara neden olan Şemdinli olaylarıyla ilgili davada sanık astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İldeniz hakkındaki kararı eksik soruşturma gerekçesiyle bozmuş, davanın da askeri mahkemede görülmesine hükmetmişti. 9. Ceza Dairesi, öldürülen Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’e “Türklüğü tahkir ve tezyif” suçundan verilen altı ay hapis cezasını da onamıştı. Daire aynı zamanda terörist Abdullah Öcalan’ın ağırlaştırılmış müebbet cezasına çarptırılmasını da onamıştı. Gerçeker, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin verdiği karar sonrası kaptılan DEP’in milletvekilleri Leyla Zana, Hatip Dicle, Selim Sadak ve Orhan Doğan’ın serbest bırakılmasına ilişkin kararı veren üyeler arasında yer aldı. Fenerbahçe kongre delegesi olan Gerçeker, aynı zamanda Atletizm Tahkim Kurulu Başkanı olarak da görev yapıyor. Gerçeker, Tahkim Kurulu’na başkanlık yaptığı sırada Fenerbahçe Basketbol ve voleybol takımlarına çok sayıda ceza verdi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yargıtay Başkanlığı’na Atatürkçü kimliğiyle tanınan 9. Ceza Dairesi Başkanı Hasan Gerçeker seçildi. Osman Arslan’ın yaş haddinden emekliye ayrılmasıyla boşalan Yargıtay Başkanlığı için 25 Aralık’ta başlayan seçim sonuçlandı. 19. turun 4. oylamasında 125 oyda kalan Gerçeker, son oylamada 131 oyla başkan seçildi. Gerçeker, toplam 95. oylama sonucunda başkan seçildi. Gerçeker, bu görevi yaş haddini dolduracak olması nedeniyle 2011’e kadar sürdürecek. Başkan seçilmesinin ardından 9. Ceza Dairesi’ndeki odasında kutlamaları kabul eden Gerçeker, gazetecilerin, TBMM’de türbanın serbest bırakılmasına ilişkin anayasa değişikliği teklifinin görüşüldüğünü anımsatması üzerine, “Şu anda beni mazur görün, olayın sıcaklığı da var. Çok BUGÜN Hilal KÖSE İzmir 10. Sulh Hukuk Mahkemesi, siyanürle altın çıkarılmasına karşı mücadele yürüten Bergamalı köylülerin avukatı, Ege Çevre ve Kültür Platformu Sözcüsü Arif Ali Cangı’yı Alman ajanlığıyla suçlayan Bugün gazetesi ve yazarı Nuh Gönültaş’ı, 5 bin YTL tazminat ödemeye mahkum etti. Bugün gazetesi yazarı Nuh Gönültüş, 22 Temmuz ‘Alman ajanlığı’ iddiasına tazminat 2006 tarihli yazısında “Ali Arif Cangı, Oktay Konyar gibi devlet aleyhine çete kurmak suçlaması ile yargılanmış, fakat yabancı bir ülkenin Dışişleri bakanının zamanın Türk Dışişleri Bakanını ziyaretinden sonra dava dosyaları delil yetersizliğinden kapatılmış olan şahıslar!” ifadesini kullanmıştı. Mahkeme bu ifadeyle Cangı’nın kişilik haklarına saldırıda bulunulduğuna hükmetti ve gazete ve yazarı tazminat ödemeye mahkum etti. Ö skiden meğer ne kadar cahilmişiz.Sadece “hile” sözcüğünü bilirmişiz. Sorunların arkasına dolanma konusunda uzmanlaşmış olanların yaptıklarını nitelemek için de “hilei şer’iye” demekle yetinirmişiz. Yani kitabına uydurma girişimlerini böyle özetlermişiz. “Takıyye”den haberimiz yokmuş. Bugün kullanılışı doruğa yükselmiş olan bu sözcük, 1970’lerde yönetime gelen dincilerin sayesinde kullanılır olmuş. ??? Bugün günlük sayısı yüzleri aşan köşe yazılarının en az birinde “takıyye” sözcüğüne rastlayabiliyoruz. Cahil dedelerimiz, “takıyye” sözcüğünü bilmedikleri için “Satanlar yoğurdum ekşi demez” biçimindeki halk deyişiyle yetinmek zorunda kalmışlar. Bilmediklerimiz arasında “türbanın zorunlu bir din kuralı olduğu” da varmış. “AKP sayesinde dilimiz zenginleşiyor” diye sevinenler de yabana atılmamalı. ??? Dinsel bir yaklaşımı, anayasa aracılığıyla laik Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşama geçirme girişiminin yaygınlaşmayacağı yolundaki sözler bu nedenle inandırıcı bulunmuyor. Yol bir kere açıldı mı arkasının geleceğinden haklı olarak çekiniliyor. E GEÇMİŞTEN GELECEĞE ORHAN ERİNÇ Bilirsiniz ama ben yine anlatayım. Eski zamanda ahşap evlerin yabancı konuklarından biri de farelermiş. Ak sakallı bir dede gece yatarken sakalının üzerinden bir fare geçivermiş. Dedemiz de sabah kalktığında ilk iş olarak sakalını kesmiş. Tıraşlı halini görüp sual edenlere de, olayı anlattıktan sonra gerekçesini açıklamış. “Bir kereyle kalmaz sonra yol olur.” ??? Laiklik ilkesinin korunmasını öngören anayasanın değiştirilmesi yoluyla örselenmesine karşı çıkanlar AKP iktidarının hedef tahtasına konuldu. Genel başkanları başta olmak üzere her kademeden açılan ateşle sindirilmek isteniliyorlar. Bizde “devlet” denildiğinde “hükümet” anlaşıldığı için, bu alanda da bütün olanakların kullanılması her nedense yadırganmıyor. Mecelle’yi de Öğrenelim... Yeni seçilen başkanının açıklamaları nedeniyle hedef tahtasının 12’sinde Yargıtay var. Bir süredir uykuya yatırılmış olan Yargıtay’la ilgili tasarı birdenbire işleme alınıverdi. Tıpkı İspanya’da akla geliveren ve büyük hızla gerçekleştirilen “Türbana özgürlük” kampanyası gibi... ??? Mesela anayasa angaryayı da yasaklıyor ama, o yasak da yok sayılanlar arasına alınıvermişe benziyor. Adalet Bakanı, Yargıtay’ın üye sayısının azaltılmasının sakıncalarını dile getiren yargıçlara şöyle demiş: “Millet adına sorumluluk üstlenenlerin gerekirse gecelere kadar çalışıp sorumluluklarının gereğini yerine getirmeleri gerekir. Sabah 9, akşam 5 yok. Bu mazeretlerin arkasına kimse sığınmasın.” Adalet Bakanı’nın Yargıtay’da sadece yargıçlar la cumhuriyet savcılarının çalıştığını sandığını söylemek haksızlık olur. Kalemlerde çalışanlar, zabıt kâtipleri, mübaşirler de onlarla birlikte görev yapıyor. 3 kuruş 10 paralık fazla mesai saat ücretiyle insanları siyasal bir fantezi için normal yaşamlarından koparmak doğru sayılabilir mi? Aynı zamanda yasalar, bir ayda yapılabilecek fazla mesai süresini de sınırlamışken. ??? Gidişe ayak uydurmak zorunda değiliz ama geçmişe yönelik bazı bilgileri de edinmek gerekiyor. Galiba bunların başında da “Mecellei Ahkâmı Adliye” geliyor. Hem öğrenelim hem de Adalet Bakanı’na, Mecelle’nin 1812’nci maddesini anımsatalım istedim. “Hâkim, gam ve gussa (tasa) ve açlık ve galebei nevm (uyku bastırması) gibi sıhhati tefekküre (sağlam düşünmeye) mani (engel) olabilecek bir arıza ile zihni müşevveş (aklı karışık) olduğu halde hükme tasaddi etmemelidir (hüküm verme işine girişmemelidir).” Acaba Mecelle’nin bile gerisine mi düşeceğiz? oerinc?cumhuriyet.com.tr Hasan Gerçeker
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear