23 Kasım 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

RÖPORTAJ NILS FRAHM İLE SATIR ARASI Asırlık bir enstrümanın arkasındaki sıra dışı sihirbaz, Alman besteci ve multienstrümantalist Nils Frahm, müzik üretiminin köklerine iniyor. Frahm ile 19 Eylül'de gerçekleştireceği 2,5 saatlik özel performansı öncesinde melodiler, ilham perileri, insanın karanlık yüzü ve hayaletler üzerine bir sohbet gerçekleştirdik. RÖPORTAJ: NAZLI İLKE KAYA “Gerçek ilham yalnızca sound.” Müzik arayışınız ilk günden beri hiç bitmedi – ne Funkhaus Berlin’deki stüdyonuzda kayıt yaparken ne de Mallorca Adası’ndaki küçücük bir kuyuda tınıları kaydetmeye çalışırken. Sizin için iyi müziğin, iyi besteciliğin ve melodinin en basit tanımı nedir? Tam olarak bu aslında! İyi bestelenmiş kaliteli melodiler. Bu benim için iyi müziğin en basit tanımı olabilir. İyi müzik zor bir soru aslında ama sanırım beni rahatsız etmeyen müzik olarak cevap verebilirim. İyi müzik beni dinlediğim parça ile dengede tutmalı. Kendi ruhumla ve benliğimle dengede tutmalı. Bu her zaman benim için geçerli sanırım. Enstrümanların fiziksel ruhları olduğuna inanıyorsunuz. Devrim niteliğinde synthesizerlara sahip olmanıza rağmen hala Danimarka’dan satın aldığınız küçük piyanonuzda şarkılarınızı kaydediyorsunuz. Bugün yaşadığımız uçsuz bucaksız dijital evren içinde analog bir dünyada yaşamayı tercih ediyorsunuz. Tüm bu kararlar bir müzisyen olarak kimliğinizi nasıl oluşturuyor? Müziğinizi enstrümanlarda mı buluyorsunuz? Kesinlikle! Müziği her zaman enstrümanlarımda ararım. Ben bir şarkıcı değilim bu sebeple müziği kendi içimde bulmam zor. Bunun yerine müziği her türlü nesnel obje içinde bulmayı ve ortaya çıkarmayı deniyorum. Bir objeye ellerinizle dokunduğunuz anda doğal olarak bir ses yansıması elde ediyorsunuz. Bu herhangi bir obje olabilir. Enstrüman olarak adlandırdığımız kompleks objeler de aslında tamamen aynı prensip ile çalışıyorlar. Akort ediyorsunuz ve doğru olanı yapıp sonuca ulaşıyorsunuz! Enstrümanlarla aramdaki ilişki çok güçlü. Ama aynı zamanda müziğin toprağın altında yetiştiğini de düşünenlerden biriyim. Dışarıda tek başınıza durduğunuzda duyduğunuz tüm seslerin mükemmel bir harmoni içinde çok iyi bir beste ortaya çıkardığını fark edin ve bu konserin tadını çıkarın. Burada hiç bir enstrüman görmüyorum, sadece anın vadettiği melodiyi hissediyorum. Bir enstrüman bir ses yansıması elde edebileceğiniz herhangi bir şey olabilir. Bakış açınızı bu şekilde manipüle ettiğiniz zaman çevrenizdeki müziği duymak harika bir duyguya dönüşüyor. Çoğunlukla gözlerinizle ayırt ettiğiniz dünyayı kulaklarınızla tanımaya başlıyorsunuz. All Melody ile kariyerinizde müziğinizi devrimci bir niteliğe dönüştüren yeni bir sayfa açtınız. All Melody albümünde bir koro, yaylı sazlar ve birçok başka enstrüman size eşik ediyor ama canlı performansınız solo. All Melody’i sahneye nasıl uyarladınız? Canlı performans deneyimini nasıl tasvir edersiniz? Aslında yalnızca şarkıları değiştiriyorum ve bazı şarkıları çalmıyorum çünkü bana eşlik eden bir orkestra olmadığında çalışmadıklarını düşünüyorum. Ama aynı zamanda elimde çok fazla materyalvar ve bu yüzden çok fazla seçeneğim ve de seçme şansım var. Özellikle solo çaldığınız zaman zincirlerinizden tamamen kopabiliyorsunuz – etrafınızdaki kimseyi o anda yapmaya karar vereceğiniz bir sonraki adımınıza dair bilgilendirmenize gerek yok. O an içinde karar veriyorsunuz. Enerjisini seviyorum – solo performans kesinlikle çok zor bir iş ama aynı zamanda sahne üzerinde yapabileceğiniz en ödüllendirici şey. Bu yüzden solo performansın enerjisini tutmaya karar verdim. Odağı dağıtmayı sevmiyorum sanırım, her şeyi kendi başıma çalmayı ve deneyimlemeyi seviyorum. Bu beni de daha fazla çalışmaya itiyor, sahnede bana eşlik eden bir ekibimin olması elbette benim için daha kolay. Ama bu performansın yoğunluğunu değiştiriyor. Bu yüzden insanları ve enstrümanları solo performansın tükenmeyen enerjisini korumak için feda etmem gerekiyor. Bir enstrümanı, bir melodiyi veya herhangi bir elementi kaybetmeyi şarkıları tekrar yazarak müziğin aslını kaybetmeye her zaman tercih ederim. Müzik olabildiği en çıplak şekliyle çalışmalı – herhangi bir ekstraya veya dekorasyona ihtiyacı yok. Müzik genellikle bir çok yönüyle özgürlük olarak tanımlanıyor. Köklerinden, evden ve geleneklerden özgürlük. Sizin için müzikte özgürlük nedir? Beste yaparken kalbinizden geçen duygu nedir? Hangi melodiler veya tınılar sizi alt üst eder? Bu güzel bir soru. Sanırım her zaman sound’a dair kompleks bir hissiyat ama aynı zamanda da hayal gücü. Mesela bir melodiyi ilk duyduğunuz zaman size pek bir şey ifade etmeyebiliyor ancak bu melodi bir şarkıyı oluşturduğunda ve bu şarkı size küçük bir çocuk tarafından söylendiğinde sizi ağlatabiliyor. Müzik her zaman bağlam içinde var olur – hiç bir zaman bağlam dışı ve bağımsız değildir. Melodi müziğe bir enstrüman iyi bir tempoda ve doğru çalındığında hizmet eden önemli bir elementtir. Size mutluluğu veya hüznü hissettiren şey tınıdır. Günün sonunda müziği müzik yapan şeyin hayal gücümüz olduğuna inanıyorum. Sonsuz yaratıcılıktaki zihinlerimiz müziği bize anlamlı kılan yegane şeydir. Ben hala müzikte bu özgürlüğü arayan patikadaki biri olduğuma inanıyorum. Stüdyo duvarları arasında istediğim her şeyi yapmakta, istediğim her duyguyu veya düşünceyi dilediğim gibi ifade etme şansına sahibim. Fiziksel olarak her şeyi yapabilirim ama bu fikir bana ulaşamıyor sanırım. Hiç bir zaman tamamen özgür olduğumu hissetmiyorum. Herhangi bir yük taşımıyorum veya gereklilik duymuyorum ama özgür hissedebilmek başka bir duygu bence. Röportajın devamı PSM Blog’da! 6 0212 912 37 76 ZORLUPSM.COM İLLÜSTRASYON: ASLI YAZAN
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear