Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Days
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
17 AĞUSTOS 2012 CUMA SAYFA 2 C mühendislerinin ürettiği projelerin ana ilkesi olan kolonkiriş birleşim bölgelerindeki etriye sıklaştırılması ve dayanımı yüksek beton üretimi gerçekleştirilemedi. Çünkü etriye sıklaştırılması demirci ustasının hızlı iş üretmesini yavaşlatıyordu. Demirci ustaları bu etriye sıklaştırılması işini sevmediler ve yapmadılar. 2000 yılından önce beton katkı maddeleri çok gelişmemişti. Dayanımı yüksek beton elde edebilmek için kıvamı yüksek beton üretilmesi gerekiyordu. Kıvamı yüksek betonun akıcılığı az olduğundan kalıba zor yerleştiriliyordu. Vibratör kullanılması gerekiyordu. İnşaat ustalarına akıcı olmayan betonu işlemek zor geldi, sevmediler kıvamlı betonu. Beton karıştırıcı arabasındaki operatörden betona ilave su koymasını istiyorlardı. Bilinçsiz inşaat ustaları işi iyice sulandırdılar. Denetim mekanizması kağıt üstünde vardı ama fiilen çalışmıyordu. Bu mekanizmanın adı fenni mesuliyet idi. O yıllarda inşaat mühendisleri veya mimarlar bu fenni mesuliyet imzasını atar, mesuliyet karşılığı olan ücretini almazlar ve inşaata kontrole de gitmezlerdi. Ücret alınmadan hizmet verilir mi? 19752000 yılları arasında mahalle veya sokak aralarında kat karşılığı olarak üretilen bu binalarda tüm estetik ve ticari kararları müteahhitler verir, taşıyıcı sistem ile ilgili kontroller yine onlar tarafından gözardı edilirdi. 19752000 yılları arasında ürettiğimiz betonarme binaların taşıyıcı sistem denetimi hep gözardı edildi. Son yirmi yılda meydana gelen depremleri hatırlayalım, 1992 Erzincan, 1995 Dinar, 1999 Körfez, 1999 Düzce, Çay, Seferihisar, AdanaCeyhan depremlerinde 19752000 yılları arasında ürettiğimiz betonarme binalar ya ağır hasar gördü ya da göçtü. ? Baştarafı 1. Sayfada DEPREM ÖZEL EK pilot il olarak seçilen 19 şehirde 10 yıl uygulandı. Demek ki birkaç yılda bir şey öğrenemedik ve yasayı iyileştirme yönünde hiçbir şey yapmadık. Dolayısı ile neredeyse tamamı deprem bölgesi olan ülkemizde bu güdük kanun 10 yıl yürürlükte kaldı. Aksak taraflarını bildiğimiz halde bir türlü düzeltemedik bu yasayı. Şimdi bu yıl bu yapı denetim yasası Türkiye’nin 81 ilinde geçerli olmak üzere kanunlaştı. Ama kanun önemli istisnaları kapsıyor. Nüfusu 5.000 in altındaki ilçelerdeki 500 m2 inşaat alanından küçük binalar yapı denetim kanunundan muaf tutuldu. Türkiye’nin ilçelerinin yüzde70’i 5.000 nüfusun altında ilçelerdir. Bu ilçelerde yapılan binalar en fazla 35 katlıdır. Bir daire yaklaşık 100 m2 olsa, 35 katlı binalar 500 m2 alanı hiçbir zaman geçmez. Dolayısı ile 2011 yılı başından itibaren bu ilçelerdeki tüm yeni binalar denetimsiz olarak yapılmaktadır. Şimdi yetkililere soruyorum. Hani tüm ülke yapı denetim kapsamına alınmıştı? Yasanın amacı ile bu yapı denetimi muafiyeti çelişmiyor mu? Van Erciş depreminde ağır hasar gören veya göçen binaların neredeyse tamamı 500 m2’nin altındaki yapılardır. Bu binalar bir süre sonra yeniden yapılacak, hem de denetimsiz olarak. ‘Bu yasa değiştirilmeli’ EYUP KAVUNCUBAŞI İnşaat Mühendisi / İMO İzmir Şubesi “Önce insanlar şehirleri inşa eder, sonra şehirler de insanı inşa eder” 7 milyar insanın bulunduğu Dünyamızın yaşı 14 milyar olarak hesaplanmakta ve bugüne kadar 116 milyar insanın yaşadığı tahmin edilmektedir. Mağaralardan günümüz rezidanslarına uzanan binlerce yıllık barınma serüveninde temel güdü can güvenliği olmuştur. Barınma güvenliği süreç içerisinde barınakların güvenliği ile birlikte anılır olmuştur. Dünyanın en aşılmaz surlarına ve en yenilmez ordularına sahip olmakla en güvenli barınma mekânları olduğu sanılan kentler, afetlerin yıkıcı etkileriyle yerle bir olmuşlardır. Ne yazık ki binlerce yıl sonra bugün bu tablo değiştirilememiştir. Genellikle doğal afetlerin oluşumunu engellemek mümkün olmamakla beraber, yol açtığı yıkımları önlemek pekâlâ mümkün olabilmektedir. Yapılması gereken, çağdaş planlama esaslarına göre düzenlenmiş kent parçalarında, her aşamasında mühendislik hizmeti almış denetimli ve sağlıklı yapılar inşa etmek ve de iskâna açmak olmalıdır. Bu nedenlerle afetler karşısında en büyük hasarlar, kentlerimizin plansızlığı ve yapı stoğumuzun kalitesizliğinden kaynaklanmaktadır. Ciddi bir veri eksikliği bulunmakla beraber, Türkiye'de yaklaşık 19 milyon bina bulunduğu; bunların 5 milyonunun 1999 depreminden sonra yapıldığı için göreceli olarak sağlam kabul edilebileceği; ancak en az 7 milyonunun mutlaka iyileştirilmesi gereken riskli yapı olduğu tahmin edilmektedir. DASK verilerine göre ise Türkiye'de 16.375.840 konut bulunmakta olup yalnızca 3.941.270 tanesi (yüzde24) deprem sigortasına sahiptir. Bu binaların 2.192.422 'si (yüzde55,65) 2000 yılından sonra inşa edilmiştir. Ege bölgesinde ise 2.434.640 konuttan 593.968'i (yüzde24,4) DASK kapsamındadır. Görünen tablo, felaketin kapıda olduğunu ve bir an evvel gerekli önlemlerin alınması mecburiyetini ortaya koymaktadır. lerin zararlarının azaltılmasında hayati önem taşımaktadır. Oysa ülkemizde arsasının potansiyel değerinin, mevcut değerinden yüksek olduğu bölgelerde ve sosyal adaleti gözetmeden sadece üst gelir grubunun transferi için yapılmaktadır. Kentsel Dönüşüm yasası yaşanan felaketlerden ders çıkarmaktaki siyasi aymazlıkların ,''yeter artık'' dedirttiği bir dönemde gündeme getirilmiştir. Ancak kentsel dönüşümü, eskileri yıkıp yerine yenisini yapmaktan ibaret sanan zihniyetin çıkardığı ''yasa''; ''aymazlığın'', ''afet tellallığıyla'' rantiyeciliğe dönüştürülmesine kılıf hazırlama çabasından öteye gidememiştir. Gözünü rant hırsı bürümüş büyük inşaat firmalarının CEO'luğuna soyunan ''TOKİ Bakanlığı'', yurdun dört bir yanındaki rantı yüksek kentsel alanları yandaşlarına yağmalatma telaşı içerisine girmiştir. Bunun adı ''felaket kapitalizmi”dir. Minarenin kılıfı olarak da özellikle depreme karşı ''vatandaşların can ve mal güvenliğinin sağlanması'' bahanesine başvurulmaktadır. O zaman sormak gerekmez mi: '' deprem için toplanan 35 milyar TL ile neden duble yollar yaptırdınız?'' Adeta ''ölümü göstererek sıtmaya razı etme'' çabasındadırlar. 6306 sayılı ''Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun'' ''tehdit, tehcir ve talan'' yasası olarak çıkarılmıştır. Halkın ''can ve mal güvenliğini'' sağlama iddiası, ''cana ve mala kast'' şekline dönüşmüştür. Sadece bu nedenlerle bile hukuksuzdur. Siyasi gücün verdiği ''kibirle'' ve ''şımarıklıkla'' çıkarılan bu yasa uygulanamaz! Halk ne ''yalan vaatlere'' kanacak ne de ''tehditlere'' ve ''blöflere'' pabuç bırakacak durumda değildir. ''Mal canın yongasıdır.'' Başbakanın çok sevdiği Mehmet Akif'in şiiri ''zulmü alkışlayamam zalimi asla sevmem'' diye başlar, ''yumuşak başlı isem kim dedi uysal koyunum'' diye devam eder. Türkiye'deki 7 milyon yapıyı halkın rızası olmadan yıkabileceğini hesaplayan siyasal iktidar büyük bir yanılgı içerisindedir. Bir kaç gecekondunun yıkımı esnasında, yüzlerce güvenlik görevlisi ve yıkım araçlarına rağmen direnen, çocuklarını atmak isteyen, kendilerini yakmak, öldürmek isteyen insanlar gözönüne getirildiğinde ,''kentsel dönüşüm baharına'' hazır olunmalıdır. İdarenin haksızlıklarına karşı hukuk yolunu kapatıp zoraki uygulamalara girişildiği zaman, direnişi meşrulaşır, yeni toplumsal ve ekonomik afetlere yol açılır. Bu nedenlerle afetlere karşı direnç artırılırken yeni toplumsal, ekonomik, çevresel, kentsel afetler yaratmaktan kaçınılmalıdır. Mekânların kalitesinin artırılmasından amaçlanan, kentin ve insanların yaşam kalitesinin artırılması olmalıdır. Mekânlar ''iyileştirilirken'' insanların yaşam koşulları yok edilmemeli, yerinde dönüşüm esas alınmalıdır. Kentsel dönüşüm; kentin kimliğini bozmayan, düşük gelirlilerin haklarını gözeten, istihdam ya ratan, kentsel nüfus entegrasyonunu kolaylaştıran bütüncül bir proje ve uygulamalar sürecidir. Bu nedenle kentsel refahın artışına katkı sağlamalı, yaratılan rantın büyük şirketlere değil kentin ve bölgenin gelişmesi için harcanmasını esas almalıdır. de, 400 milyar dolar tutarında parasal kaynağa ihtiyaç duyulmaktadır. Miktar büyük görünse de afetlerin maliyeti yanında önemsiz kalmaktadır. Yapılan bir hesaplamaya göre depremde kişi başına yalnızca 5.000 dolarlık harcamayla bunu önlemek mümkün olabilecektir. Kentsel Dönüşüm; deprem, sel ve heyelan başta olmak üzere afet K ENTSEL YENİLEME Kentsel Yenileme için 1520 yıllık bir süre şımı, katılımı, karar alma süreçlerini ve hak arama yollarını sınırlayan maddeleri yeniden yazılmalı; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin içtihatları incelenmeli ve mutlaka TMMOB, Baro, muhtarlar, STK'lar, kent konseyleri ve üniversitelerin süreç içerisinde rol almaları sağlanmalıdır.. Kentsel dönüşüm ekonominin canlandırılması maksadıyla inşaat sektörüne yeni yatırım alanları açma cabası olarak ele alınmamalıdır. Müteahhitlere göre değil halkın taleplerine uygun projeler ve sözleşmeler yapılmalıdır. Özel sektör tarafından yapılan kentsel dönüşümde, dönüşüm kararı veren belediye veya bakanlığın müteselsil kefaleti inşaat sözleşmelerinde yer almalı, kamu güvencesi sağlanmalıdır. Taşınmaz maliklerinin en yüksek oranda rızası aranmalı ve bu oranı en az 4/5 olmalıdır. Riskli yapı tespiti ve anlaşma sağlandığı takdirde bu yapıların yıktırılması giderleri dönüşümü uygulayacak kurum veya inşaat şirketleri tarafından karşılanmalı ve yapı sahiplerinden hiçbir bedel talep edilmemelidir. Kullanmakta olduğu binasından daha az alana sahip ve daha düşük yapı sınıfında bina teklif edilmemelidir. (Yapı sınıfı 3B veya 4A ) Kentsel dönüşümde, dere kenarlarına yapılmış, mühendislik hizmeti almamış, kentsel donatıları eksik, okul, yol ve altyapısı olmayan yerlerdeki yapılara öncelik verilmelidir. Bu bölgelerde dönüşüm mutlaka kamu eliyle gerçekleştirilmelidir. Yoksul insanlar için en az yüzde2030 oranında sosyal konut payı ayrılmalıdır. TOKİ, kamu eliyle kentsel dönüşüm amacına uygun olarak yeniden organize edilmelidir. D ÖNÜŞÜM... Vakit varken ''Kanunun'', planlamayı, payla DEN N İ M İ T DENE İZ M İ T N E BEKL DI KALMA YAPI KAMU YARARININ ÜSTÜNLÜĞÜ VE YASAL DÜZENLEMELER konulan uygulamaları, bugünün kalıcı sorunlarına neden olmuştur. Günümüzde çeşitli kesimlerce çok tartışılan Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun (31/5/2012 t, 28309 s. R.G) ve Uygulama Yönetmeliği (4/8/2012 t, 28374 s. R.G) depremler gerekçe gösterilerek, nitelikli ve yaşanabilir kentler oluşturmak gerekçesi ile hazırlanmış, Cumhuriyet tarihimizde görülmemiş bir kurgu ile neredeyse “olağanüstü hal rejimini” tariflemektedirler. Bütüncül planlama anlayışından, denetimden uzak tutulan söz konusu yasa, imar ve planlama konusunda ilgili diğer yasaları da geçersiz kılmaktadır. Bu yasa, planlama ve imar uygulamaları konusunda gelinen son nokta olmakla beraber, esasında 2000’li yıllar itibarı ile her türlü değer artışı/rant içinher türlü yasal düzenlemeyi destekleyen politikalar sürdürülmüştür. Bunlar, Merkezi İdare tarafından ilgili mevzuatı gereğince, ilgili Bakanlıklarca yapılan imar planı çalışmaları, Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca hazırlanan planlar ve alınan özelleştirme kararları, Toplu Konut İdaresi’ne (TOKİ) tanınan finansal, teknik ve idari yetkileri düzenleyen yasallar ile Toki’nin yerel yönetimlerin dahi üstünde yetkilerle donatılması, Toki’nin diğer kamu kurumlarına uygulanan denetim mekanizmasının dışında tutulması, her projeye özel çıkartılan kanunlar… Yine dikkatten kaçması muhtemel olan, ancak imar faaliyetlerinde şeffaflığı, denetimi, eşitliği ve hakkaniyeti tartışma ? Baştarafı 1. Sayfada mını denetim altında yapmaktı. Yani yapının taşıyıcı sistemi inşaat mühendisi denetiminde üretilmeliydi. 2001 yılında 19 pilot il olarak ilan edilerek yürürlüğe giren ve kısa zamanda yürürlükten kaldırılan yapı denetim yasası bu ana fikri kısmen taşıyordu. Ancak bazı meslek gruplarının denetim pastasından pay alma ve müteahhitlerin denetlenmeme isteği galip geldi. 595 sayılı yapı denetim yasası bir yıl içinde değiştirilerek ülkenin öncelikli amacı olan taşıyıcı sistem denetimi, binanın badana, boya, fayans,.. kalitesinin denetlemesini de kapsayacak hale getirildi. Bina üretiminin her safhası denetlenmelidir. Yapı denetim yasasının amacı öncelikle depreme dayanıklı yapı üretilmesini sağlamaktır. Ülkemizin sorunu olası orta büyüklükteki bir depremde betonarme binamızın ağır hasar görmemesi veya göçmemesidir. Bu yapı denetim sistemi ve bürokrasisi ülkemizde D ENETİM Çare belliydi. Yapı üretiminde taşıyıcı sistem yapı ALİYET Yapı denetiminin mal sahibine maliyeti ne kadardır? 2001 yılından 2011 yılı sonuna kadar bu işin ücreti bina maliyetinin yüzde 3 ü kadardı. Ancak fiiliyatta bu ücrete bazı firmalar yüzde 50’ye varan tenzilatlar yaptı. Alınmayan ücret veya tenzilat, denetim yapmamak demektir. Yapsat işlerinde denetim ücreti mal sahibi yerine müteahhit tarafından ödeniyor. Genellikle müteahhit denetim ücretini en düşük seviyeye çekmeye çalışıyor, sonuç olarak ta denetim evrak üzerinde yapılıyor. İlgili bakanlık da bu ücret ve denetlememe durumunu çok iyi bildiği için zaten yapıları denetlemiyorsunuz yaklaşık yüzde 50 tenzilat yaparak yapı maliyetinin yüzde 1,5 ‘u civarında ücret talep ediyorsunuz ve bu ücreti kabul ediyorsunuz, biz de bu durumu kabul ederek yasal ücretinizi yüzde 1,5 ‘a çekiyoruz diyerek yasayı bu yıl yürürlüğe koydu. Yapı denetimini layıkı ile yerine getirmeye çalışan firma sayısı zaten çok az idi. Şimdi o firmalar da zor durumda, ayakta kalma mücadelesi veriyorlar. Yapı denetim görevini yerine getirmeyen firmalar için yaşam aynen devam ediyor. Değişen bir şey yok. Şu ilke benimsenmiş durumdadır. İnşaat mühendislerinden hizmet istemiyoruz, binalarımızı üretirken kontrol edilmek de istemiyoruz dolayısı ile olmayan hizmetin ücreti de olmaz politikası benimsenmiş durumdadır. Yeni yapı denetim yasamız Türkiye’miz için hayırlı olsun. M yaratan, genellikle torba yasa düzenlemesi kapsamında yer alan yasayönetmelik değişiklikleri… Yapı Denetim Yasası… Tüm bunların içeriğini ve teknik ayrıntılarını bu yazı kapsamında aktarmak mümkün değil, ancak en azından ilgili İdarelerde; Valilikler, İl Özel İdareleri, Belediyeler, Yapı Denetim Kuruluşlarında görev yapan tüm teknik elemanlar, yöneticiler, hatta toplumsal tüm kesimler uygulamalarını sürdürürken; içinde bulunduğumuz dönemin, parçacıl, çok başlı ve yetki bolluğu içeren yasal düzenlemeler ürettiğini gözden kaçırmamalıdır. Sınırlı da olsa, bir dönemin orta ve alt gelir grubunu oluşturan halkı kapsayan uygulamaları, bugün için yerini üst gelir grubu veya sermeye kesiminin yatırımlarına bırakmıştır. En somut örnek veya tüm bu uygulamaların sonucu diyebileceğimiz, bir dönemin sosyal konut ve konut kooperatifi uygulamaları, bugün için yerini “markalı konut piyasası”na bırakması olarak gösterilebilir. Kent merkezlerinde, yürürlükteki yasaların da desteği ile yapılan “dönüşüm” uygulamalarının, “kamusal alanların sermayenin talepleri ve tercihleri doğrultusunda düzenlendiği” yönündeki toplumsal kaygılar yaygınlaşmaktadır. Bu bağlamda, kentlerin yeniden tasarlanması gerektiği telaşı ile yeniden düzenlenen yasalarımızın uygulanmasından daha öncelikli olarak gördüğümüz hususlar ve önerilerimiz şunlardır: Planlama, imar düzenlemeleri ve uygulamaları konusunda; Merkezi düzeyde ancak bağımsız bir kurum tarafından, envanter tutma, izleme ve denetim, kural geliştirmek gibi konularda bir düzenleme getirilmesi gerekmektedir. buna göre; ? Verdiği hizmete göre, ayrı ayrı tüm kamu bina/taşınmazlarının envanterinin çıkartılması, binaların deprem güvenliğinin acilen sağlanması ? Özelleştirilen veya başka amaca tahsis edilen kamu bina/taşınmazlarının envanterinin çıkartılması ? 2000’li yılların yasal mevzuatına dayanılarak gerek Belediyeler gerekse Toki tarafından uygulanan kent yenileme/kentsel dönüşüm uygulamalarının envanterinin çıkartılması, bu uygulamaların sosyal ve ekonomik boyutunun uzmanlarca incelenmesi ve yayınlanmasının sağlanması ? Kent merkezlerinde mevcut kamusal boş alanların envanterini çıkartılması, bu alanların arttırılması için çalışmalar yapılması. Sonuç: İmar faaliyetlerinden doğan rantların, siyasi ve politik beklentilerin, bilimsel ve teknik gereklerin önüne geçmediği uygulamalar yapılabilmesi, kentlerin geleceğinin esir alınmaması, aynı zamanda ülkemizin hayati meselesidir. Bu bağlamda, öncelikle ihtiyacımız olan evrensel hukuk kurallarına göre düzenlenmiş imar yasaları ve bu yasaları uygulayabilecek toplumsal bilinç düzeyine erişmemiz. Saygılarımızla… C M Y B C MY B