27 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

11 AĞUSTOS 2014 PAZARTESİ Sosyal Demokrat BelediyecilİK C 19 l‘Yavaş Şehir’, başka bir dünyanın mümkün olduğunu kanıtlıyor Yeni Porto Alegre: Seferihisar HAKAN DİRİK Seferihisar, kısa süre öncesine kadar zihinlerde “taşra kasabası” imgesi yaratıyordu. Ancak son dönemde, özellikle “yavaş şehir” (Cittaslow) kimliğiyle bütünleştikten sonra algı tamamen değişti. Artık gezginler, tatilciler rotalarına burayı işaretlemeden geçmiyor. Yalnızca İzmirlileri değil, ülkenin, hatta dünyanın dört bir yanından ziyaretçileri ağırlıyor Seferihisar. Bunları yaparken en büyük silahı ise yörenin kendine özgü değerleri. İlçedeki dönüşümün mimarı Belediye Başkanı Tunç Soyer, “başka bir dünya mümkün” denilen Porto Alegre’nin misyonunu doldurduğunu dile getirerek “Artık Seferihisar dünyaya ilham verecek. Yeni Porto Alegre biz olacağız. Çünkü biz burada başka bir dünyayı mümkün kılıyoruz. Ana akım hayat tarzlarının köleleştirdiği insanları, üretken, özgür, yaratıcı bireylere dönüştürmeye çalışıyoruz” diyor. UNİ TENEFFÜS! Soyer, Seferihisar’ın dünyaya nasıl umut olacağını şöyle anlatıyor: “Bu çağ, küçük üreticiyi törpülemek, kolunu kanadını kırmak üzerine kurgulanmış. Oysa kentlinin sofrasıyla köylünün tarlası arasındaki bağı kopartırsanız her ikisi birden yoksullaşır. Küçük üreticiyi yaşatmak güçlendirmek zorundayız. Sefirihisar’da bunu yapıyoruz. Küçük üreticiyi yeni üretim teknolojisiyle buluşturuyoruz, örgütlendiriyoruz ve pazarlamanın önünü açıyoruz. Bunu yaptığınız zaman üretici suni teneffüs değil, teneffüs almaya başlıyor. Bunları yaparken de Cittaslow kriterleri bize rehberlik yapıyor. Bu kriterleri önemsiyoruz, çünkü sosyal demokrat belediyecilik kriterleriyle bire bir örtüşüyor. Kentler, içinden hızla arabalar geçsin diye yaratılmış yaşam alanları değildir. Türkiye’de sosyal demokrasiye her zamankinden daha fazla gereksinim var. Seferihisar’da bunun en güzel örneklerini uyguladık, uygulayacağız.” Seferihisar’ın yerel üreticileri, lSoyer, “belediyecilik projecicilik değildir” diyor: “İnsanlar proje değil, yaşamlarının iyileşmesi ve huzur peşindeler. O nedenle de yerel yöneticiler, onların ihtiyaçlarına çözüm getiren, onlara dokunan bir yaşam alanı yaratmaya yönelik çalışmak zorundadır. Mesele, gerçekten insana dokunan, insanla buluşan, içten ve onların da yönetime katılmasının önünü açan bir yönetim oluşturmakta. Bu yönetim anlayışı, zaten sosyal demokrat belediyecilik anlayışı demektir. Biz de bu belediyeciliğin peşinde koşuyoruz.” doğrudan dünya pazarlarına ulaşabiliyor. Bu organizasyonu sağlayan da yerel yönetim. Soyer, öncelikle üreticinin dağınıklığını giderdiklerini belirtiyor: “Üreticiyi ‘kendi bacağından asılan koyun’ olmaktan çıkarmak gerekiyordu. Bunun için de örgütlenme. Önce, üreticiyi Mandalina Birliği çatısı altında buluşturduk. Bu birliğe paketleme tesisi satın aldık. Birliğe ihracat yetkisi kazandırdık. Böylece mandalinayı dalından kestiğiniz anda aracısız, komisyoncusuz doğrudan ihracata başladık. Aracı kalktığı için üreticinin kazancı arttı. Bunun bölgeye faydası oldu. Birlik dışında kalan bölgedeki üretici de tüccara mahkum kalmadı. Ürünü almak istiyorsa fiyat artırmak zorunda kaldı tüccar. Birlik, üretici için sigorta görevini üstlendi. Ürün fiyatı en az 10 kuruş arttı. Bölgede 300 bin ton rekolte olduğu hesaplanırsa Seferihisar geneline en az 30 milyonluk katkı yaptı bu organizasyon. Birliğin varlığı, diğer üretici için de cankurtaran oldu. Bunu yaygınlaştırıyoruz. Şimdi zeytin birliğini kurduk. Mandıra ve pekmez imalathanesi de devreye giriyor. Bunları da Seferihisar markasıyla tasarlayacağız.” PASTANIN DIŞINDAKİLER Belediyelerin dar gelirli yurttaşlara yönelik yardımları, genelde onların rencide edilmesine de yol açar. Çünkü uygulama, neredeyse davul zurna çalarak basın da çağrılarak ve insanların gözüne sokularak yapılır. Seferihisar, bu açıdan da farkını belli ediyor: “Seferihisar’daki gelişim ve büyümeden nasiplenemeyen insanlar da var. Bundan nasiplenen insanların onlara borcu var. Çünkü onların pastadan yeterince pay alamamasının sorumlusu bizleriz. Hem vicdan, hem ahlak hem de adalet gereği onlara yardım etmeliyiz. Biz evlerine makarna kömür göndermiyoruz. Seferikart uygulamasını yaşama geçirdik. Bu karta belirli bir meblağ yüklüyoruz. Anlaşmalı market ve mağazalardan alışveriş yapabiliyorlar. Böylece ilçedeki küçük esnaf da kazanıyor. Bu uygulamayı çocukların okul ihtiyaçları için de yaşama geçirdik. Böylece alanla veren birbirini hiçbir zaman görmedi. Gerçekten ihtiyacı neyse ona ulaştı ve esnafımızı desteklemiş olduk.” Seferihisarlı üreticiler, tüm ürünlerini dünyaya ihraç etmiyor. Bir kısmını da “üretici pazarında” alıcısına ulaştırıyor. Soyer, pazarın her geçen gün daha da büyüdüğünü belirterek “İnsanları üretime sevkedelim istedik. Belediye olarak işgaliye, harç gibi ödemeleri almıyoruz. Onlar kendi ürettiklerini sattıkça, dışarıdan daha çok alıcı gelmeye başladı. Böylece üretim daha da arttı. Karşılıklı beslenen ve büyüyen bir pazara dönüştü. Sığacık’ın tüm sokaklarına yayıldık. Burada özellikle kadınlar ciddi bir üretici haline geldi. Evlerinde yaptıkları her şeyi; turşu, salça, tarhana, pasta, börek baklava, el işlerini satıyorlar. Para kazandıkça da özgürlüklerini kazanıyorlar. Daha sonra kadınlarımıza pazar dar geldi, Sefertası lokantasında eski lezzetler satışa sonuldu. Sonra da seferipazar.com’la internetten satış başladı. Kadınlarımızı daha fazla üretime teşvik etmek için Doğanbey’de keçe atölyesi kurduk. Eski tohumlarımıza sahip çıkmak için takas şenlikleri gerçekleştiriyoruz. Daha da ileri giderek Can Yücel Tohum Bankası’nı oluşturduk” diye konuşuyor. S
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear