Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
14 C dizi 17 AĞUSTOS 2007 CUMA 4 milyon dolarlık kampanya K Güney ve Kuzey Kore’yi ayıran tel örgüler. ‘İki balina arasında bir karides’ H ? Geçmişleri boyunca iki büyük güç Çin ve Japonya tarafından sürekli sıkıştırılan Koreliler, önce Çin’e göğüs germişler. Ardından çocuklarına Japon adları konulmasını dayatan Japonya’ya karşı mücadele vermişler. Soğuk Savaş döneminde ikiye ayrılan ülkenin Kuzey’i Komünist Blok’un, Güney’i ise “hür dünyanın” elinde kaldı. indistan, Çin, Tibet, Vietnam, Singapur, Tayland gibi, Asya’da, yıllar öncesinde keşfedilmiş, birbirinden egzotik turizm köşeleri dururken insan kalkıp niye Güney Kore’ye gider? Güney Kore Turizm Bakanlığı’ndan yapılan daveti kabul ederken aklımda bu soru vardı... Kore’yi biraz tanıdıktan sonra ilk bakışta “fantezi” gibi görünen bu hedefin, uzak olmayan bir gelecekte gerçek olacağına iman ederek geldim. Güney Kore çünkü, tam bir “azmin elinden hiçbir şey kurtulamaz ülkesi!” “İki balina arasında bir karides...” Sarı Deniz’le, Japon Denizi arasına giren Kore Yarımadası’nı, yazar Lee O. Young böyle tarif ediyor.* rındaki iki büyük güç Çin ve Japonya tarafından sürekli sıkıştırılmış, sandöviç edilmiş, ezilmişler. Önce Çin emperyalizmine göğüs germişler. Çin imparatorlarına vasallık vergisi vermiş; din, yasalar, yazı kültürlerinin önemli bölümünü Çin’den almışlar. Hıristiyan misyonerler bile vaktiyle Kore’ye Çin’den girmiş... Çin’den aldığı etkileri Kore, zamanla Japonya’ya taşımış... Budizm, Budist mabetler, tıp, seramik sanatı.... Japon adalarına hep Kore yoluyla ulaşmış. Buna karşın Japonya 20. yüzyılın ilk yarısında Kore’yi işgal ettiğinde (19051945), ülkeyi sıfırlamış... Çocuklara Japon adları konulmasını dayatmış. Yetişkinleri, Japonya’nın maden ocaklarına, fabrikalarına yollamış. Kamuya açık yerlere, “Japonya ve Kore Bir Bütündür!” ilanları astırmış. Kore dilini yasaklamış. Türkiye’nin de yaklaşık bine yakın askerini yitirdiği dünyanın en kanlı savaşlarından biri, gene burada yaşanmış. Soğuk Savaş’ın ilk yıllarında ülke, 38. paralelden ikiye yarılmış. Kuzey, Komünist Blok’un elinde kalmış. Güney de “hür dünyanın”! Gelir düzeyi o yıllarda Bangladeş’le ölçülen Kore, uzun yıllar bu “özgürlükten” hiçbir şey anlamamış. O diktatör senin, bu diktatör benim; dışa kapalı bir kavanozda kapalı kalmış. Kore’nin “kör talihini” sonunda, Park Chung Lee isimli bir general değiştirmiş. ‘61’de yönetimi bir darbeyle devralan general Lee, stratejisini “Çin er geç bizi yutmadan ne ya Uzun yıllar gelir düzeyi Bangladeş’le ölçülen Güney Kore’de bugün kişi başına gelir 16 bin dolar. Bu küçük ülke bundan böyle yanı başındaki iki ‘dev’le; Japonya ve Çin’le yarışıyor. upa için başlatılan tuvalet seferberliği, işte bu şehirden, Suwon’dan ateşlenmiş. Öyküsü şöyle: Dünya Futbol Kupası hazırlıkları sırasında yöneticiler, Kupa kentlerinin eksiğini, gediğini masaya yatırıyor... Suwon, bu kentler arasında. İlk toplantıda biri çıkıp Suwon Belediye Başkanı’na; “Başkanım, siz hiç umumi helalarımızı gördünüz mü” diye bir soruyor. Bunun üzerine başkan işi gücü bırakıp “hela” teftişine çıkıyor. Ve utançla makamına dönüyor. Tuvaletler girilmeyecek ölçüde kirli çünkü... Ertesi gün Suwon’dan, 4 milyon dolarlık ulusal bir bütçeyle Kupa kentlerinin tümünü kapsayan “ülke çapında bir kampanya” açılmış! Giderek Güney Kore’nin tümüne yayılan bu “kampanya tuvaletlerinden” bazılarını gezdik. Koreliler, yalnız “temizliğe” değil, “dizayna” da özen göstermişler. Son teknoloji ve mimariyle düzenlenen tuvalet pencereleri mesela, çakıl taşları, bitkiler, çiçeklerle bezenmiş aydınlık aralıklara, doğaya açılıyor. Kapıdan girerken insanı duvar süslemeleri ve sabun kokuları karşılıyor... Fonda, hafif müzik çalıyor... BEŞ YILDIZLI OTELLER GİBİ... pacaksak yapalım!” hesabına dayandırdığından, bugün dahi rahmetle anılıyor. Güney Kore’yi 18 yıl vizyon ve demir yumrukla yöneten “mucizenin babası”, “yüksek teknolojiye” geçişin ilk adımlarını atmış. Eğitim ve altyapı yatırımlarını büyük ölçüde tamamlamış. SADE SUYA PİRİNÇ Kore halkı o yıllarda, Japonlardan ve Almanlardan daha fazla çalışmış ve sade suya pirinçle, Kore’ nin ünlü lahana turşusu “kimchi”ye (kimçi) talim etmiş. Bugün kişi başına geliri 16 bin dolar olan Güney Kore, böyle bir yerden koşuyor. Nüfusu Türkiye’den az (48 milyon), yüzölçümü Portekiz kadar olan (98 bin kilometrekare) bu küçük ülke, bundan böyle artık yanı başındaki iki “dev”; Japonya ve Çin’ le yarışıyor... Mucizeyi tek kuşakta yaratan Güney Kore efsanesini, bu yazı dizisinde bilmediğiniz yönleriyle tanıyacaksınız... * Tiziano Terziani “In Asia” Küçük çocuklar, engelliler için ayrı bölümler bulunuyor... Beş yıldızlı otel tuvaletleri gibi. “Tuvalet, aynı zamanda kültür yeridir!” sloganıyla lanse edilen Kore kampanyası öyle bir başarı çizgisi tutturmuş ki, bir benzerini 2008 Pekin Olimpiyatları’nda uygulamaya karar veren Çinliler, şimdi her hafta kafilelerle “tuvalet gezmek için” Kore’ye geliyormuş! Çin dahil dünyaya artık “tuvalet know how”u veren Kore, bu kampanyayı Türkiye’ye de ihraç etmeye hevesli... BEDELİNİ ÖDEMİŞLER Dünyanın en hassas, en stratejik sinir uçlarından biri olan bu yarımadada yaşamanın bedelini, Koreliler tarih boyunca ödemiş. Geçmişleri boyunca, yanı başla KORE TURİZMİNİN ‘MEDARI İFTİHARI’ Tuvalet seferberliği E n mütevazısından, en iddialısına... “hedef” gösterildi mi, Koreliler tereddüt etmeden “seferber oluyor”... Kore’nin en ilginç seferberliklerinden birine ziyaretimiz sırasında tanık olduk. 2002 Dünya Futbol Kupası için başlatılan ve de hâlâ sürdürülen, dünyaya ihraç edilen bir “Temiz Tuvalet Kampanyası” bu! TURİSTLER GEZDİRİLİYOR Güney Kore’ye vardığımız ilk gece, “Suwon” adında bir şehre gittik. Suwon, eski Kore krallıklarından “Joseon Hanedanı’nın Hwaseong” sarayı; Kore’nin milli yemeği mangalda et “gaibi” ve “tuvaletleriyle” tanınıyor! “Mangalda kaburga” olarak çevirebileceğimiz “gaibi”; ince kesilmiş çiğ et dilimleri şeklinde geliyor ve “kendin pişir, kendin ye” usulü, önünüzde yapılıyor. Diş diş kesilmiş çiğ sarımsak parçalarıyla bu ince et dilimlerini, sonra marul yaprakları arasına bohça gibi sarıp ısırmadan olduğu gibi ağzınıza atıyorsunuz! Diğer Uzakdoğululardan farklı olarak ete düşkünlükleriyle tanınan Koreliler; “gaibi” mangalı başında huşu içinde resmen kendinden geçiyor! Orta yaşlılar için özellikle çok makbul bir yemek bu. Çünkü mahrumiyet yıllarında sofrada et görmemişler. Seyahatimizi organize eden Korelilerden biri, o yılları “Et, yalnız olağanüstü günlerde, bayramlarda gördüğümüz bir yiyecekti!” diye anlattı: “Örneğin, soframızda tavuk bile bulmak mühim olaydı.” Buram buram sarmısak kokan bir et lokantasında ilk gece ekip halinde kendimizi “gaibi”ye vurduk. Ertesi gün de ilk iş koşa koşa tuvalet gezmeye gittik! SİNGAPUR, KORE, ÇİN YARIŞI Suwon’un tuvaletleri turistik anıt gibi, kente gelen ziyaretçilere teker teker gezdiriliyor... Önce “Acaba yalnız Türklere özel bir gezi mi bu?” diye düşünmedim değil... Ama âdettenmiş. Büyük başarı sağlamış “bir ulusal kampanya konusu” olması hasebiyle, Koreliler muazzam gurur duydukları “umumi tuvalet Geleneksel giysileriyle Güney Koreli gençler. leri”, gelene geçene teşhir ediyorlar. İlk kez benzer bir kampanyanın varlığından, geçmişte Singapur’a gittiğimde haberdar olmuştum. Singapur sokakları bal dök yala... Öyle temizdi. İsviçre’yi aratmayan bu imrendirici temizliğin, had derecede otoriter Singapur yönetiminin koyduğu sert yaptırımlarla sağlandığı anlatılıyordu. Sokaklara çiklet, sigara izmariti atmak, tükürmek... kesinlikle yasaktı. Yasağı delenler, astronomik para cezalarına katlanmak zorundaydı Singapur’un “temiz tuvalet kampanyası” da ağır cezai yaptırımlarla sonuç almıştı. ‘80’li yılların sonunda başlatılan Asya’nın bu ilk tuvalet kampanyası için ülkede yasa çıkarılmış, yasayı çiğneyenlere “1000 dolara” kadar çıkan para cezalar getirilmişti. “Tuvalet müfettişleri”, umumi tuvaletlerde “sifon kullanmayanların” yakasına yapışıyor, gözünün yaşına bakmadan cezayı yapıştırıyordu. Güney Kore, Singapur’un uyguladığı bu diktatöryel yöntemler yerine, 2002 Futbol Kupası’nın “toplu seferberlik misyonunu” devreye sokmuş. S Ü R E C E K