23 Kasım 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

2 14 MART 2009 CUMARTESİ Meyhaneye isterserse restoran formatında olsun gerçek meyhaneye gidişlerimin çoğunda, anımsadığım bir olay var. Daha önce de birden fazla kez yazdığım için özür dilerim, ama bugün sözünü edeceğim “Hatay” Restoran’ı bundan daha iyi anlatacak başka bir öykü bulamıyorum. Yıllar önce, henüz sevdiklerim ve can dostlarımın çoğunun öbür tarafta olmadıkları, masayı şenlendirdikleri, daha başkalarıyla da ortak yaşamımıza birlikte renk katmak için tanışma sıramızı beklediğimiz yıllardaydı. Daha saçlarımın kalanlarına, (o zaman da fazla değillerdi) ak düşmemişti, ellili yaşlara bile çok da yakından bakmıyorduk. İstanbul’un şimdiye kadar gördüğüm en ilginç meyhanelerinden biri olan Samatya meydanına bakan “Yeşil Çardak”ta camın önündeki masada tek başına oturan müşteri çok kızmıştı. Yüksek sesle yüksek sesle söyleniyordu: İnsan meyhaneye neden gider....? Hızını alamayıp garsona dönerek yineliyordu: Söylesene neden gider?.... Sonra sorularını kendi sorup, yanıtlarını kendi verdiği diyalog izlenimi uyandıran bir monoloğu başlattı. İçki içmek için desen değil! Öyle ya içkiyi bakkaldan alır evinde de içersin... Karın doyurmak için desen değil!... Evde yemeğin alası var Etrafa şöyle bir baktı, iki masa ötede peynirinden minik parçaları kopartan müşterinin de, benim gibi dikkat kesildiğini anlayınca her şeyin kıvamına geldiğine hükmedip, hükmünü bütün meyhanede bulunanlara tefhim etti: İnsan meyhaneye efkar dağıtmak, stres atmak, iki üç satır sohbet etmek için gider. Ben bu söz üzerine 20. yüzyılın yetmişli yılarının sonu seksenlilerin başında, stresin yan mahallelerine de girdiğini düşünürken , tam o sırada kapı açıldı, Sait Faik öleli hemen hemen çeyrek yüzyıl olmamış gibi, hüzünlü mavi gözleriyle üstat içeri girdi ve şaşkın bakışlarımı yakalayınca bana dönüp soru: N’oluyoo?... Bir şey yok, her şey eski hamam eski tas, sizinkiler bıraktığınız yerden aynı yarenliği sürdürüyorlar, ama yürekleri biraz daha katı, yüzleri biraz daha asık artık... İnsan Hatay’a neden gider? taşınan Hatay’da 12 yılda tutulan 11 cilt defterde, şairler, yazarlar, ressamlar, benim gibi sıradan adamlar anılarını görüşlerini yazıp, kendi kendilerini zapta geçirmişler. Herkese zamanında zapta geçebilme olanağını tanıyan bu seçkin meyhanede yer gani olmakla birlikte, önceden rezervasyon yaptırın ki, kapıdan dönmeyesiniz. Bu arada defterleri incelerken, duvarlardaki fotoğraflara ve tablolara bakın! Kim demiş Türkiye rönesansı yaşamadı diye? Yaşayan yaşadı, yaşamayan da iki Recep düettosunun arasında şaşkın kalakaldı. Humus HATAY RESTORAN BAĞDAT CADDESİ No.526/B TEL:(0 216) 361 33 57 Merhaba Eleştirisini, hayata bakışını, beklentilerini, hayal gücünü kullanarak eseriyle dışa vurur sanatçı. İzleyici, dinleyici ya da seyirciyle paylaşır. Kimi zaman alkışlanır kimi zaman da baskıyla karşılaşır, yasaklanır, yargılanır... Sanat tarihimiz bu gibi olaylara hiç de yabancı değildir. Özellikle politik sanat açısından... Ama işin bir de cinsellik yanı vardır ki, toplumun büyük bir kesimini işin içine katan, rahatsız eden asıl bu durumdur. Bastırılmış, örselenmiş, tabu olarak görülmüş, değil yaşanması konuşulması bile ayıp ve yasak sayılmış bir konunun sanat biçiminde karşısına çıkması muhafazakâr kesimi her dönem rahatsız etmiştir. Tükürülen, kırılan, parçalanan heykeller, cinsel uzuvları boyanan ya da bezle bağlanan sanat eserleri, sergiden kaldırılan tablolar işte bu gerici anlayışın bir sonucudur. Taner Ceylan bu çağ ötesi anlayışla karşı karşıya kalan sanatçılarımızdan biri... Ancak onun durumu biraz daha farklı. Taner Ceylan’ın önce eserleri müstehcen ve pornografik bulundu. Eserlerinde alışılagelen kadın bedeni dışındaki çalışmaları nedeniyle dışlandı. Ta ki Londra Sotheby’s müzayedesinde gündeme gelene kadar. O, büyük bir ikiyüzlülükle karşılaştı. İşte Esra Aliçavuşoğlu, bugünkü sayfalarımızda bu riyakârlığı kaleme aldı. Yarınki Pazar ekinde ise bu anlayışsızlığın ‘sansür’e dönüşme haberini okuyacaksınız. AKP zihniyetinin sanata, yaratıma bakış açısının en son örneklerinden birisi, Patent Enstitüsü’nün yönetmeliğinde yapılmak istenen değişiklik. Söz konusu değişiklik kabul edilirse ‘genel ahlaka aykırı‘ tasarımlar patent alamayacak. ‘Düşünce engelliler’ sanatı sansürlemeye çalışırken diğer yandan bir grup, sanatta engeli kaldırmaya çalışıyor. Geçen yıl Kasım ayında hayata geçen Düşler Akademisi gibi. Günlük yaşamda görmezden gelinen, belki de utanılan, evlerde saklanılan, dar alanlara hapsolan engellileri sanatla buluşturuyor. Vokal, ritim, dans, film, fotoğraf, dj’lik, enstrüman, resim ve tasarım eğitimleri ücretsiz veriliyor ve ardından ortaya çıkan eserleri izleyicilerle buluşturuyor. Deniz Yavaşoğulları, Düşler Akademisi’nin Proje Koordinatörü Ercan Tutal’la konuşurken bir başka gerçeğin daha altını çiziyor. Dünyada en hızlı gelişen sektörlerden biri olan engelli turizminin Türkiye’de görmezden gelindiğini... Avrupalı engelli dünyayı gezerken, Türkiye ne onları ülkesine alacak alt yapıyı sağlıyor ne de kendi engellisinin evinden çıkmasına izin veriyor. İyi hafta sonları. mesafedeki Hatay’ı açtı. Ve Hatay Kadıköy gecelerine bir başka renk kattı. Hatay denince akla iki emektarı, Tevfik Bey ile birlikte oraya garson olarak girip de zamanla yükselmiş Mehmet Ali ve tabii ki bir de Cemal Süreyya gelir. NE YENİR? Burayı bu kadar anlattıktan sonra, ne yeneceğini sıralamak bile gereksiz. Tersinden kalkan bir şaire rastlamış olsaydınız bu sorunuza garip garip bakarak, Şiir içilir, düşünce süzülür, sohbet tadılır deyip kapatırdı konuyu... Ben size her şeyden önce mezelerin bol temiz ve lezzetli olduğunu söyleyeyim, siz içinden istediğinizi seçin! Ama Hatay’ın spesyalitelerinden biri olan ve ılık getirilen Humus’u mutlaka tadın. Ayrıca koyun ve dana kıyması karışımından yapılan, güveçte bol sarımsak ilave edilerek hazırlanan, tabii diğer baharatları da ihmal edilmemiş, “lahamsi” var. Ben onun bir değişik versiyonunu iki ay önce, Hatay’da yedim. Orada kağıt kebabı namıyla anılan bu enfes tat altına yağlı kağıt konarak, yayvan güvece yerleştirildiği için kağıt kebabı adını almış Lahamsi onun değişik bir türü. SAİT FAİK MEYHANELERİ Sait Faik sağlığında, bir koltuk meyhanesi olan, Yeşil Çardak’a gitmiş midir bilmem. Ama biraz ötesindeki Sefa’ya gitmişliği olduğunu duydum. O günden sonra Sait Faik meyhanelerini kafaya yazdım, kıskançlığımdan, oraların sükuneti bozulmasın diye pek söz etmek istemezdim ama dayanamaz, küçük insanların büyük dünyalarının güzelliklerini paylaşmak üzere, yine de birkaç kez bunlar için kağıda kaleme sarılırdım. Nitekim yine meydanın üstündeki Kuleli Meyhaneyi de yazdım. İstanbul’un Kadıköy yakası, bu tür yaşama Avrupa’dan daha geç intisap etti. Gerçi, Koço ve Todori vardı ama, onlar ne de olsa, küçük adamların yanı sıra kalantorları da misafir ederlerdi. Çarşı içinde Ortodoks kilisesinin, karşısında Beyaz Fırın’ın sırasındaki gerçek koltuk meyhanesi Lamboya ise herkes gidemezdi. Nihayet Tevfik Bey, 1967 yılında büyük şair ve düşünürümüzün de oturması dolayısıyla adı, Cemal Süreya’ ya tebdil edilen, Cihanseraskeri sokağına iki adım ZAPTA GEÇENLER Mezeler ve yemekler üzerinde fazla durmayacağım, çünkü onları oradaki arkadaşlar size tavsiye edebilirler. Tarihte ister büyük adam, ister benim gibi Sait Faik’in küçük adamlarından olun, hiç değilse şu dünyada hiç değilse bir kere olsun zapta geçin derim. Ben askeri dönemlerde zapta geçmeyi başardım. Onun dışında da sivil hayatta kimse yüzüme bakmadı. Ama 1968 yılında Kadıköy “kumluk!”tan Bostancı’ya Cemal Süreya Her ruh halinin mekânı: Kaktüs Beyoğlu bölgesinde zamanını geçirenlerin en iyi bildiği mekanlardan biridir Kaktüs. 16 yaşında bir yetişkin olan Beyoğlu Kaktüs’ün 1 yaşını dolduran bir kardeşi var artık Cihangir’de. İki Kaktüs’te de bana ilişmeyin havası varsa üzerinizde kimse SİNEM ilişmez gerçekten. Tek başınızasınızdır, DÖNMEZ canınız sıkkındır ya da çok keyiflisinizdir, bir bardak şarapla kutlamalıyım kendimi dersiniz. Adres bellidir. İster yalnız olun, ister kalabalık. Saatlerce otursanız da kimsenin sizi dürtüklemeceği, gazetenizi, kitabınızı okuyabileceğiniz, yan masadaki sohbete rahatça katılabileceğiniz nadir mekanlardan biri olan Kaktüs’ün her iki şubesinde de aynı konfor var. Üstelik bu konfora sıcacık dostluklar ve nefis yemekler de eşlik eder. Cihangir Kaktüs’ün birinci yılını doldurması şerefine mekanın ortaklarından Gülsüm Ağaoğlu’yla işletmeciliğe bakış açılarını konuştuk. Cihangir Kaktüs’ü açarken semt kahvesi, barı, restoranı olsun istediklerini zaten genel olarak mekanı kullananların semt sakinleri, yabancı uyruklular ve ‘gerçek sanatçılar’ olduğunu söylüyor Ağaoğlu. Daha önce rastladıysanız Kaktüs için genellikle ‘gittiğinizde şu ünlüyü görür, ötekine değer, öbürüne çarparsınız’ gibi yorumlar bulunan pek çok haber vardır. Ağaoğlu, “Etiler’den Ulus’tan gelip bizim oralarda böyle mekanlar yok biz kendimizi burada çok iyi, çok huzurlu hissediyoruz diyorlar. Ona buna çarpmanın haberinin yapıldığı bir mekan olmak istemiyorum. ‘Bugün ne kadar güzel bir kahvaltı yaptım kimse tepemde durup üçüncü çayı içmeye zorlamadı. Milimetrik kesilmiş kaşar peynirlerine bilmem ne kadar lira ödemedim’ desinler istiyoruz” diyor. Müdavim kitlesini oluşturmanın yolu galiba huzurdan geçiyor dediğimizde, Ağaoğlu sürdürüyor: “Biz hiç kimseyi tepesinde durup tüketime zorlamıyoruz. İnsanlar kendi mahremiyet ve özellerinin korunacağını biliyor. Paketlerini bırakıp, birbirlerine mesaj iletebiliyorlar. Burada aşık oluyorlar, evlilik teklif ediyorlar. Hayata dair, hayatta rastladığınız her şey burada yaşanıyor ve yaşanırken onun buraya özel, burada kalacağını, dışarı taşmayacağını, bir gazetede haber konusuna dönüşmeyeceğini bildikleri için insanlar burayı evleri gibi kullanıyorlar.” Beyoğlu’nun en iyi havalandırmalarından birinin Kaktüs’te olduğunu söyleyen Ağaoğlu, kirlenen havayı tahliye ederken enerjisini geri kazanan çevre dostu bir sistem kullandıklarının altını çiziyor. Kaktüs’te hiçbir yemeğin atılmadığını da belirtiyor. Dönem dönem fazla porsiyonları sokak çocuklarıyla paylaşan, atılacak yemekleri kedi ve köpeklere veren Kaktüs, bu anlayışın Evinizin yemekleri de yayılması için de çağrıda bulunmuş. ‘Siz organize etmekte zorlanıyorsanız Kaktüs’te bize verin bizde birleşsin biz zaten Kaktüs’ün mönüsünün en önemli yapıyoruz’ demişler ancak kimse ilgi göstermemiş. özelliği klasik tatlara yer vermesi. Kaktüs’ün kedileri de meşhur. Diyelim aklınıza anneannenizin Duvardaki siyah kedi figürleri çizilirken sabahları size yaptığı yumurtalı ekmek dükkana ‘bu kedi benim!’ der gibi ya da pişi düştü? Buyurun Kaktüs’e. yerleşen siyah kedinin ismini koyarken Keza Kaktüs’te yağ, şeker, un gibi en memnun oldukları elektrik ustasının maddeler dışında her şey ustalar ismi Suphi’yi tercih etmişler. Diğer tarafından yapılıyor. Hamur işleri, kediler de ismini Yeşilçam’dan almış. ekmekler, aklınıza ne gelirse... Nebahat Çehre, Sevda Ferdağ, Bilal Akdeniz mutfağından pek çok lezzet bulunan Kaktüs’te ayrıca evlere servis de İnci, Erol Taş adında kedileri var Kaktüs’ün. Ağaoğlu, burada kedi var. Artık her cuma Jehan Barbur ve beslemenin biraz da insanların bir grubu canlı müzik yapacak. Her ayın son hayvanı sevme duygusuna alışmalarına cumartesi Can Hatipoğlu, her çarşamba da yaradığını ifade ediyor: “Biz burada ise Kaktüs’ün müdavimleri bara geçip kedi beslerken, barındırırken insanlar barmenle beraber sohbet edip servis o duyguya alışsın, tanışıklık olsun yapıyor. istedik. hafta?cumhuriyet.com.tr C MY B C MY B İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Ayşe Yıldırım Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Miyase İlknur Görsel Yönetmen: Elif Tokbay Yayınlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Yönetim Yeri: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No.2 Şişliİstanbul Tel: 0 212 343 72 74 Fax: 0 212 343 72 64 Reklam: Cumhuriyet Reklam Genel Müdür: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Reklam Koordinatörleri: Neşe Yazıcı, Hakan Çankaya Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı Reklam Rezervasyon: Mete Çolakoğlu Tel: 0 212 251 98 7475 0 212 343 72 74 Cumhuriyet gazetesinin ekidir. Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear