23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

14 Av. Vefa TOKLU vtoklu@hotmail.com İki kutuplu dünyaya doğru C S TRATEJİ Cumhuriyet Strateji 8 Eylül 2008 / 219 BATI’NIN SÜSLEMESİ NATO üyeliğine adaylık, hatta AB’nin göz kırpmaları gibi gelişmeler Şaakaşvili’yi cesaretlendirmiş, böyle bir coğrafya için her adımda kılın kırk yarılması gerektiği gerçeğini çabucak bir yana bırakmıştır. Bölge için acemice denilebilecek adımlarla hareket eden pırıltılı lider ne yazık ki sürece yayıldığında, dikkatle yönlendirildiğinde, dengeler dikkate alındığında kilit unsur olabilecek bir konumu heba etmiştir. Batı? Batı önce allayıp pullayıp sunmuş, ümitlendirmiş, ‘küresel’ değerlerle ışıklı bir vitrinle sunduğu Lideri; gerçeğin, jeopolitiğin, jeostratejinin, gücün ya da kısaca modası geçti diye aşağılan kavramların kucağına bırakıp yeni hesaplarını yapmaya koyulmuştur. Bölgenin gerçeklerinin, heyula gibi Şaakaşvilinin ve aslında Gürcü, Oset, Abhaz halklarının karşısına çıkışının özeti budur. Yüzyıldır Ortadoğu'da yaşananların Kafkaslarda tekrarı. Kendi stratejilerine kurban edilen ulusların şaşkınlığını, düş kırıklığını bir yana bırakıp yeni senaryolarını yazmaya koyulan bildiğimiz Batı. Keşke küreselleşmenin pırıltısına ilişkin yanılsama sürseydi de bu olanları yaşamasaydık. Ancak ne yazık ki Rusya ABD’nin pervasız yayılmacılığına cevabını sert, kesin ve açık biçimde vermiştir. rtık ‘Soğuk Savaş sonrası’ diye başlayan yazılar, makaleler bitti bitiyor derken, böyle bir giriş yapmak neredeyse sonraki yazacaklarınıza ilgiyi bile bir anda yok edebilirken, 08 Ağustosun ilk saatlerinden itibaren birdenbire, hem de çok kısa sürede bu defa teknolojinin, iletişimin de ‘renk’lendirdiği ‘sıcak’ bir ‘soğuk savaş’ haftası yaşadık. Kuşkusuz gelişmeleri takip edenlerin ha bugün ha yarın ‘bir şeyler’ olacak diye bekledikleri Gürcistan’da bir anda uzun bir savaşı, adeta kısaltılmış, yoğunlaştırılmış olarak izledik. Mekanik homurtuları ile küçük bir ülkeye akan sel gibi yayılan tanklar ve sivil hedeflerin de sakınılmadan hedef alındığı acımasız savaş görüntüleri gözlerimizin önündeydi. Görünen sonuç; AB (!)’nin müdahalesiyle bir barış antlaşması imzalandı ve burnumuzun dibindeki karmaşık coğrafya biraz nefes aldı. Denilebilir ki; ABD'nin Afganistan’a müdahalesi ile Irak işgali de Soğuk Savaş sonrası yaşandı. Kıyaslanabilir gibi görünse de ABD’nin iki operasyonunu meşrulaştırma adına girişimleri, BM, NATO gibi örgütlerin kısmi desteklerinin olduğu, terörle mücadele, nükleer tehdit gibi bir konseptle sunulduğu gözden kaçırılmamalıdır. Gürcistan’da; aniden gelişen bir klasik savaş ortamı, orduların kentlere hakim olmaları, hareketleri, nihayet ABD ile Rusya’nın karşı karşıya gelişi, bu iki gücün açıklamalarındaki üslup ve kavramların diplomasiyi geride bırakacak biçimde kullanılmasının Soğuk Savaş izlenimi, ürpertisi verdiği açık. A Kafkasya'da Pandoranın kutusu açıldı Gürcistan’da; aniden gelişen bir klasik savaş ortamı, orduların kentlere hakim olmaları, hareketleri, nihayet ABD ile Rusya’nın karşı karşıya gelişi, bu iki gücün açıklamalarındaki üslup ve kavramların diplomasiyi geride MÜNİH GÜVENLİK KONFERANSI yargı ile Batı’ya haksızlık ediyor olabilir bırakacak biçimde kullanılması Bu miyiz? O zaman şu iki hususu hatırlayalım: Birincisi: 10 Şubat 2007. Münih’te düzenlenen Soğuk Savaşı anımsatıyor. NATO Güvenlik Konferansı’nda Rusya Devlet etmek için’ müdahale etmiş, ‘Gürcistan’dan tek yanlı bağımsızlığını ilan eden Güney Osetya’daki Rus barış gücü askerlerine takviye’ göndermişti. AB’nin barışa yönelik müdahalesini nasıl değerlendirmesi gerektiği de ayrıca irdelenecektir mutlaka ama ilk bakışta Şaakaşvili’ye Batı’nın arka çıkması, AB dönem başkanı olarak Fransa’nın ABD / NATO adına inisiyatif alması olarak görmek mümkün. Fransa ile birlikte resimde gördüğümüz liderlere bakarsak Batı’yı seçenlerin dayanışması da denebilir. Ancak Yaşanan ‘kısa film’ aynı zamanda tarihin de bir özetidir. Şaakaşvili kurtlar sofrasında yem olmuştur. Eski SSCB coğrafyasındaki ülkelerde gerçekleştirilen ‘devrim’lerden biri ile vitrine çıkarılan Şaakaşvili 04 Ocak 2004’te ezici bir çoğunlukla devlet başkanı seçilmiştir. Kimden sonra? SSCB’nin ikinci adamlığını da yürütmüş olan, 1992 yılından 2003’e kadar devlet başkanlığı yapan Eduard Sevardnadze’den sonra. Tabii ki bu sonuç Gürcistan’ın makas değiştirmesinin de bir başlangıcı olacaktır. YENİ DÜNYA Tabii ki daha da önemlisi, bu kısa savaşın bir çok şeyi açığa çıkarması ve sonuçları itibarıyla artık nelerin olmayacağının kesinleşmesiyle birlikte önümüzdeki sürece dair ciddi verileri de bölgenin, dünyanın önüne koymuş olması. SSCB'nin yıkılışını izleyen dönemde Güney Osetya, 1990 yılında Gürcistan’dan tek taraflı olarak bağımsızlığını ilan etmişti. Bunun üzerine 5 6 Ocak 1991 tarihinde Gürcü birliklerinin Güney Osetya’nın başkenti Tshinvali’ye girmesiyle çatışmalar başlamış ve 14 Temmuz 1992’de Rus, Gürcü, Kuzey ve Güney Osetlerden oluşan 4000 kişilik Barış Gücü birlikleri bölgede konuşlandırılarak ateşkes sağlanmıştı. Ateşkesin denetlenmesi için taraflar arasında Rusya Federasyonu’nun da katılımıyla Ortak Kontrol Komisyonu kurulmuş, Gürcistan’ın talebi üzerine Aralık 1992’de Poti Limanı savaşta yerle bir oldu... bölgeye bir AGİT misyonu da gönderilmişti. 8 Nisan 2001 tarihinde Güney Osetya’da düzenlenen halkoylamasıyla yeni Anayasa kabul edilmiş, Rusça, Osetçe’nin yanı sıra resmi dil olarak kabul edilmişti. 08.08.2008. Gürcistan ordusu, tek taraflı olarak bağımsızlığını ilan eden Güney Osetya’ya girdi. Bölgede şiddetli çatışmalar yaşandı, Gürcü birlikleri başkent Tshinvali’nin çevresindeki 11 yerleşim birimini kontrol altına aldı. Hemen aynı gün bu kez Rus tanklarının Güney Osetya’ya girdiği haberleri gelirken Gürcistan Devlet Başkanı Şaakaşvili bu kez ateşkes ilan etti. Tabii ki olan olmuş, Rusya ‘Güney Osetya’da kan dökülmesini durdurmak ve barışı yeniden tesis Başkanı Vladimir Putin gelişmeler adına, dünyanın içinde bulunduğu durum ve tabii ki gelecek adına çok önemli noktalara dikkat çekiyor: ‘Tek kutuplu dünya nedir? Bunu ne kadar süslerseniz süsleyin, netice itibarıyla tek tip durum, tek erk, tek güç merkezi, tek efendi anlamına gelir.’ ‘Tek egemenin, tek efendinin olduğu bir dünya, onu elinde bulunduranlar için de ölümcüldür.’ ‘Günümüz dünyasında, tek kutuplu dünyanın kabul edilemez olmasının yanı sıra, aynı zamanda imkansız olduğu kanaatindeyim.’ ‘ABD, ulusal sınırlarının ötesine geçmiş ve uluslararası dayatmalar yapmaktadır. Diğer uluslara dayattığı ekonomik, siyasi, kültürel ve eğitimsel politikalar bunun kanıtıdır.’ ‘Tek taraflı ve çoğu kez gayri meşru olan eylemler hiçbir soruna çare olmamıştır. Üstelik, yeni insanlık trajedilerine sebep olmuş ve yeni gerilim noktaları yaratmıştır.’ Daha bir yıl önce bu tespitleri ve değerlendirmeleri yapan bir Putin’in, Putin Rusyası’nın Gürcistan’da bir oldu bittiye razı olacağını, dünyaya ilişkin iddialarından bu kadar kolay vazgeçebileceğini nasıl düşünebilirsiniz? Kaldı ki ikincisi; Dünyanın en prestijli dergilerinden Time, 23 Aralık 2007'de Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i ‘yılın adamı’ seçiyor. Time, seçimini ‘yeni bir Çar doğdu’ başlığıyla duyuruyor. Putin’in, insan haklarındaki kötü siciline rağmen ülkesini ayağa kaldıran, dünya gücü haline getiren birisi olarak görülmesi Rusya’nın ayağa kalkmaya başladığını herkesin fark ettiğinin bir işareti değil mi? O halde bu ‘savaş’ı sadece Şaakaşvili’nin stratejik hatası olarak görerek izah etmek ne kadar isabetli olabilir? Yaşananlar Kafkaslar’daki dengenin hala bıçak sırtında olduğunun bir kanıtıdır. Enerji ve buna bağlı olarak güç dengesi adımlarının çok etkenli olduğu ve sürecin sadece ekonomik çıktılarla ele alınamayacak karmaşık yapısı nedeniyle
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear