Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Cumhuriyet Strateji 22 Eylül 2008/221 ST R A T E J İ c 21 DIŞ BASINDAN Kafkaslar, NATO ve Türkiye Lothar Rühl Frankfurter Allgemeine Zeitung 8 Eylül Atlantik Birliği ve AB'nin Güney Kafkasya'da ne yapacağı merak konusu. "Ne yapılması" gerektiği sorusunun muhatapları, bu bağlamda özellikle komşu ve müttefik Türkiye ile Gürcistan'da tek Batılı askeri güç ABD'dir. Başkan Clinton döneminden bu yana ABD Gürcistan'ın NATO'ya alınmasından yana bir tavır içinde. Gürcüler ABD'ye hem güvenmekte, hem de stratejik bakımdan destek görmekteler. Gürcistan ve tüm Kafkasların karşı karşıya olduğu güvenlik sorunu, krizlerin kontrol altına alınması ve çatışma çıkmasının sınırlandırılmasında yatmaktadır. Bu bağlamda şu sorunun cevaplandırılması lazımdır: "NATO, gelecek zamanda Güney Kafkaslarda güvenlik ve istikrarı sağlamak için siyasi ve askeri olarak neler yapmalıdır?" DoğuBatı sürtüşmesinin sona ermesinden sonra bölgede kaynak dağılımı konusunda bir güç mücadelesi baş gösterirken, Rusya, İran, Türkiye ve genel olarak Avrupa'nın çevresinin jeopolitik olarak kontrolü gündeme geldi. Bu bağlamda, ABD kendi çıkarları doğrultusunda bölgede yandaşlar edinmeye başladı. Bu yandaşların arasında Gürcistan ve Azerbaycan'ın yer alacağı daha 1991 yılında belliydi. Avrupa Birliği ise ne Kafkaslara, ne de Orta Doğu'ya yönelik bir politika üretebilmişti. Bu arada Türkiye AB'nin Güvenlik ve Savunma Politikasından (AGSP) Yunanistan ve Kıbrıs yüzünden dışlanmış ve böylece Avrupa'nın önemli kriz bölgelerinde operasyonlarda bulunması engellenmişti. Bölgede siyasi entegrasyonun sağlanabilmesi için güvenlik sorununun çözümü şarttır. Bu bağlamda NATO içinde Amerika'nın yanı sıra Türkiye yeri doldurulamayacak bir müttefiktir. Bu, Gürcistan'ın NATO'ya dahil olması durumunda da geçerliliğini koruyacaktır. Karadeniz'de ve Kafkaslarda askeri anlamda operasyon düzenlemek isteyenin, Anadolu'nun ve Boğazların desteğine ihtiyacı vardır. Montrö Antlaşması gereği Türkiye, Boğazların hakimidir. Karadeniz'e kıyısı olmayan ülkelerin savaş gemilerinin Karadeniz'de bulunma süreleri kısıtlıdır. NATO, kolektif savunma anlayışına dayanarak, Türkiye'nin Karadeniz'deki deniz üslerini harekete geçirebilme imkanına sahiptir. Bu açıdan NATO'nun siyasi veya lojistik anlamda bir sıkıntısı bulunmamaktadır. Ayrıca, Bulgaristan ve Romanya'nın da Avrupa'ya destek çıkması söz konusudur. NATO'nun Türkiye üzerinden Gürcistan'da askeri varlık göstermesi mümkündür. Fakat Türkiye'nin bu desteğinin ve katılımının siyasi bir faturası olacaktır. Ankara her ne kadar Gürcistan'ın bağımsızlığı ve bütünlüğünden yana olsa da, Rusya ile bir sürtüşme içine girmekten kaçınmaktadır. Türkiye'nin politikası NATO dahilinde de komşularıyla iyi geçinmeye ve kendi bölgesel çıkarlarını gözetmeye yöneliktir. Türkiye'nin, Gürcistan'ın NATO üyeliğini kabul edip etmemesi kendi güvenlik çıkarlarının gözetilmesiyle bağlantılıdır. Washington geçmişte Ankara ile hava sahası ve limanlarının kullanımı konularında bazı tecrübeler edinmiştir. Müttefik Türkiye kendi bölgesinde Kıbrıs'ta, Ege'de Kafkaslarda ve Irak'ta yoğun bir şekilde kendi çıkarlarının peşinde olacaktır. Türkiye, jeostratejik konumundan ötürü anahtar bir ülke konumundadır ve eli güçlüdür. Bu yüzden, müttefiklerin "AvrupaAtlantik değerler birliğine" vurgu yapmaları Ankara'nın ikna olması için yeterli olmayacaktır. AB’nin Rusya’ya karşı kozu yok Anke Hagedorn DWBrüksel Brüksel'den Moskova'ya sert mesajlar verildi. Kafkaslardaki kriz, Avrupa Birliği’nde derin kaygıya yol açtı. Avrupalı liderler, Rusya’nın Gürcistan’a askeri müdahalesinin ve tek taraflı olarak Güney Osetya ve Abhazya’yı tanımasının “uluslararası anlaşmaların” ihlali olduğunu vurgulayarak, Moskova’yı eleştirdi. Avrupa Parlamentosu Başkanı HansGert Pöttering, Rusya’nın yaptıklarını hiçbir şekilde gerekçelendirilemeyeceğinin altını çizdi. Pöttering’e göre Kafkaslar’daki gerilim Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra ilk kez Avrupa’nın güvenliğine tehdit oluşturuyor. Avrupa Birliği Dönem Başkanı Fransa’nın Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy de Rusya’nın “orantısız tepki” verdiğine dikkat çekiyor. Ancak gerçek şu ki Sarkozy’nin elinde Moskova’yı tehdit edecek nitelikte bir araç yok. AB üyesi ülkelerin çoğunluğu yaptırımlara karşı çıktı. Bu nedenle Brüksel’in Rusya üzerinde baskı oluşturabileceği tek araç devreye sokuldu ve yeni bir Ortaklık ve İşbirliği Anlaşması üzerinde yürütülen müzakereler durduruldu. Haziran ayından yapılan son Avrupa BirliğiRusya Zirvesi’nde taraflar, anlaşmanın temel ilkeleri üzerinde mutabakata varmıştı. Sarkozy, son derece açık konuştu. Fransız lider, Rusya’nın askeri birliklerini Gürcistan gerilimi öncesindeki konumuna çekmemesi halinde, Rusya ile Avrupa Birliği arasında Ortaklık ve İşbirliği Anlaşması için müzakerelerin yapılmayacağı vurguladı. Avrupa Birliği üyesi ülkelerin çoğunluğu ise, ticari yaptırımlara sıcak bakmadı. Zira birçok ülke bu yönde atılacak bir adımın sadece Rusya’yı değil Avrupa Birliği’ni de etkileyeceği görüşünde. Zira iktisadi açıdan her iki taraf birbirine bağımlı. Avrupa Birliği, Rusya açısından en büyük sürüm ve satış pazarı. Rusya ise Avrupa Birliği’nin üçüncü büyük ticaret ortağı. Bu gerçekler ışığında, iyi ilişkilerin muhafazası ve yapıcı bir yatırım iklimi her iki tarafında çıkarına. Avrupalılar özellikle enerji kaynakları için Rusya’ya bağımlı ve bu nedenle Rusya'nın şantajlarına açık. Tıpkı 2007 yılında Rusya ile Belarus arasında, transit ücret konusunda yaşanan gerilimde olduğu gibi, Moskova muslukları aniden kapatabiliyor. Bu güçlü bağımlılık artık sona ermemeli. Bu talebi, aralarında Danimarka Başbakanı Fogh Anders Rasmussen'ın da bulunduğu birçok kişi dile getiriyor. Rasmussen, Rus topraklarından geçmeyen bir petrol boru hattı inşası konusunda kararlı olunması gerektiğini söyledi. Rusya'nın, Avrupa Birliği'nin eleştirilerini ciddiye alıp almayacağı şüpheli. Soğuk Savaş retoriğine ciddi bir dönüşü kimse arzu edemez. Ancak Avrupa Birliği’nin yapması gereken, Kasım ayında yapılacak zirvede Rusya'ya, birliğin siyasi ve iktisadi açıdan ciddiye alınması gerektiği yönünde net bir mesaj vermek olmalıdır. Ukrayna AB’ye uzak Ukrayna, Avrupa Birliği ile bağları güçlendirmek için baskı yapıyor. Bu, Rusya’nın Gürcistan’a müdahalesinden önce de böyleydi. Ancak Kafkasya’da yaşanan krizin ardından, Ukrayna’nın duyduğu kaygılar arttı. Avrupa Birliği’ne üyelik çok daha cazip görünmeye başladı. Ukrayna’da, iktidarda olduğu kadar muhalefet partilerinden politikacılar da, ülkelerinin Avrupa Birliği’ne üye olması için çaba gösteriyorlar. Ülkelerinin, Avrupa Birliği ile Rusya arasında sıkışıp kalmasını istemiyorlar. Avrupa Birliği üyeliğinin, özellikle de halkın yararına olacağı tahmin ediliyor. Ancak Paris’te yapılan toplantının ardından da, ufukta Avrupa Birliği’ne üyelik görünmüyor. Polonya, Çek Cumhuriyeti ve Baltık Ülkeleri ile İngiltere ve İsveç, Ukrayna’nın Avrupa Birliği üyeliğine sıcak bakıyor. Almanya ve Fransa’nın başını çektiği diğer Avrupa Birliği ülkeleri ise Ukrayna’nın üyeliğine mesafeli duruyorlar. Avrupa Birliği ile Ukrayna arasında yapılan zirve toplantısında da bu mesaj verildi: Ukrayna ile işbirliğini arttırmaya ”evet,” tam üyeliğe ”hayır.” Ortak kapanış bildirisi ise ”ortaklık anlaşmasının” dışında fazla yeni bir şey içermiyor. Bilinen hedefler tekrarlanıyor: Serbest ticaret bölgesi oluşturulması, Ukrayna’ya yönelik vize uygulamalarında kolaylık, dış politika ve güvenlik alanında işbirliğinin arttırılması. Kuşkusuz bu konular çok önemli. Fakat bu toplantı, Ukrayna’ya üyelik perspektifi verilip, verilmeyeceği sorusuna yanıt oluşturmadı. Avrupa Birliği ile Rusya arasında son günlerde yaşanan gerilim göz önünde bulundurulduğunda, şöyle bir tahmin yürütülebilir: Avrupa Birliği, Ukrayna’ya üyelik perspektifi sunarak, Rusya ile Gürcistan yüzünden gerilen ilişkileri daha da kötüleştirmek istemiyor. Öte yandan, Avrupa Birliği’nin Ukrayna’ya çekingen davranmasının en büyük nedeni, ülkedeki siyasi istikrarsızlık. Gürcistan krizinin dorukta olduğu günlerde ve Avrupa BirliğiUkrayna zirvesine kısa bir süre kala, Ukrayna’da yine hükümet krizi yaşandı. İç siyasette yaşanan entrikaların, kargaşanın sonu gelmeyecek gibi görünüyor. İşte bu yüzden de, Avrupa Birliği Ukrayna’ya tam üyelik davetiyesi göndermeyi reddediyor. Bernd Johann Deutsche Welle Ukrayna Servisi