23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

12 MAYIS 2006 CUMA haberler SÖZ ÇİZGİNİN TOPLUM DÜZENİ... DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN TURHAN SELÇUK POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA C 3 Yaş Sorunu ve Erdal Öz ki hafta önce cumartesi akşamı Yeni Melek’te, Galatasaraylı kardeşlerimin artık geleneksel hale getirdikleri ‘‘Eskiler şamatası’’ günündeydim. Bu okulun sıralarından geçmiş sanatçıların, yazarların, müzisyenlerin, her türlü meslekten öğrencilerin sahneye çıkıp hünerlerini sergiledikleri, hoş vakit geçirilen, eskinin anıldığı, dostlukların tazelendiği bu toplantıda, beni de Timur Selçuk gibi sahneye çağırdılar. Timur gibi sergilenecek hünerlerim yoktu. Çarnaçar, bazı anılar anlattım kısaca. Anılar... Ah anılar... Yıllar yıllar önce, Galatasaray Lisesi’nde genç bir öğrenci olarak, Tevfik Fikret Salonu’nda konuşan kişileri hayranlıkla dinler, bunca anıları olmasını kıskanırdım. Onların anıları, benim de gençliğim vardı ve bilmezdim ki anıların zenginleşmesi gençliğin geride kalmasıyla oluyordu. Artık benim de bol anılarım var. Ve anılar, dostlar bana hep yaş sorununu düşündürüyor. İki hafta sonra, Teşvikiye Camii avlusunda, Atıf Yılmaz’a veda ederken, bir kez daha düşündüm yaş sorununu. Ama bu defa, yaşın fizyolojik bir şey olmadığını yaşamıyla anlattı bana Atıf Bey. Türk sinemasının bu büyük ustası için yazılan yazılardan biri çok hoşuma gitti. Atıf Yılmaz’ın hep genç kaldığını, kendinden çok daha küçük olanlardan bile daha genç olduğunu belirtiyordu yazar. Erdal Öz’e Mektup... kdeniz’de bir kıyı kasabasından yazıyorum sana bu mektubu sevgili arkadaşım Erdal Öz... Önemli bir toplantı nedeniyle burdayım bugün. Cenaze törenine yetişemezsem eğer, beni bağışla... Hem Deniz Kavukçuoğlu’na hem de Ataol Behramoğlu’na söyledim, mezarına bir sap kırmızı karanfil bırakacaklar... Denize bakıp geçmişe doğru bir yolculuk yapıyorum, 40 yılı aşkın arkadaşlığımızı, dostluğumuzu, Ankara ve İzmir akşamlarını, Bursa TÜYAP Fuarı’nda sen, Deniz’le birlikte iki yıl önce birlikte yaptığımız söyleşiyi, o akşamki dostlar sofrasını anımsamaya çalışıyorum... Birden 1970’li yıllara dönüyorum, nedense... Deniz Gezmiş, Mahir Çayan ve Erdal Öz, Edip Cansever ve Ahmet Abi... Göksu’da bir yokuş ve bahçeli eski bir İstanbul evi. Bahçeye kurulan tahta masa... Domates, salatalık, beyaz peynir... ‘‘Ve sana Ahmet Abi Uzaktan domates keserdi Sofranı kurardı Elini bir suya koyar gibi Kalbinden akana koyardı.’’ Bütün suların çiçeğini gördüğümüz yıllardı. Tozlu bir rüzgârın canlandırdığı ateşin parıltısında oturduğumuz yıllardı. Çocuk düşlerimizi, gençlik düşlerimize katık etmişti... 1971 faşizmi, Yıldırım Bölge Merkez Komutanlığı gözaltı koğuşu, Mamak Askeri Cezaevi... Savcı ifadeni almıştı, sen anlatmıştın bir gece bunları... Henüz ‘‘Defterimde Kuş Sesleri’’ni yazmamıştın... Suçun, Sergi Kitabevi’nin ambalaj kâğıtları üzerindeki yazılarda... Savcı şunu sormuştu sana: ‘‘Bu sözler Atatürk’ün, niçin Mustafa Kemal diye yazdın...’’ Sen yanıtını şöyle vermiştin: ‘‘Mustafa Kemal o sözleri söylediği zaman Atatürk adını almamıştı. Bu sözleri kurtuluş döneminde söylemişti o...’’ O dönem ‘‘Atatürk’’ değil de ‘‘Mustafa Kemal’’ derseniz, mutlaka komünisttiniz... İkinci suç öğesi: Osman Şahin’in ‘‘Kırmızı Yel’’ kitabıyla birlikte gönderdiği mektuptu... Osman, Erdal Öz’e şöyle diyordu: ‘‘Üzgünüm, bütün akılları omuzlarında olan bu adamlar, her türlü düşünceyi karşılarında hazır ol durumuna getirmek istiyorlar. Ama bir gün onlar da üzerimizdeki güneşi göreceklerdir.’’ ??? Askeri Savcı, Osman Şahin’in, Erdal’a yazdığı mektubu okuyunca kükrüyor: ‘‘Yani benim aklım omuzlarımdaymış. Ben de bu vatanın çocuğuyum. Ben de bu memleketi en az sizler kadar severim. Ne demek bu?’’ Erdal susuyor... Savcı: ‘‘Yani burada yaptığım işe inanmıyor musunuz? Adalete, adaletimize güvenmiyor musunuz?..’’ Sonuç: Erdal Öz tutuklanarak Mamak Askeri Cezaevi’ne gönderildi... Düşlerin ağırlaşmış dünyasında neredeyse 35 yıl önceye gittim... Deniz kıyısında kahvede üçdört masa vardı... ‘‘Gülünün Solduğu Akşam’’ın devamıydı ‘‘Defterimde Kuş Sesleri’’. Hüzün ve acı... Bir zamanlar Sirkeci’den arabalı vapurla Harem’e giderken 12 Mart günlerini anımsar, Edip Cansever’in dizelerini mırıldanırdım: ‘‘İçinden doğru sevdim seni/Bakışlarından doğru sevdim de/Ağzımdaki ıslağın buğusundan/Sesini yapan sözcüklerden sevdim bir de/Beni sevdiğin gibi sevdim seni/Kar bırakılmış karanlığından.’’ Erdal’ın genç yaştaki ölümü hüzünlendirdi beni. Nedense hemen Ataol’u ve Deniz’i aramak geçti içimden. Sen 50 kuşağından, ben 68.. ama, aynı acıları, hüzünleri mahpusluk günlerini yaşamıştık bilirsin... Erdal Öz’ün ‘‘Cam Kırıkları’’ kitabını okurken kendimi bulmuştum. Anadolu’da bir memur çocuğu olarak geçen yıllarımdı Erdal’ın anlattıkları. Ne diyordu o kitabında Erdal Öz: ‘‘İçime birden bir avuç cam kırığı atılıyor, binlerce cam kırığı. İçim kıpkırmızı kan.’’ Havada bir limon kokusu... Başımı göğe kaldırıyorum... Deniz kıyısında yürürken Ataol’un dizeleri geliyor aklıma, ama hepsi birbirine karışmış: ‘‘Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına/Çünkü ömür dediğimiz şey hayata sunulmuş armağandır/Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana.’’ Işık içinde yat sevgili arkadaşım... Seni çok özleyeceğim!.. İ A BAŞININ, GÖZÜNÜN SADAKASI BAYIM... BAKTAT ŞİRKETLER GRUBU ALMANYA’DA GIDA ÜRÜNLERI TICARETINDE ÖN SIRADA ‘Eğitim Köprüsü’ ile saptanan gerçekler MANNHEİM – Türk halkının ne denli yardımsever olduğunun “Baktat Eğitim Köprüsü” çerçevesinde bir kez daha ortaya çıktığı, ancak özellikle yeni sorunların da kendini duyumsattığı belirtildi. Almanya’da gıda ürünleri ticaretinde ön sırada yer alan Baktat Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Baklan, bir buçuk yıllık uygulamada bu kampanya ile birlikte Türkiye’nin daha önce tanımadığı cephelerini yakından görme olanağı bulduklarını, “İnsanlarımızın, bu tür girişimlerle gücü oranında içinden çıktığı coğrafyanın ve halkın yaralarına merhem olması, olağan karşılanmalıdır” diye konuştu. Yıllardır Avrupa’da iş yaptıklarını, ancak içinden çıktıkları yoksul bölgeleri hiçbir zaman unutmadıklarını vurgulayan Baklan, şöyle konuştu: “Olanaklarımız el verdiğince hep memleketimizde istihdam yaratmaya çalıştık. Çorum’un Sungurlu kasabasında kurduğumuz tesislerde 1300 kişiye iş imkanı yarattık. Bir yandan bu çalışmaların içindeyken, diğer yandan da bölgemizdeki okulların ve hastanelerin gereksinimlerine ilgisiz kalmadık. Türkiye’nin her yerine ulaşmamız, tüm okullara bir bilgisayar laboratuarı kurmamız mümkün değil. Buna rağmen, hiç olmazsa ulaşabildiğimiz okullara bu tür yardımlarda bulunmayı görev bilerek bu çalışmaları başlattık.” Baklan Yönetim Kurulu Başkanı, eğitim çabalarını bir televizyon programı üzerinden kamuoyuna duyurur duyurmaz imkanı olan birçok kişiden destek görmeye başladıklarını belirtirken, “Telefonlarımız susmaz oldu. Bir bilgisayar alma imkanı olmayanlar ise, bütçeleri el verdiğince katkıda bulunmak için ne yapmaları gerektiğini sormaya başladılar. Bunun üzerine kurumlaşma Mustafa Baklan ÖMER AKTAŞ kaçınılmaz oldu ve “Baktat Bildungsbrücke” (Baktat Eğitim Köprüsü) adında bir dernek kurarak çalışmalarımızı resmi zemine taşımış olduk. Halkımızın yardımsever olduğunu biliyorduk ama, bu girişime verdikleri destekle bunun boyutlarını çok daha iyi anlamış olduk” dedi. Kampanya çerçevesinde, bir buçuk yılda büyük bir ilgiyle karşılaştıklarını, 140 bin kilometreden fazla yol kat ederek 62 haftada, 68 köy ve 28 kasaba okuluna hizmet götürdüklerini kaydeden Mustafa Baklan, kampanya kapsamında yeni bir düzenlemeye gittiklerini de bildirdi. ??? Evet, her zaman güler yüzlü, her koşulda hiç değilse istencinde iyimser, kibar Atıf Yılmaz hep genç sanatçı hep genç insan olarak kalmıştı, tıpkı kendisinden 10 yaş daha genç aynı yolculuğa hemen hemen aynı zamanda çıkan Erdal Öz gibi... Yirmi yıl önce, onunla hemen hemen aynı günlerde, hemen hemen aynı yaşta, aramızdan ayrılan ve bir kez daha anılan Haldun Taner de, sürekli yeni arayışlar içinde olan, yeni yeni gençleri bulup onlara destek çıkmaya çalışan, yaşamın hiçbir yönünden kopmamış, kibarlığı ile istencinde iyimserliği kişiliğinde harmanlamış, hep olumludan, yapıcıdan yana olmuş bir delikanlıydı. Derleyip, bize sunacak meyveleri olan bir insandı son ana kadar... Deniz sürekli kıyıları yiyip duruyor, zaman yaşamları anılara çeviriyor ve biz gittikçe artan bir sıklıkla, dostları yolcu ediyoruz bıkıp usanmadan, toplanıp bir cami avlusunda, onları ve anıları anarak...! Nereye kadar?... Bir gün bizi de yolcu edecekleri, herkesin gelip bizi göreceği, bizim ise artık kimseyi göremeyeceğimiz güne kadar. ??? Bugün Teşvikiye Camii’nden, yine genç ve zamansız yitirdiğimiz bir delikanlıyı yolcu edeceğiz. Ankara’da mutlaka katılmam gereken bir toplantıda bulunmak zorunda olduğumdan, ben olamayacağım, Erdal’ı uğurlayanlar arasında. Erdal, kendininkiler ve tanık olduklarından oluşan acıları damıtıp bize hüznüyle, sevinciyle, korkusuyla, cesaretiyle yaşam olarak sunmuş bir delikanlı idi. Çiçek Arif’teki 70. yaş gününün üstünden daha çok geçmedi. Orada, Tahsin Yücel’in kendisine, bir Türk Nobel’i olarak heykelcik sunarken yaptığı konuşmayı anımsıyorum. Erdal yalnız yaratıcılığını derleyip bize sunmakla yetinmedi, dünyanın dört bir yanından özenle seçilmiş yapıtları bize ulaştırdı. Yayıncıya duyulması gereken minneti ilk kez çocuk yaşlarımda, Varlık Yayınları’nı, yine nice özveriyle çıkaran ve hayatta hiç tanımadığım, uzaktan bile olsa görmediğim Yaşar Nabi örneğinde hissetmiştim. O, yayınlarıyla bize dünyayı sunuyor, yaşamımızda olağanüstü bir pencere açılmasına neden oluyor, bizi zenginleştiriyordu. Yayıncı Erdal Öz de öyle... Yazar ve yayıncı, sıcaklığını, yaşam sevincini yalnız dostlarıyla değil, geniş topluluklarla paylaşan insandır. Dostları insan Erdal’ı hep anacaklar, hep duyumsayacaklardır. Aynı zamanda okurları da... Cismen tanımadıkları Erdal, yazar, yayıncı Erdal olarak, onların yaşamlarına değerli katkılarda bulunmuştu. Eserleriyle ve süreceğini umduğum, Can Yayınevi’nin yeni kitaplarıyla genç Erdal, bu işlevini sürdürecek. Teşekkürler Erdal Öz. İyi ki var oldun... ilan renkli hikmet.cetinkaya?cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: +90 0212/ 343 72 69
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear