22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

10 Anar SOMUNCUOĞLU TUSAM RusyaUkrayna Araştırmaları Masası usya ve Belarus arasında doğal gaz, arkasından da petrol konusunda yaşanan ve bütün Avrupa’yı tedirgin eden "kavga", aslında yıllar içerisinde iki müttefikin arasında biriken problemleri çözmenin aracıdır. Lukaşenka Belarus’ta iktidara geldikten kısa bir süre sonra Rusya ve Belarus arasında başlayan bütünleşme görüşmeleri sonucunda 1995’de Gümrük Birliği (GB), 1996’da Rusya ve Belarus Topluluğu, 1997’de RusyaBelarus Birliği, 8 Aralık 1999 tarihinde ise RusyaBelarus Birlik Devleti’nin kurulması konusunda anlaşmalar imzalanmıştı. Rusya Federasyonu’nun ilk Devlet Başkanı Boris Yeltsin’in iktidarı sona ererken imzalanan Birlik Devletinin Kurulması Anlaşması’nın amaçları olarak ortak ekonomik alanın oluşturulması, dış, savunma ve sosyal politikalarının uzlaşarak belirlenmesi, ortak hukuki sistemin oluşturulması şeklinde belirlendi. Söz konusu anlaşmaya bakılırsa daha çok bir konfederasyonu andıran Birlik Devleti projesinden iki tarafın çok farklı beklentileri olduğu zamanla ortaya çıktı. Minsk ekonomik, Moskova jeopolitik açıdan yaklaşıyor… C S TRATEJİ bulunmasının altındaki gerçek niyet bir tarafa, aslında Putin, Rusya ve Belarus’un gerçekte birleşmesinin adeta mümkün olmadığını göstermeye çalışmıştı. Putin ulu orta bir şekilde Belarus gibi küçük bir ülkenin Rusya’nın eşit muhatabı olamayacağını ve Rusya’nın şartlarını kabul etmek durumunda olduğunu ilan etti. Putin, birleşme hamasetinin yerine Belarus ekonomisinin Rusya’nın direk etkisi altına girmesini, Belarus’ta Gazprom başta olmak üzere Rus şirketlerinin Belarus’un stratejik sektörlerinde hakim olmasını, Belarus’un Rusya ile ortak hava savunma sistemine girmesini istiyordu. O dönemde Belarus üzerinde başlatılan "bütünleşme" baskısının ilk sonucu olarak iki devlet arasında imzalanan anlaşmaya göre Rusya yurtiçi fiyatlardan Belarus’a gaz satmayı, Belarus ise ulusal doğal gaz dağıtım şirketi Beltransgaz temelinde Gazprom ile ortaklık oluşturmayı taahhüt etmişti. Bugüne kadar bu anlaşmanın sadece bir kısmının (neredeyse) gerçekleştiğini görmek mümkündür. Yani 2007 yılbaşına kadar Gazprom yurtiçi fiyatlardan Belarus’a gaz satmaya devam ettiyse de Beltransgaz hala Belarus’un elinde. Rusya’ya Belarus ile yürütülen işbirliğinden sürekli olarak kaybettiğini hissettiren sadece doğal gaz meselesi değildir. Rusya ile yaptığı GB anlaşması sayesinde Belarus, Rusya’dan vergisiz petrol alabiliyordu. Hâlbuki Rus şirketleri petrolü ihraç ederken devlete ihracat vergisi ödemek durumunda. Vergisiz olarak Belarus’a satılan petrolü rafinerilerinde işleyen Belarus, bu petrol ürünlerinden ihracat vergisini toplayarak Avrupa’ya satıyordu. Aslında bu işlemlerden dolayı Rusya’nın kaybını önlemek için Belarus’un topladığı ihracat vergisinin gelirinin yüzde 8515 oranında Rusya ve Belarus arasında paylaşılması konusunda anlaşma bulunuyordu. Ancak Belarus bu anlaşmadan çıkarak 2001’den itibaren bütün geliri kendisi alıyordu. Bundan dolayı Rusya’nın her yıl yaklaşık olarak 3,5 milyar dolar kaybettiği iddia ediliyor. R Enerjide RusBelarus mücadelesi Enerjiyi dış politikasında etkin araç olarak kullanan Putin, bu kozu en son Belarus’a yöneltti. Belarus, Rusya ile ilişkilerine tamamen ekonomik açıdan yaklaşıyor. Birlik devleti gerekçesiyle petrol ve doğalgaz avantajını kullanıyor. Belarus’ta yoğun Rus kültürel etkisi devam etse de, Belarus’un bağımsız bir devlet olarak varlığı bile bir ulusdevlet olarak Belarus’un giderek güçlenmesine sebep oluyordu. Üstelik Rusya’da 2000’deki iktidar değişikliğinden sonra düzenli olarak Rusya ile sorunlar yaşamaya başlayan Lukaşenka, kendisini "ağabeyin" baskısına direnen ve ne pahasına olursa olsun Belarus’un bağımsızlığını korumaya kararlı olan bir lider olarak halka sundu. Birlik anlaşması ruhuna uygun olarak Rusya ile eşit koşullarda birleşmeye hazır olduğunu göstermeye çalışan Lukaşenka, bütünleşme çalışmalarının bataklığa saplanmasından dolayı zaman zaman Rusya’yı da suçladı. ‘BAĞIMSIZLIKÇI’ LUKAŞENKA Sovyetler Birliği’nin mini canlandırılması anlamına gelebilecek Rusya ve Belarus’un birleşme projesi Batı’da hiç de iyi karşılanmamıştı. Lukaşenka bir taraftan Batı ülkelerin ülke içerisine nüfuz etmesini engellediği (bunu yaparken de BDT alanında en otoriter rejimlerden birisini oluşturmuştu) ve Rusya ile bir devlet çatısı altında birleşme niyetini gösterdiği için Batı’da parya muamelesini görüyordu. ABD Başkanı Bush, Belarus’u Suriye ve İran gibi ülkelerle birlikte uluslararası barış ve istikrara tehdit oluşturan "zorba" devletler arasında bile saymıştı. Buna karşın birlik projesi Belarus’a ucuz Rus enerji kaynaklarını, örtülü ve Lukaşenka açık desteklerle gelişen imalat sanayi mallarını satabileceği büyük Rusya pazarını sunmuştu. Serbest piyasaya geçiş sırasında meydana gelebilecek ekonomik sıkıntılardan halkı koruyacağını vaat ederek 1994’de iktidara gelen Lukaşenka, hem sosyalist ekonomiyi korumuş hem de Rusya ile yapılan GB’den faydalanarak ekonomik büyümeyi sağlamıştı. Bunun karşılığında Rusya’nın çekim bölgesinde kalan Lukaşenka, Rusya’nın Batı tarafındaki ileri karakolu rolünü oynamıştı. Zaman içerisinde ülkedeki iktidarını güçlendiren Lukaşenka, sadece muhalefeti ve basını susturup ülkedeki Batı etkisini asgariye indirmekle kalmadı, aynı zamanda ülkesinde doğrudan Rus etkisine izin vermeyen bir yapı da oluşturdu. Lukaşenka döneminde Çarlık Rusyası öncesi Belarus tarihine değil, Sovyet dönemindeki Belarus Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne dayandırılan kimlik politikası izlenmeye başlandı. Bu yarı Sovyet milli kimlik projesi çerçevesinde Belarusça’nın geliştirilmesine önem Putin verilmedi. Buna bağlantılı olarak EKONOMİK KAYIPLAR Doğal gaz pazarlıkları sırasında diğer ülkelere de uygulandığı gibi Belarus’a satılan petrol üzerinde de ihracat vergisinin uygulanacağını açıklayan Putin, aslında ekonomik alandaki bütünleşmenin bile hayal olduğunu bir kez daha gösterdi. Üstelik Rusya sadece enerji alanında değil, diğer alanlarda da ticari kaybının hesabını tutmuştu. Ocak ayında iki ülke arasındaki "petrol savaşı" sırasında Rusya’nın resmi RANT KAVGASI Rusya’da yaygın olan görüşe göre en azından 2000 yılından başlayarak birlik projesi Belarus tarafından bilinçli bir şekilde "yılan hikayesine" dönüştürüldü. Buna göre Yeltsin döneminde Lukaşenka, birleşik devletin ilk başkanı olmaya hazırlanıyordu. Ancak Putin’in iktidara gelmesinin bu hayalleri tamamen yıktığı tahmin ediliyor. 2002 yılı iki ülke ilişkilerinde belirgin bir çizgi oluşturdu. O yıl Putin, Belarus’a konfederasyon yerine, Rusya Federasyonu’na katılmayı önerdi. Üstelik önerilen çözüm Belarus’un bir bütün olarak federasyona katılması değil, ayrı bölgeler şeklinde ayrışarak katılmasıdır. Putin’in Belarus’a kabul edemeyeceği bir teklifte
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear