24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

8 Tetley’den sonra Jaguar ve Land Rover’a göz diken Hintli Tata, İngilizlere patron oluyor C ekonomi İŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER 11 OCAK 2008 CUMA Eski sömürgenin intikamı Sömürgene kafa tutan Hintli dev şirket Tata, halkın refahını ön planda tutmasıyla tanınıyor. Tata Grup, net kârının yüzde 8’i ila yüzde 14’ünü ülkenin gelişmesine ayırıyor. Duygu ATAHAN Ford’un İngiltere merkezli Jaguar ve Land Rover işletmelerini Tata Motors’a satmayı ayrıntılı düzeyde görüşme kararıyla gündeme oturan Hintli dev şirket Tata, ülkesinin bağımsızlığının 61. yılını daha bir keyifle kutlamaya hazırlanıyor. İngilizlerin dev çay markası Tetley’i satın alarak Hintli bir grubun en büyük uluslararası operasyonunu 2000 yılında gerçekleştiren Tata Grup’un, Jaguar ve Land Rover’a olan ilgisi Hindistan’ın eski sömürgecisine yönelik bilinçli bir girişimi gibi algılanıyor. İngilizler, Jaguar ve Land Rover’ın satılmasına tepkiyle yaklaşıyor. AYIRSEVERLİK NOBELİ ALDI 19. yüzyılın ikinci yarısında tekstil fabrikasıyla işe başlayan Tata ailesi, Hindistan halkı için refah yaratan köklü bir aile ve endüstri devi. Hintli dev endüstri grubu Tata, net kârının bir kısmını Hindistan’ın gelişmesine ayı Konuşma Yasağı sorunundan kurtulmayı hesaplıyor. Örnek olarak aldıkları ABD başta, AB ülkelerinde, zengin kuzey dünyasında bu çarpıcı rakamlar ve boyutlarda üniversiteye giriş baskısı, milyonlarca açıkta kalan öğrenci olgusu yaşanmıyor doğru. Ancak söz konusu ülkelerin ekonomik dinamikleri, doğrudan siyasi iktidarların sorumluluğunda olan ortaöğretim yapılanmaları üzerinde hiç durmuyorlar. Dünyanın hiçbir yerinde papaz okulu çıkışlı doktor, avukat, yargıç, siyasetçi yetiştirme gibi bir ideolojik oyun, amaç olmadığından, dünyanın her yerinde üniversite okuyamayacak olanlar için işsiz, çaresiz kalmamayı öngören gerçek meslek okullarına ağırlık verilmesinin anlam ve önemini atlıyorlar. Üniversitelerde okuyabilme oranlarındaki gelişmişliği, kapasiteleri de tabii ki.. ??? Üniversite kapılarına yığılma sorununa yaklaşan bir YÖK başkanının ilk söyleyeceği sözlerin içinde, siyasi iktidar, iradeden milyonları yaşama hazırlayacak gerçek meslek okullarının açılması çağrısı olacakken (bir önceki YÖK Başkanı Sayın Erdoğan Teziç’in bu doğrultudaki bilimsel verilere dayanan uyarıları, son basın toplantısı açıklamalarına bir göz atmanızı öneririm); işsiz, güçsüz, umutsuz ortada bırakılacak, sokağa atılacak milyonlarca genç için üniversite kapısında paralı eğitimin baraj olmasını önerebilmek, yoksulluk üzerinden siyaset yapan AKP iktidarı için gerçekten talihsiz bir çıkış. YÖK Başkanı, ABD’de paralı olan üniversitelerin sistemini ayakta tutan yılların birikimi vakıfları, bütçe kaynaklarının büyüklüklerini görmezlikten geliyorlar. Bizde çok pahalı vakıfları ayakta tutacak dünya tekel sermaye güçleri, kültürü ne gezer? Dahası isteyen öğrenciye 810 bin YTL’lik kredi vermekten söz ediyorlar. Sorumlu olduğu ortaöğrenim, ilköğrenimin en sıradan bakımonarım, araçgereç, ısınma giderlerini karşılamaktan yoksun, öğretmen atamalarını sözleşmeli, geçici statüleri ile ucuza mal etmeyi kâr sayan, çoğu alanda öğretmen açığı had noktalarda olan, gerçek mesleki eğitimde öğretmen yetiştirmek, okul açmaktan aciz Milli Eğitim Bakanlığı, üniversitelerin en sıradan bilimsel giderleri için kaynak yaratmayan AKP eğitim bütçeleriyle mi bu işler kotarılacak?.. Sayın YÖK Başkanı, türban, imam hatip sorunlarını çözmede biçilmiş kaftan sayılsa da, AKP, Erdoğan hükümetleri iktidarlarına siyaseten yaramaz.. soner?cumhuriyet.com.tr SATIN ALMALARLA BÜYÜYEN DÜNYA DEVİ 1945 yılında Hindistan’da kurulan Tata Motors, 1954 yılında ticari araç üretimi için Alman Daimler Benz ile ortaklık kurmuş ve bu ortaklık 1969 yılında son bulurken 2004 yılında Güney Kore’nin ikinci büyük kamyon üreticisi Daewoo Ticari Araç Şirketi’ni satın aldı. 2005 yılında İspanya’nın tanınan otobüs üreticilerinden Hispano Carrocera’nın yüzde 21’ini bünyesine katan Tata, 2006 yılında otobüs karoserinde lider olan Brezilya kökenli Marco Polo Kurucu ile ortaklık yaptı. Şirketin ticari ve Jamsetji Tata binek araçları bugün Avrupa, Ortadoğu, Avustralya, Güneydoğu Asya ve Güney Asya’da pek çok ülkede satılıyor. Malezya, Kenya, Bangladeş, İspanya, Ukrayna, Rusya ve Senegal’de de bazı montaj tesisleri oldu. H Ratan Tata, 2007 yılında Hayırseverlik Nobeli’ni aldı. (Fotoğraf: AP) rırken 2007’de de Hayırseverlik Nobeli’ni aldı. Tata Grup Başkanı Ratan Tata, Fortune dergisinin yaptığı araştırmada 2007 yılının en güçlü 23. patronu olarak seçilirken grup her yıl net kârının yüzde 8 ile yüzde 14 arasındaki kısmını halkın refahı, yoksullukla mücadele, çocukların ihtiyaçları, tıp, eğitim, teknoloji ve sanat gibi birçok alana yatırmasıyla tanınıyor. Tata ailesi, 2007’de Hayırseverlik Nobeli olarak adlandırılan “Andrew Carnegie Medal of Philanthropy” ödülünü aldı. Bu ödül 2 yılda bir, kendi refahını kamunun refahına adayan kurum ya da kişilere verilen bir ödül olma özelliğini taşıyor. 2 BİN 500 DOLARLIK OTOMOBİL YOLDA ünyanın en lüks otomobil markalarından Jaguar ve Land Rover’a 2 milyar dolar ödemesi beklenen Tata Motors, diğer yandan 10 Ocak’ta dünyanın en düşük fiyatlı otomobilini tanıtmayı planlıyor. 2 bin 500 dolardan piyasaya sürülecek olan arabanın üretilmesindeki amaç, Hintli kitleleri motosikletten arabaya taşıyarak D motosiklet kullananlar için hayatın daha güvenli olmasına katkıda bulunmak. Böylece Tata Motors, dünyanın en pahalı arabalarının yanı sıra en ucuz arabalarını da üretecek. Tata Motors, Türkiye’de faaliyetlerine 1997 yılında başlarken 2004 Eylül ayında New York Borsası’na kote edilerek uluslararası bir otomotiv kuruluşu haline geldi. Tata Grup, Hindistan’ın en büyük çelik üreticilerinden. Murat KIŞLALI ANKARA İstanbul Tabip Odası’ndan Osman Öztürk, AKP’nin getirdiği sağlıkta dönüşüm projesiyle toplam sağlık harcamalarının 910 milyar YTL’den 1530 milyar YTL’ye çıktığını belirterek “Sağlıkta dönüşüm başta AKP’liler olmak üzere hastane patronlarının programı” dedi. Cemaatleri nedeniyle yeşil sermayenin bu alana yatırım yaptığını söyleyen Öztürk “Emine Erdoğan’ın hemşerisi olan Ethem Sancak ile AKP’li Muharrem Usta’nın ortak olduğu Medical Park beş yılda 70 yataktan 1500 yatağa ulaştı. Hedefleri 81 hastane. Usta, aynı zamanda kamu ile özel hastaneler Sağlıkta dönüşüm AKP’ye yaradı arasındaki anlaşmaları onaylayan Özel Hastaneler ve Sağlık Kuruluşları Derneği’nin de başkanı” diye konuştu. İstanbul Tabip Odası Sağlık Politikaları Komisyonu üyesi Öztürk, AKP’nin sağlıkta dönüşüm projesi öncesi sosyal güvenlik kurumlarının sağlık hizmetlerini kendi bünyesinde verdiğini, ilaçları toplu, hatta SSK’nin kendi fabrikasından aldıklarını belirterek “Dönüşüm projesi sonrası sağlık hizmetleri dışarıdan alınmaya başlanınca hem SSK’nin, hem de vatandaşın maliyetleri arttı” dedi. Sağlık alanında yeşil sermayenin çok yatırım yaptığını söyleyen Öztürk şunları söyledi: “Her cemaat aynı zamanda potansiyel hasta olduğu için farklı tarikatların farklı hastaneleri olması da ticari açıdan anlamlı oluyor. Burada en büyük gelişmeyi Başbakan Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın hemşerisi olan Ethem Sancak ile AKP İstanbul Anakent Belediye Meclisi üyesi Muharrem Usta’nın ortak olduğu Medical Park yaptı. 5 yıl önce 70 yataklı hastanesi olan bu grup bugün 1500 yataklı 7 hastaneye sahip.” aşbakan Erdoğan’ın YÖK Başkanı Prof. Yusuf Ziya Özcan’dan konuşmama ricası yetmeyecek gibi. İstenildiği rollerde işlevsel kullanımı için konuşma yasağı getirilmesinde yarar olabilir.. AKP’nin üniversiteler operasyonlarında en iyi hizmet verecek YÖK Başkanı kriterleri baskın çıkıp, YÖK Başkanlığı’nın olmazsa olmaz kriterleri unutulunca; yani birazcık olsun yönetim birikimi, deneyimi aranmayınca ortaya işte böyle bir tablo çıkıyor. Çiçeği burnunda YÖK Başkanı’nın ilk anlamlı açıklamaları, icraatları, kelimenin tam anlamı ile işleri yüzüne gözüne bulaştırma içeriği taşıyor.. Rektörlere ilk talimatı, “Türban uygulamalarında hukukun geçerliliğinin aranmaması, yargı kararlarının çiğnenmesi..”, AKP yönetimi tarafından bile, sessizce uygulanmasında yarar görülse bile uluorta ilan edilebilecek bir durum olmadığı için tam sahiplenilemedi. YÖK Başkanı’nın, göreve başlar başlamaz, bu çok önemli ilk potu üzerine Başbakan tarafından uyarıldığı, yine kendi açıklaması ile ortaya çıktıktan sonra da derlenip toparlanamadığı görülüyor. Seçimle gelmiş YÖK Başkan yardımcısına birkaç aylığına dayanamadı, YÖK’te yeniden seçim tarihini bekleyemeden Prof. İsa Eşme’nin imza yetkisini elinden aldı. Sonra da YÖK icraatları için imza yetkili bir görevli bırakmadan ilk yurtdışı ziyaretini, radikal siyasal İslami eğitim programı ile sabıkalı bir üniversiteye yaptı. Kimliği üzerindeki şaibeli imaja imaj kattı. ??? Başbakan Erdoğan’ın “her ile bir üniversite” sloganı ile yeniden politik kampanya yaptığı bir günde, “tüm üniversiteler ücretli olmalı” açıklaması ile kamuoyunun gündemine yeniden düştü. Sayın YÖK Başkanı’nın algılaması ile rakamlar çok düşük, hafif kalmış olabilir. Ama üniversitelerimiz zaten, adı harç olan ödemelerle çoktan paralı. Besbelli bugüne kadar üniversite idari sorunlarından fazlaca uzak kaldıklarından, dönem dönem, üniversiteler ve bölümlere bağlı olarak değişen öğrenci harçlarının arttırılması ile ilişkili öğrencilerin yaptıkları eylemleri, “paralı eğitime, üniversiteye hayır” kampanyalarını hiç duymamışlar. Zaten “Tüm üniversiteler paralı olmalı” çıkışlarının anlamını kendi algılamaları ile açıkladıklarında, ABD üniversiteleri ölçeklerinde ücretleri kastettikleri, bizdeki öğrencilerin ödedikleri harçları ücret olarak algılamadıkları çok açık anlaşılmakta. YÖK Başkanı bu yolla üniversitelere giriş talebindeki baskının kalkacağını öngörüyor, böylece milyonlarca öğrencinin açıkta kalması olgusu, B Ali Birand’ın Posta’da 21122007’de çıkan yazısını görmüştüm. M. Ali’nin olağan çizgisini yansıtan bir yazıydı. Özdemir İnce Hürriyet’te 512008’de onun bu yazısını ele alıp eleştirince konuya açıklık getirmek istedim. M. Ali ne demiş: “Avrupa Birliği’nin Türkiye’deki baş düşmanları laik ulusalcılardır. Türkiye’nin AB’ye girişini (sanki) bunlar engelliyormuş. AB’ye bu laik ulusalcılar yüzünden giremiyormuşuz; onlar yarın İslamcıların (AKP) Türkiye’yi sokacakları feci durum karşısında, AB’yi mumla arayacaklarmış.” Özetle bu anlama gelen bir yazı. Bu değerlendirmeyi fakültede ikinci sınıf öğrenci yazsa yalnız benden değil “ulusalcı ve laik olmayan” öğretim üyelerinden de zayıf not alırdı, her neyse. Sevgili Özdemir İnce M. Ali’nin “bu olağan çizgisini yansıtan yazısını” fazla ciddiye almış olmalı ki ona okkalı bir eleştiri getirmiş. Ama eleştiriyi yaparken M. Ali’yi dolaylı olarak, istemeden biraz desteklemiş. Özdemir İnce, “Birand mantık hatası yapmış, AB’ye girecek lokomotifin makinisti laik ulusalcılar değil İslamcılar, Nakşibendilerdir (AKP), adres yanlış, tavsiyeyi laik ulusalcılara değil bunlara yapsın” diyor. 2242002’deki beyanatım Newsweek’te, “Manisalı, AB tartışmaları, Ay’da domates mi biber mi yetiştirelim tartışmasına benziyor dedi” olarak çıkmıştı... Bu da biraz onun gibi. Özdemir İnce’nin tespiti Türkiye’nin makinisti açısından doğru. Peki, lokomotifte (Ankara’da) laik ve ulusalcılar olsa, M. Ali eleştirisinde haklı mı olacaktı? Adres doğru mu sayılacaktı? TürkiyeAB ilişkilerinde ve AKP ko M. BIÇAK SIRTI EROL MANİSALI nusunda şu sorulara yanıt aramamız gerekiyor: AB’nin bugün yürüttüğü Türkiye politikası nedir? AKP ile AB arasındaki ilişkiler (ve özel bağlar) nelerdir? Şu anda AB ile Türkiye arasında kurulan tek yanlı bağlar ülkeyi hangi noktaya götürüyor? Bu soruların yanıtları verildiği zaman M. Ali Birand’ın değerlendirmesi ve Özdemir İnce’nin eleştirilerinin eksik kalan ve yanlış anlamalara yol açan yanları giderilmiş olur. Sırasıyla ele alalım: 1) AB Türkiye’ye karşı nasıl bir politika izliyor? Brüksel’de bugün Türkiye’nin üyeliğine yönelik hiçbir projeksiyon yoktur. 1995, 2004 ve 2005’te imzalanan belgeler üye yapılmayacak olan Türkiye’nin, AB’nin arka bahçesi haline getirilmesini öngörmektedir. Bu bilimsel bir gerçektir. Yalnız M. Ali Birand değil, Abdullah Gül de bunu en az benim kadar bilirler. AB, Türkiye’nin “Almanya, Fransa, İtalya, İspanya” gibi olmasını istemez. Yapılan ikili anlaşmalara, “bunu madde madde koydular.” Anlamazlıktan gelenler sınıfına yalnız siyasiler değil, gazeteciler de giriyor. Çünkü oligarşinin çıkarları ve bazı özel hesaplar bunu gerektiriyor. M. Ali Birand ve Özdemir İnce ile Avrupa Üzerine Üçleme Sevgili Özdemir İnce’nin M. Ali’yi “samimi olarak, meseleyi anlamamışlar sınıfına dahil etmesini”, onu tanıyan bir insan olarak kabul etmem imkânsızdır! Lokomotifin makinisti İslamcılar da olsa, laik ulusalcılar da olsa “AB’nin Türkiye’yi almayacağı çoktan kesinleşmiştir”, tekrar Verheugen’i referans göstermek istemiyorum! Bugünkü makinistler AB’yi arkalarına alarak, Türkiye’yi istedikleri yöne götürmek istiyorlar. Tartışmayı, “bu makinistler Türkiye’yi AB’ye sokar ya da sokmaz çizgisine çekmek” M. Ali’nin işine geliyor. AB’nin izlemekte olduğu Türkiye politikasının üstü örtülmüş oluyor... Emperyalizmin Türkiye üzerindeki hesapları yerine lokomotifteki makinistler tartışılmaya başlanıyor. İçimizdeki oligarşinin bilinen taktiğidir bu. Ancak bir noktaya açıklık getirelim; laik ulusalcılar makinist olsaydı AB, Türkiye üzerindeki sömürgeci politikalarını yürütemezdi, burada Özdemir İnce’yle birleşiyoruz. 2) AKP ile AB arasındaki ilişkilerin iyi anlaşılması gerekir. AB kararlarında AKP’yi överken Türkiye’yi sürekli eleştiriyor. AKP ile Türkiye’yi ayrı ayrı düşünüyor. Burada bir noktayı hatırlayalım; AnkaraBrüksel ilişkileri ve anlaşmaları, hep Washington tarafından yönlendiril miştir. Bunu M. Ali Birand en az benim kadar bilir.(*) AKP’nin ABD ile olan özel bağları, “AKPBrüksel ilişkilerine de yansıdı. Önce ABD tarafından ortaya atılan, “Türkiye için ılımlı İslam yapılanması”, AB tarafından da desteklendi. Son iki üç yıldır çıkarılan kanunlar ve nihayet AKP’nin anayasa taslağı AB tarafından destek gördü. Bugün AKP ile AB arasında çok özel bağlar vardır.(**) 3) Şu anda AB ile aramızdaki tek yanlı bağlar Türkiye’yi nereye götürüyor? Türkiye, “AB dışında iken onun tarafından yönetilen bir ülke konumuna geliyor”. AB Güneydoğu Anadolu, Ermeni tasarıları, Patrikhane ve DicleFırat konularında Lozan’ı ortadan kaldıran bir altyapıyı yavaş yavaş hazırlıyor. Türkiye içinde “kendi yanına çektiği güç odakları kanalı ile”, sıfır maliyetle Türkiye’yi ele geçiriyor. Bölücüler AB tarafından destekleniyorlar. Şeriatçılar Cumhuriyetin değerlerine karşı AB’yi arkalarına almışlar. M. Ali’nin değerlendirmesini ve Özdemir İnce’nin eleştirilerine bu gerçekler ışığında baktığım zaman Özdemir İnce’nin M. Ali’nin yazısını fazla ciddiye aldığını düşünmekten kendimi alamıyorum. AB için önemli olan Türkiye’yi Brüksel’in istediği yöne götürecek makinistlerdir, bugün onu bulmuş durumdalar. (*) Türkiye’nin Askersiz İşgali’nde, Richard Holbrooke’un Çiller’e yazdığı mektubu Birand’ın kitabından aldım. (**) Avrupa’yla Derin Bağlar, Truva, 2007 www.istanbul.edu.tr/iktisat/emanisali Microsoft Türkiye Genel Müdürü Çağlayan Arkan’ın da (ortada) katıldığı törende Esim (solda) ile Innovision Yönetim Kurulu Başkanı Mohammed Asri anlaşmaya imza attı. Türk yazılımı Asya’ya girdi Ekonomi Servisi Microsoft’un iş ortağı Türk yazılım firması Esim Yazılım, sağlık kurumlarına otomasyon hizmeti veren Malezyalı Innovision firması ile 10 milyon dolarlık ihracat anlaşması imzaladı. Anlaşmaya göre Innovision firması, Hastane Bilgi Yönetim Sistemleri konusunda uzmanlaşan Esim Yazılım’ın OTOMOTIP adlı ürününün Güneydoğu Asya ve AsyaPasifik bölgesindeki tek distribütörü olurken firma 2008 yılı içerisinde asgari 10 milyon dolarlık yazılım ihracatının yapılmasını taahhüt etti. Böylece Malezya, Endonezya ve Filipinler gibi pek çok hastanede Türk yazılımı kullanılacak. Türk yazılım sektörünün önündeki engelin bizatihi Türkiye’nin kendisi olduğunu belirten Esim Yazılım Yönetim Kurulu Başkanı Selahattin Esim, Türkiye’deki Teknoparkları sert bir dille eleştirdi. Milyonlarca dolar harcanarak kurulan teknoparkların kayda değer uluslararası satışları olmadığını vurgulayan Esim, “Özel sektörün bir kısmı buraları vergiden kaçınmak için elverişli bir ortam olarak görürken üniversiteler de rant aracı olarak kullanıyor” dedi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear