25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

8 Yunanistan Başbakanı Venizelos, seçici kurula gönderdiği mektupta Mustafa Kemal’i aday olarak gösteriyordu C haberler 24 KASIM 2006 CUMA ‘Atatürk’e Nobel’ önerisi Cüneyt KORYÜREK Kuzey yarımkürenin epey üstlerinde yer alan Norveç’in başkenti Oslo’da ocak ayı, güneşin pek ortalarda görülmediği ve havanın da epey soğuk olduğu bir zamana rastlar. Kış aylarında Oslo’da günler kısadır ve ortalık karanlık olmasa da grimsidir, Oslo’da, 1934 yılının Ocak ortasındaki bir çalışma günü de, diğerlerinden pek farklı değildi. Nobel Barış Ödülü çalışmalarını yürüten bir avuç bürokrat, 1934 yılı için ödüle aday olanları öneren yazışmaları karıştırıyor ve Avrupa’nın hiç de iç açıcı olmayan bu zaman diliminde ödülün kime verilebileceğini aralarında konuşuyorlardı. V enizelos mektubunda, Mustafa Kemal’in Türkiye Cumhuriyeti’ni kurması ile çok radikal bir değişimin ortaya çıktığını, çökmek üzere olan bir imparatorluktan güçlü ve yaşam dolu, çağdaş ve ulusal bir devletin doğduğunu söylüyordu. Venizelos, sultanların mutlakıyetçi rejimi yerine, gerçek laikliğin kabul edildiğini de vurguluyordu. seçilmesini vasiyet eden Nobel, barış ödülünün, İsveç’in komşu ve kardeş Norveç Parlamentosu tarafından seçilen beş kişilik bir jüri tarafından saptanmasını da öngörmüştü. Nobel Barış Ödülü çalışmalarının yapıldığı odanın kapısını tıklatan bir hademe, 1934 yılının o soğuk ocak gününde, Yunanistan Büyükelçiliği’nden getirdiği mutlakıyetçi yönetim sürecinde “haç” ve “hilal” arasında olduğu kadar toplumlar arasında da kanlı çarpışmalar olduğunu dile getiriyordu. Mustafa Kemal’in Türkiye Cumhuriyeti’ni kurması ile çok radikal bir değişimin ortaya çıktığını, çökmek üzere olan bir imparatorluktan güçlü ve yaşam dolu, çağdaş ve ulusal bir dev toplumu karşı karşıya getiren anlaşmazlıkları bir tarafa iten liderlerin dostluk anlayışı sonunda Türk’ü ve Türkiye’yi çok iyi tanıyan bu devlet adamının, Mustafa Kemal ve Cumhuriyetini “çağdaş” olarak tanımlamasının mutlaka dünyanın pek çok köşesinde olumlu yankılar yaratması beklenirdi. VENİZELOS’UN MEKTUBU Atina, 12 Ocak 1934 Sayın Başkan, Yaklaşık 7 yüzyıl boyunca bütün Ortadoğu ve Orta Avrupa’nın büyük bir bölümü kanlı savaşlara sahne oldu. Bunun temel nedeni Osmanlı İmparatorluğu ve sultanların mutlakıyetçi yönetimiydi. Hıristiyan toplumların uyruk altına alınması, bunun kaçınılmaz olarak getirdiği ‘haç’la ‘hilal’ arasındaki din savaşları ve özgürlük isteyen bu halkların birbiri ardına başkaldırması öyle bir ortam yaratmıştı ki bu durum, Osmanlı İmparatorluğu sultanların damgasını vurduğu kimlikte kaldığı sürece bir felaketler kaynağı olmaya devam edecekti. Mustafa Kemal Paşa’nın ulusal hareketinin başarıya ulaşmasıyla 1922’de Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması, bu hoşgörüsüz ve istikrarsız ortama son verdi. Aslında, bir ulusun yaşamında bu kadar kısa sürede, bu kadar radikal bir değişiklik çok az gerçekleşmiştir. Hukuk kavramının dinle iç içe girdiği teokratik bir rejimle yönetilen ve çökmek üzere olan bir imparatorluktan, güçlü ve yaşam dolu, çağdaş ve ulusal bir devlet doğmuştur. Büyük devrimci Mustafa Kemal Paşa’nın atılımlarıyla sultanların mutlakıyetçi rejimi devrilmiş ve devlet gerçek olarak laikleştirilmiştir. Bütün bir ulus, çağdaş uygarlık düzeyine erişme azmi ve hevesiyle gelişmeye koşmuştur. Hem de üstelik, Türkiye’nin bugünkü etnik yapısına uygun iç reformlar, barışın sağlamlaştırılması hareketiyle atbaşı gitmiştir. Gerçekten de Türkiye, başka uluslara mensup halkların oturduğu eyaletlerin kaybını dürüstçe kabullenmiş ve anlaşmalarla belirlenmiş etnik ve siyasi yeni sınırlarından tatmin olarak Ortadoğu’da gerçek bir barış öncüsü haline gelmiştir. Eski Osmanlı İmparatorluğu’nun devamı olan Türkiye’deki derin değişikliklerin etkisini ilk hissedenlerden biri, yüzyıllar boyu süren kanlı savaşların birbirimize düşman ettiği biz Yunanlılar olduk. Küçük Asya faciasından hemen sonra, savaştan yeni doğmuş ulusal bir devlet olarak çıkan Türkiye’yle bir anlaşma zemini olabileceğini düşünerek dostluk elimizi uzattık ve o da bu teklifi samimiyetle kabul etti. Gerçekten barış istedikleri takdirde en büyük farklılıkların böldüğü halklar arasında bile anlaşma olasılıklarına örnek olabilecek bu yakınlaşmadan söz konusu iki ülke için olduğu kadar Yakın Doğu’da barış düzeninin korunması için de sadece iyi sonuçlar alınmıştır. Barışın yaratılmasının değerli katkılarına borçlu olunduğu insan ise Türkiye Cumhuriyeti Başkanı Mustafa Kemal Paşa’dan başkası değildir. 1930’da TürkYunan Antlaşması’nın imzalanması Yakındoğu’da barışa doğru yeni bir döneme yol açtığı sırada, Helen hükümeti başkanı olarak ben, Mustafa Kemal Paşa’nın Nobel Barış Ödülü madalyasına adaylığını önermekten onur duyuyorum. Sayın Başkan, en derin duygularımın kabulünü saygıyla rica ederim. E.K. Venizelos (Fransızca aslından gazeteciyazar Doç. Dr. Yazgülü Aldoğan tarafından tercüme edilmiştir.) NOBEL HENDERSON’A NOBEL’İN DOĞUŞU Alfred Nobel tarafından ortaya konan 9 milyon dolardan oluşan ve İsveç’te gayrimenkul yatırımlar ve endüstride gelişmiş Batı Avrupa ülkeleri, Japonya ve Amerika’nın büyük şirketlerinin hisse senetlerine sahip olmanın getirdiği bir fonla yürütülen bu ödül, 1901’den beri veriliyordu. Buna ilaveten, üstünde Nobel’in büstü olan altın bir madalya ve o zamanlar için epey değeri olan, 15 bin dolar düzeyinde de bir nakit para ödülü getiriyordu. Yaradılış itibarıyla utangaç bir kişi olan Alfred Nobel, nitrogliserin ile barutu bir araya getirerek dinamiti bulmuş ve bu nedenle de çok büyük bir servetin sahibi olmuştu. Fakat, zamanla kendi buluşunun insanların birbirlerini daha çabuk öldürmeleri için kullandıklarını gördüğünde, pişmanlık duymuş ve kazandığı paranın, kendi ölümünü bekleyen akrabaları arasında bölüşülmesi yerine, bir fonda toplanmasını ve getireceği faizin her yıl “insanlığa faydalı yöntemler yaratan” kişilere dağıtılmasına karar vermişti. Aslen İsveçli olan, Rusya ve Amerika’da çalışmış, geniş bir dünya görüşü ile bürokratik yöntemlere de pek aldırmayan bir kişiliğe sahipti. Bu nedenle de, 27 Kasım 1896’da Paris’teki Swedish Club’da, dört şahit huzurunda, bir yazı kâğıdını ikiye bölerek kaleme alıp imzaladığı vasiyetname ile Nobel Ödülleri’ni resmileştiren bu eksantrik ilim adamı, iki hafta sonra, 10 Aralık’ta hayata gözlerini yumacaktı. Edebiyat, fizik, kimya ve tıp konularında ödül alacakların İsveç’teki çeşitli kurum ve kuruluşlar tarafından bir diplomatın, ödül yetkilileri ile görüşmek istediğini söylediğinde, buna pek şaşıran olmadı ve diplomatik bir yol ve usulüne uygun tarzda ödül yetkililerine sunulan zarfın üstündeki Yunan Başbakanlığı arması, olaya belki de biraz renk getirdi. Ama, Yunanlı diplomatın huzurunda açılan zarftan çıkan üç sayfalık yazı, sadece odada bulunanların değil, barış ödülü kısmında tüm çalışanların, bir anda zarfı elinde tutan kişinin etrafına doluşmasına neden oldu. Yunan Başbakanı Eleutherios Kryiakos Venizelos, üç sayfalık mektubunda Osmanlı İmparatorluğu’nun “7 yüzyıllık” geçmişini anlatıyor, bunun Norveçli seçici üyelerin Mustafa Kemal hakkında ne düşündükleri pek bilinmemekle beraber, 1934 ve 1935 yılları, Nobel Barış Ödülü için oldukça hareketli ve çalkantılı devreleri kapsamıştı. Japonya’nın, Çin’in muhtelif yörelerini işgale devam etmesi, Almanya’nın tek taraflı olarak, tüm dış borçlarını ödemeyi durdurması, Yugoslav Kralı Alexander’ın Marsilya’da öldürülmesi ve İspanya’daki sağsol kavgaları gibi olaylar, 1934’ün üstüne kara bulutlar çökertmişti. Bütün bu karışıklıklar arasında, dünya bir barış tutkusuna girmiş ve bu konuda isim yapmış İngiliz Arthur Henderson, silahsızlanma sahasındaki çalışmaları nedeniyle Nobel Barış Ödülü’ne layık görülmüştü. Ertesi yıl ise daha da dehşet verici bir olaylar zinciri oluşturmuştu. NAZİ DEHŞETİ Nazi ideolojisinin artık tüm ülkeye hâkim olduğu Almanya’nın tutumundan çekinen İngiltere, Fransa ve İtalya bir dostluk anlaşmasına girmişler, Almanya, buna karşılık olarak mecburi askerliği kanunlaştırmış, ülkedeki tüm Yahudilerin kanun dışı olduğunu ilan etmiş ve Swastika denen “gamalı haç” Venizelos, son üç amblemini de ülkenin resmi bayrabaşbakanlığı sırasında ğı olarak kabul etmişti. Böyle bir orTürklerle dostluk kurmanın tamda, Nazilerin karşısına çıkmak doğruluğuna ve getirisine cesaretini gösteren ender kişilerden olan inancını Nobel Seçici biri olan Carl von Ossietzky, başınKurulu’na gönderdiği mektu da bulunduğu gazetede, adeta tek pla kanıtlıyordu. başına bir savaş vermiş, Nazilerin Alman ordusunu gizlice silahlandırdıklarını iddia etmesine ilaveten, Hitletin doğduğunu söyleyen Venizelos, ler’e “Senin askerlerin katildir” diyesultanların mutlakıyetçi rejimi yerine, bilmişti. Naziler, bunu cevapsız bırakgerçek laikliğin kabul edildiğini de mamışlar ve Ossietzky’yi o zamanlar vurguluyordu. daha adı pek duyulmayan toplama Girit doğumlu kurt politikacı, adakamplarından birine yollamışlardı. nın Türklerden alınmasında büyük Ossietzky, bu cesur davranışı nedeniykatkı sağlamış, beş kez başbakanlık le İsviçre Milli Meclisi, Norveç İşçi koltuğuna oturmuştu. Venizelos, son Partisi, Albert Einstein ve Thomas üç başbakanlığı sırasında Türklerle Mann’ın başı çektiği etkili bir grubun dostluk kurmanın doğruluğuna ve gebaskısı ile 1935 Nobel Barış Ödülü’nü tirisine olan inancını bu mektupla kakazanmıştı. Naziler, bu olayı unutmanıtlıyor ve Yunan Başbakanı olarak, yacaklar ve 1940 yılında işgal ettikleri Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Norveç’te Nobel Ödülü Komitesi’ne Mustafa Kemal’i, o yılın Nobel Barış son vererek 1938’de hapishanede veÖdülü’ne aday olarak gösteriyordu. remden ölen Ossietzky’yi seçen jüri Çok büyük bir zaman dilimini kapüyelerini de tutuklayacaklardı. sayan 14531922 yılları arasında, iki Genelkurmay’ın arşiv belgelerinden derlediği 8 ciltlik serinin 5. cildi yayımlandı Yeni Ermeni kitabı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Genelkurmay Başkanlığı’nın ‘‘Arşiv Belgeleriyle Ermeni Faaliyetleri 19141918’’ adlı 8 ciltlik kitabın 5. cildi de yayımlandı. Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı’nca (ATASE) hazırlanan belge yayının 5. cildinde, Ermeni meselesinin farklı boyutları orijinal arşiv belgeleriyle gün ışığına çıkarılıyor. Dizinin 5. cildinde, tehcir uygulamasında devletin titizliğini gösteren, Ermeni yurttaşların yasal haklarını koruyan icraatların ortaya konulduğu belgeler bulunuyor. Devletin bu konudaki hassasiyeti, Eskişehir’in Mihalıççık ilçesinde Ermeni yurttaşların taşınabilir ve taşınmaz malları üzerinde suiistimale kalkışan Kaymakam Yevanaki ve diğerleri hakkında yapılan soruşturma ve Divanı Harb’e sevk edilmeleri işlemlerinin orijinal belgeleriyle ortaya konuluyor. Taşnak, sosyal demokrat Hınçak ve Ramgavar örgütlerinin Mısır’da kurdukları 9 kişilik ihtilal komitesinin önde gelen üyesi Arşavir Sahakyan’ın kendi el yazısıyla mahkemeye sunduğu itiraf dilekçesindeki çarpıcı açıklamalar da kitapta yer alıyor. Kitapta, Sahakyan’ın itiraf dilekçesindeki ‘‘Balkan Savaşı’ndan önce Yunanistan, Anadolu’da bir iç ihtilal ve karışıklık çıkarmak üzere Ermeni Ramgavar örgütüne, 14 bin tüfek, 1 milyondan fazla mermi ve 80 sandık bombayı Pire’de teslim etmiştir. Aynı Şili’de bir Atatürk hayranı Eski Şili Devlet Başkanı Ricardo Lagos, Atatürk’le ilgili düşüncelerini, ‘Kaç ülkenin tarihinde Atatürk gibi bir isim vardır?’ sözleriyle ifade etti. SANTIAGO (AA) Eski Şili Devlet Başkanı Ricardo Lagos, Atatürk’e hayran olduğunu belirterek “Kaç ülkenin tarihinde Atatürk gibi bir isim vardır? Ben çok olduğunu zannetmiyorum” dedi. Şili’de 2000 yılında seçildiği devlet başkanlığı görevini, bu yıl başında yapılan seçim sonucunda 11 Mart 2006’da kendi partisinden ülke tarihinin ilk kadın başkanı Michelle Bachelet’ye devreden Ricardo Lagos, tam bir Atatürk hayranı. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün, gençliğinden beri dikkatini çektiğini ifade eden Lagos, onunla ilgili pek çok kitap okuduğunu, son olarak da elinde Andrew Mango’nun “Atatürk” kitabının bulunduğunu söyledi. Atatürk’ün ülkesinin yerini daha o zaman Avrupa olarak belirlediğine işaret eden Lagos, bunu yaparken de kendi köklerini, ülkesinin konumunun önemini göz ardı etmediğini vurguladı. Lagos, Atatürk’le ilgili düşüncelerini, “Kaç ülkenin tarihinde Atatürk gibi bir isim vardır? Ben çok olduğunu zannetmiyorum. Şili’de reform yapmak isteyen gençleri biz hep ‘Türk gençleri’ olarak adlandırırdık’’ sözleriyle ifade etti. Türkiye’nin konumunun çok önemli olduğunu kaydeden Ricardo Lagos, iki ülke arasında askeri konularda yakın ilişkiler bulunduğunu, ticaret ve ekonomik yatırımlar konusunda da aynı şekilde ilerleme gerçekleşmesini umduğunu kaydetti. Devlet başkanlığı görevini bıraktıktan sonra kurduğu vakıf aracılığıyla çalışmalarını sürdüren Lagos, bundan sonraki döneme ilişkin bir soruyu yanıtlarken ülkesinde iki dönem üst üste seçime katılmanın yasal olarak mümkün olmadığını, ancak bir dönem ara verdikten sonra yeniden aday olunabileceğini hatırlattı. Latin Amerika ülkelerinde art arda yapılan seçimlerde alınan sonuçlar ve solun yükselişine yönelik bir soru üzerine Lagos, “Eğer bir toplumda demokrasinin iyi işlemediği görülürse tabii ki, o toplum başka yollar bulacaktır’’ dedi. Lagos, Şili’de halkın refahını yükseltmeye ve altyapı sorunlarını çözmeye yönelik politikalar uyguladıklarını kaydetti. Şili ile Türkiye ilişkilerindeki yakınlık geçmişe dayanıyor. Şili Türkiye Cumhuriyeti`ni ilk tanıyan (1926’da) Latin Amerika ülkesi ve ayrıca başkentin merkezinde Atatürk Koleji ile Türkiye Caddesi`nde bir Atatürk anıtı bulunuyor. Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı’nca hazırlanan kitapta, Ermeni sorununun farklı boyutları orijinal arşiv belgeleriyle gün ışığına çıkarılıyor. Kitapta, tehcir uygulamasında devletin titizliğini gösteren belgelere de yer veriliyor. zamanda Avrupa başkentlerinde de Türkler aleyhinde yoğun propaganda faaliyetleri yapılmıştır’’ sözleri, Ermenilere destek veren yurtdışı güçleri gözler önüne seriyor. Kitapta, Sahakyan’ın orijinal dilekçesi 395397. sayfalarda, Türkçesi ise 8385. sayfalarda yer alıyor. Kitapta, devletin önemli bürokratik makamlarında görev alan Ermenilerden yargıda görev yapanların çeşitli il mahkemelerindeki devlet aleyhine faaliyetlerinin belgelerine de yer veriliyor. 38 Ermeni yargıcın isimlerinin bulunduğu listede, Adana Asliye Ceza Mahkemesi Başkanı Refail Kardaşyan’ın ‘‘Ermenilere ilişkin konularda duygusal düşünerek tarafsız davranmamak’’, Elazığ Asliye Mahkemesi üyesi Agop Efendi’nin ‘‘görevden çok Ermenilik gayesi güdüp örgüt üyesi olmak’’ gibi suçlarının yanı sıra diğer yargıçların faaliyetlerine dair bilgiler de açığa çıkarılıyor. Ermeni terör örgütlerinin uyguladıkları baskılara maruz kalan Ermeni yurttaşların kendi imzalarıyla orijinal arşiv belgelerindeki ifadeleri de bu baskıda ortaya konuluyor. Kitabın 81. sayfasında, hakkını aramak isteyen Mardiros Telliyan adlı Ermeni vatandaşa, Hınçak Okul Müdürü Zakaryan, ‘‘Eğer bizi haber verirsen, sen sağ kalmazsın. Çünkü biz 80 bin kişiyiz ve 150 şubemiz var’’ diyerek nasıl baskı uyguladıklarını göz önüne seriyor. Bu baskılara ilişkin ifadeler, sorunun toplumsal boyutunu ortaya koyması bakımından önem taşıyor. KİTAPLARIN TEMİNİ ‘‘Arşiv Belgeleriyle Ermeni Faaliyetleri 1914 1918’’ adlı belge kitaplar, Genelkurmay ATASE Başkanlığı’nın satış bürosundan doğrudan alınabileceği gibi Ziraat Bankası Saraçoğlu Şubesi 3408764 No’lu hesaba kitap ücretinin yatırılmasıyla da temin edilebilecek. Kitap ücretinin bankaya yatırılmasının ardından dekont, kitap listesi, kimlik fotokopisi, açık adres ve telefon numarasını Genelkurmay ATASE Başkanlığı’na (06100 Bakanlıklar/Ankara) posta veya faks (0312 417 01 32) ile iletenler, kitabı ödemeli olarak kargoyla alabilecek. Kitapların 1. ve 2. ciltleri 10 YTL, 3., 4. ve 5. ciltleri ise 15 YTL’ye temin edilebilecek.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear