Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
PERŞEMBE 23 NisaN 2015 Ulusal Egemenlik 23 NisaN ve Çocuk Bayramı KUTLU OLSUN Milletindir Hâkimiyet NECATİ SAVAŞ Bayrağımızın önünde dururken elimiz bir iskemleye değdi. Aynısı bizim evde vardı. Binbaşı Hüsrev Bey’den bize kalmıştı. Atatürk’ün silah arkadaşı Hüsrev Gerede’nin torunu Bennu Gerede’nin, Pierre loti lisesi’nde okuyan 15 yaşındaki ikiz çocukları Dilan ve Daren Gerede anneanneleri Canan Gerede’yle birlikte ilk Meclis binasını gezdiler. Daren Gerede Dilan Gerede Büyük dedemizin Meclisindeyiz İlk Meclis’teki milletvekillerinden Hüsrev Gerede’nin torununun çocukları 95 yıl sonra büyük dedelerinin görev yaptığı Meclis’i ziyaret etti ve izlenimlerini Cumhuriyet’e yazdı: Daren ve Dilan Gerede… 15’er yaşında ikizler… Büyük dedeleri Hüsrev Gerede, Atatürk’ün silah arkadaşlarından biriydi. Atatürk ona, “inkılap ve müşkülat arkadaşım” derdi. Binbaşı Hüsrev Bey’in torunu Bennu Gerede’nin ikiz oğulları, 23 Nisan için dedelerinin oturduğu sıranın başında poz verirken o günlerin heyecanını yeniden yaşadılar. İşte Daren ile Dilan’ın ilk Meclis izlenimleri: HHH Cumhuriyet Gazetesi, bizi büyük dedemiz Binbaşı Hüsrev Bey’in görev yaptığı ilk Meclis’e götürüp izlenimlerimizi yazmamızı isteyince çok heyecanlandık. Her hangi ziyaret olmayacaktı bu… O Meclis artık müzeydi . Koridordan girer girmez birbirimize baktık . O güzel eski binanın, her bir köşesi yaşanmışlık kokuyordu. Zaman tüneline girmiştik sanki: Silah ve top sesleri, bağrışmalar, savaş günleri... Ürperdik. Sanki bir yanımızda Atatürk, diğer yanımızda Binbaşı Hüsrev Bey ellerimizden tutup bizi ilk Meclis’in odalarında gezdiriyordu. Bu salon, o zaman yokluktan var edilmişti. Oturma yerleri çevredeki okulların sıralarından oluşturulmuştu . Aydınlatmak için yakındaki evlerden getirtilen gaz lambaları tavanlara asılmıştı. Devasa bir soba, ısıtmak için kurulmuştu . Para yoktu ama saygı, cesaret, vatan aşkı vardı. Ve kültür tabii… Bey’den bize kalmıştı. Büyük büyük babamız Binbaşı Hüsrev Gerede, Atatürk’ün yakın silah arkadaşıydı. O’nunla birlikte bu vatanı düşmandan kurtarmak için savaşmıştı. Bağımsız, laik bir Türkiye kurmak için... yıl 1930: Me Gerede, Ga clis’in ilk milletvekilleri n zi Mustafa Kemal’le ya den Hüsrev lova’da Bir yoktan varoluş öyküsü HÜSREV GEREDE’NİN ANIlARINDAN: “MAyIS 1921 Ordumuz KütahyaEskişehir savaşlarından sonra, Kral Konstantin’in komuta ettiği üstün kuvvetler karşısında tutunamayarak sakarya nehrinin gerisine çekilmek zorunda kaldı. Bunu, düşmanla olan mesafeyi açmak, hazırlığı tamamlamak, zaman kazanmak için yaptık. 25 TEMMUZ 1921 Geri çekilme hareketi, Meclis’te çok heyecan ve öfke uyandırdı. Meclis’te Mustafa Kemal karşıtı akım başladı. Komutayı Mustafa Kemal’in alması önerildi. 5 AĞUSTOS 1921 Meclis’in çoğunluğunun isteği üzerine ordu başkomutanlığını Mustafa Kemal Paşa üstlendi. ankara kısmen boşaltıldı. Eşyalarımızı geriye, Kırşehir taraflarına yolladık. Ben özel olarak Mustafa Kemal’in karargâhında askeri görevimi yapmak istedim. Fakat kendisi Meclis’te kendi karargâhının temsilcisi olarak kalmamın, her gün askeri durumu milletvekillerine açıklayarak onların morallerini yükseltmeye çalışmamın daha yararlı olacağını söyledi. 23 AĞUSTOS 1921 Düşman sakarya’ya 100 kilometrelik geniş bir cephede saldırıya başladı. Çok kritik günler geçirdik. Top sesleri ankara’da duyuluyordu. Meclis toplantı salonuna bir kara tahta koydurttum. Her gün onun üzerine tebeşirle askeri durumu çizerek milletvekillerinin anlayacağı biçimde açıklamalar yapıyor, bilgiler veriyordum. Öyle günler oldu ki, milletvekillerinin askeri haberlerin ayrıntısını dinleyecek sabrı kalmadı. Daha ben kapıdan girerken “Hüsrev Bey, umut yüzde kaç” diye soruyorlardı. Bu umudun yüzde 10’a indiği anlar oldu. Böyle olmakla birlikte ben yüzde 50’den aşağı rakam vermedim. Başkomutan, “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır” cümlesiyle gerekirse yurdun karış karış her köşesinde savunulacağını ilan etmişti. Nihayetinde ordumuz karşı saldırıya geçti. 13 Eylül’de zafer şanlı bayrağımızın, zulme uğramış ulusumuzun, mert, soylu Mehmetçik’in oldu. Meclis, minnet ve şükran duygularıyla Mustafa Kemal’i mareşal yaptı ve “Gazi” unvanı verdi. Sonsuza dek mücadeleye devam Bir yandan da üzülüyorduk; çünkü artık bambaşka bir dünyada, insani değerlerin yok olduğu bir dönemde yaşıyorduk. Aradan kaç nesil geçti? Nereye gidiyoruz ? Biz neyin mücadelesi vereceyiz? Bu soruları sorduk kendimize o geçmişin içinde... Ama umutsuzluğa yenilmedik. Onlar, bu ülkenin en umutsuz anında bile umudu yitirmemişlerdi. Ve Atatürk bu ülkeyi bizlere, gençlere emanet etmişti. “Sonsuza dek mücadeleye devam” dedik ayrılırken... Hüzün ama gururla çıktık zaman tünelinden… DAREN VE DİlAN GEREDE ERKAyA O güzel insanlar arasında… O salonda ne coşkular, ne kavgalar, ne umutlar yaşanmıştı. O Meclis toplantılarında ne kararlar alınmış, bağımsız bir Türkiye için ne anlaşmalar imzalanmıştı. O duvarlar, bu tablolar, kimbilir nelere şahit olmuştu. Saatler, dakikalar akıp geçiyordu ve biz, zaman tüneli içinde kendimizi o güzel insanlar arasında buluyorduk. Bayrağımızın önünde dururken elimiz bir iskemleye değdi. Aynısı bizim evde vardı. Binbaşı Hüsrev C M Y B