13 Ocak 2025 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

13 AĞUSTOS 2014 ÇARŞAMBA SAYFA 5 ABDULLAH İNCİR İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Afet ve Deprem Bilincini Yaygınlaştırma ve Yapı Stoğunu İyileştirme Komisyonu Başkanı Mevcut Prof. Dr. ÖMER ZAFER ALKU İnşaat Mühendisleri Odası Onur Kurulu Üyesi Afet ve kentsel dönüşüm Afet ve kentsel dönüşüm farklı iki kavram. Biri can ve mal kaybına neden oluyor diğeri ise kentteki sorunlu alanların belirlenip, sağlıklı ve yaşanılabilir bir hale getirilmesine olanak sağlıyor. Yurdumuzda 1950 yılından sonra hızla büyüyen kentlerimizde çarpık ve kaçak yapılaşma olmuştur. Diğer gelişmiş ülkelerde de benzer şekilde bir büyümeden dolayı kentsel dönüşüm olgusu meydana gelmiştir. Kentsel dönüşümün planlı uygulanmasıyla tüm toplumun benimsediği yeni mekânlar elde etmenin yanında eski dokuyu koruyan sağlıklı kentler oluşmuştur. Ülkemizde ise bu çarpık büyümenin değil de maalesef afetlerin oluşması nedeniyle kentsel dönüşüme geçiş yapılmıştır. Afetlerin meydana geliş nedenlerinden en büyüğü deprem olayıdır. Yurdumuzda 17 Ağustos 1999 tarihinde oluşan Gölcük depremi yaşanan en büyük depremlerden biri olmuştur. Bu depremde 18 bin 243 kişi öldü. 48 bin 901 kişi yaralandı. 96 bin 796 konut yıkıldı. 15 bin 939 işyeri yıkıldı. 15 milyar dolar milli gelir kayboldu. Bu depremden sonra tüm kurumların depreme bakış açıları değişmiştir. Planlamanın ve afet yönetiminin önemi kavranmıştır. YGULAMA YASAYLA ÇELİŞİYOR 2011 yılı Ekim ve Kasım aylarında yaşanan Van depreminden sonra meydana gelen can ve mal kayıplarıyla afet yönetimindeki zafiyetlerin kamuoyu nezdinde tartışıldığı günlerde, hükümet yetkilileri tarafından “oy kaybetme” pahasına da olsa bir yasa hazırlanacağı ifade edilmişti. Kentsel dönüşüm diye adlandırdığımız ve 31.05.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6306 sayılı “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun” toplumumuzda rahatsızlık doğurmuştur. Şöyle ki: . Kanun mikro ve makro düzeydeki tüm planları askıya alıyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nı tek yetkili kurum haline getiriyor. . Daha önce Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı (UDSEP) çerçevesinde hazırlanan ve tüm illerdeki binaların envanterinin çıkartılıp ona göre plan yapılmasını yok sayıyor. . Yapı stoğunun iyileştirilmesi ile ilgili konu ele alınmamış, kentsel dönüşümü sadece yıkma ve inşa etmeye indirgemiştir. . Kentsel dönüşüm adı altında yıkılan ve inşa edilen yapıların çoğu aynı yerde yapılan yeni binalardır. Yine dar sokaklar, yine otopark sorunu... Bunun kentsel dönüşüm ile hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. . Kentsel dönüşümün amacı ile çıkan yasa çelişiyor. Hükümetin söylemiyle yapılan yasa fiilen uygulanmaya başlanan yöntemler ile çelişiyor. Vatandaşlar mağdur konumunda, mevcut haklarını, mal varlıklarını alamama durumuna düşürülmüştür. Depremin bir doğa olayı olduğunu, bunu afete dönüştüren nedenlerin biz insanlar tarafından yapıldığını unutmayalım. İnşaat Mühendisliğini ve yönetmelikleri uyguladığımız zaman gelişmiş ülkelerdeki olağan zararlara ulaşmış olabiliriz. Bu anlamda kentsel dönüşümü de ekonomik, sosyolojik, kültürel ve her şeyden önemlisi insani bir konu olarak düşünmeliyiz. çürük yapı stoğumuz düzelir mi? lında yeni bir kanunla yapı denetimi 19 pilot ilde uygulanmak üzere yürürlüğe girdi. Türkiye’nin neredeyse tamamı deprem bölgesi olmasına rağmen yapı denetimi sadece 19 ilimizi kapsıyordu. Demek ki hataların düzeltilmesi veya iyileştirilmesi gereken maddelerin kısa zamanda tespit edilmesi amaçlanmıştı. Bu düzeltmelerden sonra bütün illerimizde uygulanması planlanmıştı. Ama böyle olmadı. Pilot il uygulaması 10 yıl sürdü. Ne yazık ki yapı denetim sistemi düzeltilmeden, iyileştirmeler yapılmadan 2011 yılında 81 ilimizde uygulanmaya başlandı. Yapı denetim sisteminin bugünkü şekliyle başarıya ulaşması tarafımca mümkün görülmemektedir. Çünkü yapı denetim işinin karşılığı olan ücret çok düşüktür. Bu nedenle birçok yapı denetim firmasında yeni mezun genç veya emekli olmuş inşaat mühendisleri düşük ücretlerle çalıştırılmaktadır. Hatta bu sektörde birçok firma sahibinin elemanlarına her gün işe gelmemelerini, imza gerekli oldukça gelip belgelerdeki imzalarını tamamlamalarını istediği söylentisi duyulmaktadır. Yani bazı yapı denetim firmaları yapı denetimini evrak üzerinde gerçekleştirmektedir. Bu konuda daha birçok olumsuzluklar sıralanabilir. Yapı denetim sisteminde ciddi kurallar yürürlüğe girmedikçe ve denetim hatalarına, denetimsizliğe karşı önemli yaptırımlar uygulanmadıkça başarı sağlanamayacaktır. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı denetiminde hataları tespit edilen firmalara, firmayı kapatarak ceza vermektedir. Bakanlık kayıtlarından İzmir İlinin Türkiye’de yapı denetim sisteminin en ciddi ve en iyi şekilde uygulandığı görülmektedir. Olası depremlerde hasar göreceği veya göçeceği potansiyeli görülen mevcut yapı stoğumuzun yenilenmesi amacıyla 2012 yılında Kentsel Dönüşüm Kanunu hazırlanmıştır. Ancak yetersiz yanları bulunmaktadır. Bazı binaların güçlendirilerek kurtarılacağı gözardı edilmiştir. Ayrıca bugün kentsel dönüşüm uygulaması amaçlandığı gibi yürümemekte, binalar parsel bazında dönüşüme uğramaktadır. Yani eski bina yıkılmakta yerine yeni bir bina yapılmaktadır. Kentsel Dönüşüm sözü kulağa hoş gelmektedir. Ama uygulaması benzer bir güzelliği getirmemektedir. Çünkü dönüşüm kent bazında olmamakta, kent değişmemekte, yalnız az sayıda bina yenilenmiş olmaktadır. Sonuç olarak bugünkü hali ve uygulaması ile Yapı Denetim Kanunu ve Kentsel Dönüşüm Kanunu olası bir depremde hasar görmesi veya göçme potansiyeli yüksek mevcut yapı stoğumuzun iyileştirilmesine yeterince çözüm getirmemiştir. U 1999 Körfez Depremi gerçekten büyük bir afet idi. Resmi kayıtlara göre 18 bin 243 kişi öldü, 48 bin 901 kişi yaralandı, 96 bin 796 konut kullanılamaz hale geldi. Resmi olmayan rakamlar kayıpların daha fazla olduğunu söylüyor. Dinar, Çay, Seyhan, Seferihisar gibi küçük depremlerde bile konutlarımız ya hasar görüyor ya da göçüyor. Orta büyüklükteki 1992 Erzincan, 1999 Körfez depremlerinde ise felaket büyük oluyor. Felaketin meydana gelmesinin tek nedeni mevcut yapı stoğumuzun tekniğine uygun olarak üretilmemiş olmasıdır. Ülkemizde üç ve üç kattan fazla betonarme binaların yapımı 1960’larda başlamış, 19651995 yıllarında ise büyük bir hızla ilerlemiştir. Bu yıllarda cesareti ve biraz da parası olan ancak inşaat mesleğiyle ilgisi olmayan “yapsatçı” veya mahalle müteahhitleri türemiş, bunlar apartman yapımı sektörüne hâkim olmuşlardır. İşte bugün elimizdeki yapı stoğunun çok büyük bir kısmı bu müteahhitler tarafından üretilmiştir. Yapı üretiminin iki safhası vardır. Birinci aşamada binanın mimarı ve taşıyıcı sistem projesi üretilir. Taşıyıcı sistem projesi apartmanlarda genelde betonarme olup inşaat mühendisleri tarafından üretilmektedir. Bu yıllarda inşaat mühendisleri tekniğine ve yönetmeliklere uygun projeler ürettiler. Ama bu projeler inşaat yapımı safhasında tam olarak uygulanmadı. Yaygın olarak yapılan hatalar, donatı (demir) detaylarına uyulmaması, betonarme imalat işçiliğine itina gösterilmemesi ve dayanımı yüksek kaliteli beton üretilmemesidir. Ayrıca inşaat yapımı aşamasında ciddi bir kontrol sistemi mevcut değildi. İşte mevcut yapı stoğumuz bu şartlar altında yapıldı. 1999 Körfez Depremi yapı üretiminde denetimin gerekliliğini bir kez daha ortaya koydu. Bayındırlık ve İskân Bakanlığı konuyu ciddi olarak ele aldı. 2000 yılında 595 sayılı Yapı Denetimi Hakkındaki Kanun Hükmündeki Kararname yürürlüğe girdi. Bu kararname kısa zamanda iptal edildi ve 2001 yı İYİLEŞTİRME YAPILMADAN...
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear