Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Sinema ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? Philippe Haim’in yönettiği Devlet Sırrı’nda Gerard Lanvin, Vahina Giocante, Nicolas Duvauchelle ile Simon Abkarian rol alıyor. Fransa’da terörist gruplar ve istihbarat servisleri, radikal karşı ideolojiler adı altında çatışma içerisindedir. Buna rağmen iki taraf da hemen hemen aynı türden bir hayat sürmektedir; gizliliğe bağlı kalınarak aynı methodlarla yürüyen manipulatif hayatlar. “D.G.S.E” adlı Fransız CIA’i olarak bilinen istihbarat örgütü, teröristlerle savaşmak için en güçlü ve acımasız silah olarak insan gücünü kullanmaktadır. Filmde, bu gizli savaş sırasında Fransız istihbaratı, öğrenci olan Diane, Pierre ve kendisine terörizmin kurtuluş getireceğine inanan kaçık bir adamı eğitmektedir. Kendilerine aşılanan ve aslında boylarını aşan bir eğitim alan bu insanlar kendilerini kaçamayacakları bir durumun içinde bulurlar. Bu arada kendilerinin dahi bilmediği, bir takım amaçlar uğruna feda edilebilirler. ? Devlet Sırrı (Secret Defense) 50. yılını kutlamaya hazırlanan İFSAK, 05 Ağustos23 Eylül tarihlerinde senaryo atölyesi düzenleyecek. Yönetmen Cem Başeskioğlu’nun eğitmenliğinde her çarşamba 19.3021.30 saatleri arasında gerçekleştirilecek atölyede, senaryo yazımıyla ilgili teknik eğitim verilmesinin yanı sıra katılımcılara özgün ve yaratıcı bir bakış açısı kazandırılması da hedefleniyor. Her katılımcı, 8 haftalık sürenin sonunda kendi senaryosunu tamamlamış olacak. 16 saatlik eğitim için belirlenen ücret ise 300 TL. (0 212 292 42 01, 0 212 292 18 07) ? Senaryo atölyesi Yönetmenliğini Mark Waters’ın yaptığı filmin başrollerini Matthew McConaughey, Jennifer Garner, Michael Douglas ile Emma Stone paylaşıyor. Ünlülerin fotoğrafçısı Connor, özgürlüğü, eğlenceyi ve kadınları seven bir karakter olarak karşımıza çıkıyor. Müzmin bir bekar olarak kimseye bağlanmama politikası doğrultusunda telefonda aynı anda birden fazla kadından ayrılırken bir diğeri ile randevulaşmak pek de önemsenecek bir durum değildir Connor için. Evlenmek üzere olan abisinin büyük bir hata yaptığını düşündüğü için onu bu işten vazgeçirmek ister. Düğünden bir gece önce Connor’ı ziyaret eden üç hayalet, geçmişine ve geleceğine doğru yolculuğa çıkarır, ne zaman kadın avcısına dönüştüğünü bulmaya çalışırlar. Belki Connor’ın duyarlı bir erkek olabilmek ve hayatının aşkını bulabilmek için hala şansı vardır. ? Hayalet Sevgililerim (Ghost of Girlfriends Past) ‘Devrim için savaşmalıyız!’ Yaz aylarında bir tane dahi yerli film gösterime girmiyor ve sinema salonlarımız Hollywood’un insafına kalıyor. Hasbelkader birkaç Avrupa filmi ve Uzakdoğu orijinli yapımlar ise, ABD’nin dev stüdyolarından çıkma gişe canavarlarına karşı beyazperdeye tutunmaya çabalıyorlar. Örneğin bu hafta vizyona giren üç ALPER film var. İlki “Devlet Sırrı”; 11 Eylül saldırılarının TURGUT ardından Fransız ajanlarının 15 terörist baskını büyük bir özveriyle önlediğini savunan “Kutsal Fransa” başlıklı hayli ırkçı bir seyirlik. İkincisi “Hayalet Sevgililerim”; çapkın bir adamın geçmişteki hatalarından ders çıkarmasını derleyen vasat bir yapım. Sonuncusu ise “Dehşetin Soluğu”... Üç Avrupa ülkesinin ortak mamulü bu filmi zaten direk es geçiyorum. Şayet tavsiye edilebilecek bir film yoksa neden geçmişe uzanmıyoruz. Artık kısır filmlerin vizyona çıktığı haftalarda kült ve klasik filmlerden bahsedelim. Ne dersiniz? filmin kolektif bir yapıma dönüşebilmesi için kimsenin öne çıkmasına izin vermez, tam da bu yüzden Potemkin Zırhlısı’nın başrol yerine binlerce oyuncusu vardır. Yaratılmak istenen epik bir destandır ve Eisenstein bunu sinemada başaran ilk yönetmendir. Pek çok otoriteye göre; teknik açıdan devrim niteliği çağına göre taşıyan Potemkin Zırhlısı, dünyanın en iyi filmidir. Kimi sinemacılar ise Potemkin Zırhlısı ile ondan 16 yıl sonra çevrilen “Yurttaş Kane”i (Citizen Kane / Orson Welles) önemlilik ve ölümsüzlük konusunda yarıştırırlar. Sinema derslerinde de bu “öncü”yü irdelemek mutlak bir zorunluluk gibidir. Potemkin Zırhlısı ne yazık ki; Hitler’in sağ kolu, Nazi’lerin Halkı Aydınlatma ve Propaganda Bakanı Paul Joseph Goebbels’i de derinden etkilemiştir; “Eşi benzeri olmayan şaheser. Bu filmi izleyen insan bir Bolşevik olabilir.” Filmin ana eksenini tamamlayan beş parça şunlardır; “İnsanlar ve solucanlar”, “Limandaki drama”, “Ölümün çekişi”, “Odessa merdivenleri” ve “Filoyla randevu”... Özellikle Odessa merdivenlerinde yaşanan katliam bölümü, sinema tarihinin unutulmazları arasına adını çoktan yazdırmıştır. Ve hatta birçok yönetmen hala ünlü merdiven sahnesine göndermeler yapıp durur. Potemkin Zırhlısı, öte yandan şanssız da bir filmdi. Rusya dâhil pek çok ülkede yasaklandı, sansüre uğradı. Ve bundan beş yıl önce film, hummalı bir çalışmayla yeniden yapılandırıldı. Unutulmaz bir yüz: Karl Malden Yassı, çarpık, engebeli, bir karnıbaharı anımsatan burnuyla izleyicinin belleğinde yer edinen, karakter ağırlıklı rollerin bir numaralı oyuncusu ASLI Karl Malden (Mladen George SELÇUK Sekulovich) 97 yaşında yaşamını yitirdi (22 Mart 19121 Temmuz 2009). Çek oyuncu, terzi Minnie’yle Sırp çelik işçisi, sütçü Petar’ın üç oğlunun en küçüğü Karl, Chicago’da doğdu. Öğrenciyken basketbol takımının yıldızı delikanlı birkaç kez burnunu kırdı. Babası gibi 193134’te çelik fabrikasında işçilik yapan Karl fabrikadan ayrılarak tiyatroda şansını denemeye karar verdi. Chicago Sanat Enstitüsü’nün yöneticisine maddi durumunun yetersizliğini anlattı, enstitü ona burs hakkı tanıdı. Buradaki oyunculuk eğitimini bitirir bitirmez New York’ta Broadway’de çalışmaya başladı. Ünlü yönetmen Elia Kazan’ın dikkatini çeken Karl, bu kez ünlü Actor’s Studio’nun metod oyunculuğunu uygulayan Group Theatre’a katıldı. Kazan’ın sayesinde Actor’s Studio’ya başlayan Malden, parlak bir yetenekler grubu oluşturan Julie Harris, Kim Hunter, James Dean, Marlon Brando gibi unutulmaz oyuncularla birlikte çalıştı. Chicago’da okurken tanıştığı oyuncu Mona Greenberg’le 1938’de evlenen Karl, yetmişbir yıl süresince ölene dek Mona’yla birlikte oldu. Malden yirmi yıl süresince Broadway’de Arthur Miller’ın Bütün Oğullarım, Tennessee Williams’ın İhtiras Tramvayı gibi seçkin Amerikan klasiklerinde rol aldı. Russell Billion Dollar Brain/ Milyonluk Beyin, 1967), Franklin Schaffner (Patton/General Patton, 1970) gibi ünlü yönetmenlerle çalıştı. Marlon Brando’yla yeniden karşılıklı oynadığı On the Waterfront’taki(Rıhtımlar Üzerinde/ E. Kazan, 1954) rahip Barry rolü ona ikinci Oscar daylığını getirdi. Yine Kazan’ın yönetiminde Baby Doll’da (Taş Bebek/1956) genç bir kızla evlenen, cinsel istekle kıvranan kıskanç koca rolünde unutulmazdı. Bu film tutucu ABD’de şok etkisi yaratmıştı. Dostu Marlon Brando’nun çektiği OneEyed Jacks’de (Aşk ve İntikam/1961) haydutken sadist bir şerife dönüşmesi inanılmaz ölçüde başarılıydı. Billion Dollar Brain’deki ahlaksızlığı ile de şaşırtıcıydı. Mizahi yanı, gözlemci zekası, metod oyunculuğu Malden’i sinemada vazgeçilmez bir aktör kıldı, canlandırdığı her rollede unutulmaz yaptı. Modern sinemanın öncüsü İlk durağımız ise efsanevi “Potemkin Zırhlısı” (Bronenosets Potyomkin / Battleship Potemkin) olsun. İhtilalın ardından Lenin, sinemayı devletleştirme kararı aldı (1919) ve akabinde Devlet Yüksek Sinema Teknik Okulu kurdurdu (1922). Stalin ise Lenin’in bıraktığı yerden devam etti. Büyük Ekim Devrimi’nin tüm sinemaseverlere hediyesi olan dahi yönetmen Sergei M. Eisenstein, bu başyapıtı tam 84 yıl önce çekti. İşte Stalin’in direktifiyle kotarılan Potemkin Zırhlısı, 1905’te içten içe çürümekte olan çarlık rejimine karşı ayaklanan kahraman denizcilerin öyküsünü anlatır. Film, devrimci propagandayı (Bolşeviklerin ayaklanmanın 20. yıldönümüne saygı ve selam duruşudur) esas almasının yanı sıra modern sinemaya giden yolun ilk adımlarından biridir. O tarihte henüz 27 yaşında olan ve “Grev”den sonra ikinci filmini yönetmenin büyük heyecanını yaşayan Eisenstein, Potemkin Zırhlısı’nın senaryosunu Nina Agadjanova, Nikolay Aseyev ve Sergey Tretyakov ile ortaklaşa yazar. Filmin öne çıkan oyuncuları ise Aleksandr Antonov, Vladimir Barskiy, Grigoriy Aleksandrov ve Ivan Bobrov’dur. Eisenstein, Baskı, kurtlanmış et ve kızıl sancak Potemkin Zırhlısı; Lenin tarafından çekilen 1905 tarihli telgraf ile açılır; “Devrim için savaşmalıyız!”... Ancak biz biraz başa dönelim. Çarlık ordusu, hem Japonlarla yapılan savaşı yitirmiş hem de ülkenin dört bir yanında patlak veren ayaklanmalarla uğraşmaktan bitap düşmüştür. Madden ve manen eriyen ordunun askerleri, mutsuz ve hoşnutsuzdur. Karadeniz donanmasının üyesi Potemkin Zırhlısı’nın denizcileri için de mevcut durum içinden çıkılamaz bir hal almıştır. İsyanın kokusunu alan savaş gemisinin subayları ise, askerlerini tekrar disiplin altına sokmak için baskı uygulamaktadır. En korkusuz tayfa Vakulinhucku, kurtlanmış etin kendilerine zorla yedirilmeye çalışılmasına daha fazla dayanamaz ve ayaklanmayı tetikler. Tarih 27 Haziran 1905’dir ve artık Potemkin Zırhlısı kızıl sancaklıdır. İşçi grevlerinin yaşandığı Odessa’ya demirleyen zırhlı, kısa sürede yoksul halkın da dikkatini çeker. Odessa halkı ve isyancı denizciler, kahraman Vakulinhucku’nun katafalkı önünde sarmaş dolaş olurlar. Sonuçta; Potemkin Zırhlısı, gerçek bir olaydan esinlenen bir filmdir. Bu meşhur geminin asi denizcileri, bir süre sonra yalnız kaldılar ve ayaklanmaları başarısız oldu ancak devrime yürüyenlerin yaktığı bu kıvılcım, tam 12 yıl (1917) sonra yangına dönüşecekti. Değişken yorumcu 1970’lerde televizyona geçip popüler bir TV oyuncusuna dönüşen Karl Malden, polisiye dizi San Francisco Sokakları’nda (197277) Michael Douglas’la birlikte oynadı. Douglas’ın akıl hocalığını yaptı, Michael’ın babası Kirk Douglas (Issur Danielovitch) Karl’ın yakın arkadaşıydı, üstelik gençken aynı çelik fabrikasında çalışmışlardı. “Sanatsal boyutta kuruntu yapmıyorum, tiyatroda yer edinmek, rütbe kazanmak için yirmi yılımı verdim, bir yirmi yılımda sinemada iyi bir konuma gelmek için geçti. Televizyon için bunca zaman harcamayacağım” diyen aktör bir oduncuyu anımsatan kaba saba fiziğine karşın görüntüsünü yorumladığı rollerdeki insani boyutu aşarak perdeye taşıma gücünü hiç yitirmedi. Yönetmenlerin gözleri kapalı güvenebilecekleri bir aktördü Karl Malden çünkü hiçbir yorumunda yanlış oynamak nedir bilmezdi, çok yönlü, değişken, yetenekli bir yorumcuydu. Gangsterlerden şeriflere, haydutlara rahiplerden aldatılan kocalara, generallere dek elliüç yıllık oyunculuk serüveninde altmıştan fazla filmde oynadı. Bir yönetmenlik denemesi de oldu: Time Limit (1957) askeri bir davayı konu alan bir dramdı. 19891993 yılları arasında Amerikan Sinema Sanatları ve Bilimleri Akademisi’nin başkanlığını yaptı. When Do I Start? (1997) adlı özgeçmişini kızı Carla’yla birlikte yazdı. Yassı burnuyla dalga geçmeyi severdi, burnunun ona park yerlerinde engelliler bölümünde arabasını park etme olanağını sağladığını vurgulardı. “Oynadığım her filmi seviyorum, en kötülerini bile çünkü ben sıkı, eksiksiz çalışmayı severim” diyen Karl Malden aktörlüğünü önemseyip değerlendirme gücü taşıyan bir oyuncuydu. Vazgeçilmez aktör 1940’ta sinemaya giren oyuncu tiyatroda pekçok kez birlikte çalıştığı Kazan’ın gerilimi Boomerang’ta (Geri Tepen Silah/1947) önemli bir yardımcı roldeydi. Kazan Broadway’de sahnelediği İhtiras Tramvayı’nı(1947) 1951’de sinemaya uyarlayınca Blanche Dubois’ya (Vivien Leigh) aşık utangaç, içedönük Harold “Mitch” Mitchell rolünü Karl Malden’e verdi. Leigh, Marlon Brando, Kim Hunter’la karşılıklı oynayan Karl buradaki başarılı yorumundan ötürü en iyi yardımcı erkek oyuncu Oscar’ını kazandı. 195070’ler arasında sinemada sağlam bir yer edinen Malden George Cukor(Winged Victory/1944), Henry Hathaway (Kiss of Death/Öldüren Buse, 1947), Alfred Hitchcock (I Confess/İtiraf Ediyorum, 1953), King Vidor (Ruby entry,1953), John Frankenheimer/Alcatraz/Alcatraz Kuşçusu, 1962), John Ford (Cheyenne Autumn/Baharda Hücum, 1964), Norman Jewison (The Cincinnati Kid/Kumarbazlar Kralı, 1965), Ken Gelecek nesillere kalıcı ve anlamlı bir şeyler bırakmanın en iyi yolunun sanat olduğunu düşünen Kültürlerarası İşbirliği ve Diyalog Derneği, bunu sağlamanın ve geniş kitlelere ulaşabilmenin yolunun sinema ve festivallerden geçtiğine inandığı için “4. Kaunos Altın Aslan Türk Filmleri Festivali” gerçekleştiriyor. 814 Ağustos tarihleri arasında Köyceğiz’de yapılacak festivalle birlikte, sektör içerisinde bir devinim yaratılması ve yurtiçinden sinema sanatına gönül vermiş sanatçılar ile sinemaseverleri biraraya getirerek nitelikli filmleri izletme olanağı sunması amaçlanıyor. Bu yıl dördüncüsü gerçekleştirilecek festival, Türk Sinemasına katkı sağlamasının yanı sıra Köyceğiz’in yalnızca turizm merkezi değil bir kültür kenti olarak anılmasına katkıda bulunacak. ? Köyceğiz’de film festivali Artvin’in Gürcistan sınırındaki ilçesi Hopa, Kafkas filmleri buluşmasına ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. 09 13 Ağustos tarihleri arasında düzenlenecek “1. Uluslararası Kafkas Film Günleri” kapsamında Gürcistan, Ermenistan, Azerbaycan, Rusya ve Türkiye’den 5 uzun metraj film ve son yılların öne çıkan belgeselleri gösterilecek. Kültür ve Turizm Bakanlığı‘nın desteği ile Hopa’da bulunan Biryaşam Kültür ve Ekoloji Derneği ve Kuzey Film tarafından desteklenen “1. Kafkas Film Günleri”, Gola Kültür ve Ekoloji Derneği’nin düzenlediği 4. Yeşil Yayla Festivali’nin işbirliğinde gerçekleştirilecek. Film günleri kapsamında Aleksandr Sokurov’un “Alexandra”sı, Gürcü yönetmen Jülie Bertuccelli’nin “Since Otar LeftOtar Gittiğinden Beri”sı, Azeri Yönetmen Hüseyin Mehdiyev’in “Özge VakitBaşka Zaman”, Ermeni yönetmen Harutyun Khachatryan’ın sınır kavramını sorguladığı “BorderSınır” ve Özcan Alper’in “Sonbahar” gösterilecek. Ayrıca, Rüya Köksal’ın Karadeniz kıyılarının sahil yolu projesiyle yok edilişini anlattığı “Son Kumsal”, Selçuk Erzurumlu, Petra Holzer ve Ethem Özgüven’in “4857”, Süha Arın’ın Doğu Karadeniz Bölgesi’nin geleneksel mimarisini ele aldığı “Sisler Kovulunca”, Elif Ergezen’ın Helimişi Xahasını’nın hayatından bir kesit sunan “Şairin Ölümü” isimli belgesellerin gösterimleri de yapılacak. ? Kafkas filmleri Hopa’da buluşuyor C MY B C MY B