26 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Sinema ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? (From Within) Phedon Papamichael’in yönettiği ve Elizabeth Rice, Thomas Dekker, Kelly Blatz ile Laura Allen’ın oynadığı film, küçük bir Maryland kasabasında geçiyor. Kasabadaki gençler sırayla intihar etmeye başlıyor. Kasaba halkı bu olayları görmezden gelip inançlarına sıkı sıkı tutunuyorlar. Bu kasabada öğrenci olan Lindsay görmezden gelmek yerine bu olayların gizemini araştırmaya başlıyor ve bu işin arkasında bir kötülüğün olduğunu anlıyor. Şaşırtıcı olan ise sıranın kendisine geldiğini anlamasıdır. ? İçten Gelen ? Evimde Uzaylı Var (Aliens in the Attic) Yönetmenliğini John Schultz’un yaptığı filmin başrollerini Carter Jenkins, Austin Robert Butler, Ashley Tisdale ile Ashley Boettcher paylaşıyor. Pearson ailesi tatil için Maine şehrine gider. Fakat eve vardıklarında, orada yalnız olmadıklarını fark ederler. Dost bir uzaylı o evi önceden keşfetmiştir, ama yanındaki arkadaşları onun kadar iyi değildir ve evi istila etmek istemektedirler. Çocuklar tüm güçleriyle gittikleri evi korumak zorundadır. Aksi takdirde yaratıklar onları uzaya gönderecek ve dünyayı ele geçirecektir. (La Véritable Histoire du Chat Botté) Jerome Deschamps ile Pascal Herold’un yönettiği animasyon filmin seslendirmesini Mehmet Ali Erbil, Belit Özükan, Nilgün Kasapbaşoğlu ile Ziya Kürküt yapıyor. Charles Perrault’nun meşhur çizmeli kedi masalından yapılan serbest bir uyarlama. Bir değirmencinin küçük oğluna, sihirli çizmeler giyen ve konuşan, tuhaf bir kedi miras kalır. Kedi, dalavere ve mizah yoluyla değirmencinin küçük oğlunun tek aşkı dans etmek olan Prenses’in kalbini fethedip onunla evlenmesine yardım eder. Başka kötü karakterler de Prenses’le evlenmeyi arzu etmektedir ve bu düğüne mani olmak için ellerinden gelen her şeyi deneyeceklerdir. ? Çizmeli Kedi Benzersiz öykücü Hitchcock Usta gerilimci Alfred Hitchcock’un filmlerinin DVD’lerini çıkaran Kanal D kapsamlı bir zenginlik katarak bu Hitchcock ASLI Koleksiyonu’na SELÇUK Saboteur (Sabotajcı/1942), Rope (Ölüm Kararı/1948), Rear Window (Arka Pencere/1954), Torn Curtain (Yırtık Perde/1966), Topaz (1969) filmlerini de ekledi. ABD’nin İkinci Dünya Savaşı’na girdiği yılda çekilen Saboteur yanlışlıkla suçlanan bir adamın masum olduğunu kanıtlamasının, adaleti aramasının öyküsüdür. Uçak fabrikasında çalışan genç işçi Barry (Robert Cummings) sabotajcılıkla suçlanınca çareyi kaçmakta bulur ve onu ilk başta polise teslim etmek istediği halde sonra yardımcı olmaya karar veren Patricia’yla (Priscilla Lane) tanışır. Otuz dokuz Merdiven’le büyük benzerlik taşıyan bu gerilim Hitch’in dünyadaki yaygın kötülüğe, duyarsızlığa karşı bir tepkisiydi çünkü o politik biri değildi, sosyal olgulara pek de değer vermezdi. Kahramanlarının karanlık, gizemli olmasını yeğleyen sinemacı, öykülerini de bu içerikle yürütüp anlatmayı severdi. Filmin Özel Bölümler’inde yaratıcı ekiple söyleşiler, yapım tasarımları, oyuncu seçimi, fragman, ünlü Özgürlük Heykeli sahnesi, öykü çizimleri, fotoğraf galerisi, yönetmenin eskizleri var. bir yanın olduğunu vurgulayan yönetmen, filmdeki kötü adam Lars’a (Raymond Burr) sempati duymamızı sağlar. Filmin Özel Bölümler’inde yaratıcı ekiple söyleşiler, fragman, fotoğraf galerisi, oyuncu seçimi, yapımgiysi tasarımları, yenilenme evresi, çekim anıları, yönetmenler Peter Bogdanovich ve Curtis Hanson’ın filmle ilgili açıklamaları var. Milyonları eğlendirmek Hitchcock, iki İngiliz diplomat Guy Burgess’le Donald MacLean’in 1951’de İngiltere’yi terk ederek Rusya’ya sığınmalarından etkilenir ve bu gerçek öyküden Torn Curtain’ı yapar. Brian Moore’un yazdığı gerilimde nükleer araştırmacı Michael (Paul Newman) gizli bir bilimsel formülü kız arkadaşı Sarah’ın (Julie Andrews) yardımıyla elde etmek için ikili ajan rolünü oynar. Gerilimle romantizmi, kuşkuyla espiriyi harmanladığı filminde Hitchcock ortalama bir insanın casusluk heyecanını tatmasını, bunun ne denli kirletici olduğunu görmesini, insanın sevdiği için neleri göze alabileceğini de aktarır. Soğuk Savaş döneminde geçen bu romantik geriliminde yönetmen, düşmanı sevimli, adam öldürmenin zorluğunu göstererek alışılmış kalıpların dışına çıkar. Casus filmlerinde çok kolay cinayet işlendiğini düşünen usta aslında insan öldürmenin çok güç, acı verici üstelik uzun süren bir eylem olduğunu burada gösterir. Filmin Özel Bölümler’inde yapım evresifotoğrafları, oyuncu seçimi, fragman, Bernard Hermann müzikli sahneler yer alıyor. Leon Uris’in çok satışlı romanından uyarladığı, gerçek yaşamdan esinlenilen Topaz’da sinemacı bu kez yüksek mevkilerde geçen bir casusluk öyküsünü ele alır, ihanet ve yalan konularını ironiyle işler. Amerikan, Fransız, Rus, Küba gizli servislerindeki entrikaların sergilendiği gerilimde Hitch uluslararası bir kadroyla(Frederick Stafford, John Forsythe, Michel Piccoli, Philippe Noiret) Avrupa biçeminde bir film yapmıştır. Filmin Özel Bölümler’inde sinema tarihçisi Leonard Maltin’in filmi değerlendirmesi, alternatif sonlar, fragman, öykü çizimleri, yapım fotoğrafları var. “Ben sinema tekniğiyle milyonları eğlendiren bir yönetmen olmak istiyorum” diyen Alfred Hitchcock bu savında son derece başarılı oldu. Gizemli karakterlerle sürükleyici, dikkatle izlenecek öyküler anlatmak onun tek amacıydı. Acı; vicdanımızın filmi ALPER TURGUT Yönetmen Cemal Şan, son filmi “Acı”yı (2 Ekim’de gösterime girecek), Metris Cezaevi’nde gördüğü işkence sonucu yaşamını yitiren Engin Çeber’e adadı. Filmin Beyoğlu Sineması’nda yapılan basın gösterimine Engin Çeber’in babası Ali Çeber de katıldı. Yönetmen Cemal Şan, Engin Çeber’in hayatını kaybettiği olayın ardından bu filmi çekmeye karar vermiş. Ancak maddi kaynak bulamayınca önümüzdeki hafta vizyona girecek olan “Sonsuz”u biraz da ticari sebeplerle çekmek zorunda kalmış. Yani Sonsuz’dan aldığını ekonomik bir beklenti içine girmediği “Acı”ya yatırmış. Cemal Şan, Ali Çeber’e, “Acı’yı istediğiniz yerde, istediğiniz şekilde ve dilediğiniz kadar gösterebilirsiniz” dedi ve şunları ekledi: “Hepimiz sorumluyuz bu ölümden... Vicdani sorumluluk hissettim ve büyük rahatsızlık duydum. Ben bu filmi Engin için yaptım. Onun ölümü vicdanlarımızı ağır yaraladı.” sokmalı...” Cemal Şan, Tunceli doğumlu bir yönetmen... O, “Yeni Sinemacılar”ın kurucularından... “Uçurtmayı Vurmasınlar” ve “Piyano Piyano Bacaksız”da yönetmen yardımcılığı, “Dönersen Islık Çal” ve “Işıklar Sönmesin”de senaristlik yaptı. Çektiği “AliSakın Arkana Bakma” ile “Muhallebicinin Oğlu” ise gösterime girmedi. Sonra diziler ve TV filmleri yönetti ardından da Zeynep (kalp), Ali (akıl) ve Dilber (ruh) üçlemesi geldi. (Aşk üçlemesi demek daha doğru olur) Acı’nın başrollerinde Şan’ın “fetiş oyuncum” dediği Nesrin Cavadzade ve emektar aktör Erol Demiröz var. Azeri asıllı güzel aktris Nesrin Cavadzade’yi geçen yıl “Pazar: Bir Ticaret Masalı”, “Gitmek: Benim Marlon And Brandom” ile “Dilber’in Sekiz Günü’nde” izlemiş ve beğenmiştik. Acı’da da çıkışını sürdürüyor. Erol Demiröz ise Yılmaz GüneyZeki Ökten ortaklığında kotarılan “Sürü”den (1978) bu yana sinemamız içerisinde yer almış deneyimli bir karakter oyuncusu... Tek kelimeyle Acı için iyi bir seçim. İnsancıl kötüler The Rope’daysa olay bir bahar akşamında geçer. New York’taki bir apartman dairesinde Brandon (John Dall) ve Philip (Farley Granger) adlı iki eşcinsel arkadaş sırf zevk için kolej arkadaşları David’i (Dick Hogan)iple boğarak öldürüp cesedini salondaki sandığın içine koyarlar. Aynı mekanda onun ailesi(Constance Collier, Cedric Hardwicke) ve nişanlısı (Joan Chandler) için bir yemek verirler. Konukların içinde eski öğretim üyesi profesörleri Rupert da (James Stewart) vardır. Rupert’ı ne olursa olsun etkilemek isteyen gençlerin çabaları sonunda gerçeğin anlaşılmasına neden olur. Patrick Hamilton’ın oyunundan uyarlanan dramatik gerilimde 10 dakika süren sekiz plansekans atmosferin iki kat yoğunlukta duyumsanmasını sağlar. Eşcinsellik ve sınıf sistemini de işleyen bu epey ayrıksı filmin Özel Bölümler’inde yapım öyküsü, yaratıcı ekiple söyleşiler, çekim anıları, fragman, yapım fotoğrafları yer alıyor. Cornell Woolrich’in kısa öyküsünden uyarladığı Rear Window’sa tüm klasik Hitchcock öğelerinin bulunduğu bir polisiye gerilimdir. Yönetmene göre iki tip insan vardır: Yaşamı gözlemleyenler ve yaşamın içine dalan serüvenciler. Bir ayağı alçıda olan haber fotoğrafçısı Jeff(James Stewart) Greenwich Village’daki apartman dairesinin penceresinden karşı blokta oturan komşularını fotoğraf makinesinin teleobjektifiyle izler. Bir cinayet işlendiğini düşünen Jeff, kız arkadaşı Lisa (Grace Kelly) ve hemşiresi Stella’nın (Thelma Ritter) yardımlarıyla bu olayı çözmeye karar verir. Jeff’in aracılığıyla izleyiciyi röntgenci konumuna koyan Hitchcock arka avluyu dünyanın küçük bir aynası olarak yansıtır, değişik bireysel davranışları sergiler. Filmde iki öykü, Jeff’in içsel yaşamıyla karşı dairelerdeki başkalarının yaşamı bir aradadır. Çok az çevre sesi ve doğal müzikle insanları yalnızlaştıran usta, her birey kendi tutukevinin içindedir iletisinin de altını çizer. En kötü karakterlerde bile insancıl Acı insanı olgunlaştırır Acı, Erzincan’da iki bin metre yüksekliğindeki bir dağ köyünde kısıtlı imkânlarla çekildi. Zor şartlar ve donma tehlikesi altında... Kendi adıma Acı’yı, lay lay lom filmlerinin peşi sıra çekildiği günümüz sinemasında, tartışılmayı ve izlenilmeyi hak eden bir yapım olarak görüyorum. Bu politik film denemesini, etkileyici, çarpıcı ve gayet başarılı buldum ve iyi de kotarıldığını düşünüyorum. Bunun dışında genel akışı bozmayan birkaç küçük maddi hata, gerçekle uyuşmayan bir iki detay yakaladım. Ancak baba Çeber, bu filmi beğendiyse ve Acı vicdana adandıysa başka söze ne hacet var. Acı’yı izleyin, herkesin izlemesi için de ısrarcı olun. Çünkü acı insanı olgunlaştırır ve tek başına değil hep birlikte göğüslenebilir. Kentli genç kadının dağ köyüne gelmesiyle Acı başlar. Kar altındaki köy, yaşlı bir adam ve onun büyük ve küçükbaş hayvanları dışında terk edilmiştir. Dede ve torun, ilk kez karşılaşırlar. Sert mizaçlı ihtiyar, davetsiz misafir bellediği genç kadını evinden atmak ister ama hamile olduğu görünce kıyamaz ve zorunlu konukluk başlar. Kuşak çatışmasından ve köylükentli ayırımından ziyade ortak bir acı, onları dilsiz kılmıştır. Günler geçer ve zamanla birbirlerine ısınırlar, kaynaşırlar. Genç kadının babası işkencede annesi de vurularak öldürülmüştür. Yıllar önce karısını da yitiren Dede, damadı ve kızının ölümüyle iyice içine kapanmıştır. Olanlardan kendisini sorumlu tutmakta ve adeta tüm insanlardan kaçmaktadır. Ve dedenin korkuları ve içine işleyen acısı tekrar gün ışığına çıkar. Acaba tarih tekerrür mü etmektedir? Torunu, güvenlik güçlerinden kaçıp ona sığınmıştır tıpkı kızı gibi. Torunun sevgilisi de aynı damadı gibi sorgudadır. Çember giderek daralmaktadır. alperturgut@cumhuriyet.com.tr Engin Çeber’in babası Ali Çeber, Nesrin Cavadzade ve Cemal Şan (soldan). Hissediyordum, öldüreceklerdi Cemal Şan, filmini şöyle anlatıyor; “Acı, insana yakışır bir şekilde yaşamak için insanca olmayan her şeye ‘hayır’ demek gerektiğini anlatmaya çalışan, insana, hayata ve evrene dair bir hikâyedir… Bir dede ile torunu arasında geçen çok kişisel bir öykü bu... Mutlaka anlatmam gerekiyordu, çünkü benim için çok büyük bir önemi vardı. Öyle sanıyorum ki, bu hikâyeyi çekmeseydim ömrümde bir daha hiçbir zaman sinema yapmayacaktım.” İşçi emeklisi Ali Çeber, “Biliyordum, hissediyordum, Engin’i bir şekilde öldüreceklerdi ancak bunun böyle olmasına bir baba olarak dayanamıyorum. Evet, evlatlarımızı öldürüyorlar, filme atıfta bulunarak evde de olda içerde (cezaevi) de olsa öldürüyorlar” dedi. Filmi beğendiğini başıyla onaylayan baba Çeber, bu kez beyazperdede tekrarlanan Acı’dan oldukça etkilenmişti. Durgun ve üzgündü. Ancak her şeye rağmen sessiz sedasız, mağrur ve başı dik çıktı sinemadan. Oğlunun davası, insanlık suçunu işleyenleri belki de ilk kez böyle ayan beyan gözler önüne sermişti. Şimdi zamanını faillerin cezasız kalmaması için mücadele etmeye ayırmalıydı. O, söylemedi ancak biz anladık; “İşkencenin olmadığı bir dünya ve Türkiye için vicdan sahibi herkes, artık ellerini taşın altına ‘Sanat Delisi/ Art Mania’ Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi, sonbahar film etkinliklerine 1326 Eylül tarihleri arasında “Sanat Delisi/Art Mania” programında film/video sanatçılarından Bjørn Melhus ve Yvonne Rainer’e yer vererek başlıyor. Yarın saat 16.00’da Bjørn Melhus’un filmleri ve ardından kendisi ile bir söyleşi gerçekleşecek. Melhus’un film etkinliklerinde gösterilecek “Auto Center Drive” adındaki 28 dakikalık filmi, benliğin yapı çözümü hakkında son derece kişisel bir metaforu ortaya koyuyor. “Far Far Away” adındakı 39 dakikalık filmi ise ev, uzaklar, şehirler arası telefonlar, telemevcudiyet, televizyon ve narsisizm, yalnızlık ve iletişimsizlik üzerine bir telekomünikasyon masalını anlatıyor. Rainer’in “Kristina Sesli Filmleri”, koreograf olmak için New York’a gelen Budapeşteli aslan ter biyecisi bir kadının hikayesi. “Sanatçıların Yaşamları” ise romantik birliktelikleri süssüz ve deşici bir biçimde inceliyor. İki kadın arasında seçim yapamayan ve her ikisine de acı çektiren bir adamın ikilemini ele alıyor. “Öyle Bir Kadın Ki” Rainer’in en ünlü filmi. Bir yandan pembe dizilerin klişeleri ve tarzıyla oynayan bir yandan ise cinsel tatminsizliğin ardında korkunç bir öfkeyi gizleyen bir kadının hikayesini anlatıyor. “Ayrıcalık” Rainer’in altıncı uzun metraj filmi. Menopozu anlatan muhalif bir yapıt. Cinsel kimlik ve ırkın, cinsel kimliğin ve sınıfın yarattığı eşitsizlik ekonomileri üzerine eğlenceli ve riskli bir yapıt ortaya koyuyor. Yarın saat 16.00’da “Auto Center Drive” ve “Far Far Away”, 23 Eylül saat 19.00’da “Sanatçıların Yaşamları”, 24 Eylül saat 17.00’de “Öyle Bir Kadın ki...”, saat 19.00’da “Ayrıcalık”, 25 Eylül saat 17.00’de “Sesli Filmler”, 19.00’da “Öyle Bir Kadın ki”, 26 Eylül saat 14.00’te “Sanatçıların Yaşamları”, 17.00’de “Kristina Sesli Filmler”, 19.00’da “Ayrıcalık” gösterilecek. Melhus ve Rainer’ın filmlerinin gösterimlerinin ücreti 3 TL. (Tel: 0212 334 99 00) C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear