26 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

10 12 EYLÜL 2009 CUMARTESİ Setlere sigorta baskını gidecekler ve yapılan yasa dışı Dizi ve film setlerinde her geçen uygulamalar için yasal yollara gün yaşanan farklı bir kaza haberini, başvuracaklar. Yapılan uyarılara farklı bir sorunu rağmen sigortasız çalışanların alenen duymaya ZUHAL başladık artık. 18 tespitiyle beraber de cezai yaptırımlar uygulanacak. Hedef, AYTOLUN saate varan sinema ve dizi filmlerin çalışma jeneriklerinde adı geçen bütün koşulları, emekçilerin istisnasız olarak yaşanan sakatlıklar, işten atılmalar sigortalanması. Celal Çimen, “Bu ya da iş üzerinden yaşatılan zorlukları çok net biliyoruz. Hatta bu çalışma, ilgili bakanlıklara ve devletin gerekli kurumlarına da “biliyoruz sandığımız kısmı” sadece bildirilecek ve sektörümüzün bu duyabildiklerimizden ibaret. Hasır kara lekesi en kısa zamanda altı edilen o kadar çok kaza, giderilecektir” diyor. Ancak sinema yıpranma ve hezimet var ki... filmlerinin ya da dizilerin Yaşananlar ortadayken yapımcılar gösteriminin durdurulması veya hâlâ duyarsızlıklarını sürdürüyor, sosyal güvencesi olmadan çalışan set ertelenmesi gibi yaptırımlar iş kanunu dışında olduğundan şimdilik işçileri ise çaresiz. Seslerini mümkün gibi görünmüyor. duyuramıyor, bir sonuca Ekim ayından itibaren “set ulaşamıyorlar. Çünkü haklarını teftişliği” başlatacak olan SineSen, arayabilmeleri için sendikalı yapımcı ve yapım olmalarına ihtiyaç var. firmalarını duyarlı hale Ancak sektör getirme amacında. çalışanlarının yüzde Diyalog kurulabilirse 50’sinden fazlasının sonuç başarılı olabilir. sigortasız çalıştığını Ancak yasaları düşünürsek sendikaya uygulamayan ve sektör bile üye çalışanlarının haklarını olamadıkları gerçeğiyle gasp eden yapımcılar yüzleşebiliriz. Sinema hakkında da gerekli yasal Emekçileri Sendikası işlemlerin yapılması için (SineSen) son başlatılan kampanyaya en zamanlarda sektörde büyük desteğin Kültür çalışan emekçiler için Celal Çimen Bakanlığı’ndan gelmesi kolları sıvadı. Ekim gerekiyor. “Örgütlenme, ayında, oyuncusundan sigorta ve takım sözleşmesi” ise sesçisine kadar herkesi sigortalı hale Eylül ayı sonuna dek son haline getirebilmek için set baskınları getirilecek. Çimen, “Yapımcıların düzenlemeye başlayacak. önemli bir bölümü, geleneksel üretim tarzları ve kapkaççı yaklaşımlarıyla, sinema emekçisini Yasalara göre sigortasız işçi bazen ‘ücretli köleler’ olarak, çalıştırmak yasak. Ancak dizi ve bazen de hak edilmiş ücretleri de sinema setlerinin yüzde 50’sinden ödemeyerek ‘ücretsiz köleler’ fazlası sigortasız çalışıyor. Haklarını olarak kullanıyor” diyor ve ekliyor arayabilmek için sendikaya üye “Bu konuda mücadelemizi olmaları, sendikaya üyelik için de sürdüreceğiz.” sigortalı olarak çalışıyor olmaları gerekli. Bu kısır döngü içinde insanın sınırlarını zorlayacak şekilde çalışmaları da cabası. Ancak SineSetlerde sigortasız ve güvencesiz Sen bu konuda aktif bir rol çalıştırılan sinema emekçileri, üstlenmeye kararlı. SineSen Genel kazaların yanı sıra aşırı yıpranma Başkanı Celal Çimen, bakanlıklar nedeniyle psikolojik sorunlar da ve resmi kurumlarla görüşmeleri yaşıyor. Yakın geçmişte yaşanan sürdürdüklerini söylüyor. Çimen, intihar vakalarını hala zihnimizde. “Özellikle Çalışma ve Maliye Günler, geceler boyunca, 12 18 saat Bakanlıkları’nın konuya duyarlı demeden, 90 dakikalık dizileri hale getirilmesi gerekiyor. Yazılı yayına yetiştirmeye çalışan sinema ve görsel basında, hemen hemen emekçileri; ücretlerinin tahsili her gün göze çarpan sinema aşamasında da sorunlarla karşı sektörüne ilişkin haberler bile, bu karşıya. Celal Çimen, bu konuda da bakanlıklar tarafından birer ciddi bir mağduriyet yaşandığını “ihbar” olarak vurguluyor: “Yapımcı firmalar değerlendirilmelidir. Hacmi krizi ya da yayıncı kuruluşların milyon dolarlarla ölçülen dizi dengesiz ödeme planlarını bahane piyasasında, sinema emekçisinin ederek, emekçilerin ücretlerini her gün yaşadığı sorunlar sürekli zamanında ödemiyorlar. gündemde; ölümle sonuşlanan Çalışanlaremekçiler yapımcılar trafik kazaları, kimi hasıraltı tarafından katmerli olarak edilen set kazaları artık bütün mağdur ediliyor” diyor. Sektör kamuoyunun malumudur” diyor. çalışanları artık çok daha bilinçli. Eylül ayı boyunca set ziyaretleri SineSen, star oyuncusundan ışık yapacak olan SineSen, Ekim asistanına kadar bütün set işçilerini ayından itibaren dizi ve film örgütlemek adına girişimlerini setlerinde sigortasız çalışan set sürdürüyor. Çimen’in dediği gibi, emekçilerinin tespiti için çalışmalara “Çünkü çözümün örgütlü başlayacak. Çalışma Bakanlığı mücadelede olduğunun ayırdına müfettişleriyle varıldı.” setlere Groote Schuur Hastanesi’ndeki saklı kalp CEM SUNGUR Toplumlar kalp ve dolaşım sistemini yüzyıllarca “kutsal” olarak kalbul etti. William Harvey araştırmaları sırasında kan dolaşımını bulunca gerekli açıklamaları yapmak için yıllarca bekledi. Günümüzde en sık yapılan ameliyatlardan biri olan kalp cerrahisine yirminci yüzyılın ortalarına kadar cesaret edilmedi. 3 Aralık 1967’de Cape Town’daki Groote Schuur Hastanesi’nin Velva Schrire Kalp Kliniği’nde yapılan ameliyat sonrası düzenlenen basın toplantısında Dr. Christiaan Barnard şunları söylüyordu: “Sadece son yirmi otuz yıl içinde, vücudun bu en erişilmez olan mabedine kararlı bir şekilde taarruz edildi.” Louis Waschansky adlı hastaya dünyada ilk kez kalp nakli yapılmış, böylece 1938’de bölgedeki en eski hastane olan Groote Schuur Hastanesi dünya gündeminin en başına yerleştirmişti. Ancak o tarihte beyaz ve “renkli” hastalar ayrı koğuşlarda tedavi görüyorlardı ve 1987’de yeni hastane binasına taşınılana dek koğuşlardaki ırk ayrımı ortadan kalkmadı. Bugünlerde Güney Afrika’nın sağlık sistemi, ilk kalp nakli ameliyatları ve Dr. Barnard’ın yaşamı bir kez daha gündemde. Güney Afrika Cumhuriyeti sayısız sağlık sorunu ile mücadele ediyor. Bazı bölgelerinde her dört kişiden biri HIV virüsü taşıyor ve her sekiz kadından biri tecavüze uğruyor. Koltuğuna üç ay önce oturan Sağlık Bakanı Dr. Motsoaledi’nin gündeminde öncelikle sağlık sistemindeki değişiklikler var. Çünkü sağlığa ayrılan bütçenin yüzde 65’i 7 milyon insan, geri kalan yüzde 35’i ise 41 milyon kişi için harcanıyor. Bakan devlet aracılığıyla dağıtılan kondom sayısını arttıracağını duyurdu. Bu uygulama başladığından beri 1519 yaş grubunda HIV/AIDS oranında ilk defa azalma kaydedildi. The Lancet dergisinin editörü Richard Horton’a göre Güney Afrika Cumhuriyeti sağlık konusunda daha iyi bir gelecek için adımlar atmaya başlıyor. Ayesha Nathoo’nun “Sergilenen Kalpler: 1960’ların Britanya’sında Transplantlar ve Medya” adlı kitabında mucizevi bir tedavi yöntemi olarak kamuoyunu büyüleyen ve medyanın ilgi odağı haline gelen organ naklinin, zamanla aynı kamuoyunun doktorlara karşı güveninin azalmasına yol açışını anlatıyor. Kitapta Dr. Barnard’ın ikinci hastası olan ve kalp nakli sonrası 18 ay yaşayan diş hekimi Philip Blaiberg’in denizde yüzerken çekilen fotoğraflarının göz boyama olduğu çünkü Blaiberg’in ameliyattan sonra ayağa hiç kalkamadığı, İngiltere’de trafik kazası sonucu yaralanan siyah ırktan bir hemşirenin organ vericisi haline nasıl getirildiği gibi çarpıcı örnekler var. Cristina Karrer’in yönetmenliğini yaptığı “Saklı Kalp” adlı filmde de Hamilton Naki ve Christiaan Barnard’ın öyküsü anlatılıyor. Naki bir siyah ve açık kalp ameliyatlarının vazgeçilmez desteği olan kalpakciğer pompasının operatörlüğünü yapıyor ve ameliyatların başarısına önemli katkılarda bulunuyor. Ayrıca el becerisi çok yüksek ve bu nedenle havan deneylerinde cerrahlara yardımcı oluyor. Ancak Dr. Barnard’ın Naki’yi, yani bir siyahı bu şekilde görevlendirmesi “apartheid” yasalarına göre suç. Film aralarındaki ilişkiyi ve dönemin özelliklerini anlatıyor. Dr. Christiaan Barnard’ı ve Groote Schuur Hastanesi’ni göremedim ama benim yaşantımda özel yerleri oldu. Çünkü beni mesleğimle tanıştıran, merhum Prof. Dr. Kamuran Erk, Dr. Barnard’ın seçkin cerrahi ekibinde görev yaptı. Şimdi daha iyi anlıyorum ki, yaşadığı deneyimler sonucunda, Cape Town’dan sadece yeni bilgi ve beceri donanımıyla değil, bir kalp cerrahı olarak yaşantısı boyunca titizlikle koruduğu mesleki değerleri pekişmiş olarak döndü. cem.sungur@anadolusaglik.org Her yapım bir ihbar Katmerli mağduriyet Son kocayı oynamak beni mutlu etti 7 Kocalı Hürmüz’ün ‘Doktor Hüsrev’i Mehmet Ali Alabora, filmin çekimlerinin kendisi için çok özel olduğunu söylüyor Mehmet Ali Alabora, son olarak Ezel Akay yönetmenliğinde tekrar çekilen film “7 Kocalı Hürmüz”de rol aldı. 20 Kasım’da vizyona girecek olan filmde Doktor Hüsrev karakterini canlandıran Alabora, “Son kocayı oynamak beni mutlu etti” diyor. Bir yandan da kişisel tecrübelerinden yola çıkarak yazılan ve geçen sene sahneye koyduğu “Muhabir” oyunu ve garajistanbul’daki çalışmaları bu sezon da devam edecek. Kendi alanındaki çalışmalarını sürdürürken, siyasi gelişmeleri takip etmeyi ve sosyal sorumluluk projelerinde yer alan Alabora, gündemde olan bazı politik konularla ilgili görüşlerini de paylaştı. “7 Kocalı Hürmüz”de rol aldınız. Film içinize sindi mi? Evet, çok güzeldi, çok keyifliydi. Çok güzel bir kadro. Hem benden küçük çok yetenekli ve yaratıcı oyuncuların olduğu, hem de çok farklı geleneklerden gelen ustaların olduğu bir film. Haluk Bilginer, Halit Akçatepe, Müjdat Gezen, Erol Günaydın, Zihni Göktay gibi... Benim için güzel olan çok tarafı var tabii; ama keyifli ve zorlayıcı olan şey Ezel Akay’ın kurmaya çalıştığı o gerçeküstü, oyuncak adamların ve güçlü kadınların komik dünyasının içinde bir oyuncak adamı canlandırmak, bu gerçeküstü dünyada gerçeküstü davranan ama bunu sanki gerçekmiş gibi yapan bu karakter için bir davranış biçimi tasarlamak ve bunu sürdürmeye çalışmak, yamuk evlerin içinde onlara uyum sağlamaya çalışmaktı. Annemle ilk defa anaoğulu oynamak, Cengiz Küçükayvaz’la altıncı filmimizi çekiyor olmak, Erkan Can’la aynı sette olmak gibi başka keyifli yanları da vardı. Bütün bu anekdotlar birikince benim için çok özel oldu tabii. Nurgül Yeşilçay’la ilk defa oynuyorsunuz. Nasıldı? Biz uzun yıllardır tanışıyoruz, ama ilk defa birlikte oynama şansına sahip olduk. Tabii ki çok keyifliydi. Benim dönemimin en başarılı oyuncularından biri. Bu rolü de çok başarılı canlandırdığını düşünüyorum. “Muhabir” oyunu bu sezon devam edecek mi? 3 Ekim’den itirbaren garajistanbul’da başlayacak. Bu oyunla 19 il dolaştık, beş de yabancı ülkede oynadık. Gittiğimiz her yerde seyircilerle, onların yorumlarıyla, oyunda olanlarla ve en güzel nerede yeniriçilir gibi konularla ilgili bir şeyler yazdığımız bir de internet sitesi var. Oradan takip edilebilir. Mustafa ve Övül Avkıran’ın benim kişisel hikâyemden yola çıkarak hazıladıkları bir oyun. Benim kişisel hikâyem, seyicilerin hikâyeleriyle ne kadar kesişebilirse o kadar özel bir şeyler çıkıyor ortaya. Biz gittiğimiz yerlerde seyircilerle röportajlar yaptık. Ortaya çok ilginç şeyler çıktı. Bu sezon da devam ediyoruz. Dolaşmak çok iyi geldi. Başka projeleriniz var mı? Konuştuğumuz çok şey var, ama netleşmiş bir şey yok. Garaj İstanbul’daki işlerimiz yoğun zaten. Birkaç ay onlarla meşgul olacağım. Tekrar dizide oynamak istiyor musunuz peki? Şu birkaç ay içinde değil, ama sonra istiyorum tabii. Üç buçuk yıldır Pınar Öğün’le birliktesiniz. Yakında evlilik planı var mı? Evet, var. Ama kesinleşmiş bir şey yok. Onu da sevgilimle konuşurum artık. ZEREN KOÇAK Sezon başladı, kanallarda hergün yeni diziler boy gösteriyor. Sektör büyük. Tahmini 20 bin kişi ekmeğini kazanmaya çalışıyor. Ama hangi koşullarda; sigortasız, iş güvencesinden yoksun, düşük ücretli ve köle zihniyetiyle. SineSen, sektörde sigortasız çalışan bırakmamak için harekete geçiyor. C MY B C MY B Maltepe Belediyesi’nin Dünya Barış Günü etkinliklerinde konuşmacı olarak yer aldınız. Politik duruşunu ortaya koymak sanatçılar arasında pek yaygın değil. Sizce bir gereklilik mi bu? Benim için herkesin yapması gereken bir şey. Yalnızca sanatçıların değil, herkesin politik olması gerekiyor. Politik olmaktan kastım da, belli bir siyasi ideolojiye sahip olmaktan söz etmiyorum. Bütün dünyayla iletişim kurma biçimimizdeki politiklikten bahsediyorum. Hepimiz politiğiz aslında, sadece farkına varıp ona göre yaşamamız gerekiyor. “Gençliğin apolitik olduğunu düşünmüyorum” demiştiniz... Benim kuşağımı apolitik olarak tanımlamak bir gelenek. Ama bu kuşağın içinde de çok politik olan insanlar var. Şu bir gerçek, 12 Eylül bizim sandığımızdan da çok, aşırı derecede üzerimizden geçmiş. Toplum üzerinde bizim tahayyül edemeyeceğimiz kadar ciddi bir korkudan kaynaklı unutkanlığa neden olmuş. 12 Eylül sonrası rejim bunu çok büyük baskı mekanizmalarıyla gerçekleştirmiş. Televizyondan, eğitimimizden, sokaktaki yaşamımızdan karşılıklı ilişki kurmamıza kadar her şeyde etkili olmuş. Bunu hep biliyordum ama gün geçtikçe daha iyi anlıyorum. Dolayısıyla böyle olmaması söz konusu değilmiş. Çünkü bu çok sert bir proje olarak uygulanmış. Buna rağmen hâlâ politik bir gençlik olması bile az da olsa bir çıkış noktası olabilir. Bir tek gençlik değil, bütün Türkiye üzerinden geçilerek bu apolitikleşme, daha az düşünme hali sağlanmış diye düşünüyorum. Hepimiz politiğiz
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear