30 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Radius’tan günümüze 16 AĞUSTOS 2011 SALI SAYFA 2 C DEPREM ÖZEL EKİ Alel: Afet öncesi önlem çalışmaları, afet sonrası kurtarma çalışmalarından daha pahalı olduğu düşüncesiyle geride bırakılıyor JALE ALEL IMO Danışma Kurulu Üyesi / İnş. Müh. Afet öncesi önlem çalışmaları, afet sonrası kurtarma çalışmalarından daha pahalı olduğu düşüncesiyle hep geride bırakılıyor. Amacımız binaların depremlerde yıkılmaması ve buna bağlı olarak insan ölümlerinin olmaması; yaşamsal, sosyal ve ekonomik açıdan önemli olan altyapılardaki hasarların olmamasını sağlamaktır. Birleşmiş MilletlerDoğal Afet Zararlarının Azaltılması On yılı Programı (19902000) kapsamında gerçekleştirilmiş olan RADIUS projesi (Kentsel Alanların Sismik Afetlere Karşı İncelenmesi İçin Risk Değerlendirme Araçları Projesi) İzmir dahil dünya çapında seçilen 9 kentte olası bir depremin yaratacağı zararları ve bu zararların azaltılmasına yönelik önlemlerin belirlenmesine yardımcı olmuştur. Böylelikle olası bir depremde oluşacak hasarın büyüklüğü ortaya konarak, afet sonrası yapılacak çalışmalar için çok daha fazla kaynak ayırmamız gerektiği ortaya konmuştur. RADIUS projesi İzmir Büyükşehir Belediyesi adına Boğaziçi Üniversitesi tarafından gerçekleştirilmiş, çalışmalarda İzmir kentinin mevcut bina stoğu, altyapı ve hizmet şebekeleri İzmir Büyükşehir Belediyesi ve İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesinin katkıları ile belirlenmiştir. sarlarına karşı ilgili kurumların yaptığı çalışmalar “İzmir’de Afet Riskini Azaltma Çalışmaları” kapsamında İzmir Valiliği, İzmir Büyükşehir Belediyesi, İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesinin de içinde olduğu 23 katılımcı kurum ve kuruluşun 79 Aralık 2009 tarihinde gerçekleştirdiği “İzmir Afet Riskini Azaltma Sempozyumu”nda “İzmir’de Kurumlar Afet İçin Ne Yaptı?” başlığıyla ortaya konmuş ve kurumların deprem zararlarının en aza indirilmesi konusunda yaptıkları çalışmalar aktarılmıştır. 1) İlimizde mevcut 969 ilköğretim okulunun ve 310 ortaöğretim okulunun gözlemsel incelemeleri yapılmış olup, bunlardan; ön laboratuvar incelemesi yapılan okul sayısı 357’dir. 357 okuldan test ve proje çalışmaları süren okul sayısı 168’dir. Geri kalan 189 okuldan; güçlendirilmesine gerek görülmeyen okul sayısı 80, güçlendirme inşaatı tamamlanan okul sayısı 74, güçlendirme inşaatı devam eden okul sayısı A FET RİSKİ Radius Projesinde tespit edilen olası deprem ha Ölü doğan yapılar! ERHAN ARSLAN İnşaat Mühendisi / İMO. İzmir Şubesi Y. K. Üyesi 7, yıkım kararı verilen okul sayısı 26 dır. Bu okullardan yıkılarak yeniden yapılması düşünülen 8 okulun projelendirme ve yapım çalışmaları devam etmektedir. Görüldüğü gibi toplam 1279 okulun 357 si ile ilgili çalışmalar yürütülmekte, bu çalışmalar da ancak ödenekler elverdiği ölçüde yapılabilmektediriii. Güçlendirme ve yeniden yapım çalışmaları için merkezi kaynak aktarılmasının gerekliliği ve konunun aciliyeti ortadadır. 2) İzmir’deki 29 adet resmi hastaneden 11 hastane, Deprem Yönetmelik koşullarına uygun projelendirilmiş ve inşa edilmiştir. Bunun yanında 5 hastanenin bazı bölümlerinde güçlendirme çalışmaları sonuçlandırılmış, bazı bölümleri de yıkılarak yerine yönetmelik hükümlerine uygun yeni ek hizmet binalarının yapımı gerçekleştirilmiştir. Güçlendirme çalışmaları kapsamında 8 hastanenin güçlendirilmesinin ekonomik olmayacağı, günümüz koşullarına uygun nitelikli hale dönüştürülemeyeceği ve koğuş sisteminden kurtarılamayacağı kanısına varıldığından plan ve program dahilinde yeniden inşa edilmelerinin uygun olacağı kanısına varılmıştır. Bu yönde çalışmalar yapılarak 6 tanesi ile ilgili yeni yatırım çalışmaları başlatılmıştır. 3 adet hastane yatırımının projeleri hazırlanmış olup, ihale aşamasına gelmiştir. 3 adet ise yatırım proje aşamasında olup çalışmalar sürdürülmektedir. Konak Yenişehir’de Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Dr. Suat Seren Göğüs Hastalıkları ve Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi ile Ege Doğumevi Hastanesinden oluşacak kampüs alanında ise planlama ve yerleşim çalışmaları sürdürülmekte olup, bu 3 hastanenin tüm binaları planlama sonucu günümüz koşullarına uygun olarak yeniden inşa edilmiş olacaktır. İl Sağlık Müdürlüğü’nce güçlendirmesi yapılmayan hastane binaları en kısa sürede güçlendirilmeli ve sağlık kuruluşlarına ait hizmet binalarıyla ilgili çalışmalar bir an önce tamamlanmalıdır. 3) Ulaşım Hatları ile ilgili olarak Karayolları 2. Bölge Müdürlüğü, İzmir Büyükşehir Belediyesi, DLH, TCDD 3. Bölge Müdürlüğünce gerekli onarım çalışmalarının yapıldığı belirtilmiş olup, bakım çalışmalarının devam ettiği, alternatif güzergah ve hatların belirlendiği bildirilmiştir. Yeni imalatların yapımında hassas davranılması ve bakım çalışmalarının titizlikle sürdürülmesi gerekmektedir. 4) Enerji Sistemleri: RADIUS Projesinde; “Elektrik Üretim ve dağıtım Sistemindeki en çok hasar görebilecek bileşenler alt istasyonlar ve bu alt istasyonlarda yer alan devre kesiciler, emniyet şalterleri, transformatörler, porselen insülatörler ve kontrol ekipmanlarıdır. Hasar genellikle ankrajsız veya usulüne göre ankre edilmemiş elektrik ekipmanlarında yoğunlaşır. Porselen insülatörlerin kırılması veya devrilmesi de oldukça yaygındır. Bütün ankrajsız elemanlar usulüne göre ankrajlanıp sabitlenmelidir.” denilmektedir. TEİAŞ ve GEDİZ A.Ş. tarafından işletilen tesislerin deprem kirişi takviyeleri yapılmış olup bakımlarının sürdürülmesi gerekmektedir. 5) İçmesuyu ve Atıksu Sistemleri: İçmesuyu ve kanalizasyon hatlarında körfezin kuzeyinde kilometrede 1 kırık, körfezin güneyinde kilometrede 4 kırık olarak verilmiştir. Ayrıca körfezin güneyinden başlayarak, körfezi dolaştıktan sonra Çiğli’ye doğru uzanan kesimde yer alan ana boru hatları yüksek ve orta derecede sıvılaşma etkisine maruzdur. Dolayısıyla bu bölgelerde ana boru hatlarında sıvılaşma hasarları beklenmelidir denmektedir. İZSU Genel Müdürlüğü 2000 yılında aldığı kararla içmesuyu dağıtım şebekelerinde dış kuvvetlere karşı daha esnek olabilen HDPE(Yüksek Yoğunluklu Polietilen), DF(Duktil Font) ve PE(Polietilen) boru kullanımına geçmiştir. İlk önlem olarak şebekedeki eski boruların yüzde 95’i alınan karar doğrultusunda duktil ve polietilen borularla değiştirilerek olası depremde ortaya çıkacak kırılma hasarlarının en aza indirilmesi hedeflenmiştir. İzmir Eski Metropolünde içmesuyu üretim ve dağıtım sistemlerini (kaynaklar, depolar, pompa istasyonları ile ana isale ve dağıtım hatları) bilgisayarlarla 24 saat kesintisiz izlemek ve gerektiğinde kumanda edebilmek amacıyla İZSU Halkapınar Sular İşletmesinde 1999 yılında SCADA sistemi kurulmuş olup bu sistem ile istenilen tesis veya ana iletim hattına bilgisayarlarla müdahale imkanı sağlanmakta, afet anında derhal tedbir alınmasına imkan vermektedir. 2002’den günümüze kadar kent kanalizasyon şebekesinin yaklaşık yüzde 95’lik kısmı Polietilen ve Yüksek Yoğunluklu Polietilen boru ile değiştirilmiştir. Kanalizasyon sisteminde, boru yataklaması yapılarak ana hatların deprem hareketlerine karşı güvenliği sağlanmıştır. 2009 Aralık ayı itibarı ile Büyükşehir Belediyesi kapsamında 16 adet Atıksu Arıtma Tesisi çalışmakta, 6 adet tesisin yapımı devam etmektedir. Bu tesislerin inşaatı aşamasında deprem hasarlarına karşı tüm yapısal önlemler alınmaktadır. Dolayısıyla olası bir depremde Atıksu Arıtma Tesislerinin işlevlerini uzun süreli olarak engelleyecek yapısal hasarların oluşması beklenmediği belirtilmektedir. 6) Doğalgaz Sistemi: İZMİRGAZ A.Ş.’nin sistemdeki imalat ve onarımlarının dikkatle takip edilmesi gerekmektedir. İZMİRGAZ A.Ş. tüm çalışmalarında insan hayatı, diğer olası kayıplar ve doğalgaz arzının sürekliliği konularında alınabilecek tüm gü venlik kavramlarına önem vermeli, mevcut sistemin depremdeki performansı uyulması zorunlu olan şartlara göre uyup uymadığı belirli noktalardan uluslararası test tekniklerine göre kontrol edilerek belirli sürelerde tekrarlanması sağlanmalıdıriv. 7) Tarihi ve Kültürel Yapılar: İzmir Vakıflar Bölge Müdürlüğüne kayıtlı 186 adet tescilli yapı bulunmaktadır. Bunlardan 47 adedinin restorasyon, onarım ve bakımları yapılmıştır. Tescilli yapılardan 12 adedinin restorasyon projeleri hazırlanma aşamasında, 5 adedinin restorasyonu için Kurul Kararları alınmış, 3 adedinin restorasyonu için ise Kurul Kararı beklenmekte olup, 1 caminin onarım ve restorasyon işi devam etmektedir. Sanayi tehlikeli kuşakta! kıt olanakları içerisinde teknik eleman denetiminden yoksun olarak tamamlanmış olmaları deprem ülkesi olmamız gerçeği karşısında endişelerimizi artırmaktadır. Çünkü ülkemizde sanayi; Marmara Bölgesi’nde, İstanbul’un doğu ve batı aksında, Kocaeli, Bursa, Sakarya, Bolu, Düzce ile Ege Bölgesi’nde İzmir, Manisa, Aydın, Uşak gibi 1. derece deprem bölgelerinde yoğunlaşmaktadır. Olası bir deprem sonrası, sağlık, eğitim, ulaşım, enerji, haberleşme ve kamu yapılarının ayakta kalması kadar, sanayi yapıların da ayakta kalması önemlidir. Can kayıplarının acısı kadar olmasa bile, yaşanan bir deprem sonrası sanayi yapılarının yıkılması sonrası yaşanacak ekonomik çöküntü, acıları daha da artıracak yaraların sarılmasını geciktirecektir. Sanayi ve sanayi yapıları deprem sonrası olduğu kadar öncesi de önemlidir. Yapı sektörünün gereksinimi olan yarı mamul ve mamul maddelerin üretimi sanayimizin önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Yapı üretiminde; birçoğunda knowhow dış kaynaklı olsa da gelinen nokta oldukça iyidir, eğer kullanırsak ve doğru kullanmayı biliyorsak! Her türlü yapı önemlidir. İyi planlanmalıdır, iyi üretilmelidir, iyi denetlenmelidir. İşçisi, işvereni mühendisi ve tüm çalışanlarıyla milyonlarca kişinin çalıştığı, ekonomimizin can damarları fabrikalarımızda. ? Baştarafı 1. Sayfada nası, Kültür Turizm Varlıkları Koruma Bölge Kurulu, Opera ve Bale, Tiyatro, Kütüphane, Müze vb yapıların hiçbirinde geçen süre içersinde depreme dayanıklılık tespit ve takviye çalışmaları yapılmamış, sadece tiyatro binalarından Konak Sahnesi’nin onarımı halen devam etmektedir. Müze binalarında sadece restorasyon çalışmaları yapılmış olup, deprem hasarını aza indireceği düşüncesiyle ağır olan heykel ve lahitler zemin katlarda sergilenmektedir. Eserlerin daha az zarar görmesi için çelik konstrüksiyon ile desteklenmesi, acil çıkış için korkulukların dizayn edilmesi, büro mobilyaların sabitlenmesi çalışmaları yapılmamakla birlikte bunların yapılması yönünde ilke kararı alınmıştır. Yapılan restorasyon ve onarım çalışmalarında depremsellik boyutu dikkate alınmadığından, tarihi ve kültürel yapıların tamamının depreme dayanıklılıkları incelenmeli ve güçlendirilmesi gerekli yapıların projelendirme ve güçlendirmeleri bir an önce gerçekleştirilmelidir. Müzelerde de yapısal olmayan riskler nedeniyle sergideki ve depodaki eserlerin deprem sırasında hasara uğramasını engellemek amacıyla gerekli sabitleme ve taban yalıtımı sağlanmalıdır. T AKVİYE... İl Kültür ve Turizm Müdürlüğüne ait, Hizmet Bi 17 Ağustos depreminin üzerinden 12 sene geçti. Bu yıl yine her sene olduğu gibi kayıplarımız anısına törenler düzenlenecek. Ülkemizin depremselliği üzerine birçok konuşma yapılacak, belki devlet destekli konferanslarda bürokratların konuşmaları vb. gibi etkinliklerle bu günü geçireceğiz. Peki, bu günün sonunda bir daha böyle bir afetle karşılaştığımızda “can kayıplarının önüne geçebilecek miyiz?” sorusuna net bir şekilde “EVET” cevabını verebilecek miyiz? Herkes binaların zarar göreceğinden, depreme dayanıklı olmayan binaların büyük risk oluşturduğundan bahsedecek ama bu riskli binalarda kesin olarak büyük can kayıplarının olacağından açık ve net bir şekilde bahsetmeyecek. Çünkü can kayıplarını vurgulamak insanları korkutacak ve telaşlandıracak bir anlamda toplumda infial olacak, kimse bunu istemez ama belki de böyle bir vurgulama halkı depreme karşı bilinçlendirme ve örgütleme yolunda önemli bir adım olacaktır. Şunu da vurgulamakta fayda var halkımızın bu konuda adımlar atabilmesi için ışık tutacaklar İnşaat Mühendisleri olacaktır. Herşeyden önce şu bilinmelidir, mühendislik hizmetini doğru almış bir bina kesinlikle yıkılıp can kaybına sebep olmaz. Bu nedenle yapıya sunulan mühendislik hizmetinin kontrol altına alınması için Yapı Denetim kanunu çıkarılıp uygulanmaya başlanmıştır. Amacı Projelendirme aşamasından, oturmaya hazır hale gelene kadar (yapı kullanma izni alana kadar) yapıya doğru bir mühendislik hizmeti uygulanmasını sağlamak olan Yapı Denetim Sistemi uygulaması bu yılın başından itibaren tüm illerimize yaygınlaştırılmıştır. Yapı Denetim Kanunu öncesinden başlayan ve İnşaat Mühendisleri Odasının kurulduğu 1954’ten buyana halen devam eden bir uygulama olarak, yapının projelendirme aşamasında çok büyük sistemsel bir hatanın olması yani yapının ölü doğması, İnşaat Mühendisleri Odası’nın proje kontrol mekanizması tarafından önleniyor ve önlenmeye de devam etmeli. Çünkü bir yapı projelendirme aşamasında mühendislik hizmetini tam alabilmişse o yapının deprem etkisi altında, istisnalar dışında, göçme seviyesine gelmesi; beton dayanım yetersizliği, projenin yanlış uygulanması, eksik donatı kullanımı vb. gibi 910 kusurun bir araya gelmesi sonucu olur. O zaman kesin olan şu var ki bir bina yapılmadan önce mutlaka inşaat mühendis lerinin süreçte yer alması lazım. Mevcut durumda bu kontrolden sonra Yapı denetim şirketlerinin görevi başlıyor. Projeleri onlar da kontrol ediyor ve sonra da önceleri bilinçsizlik ve olmaması gerektiği halde ekonomik sebeplerden dolayı tam uygulanamayan Teknik Uygulama Sorumluluğu'nun yerine daha uzman olarak binayı her aşamasında detaylı bir şekilde kontrol ederek projesine uygun yapıların inşa edilmesini sağlıyor. Mevcut Yapı Denetimi sistemi bozulmadan ve var olan sorunları çözülerek devam ettirilebilirse kesinlikle çok sağlıklı ve depremde herhangi bir tehlike oluşturmayan yapılar inşa edilecektir. İLGİ EKSİKLİĞİ Mevcut sistemin sorunları olabilir ama ülkemiz açısından şu an en önemli sorun bu sistemin tamamıyla dışında yapılar yapılması. Toplum olarak yapılaşma konularında çok bilgi eksikliğimiz zaten var. Yerel yönetimler ise uygulamadaki problemleri aşma yönünde çok az çabalıyor ve ayrıca emlak sektöründe bazı düzenlemelere ihtiyaç var. Bu çarpıklıklar bir araya gelince en kötü son olarak "mühendislik hizmeti almamış" kaçak yapıların yapılmasına neden oluyor. Yani yapılar zaten ölü doğmuş oluyor. Mühendislik hizmeti alamamış kaçak yapılar bu ülkedeki en büyük problem. Peki, insanlar neden kendilerince haklı gördükleri nedenlerle kaçak yapılara yönelme gereği duyuyor. Kendine bir katlı bir konut yapacak dar gelirli bir kişiyi düşünürsek; öncelikle emlakçiler veya çevreden edindiği yetersiz bilgilerle bir arsa alıyor. Alıcı tarafından detaylı bir araştırma yapılmadığı durumlarda arsanın imar durumu istediği gibi ev yapmasına cevap vermeyebiliyor. Ayrıca aldığı arsada yola terk veya ihdas gibi koşullar var ise bunların ek ekonomik yükü ve işlemlerinin uzun sürmesi de caydırıcı oluyor. Bir başka durumda ise alınan arsanın gerçekte büyük bir arsanın belli bir hissesini olduğunun ortaya çıkması ve inşaat izni alınamaması vb. gibi sorunlar sonucunda istediği binayı ruhsatlı yapamayacağını anlayan kişileri kaçak yapı yapmaya yöneltiyor. Kendine uygun bir arsa bulup tüm herşeye rağmen ruhsatlı yapı inşa etmek isteyenler bu seferde belediyelerin harçları ile karşılaşıyor. Yakın zamana kadar, eğer arsanız iki yola cepheli ve cephe aldığınız yollar genişse ayrıca cepheleriniz karşısında imar planında yeşil alan veya kamu tesisi var ise ödemeniz gereken yol katılım bedeli, su ve kanal iştirak bedelleri hep iki katına çıkıyordu ki bunların çok yüksek bedellere ulaşabilmekteydi. Diğer harçlarında bunlara eklenmesi ve inşaata başlayıncaya kadar çoğunun peşin ödenmesi, neredeyse bir binanın 100 m2’lik bir katının beton ve inşaat demiri malzeme giderlerine ulaşan bu harçlar nedeniy B le başını sokacak bir ev sahibi olmak isteyen biri için bunun ne kadar zorlayıcı bir hale dönüşmektedir. Bazı inşaat ustaları kendilerinin kontrol edilmesini istemedikleri için mal sahiplerini kaçak yapı yapmaya yönlendirebilmektedir. Kaçak yapılaşmanın yoğun olduğu bir bölgede binasını ruhsatlı yapmak isteyenlerin yaşadığı mahalle baskısı da bir başka gerçektir. Bunların yanında bir de mühendislerin çok demir ve beton kullandığı yönünde çıkarılan söylentiler söz konusu bölgelerde ne yazık ki etkili olabilmektedir. Yukarıdaki gibi birçok faktörün sonucunda evini kaçak yapmaya karar veren mal sahiplerini de Türkiye’de yerel yönetimler oy kaygısı nedeniyle engelleyememektedir. Kaçak yapılaşma böyle bir ortamda geniş kentsel alanlarda ve kentlerin çeperlerinde hızla ortaya çıkmaktadır. Sonraki yıllarda bu tek katlı yapılar iki, üç, dört katlı olarak yükselmekte, deprem onu sınayana ve yerle bir edene kadar afete dönüşecek saatli birer bomba olarak beklemekte ve kullanılmaktadır. Ne acı gerçektir ki bu bina sahiplerine göre en iyi betonu kullanıp, en iyi ustaya yaptırdıkları için binalarına hiçbir şey olmayacaktır. Düşünürsek 2011 yılındayız ve bu işler hala böyle devam ediyor. Demek ki toplum olarak yapılaşma konusunda çok ama çok bilinçlenmemiz gerekiyor. Yerel yönetimler imar düzenlemelerini belki tekrar gözden geçirmeli, alacakları harç bedellerini taksite bağlamak gibi yöntemlerle kaçak yapılaşmanın çok olduğu bölgelerde ev yapacaklara en azından ilk aşamada bazı kolaylıklar sağlamalı ve arsa alım satımlarında arsanın imar durumu hakkında resmi kurum onaylı belgelerin iki tarafın onayından çıkması sağlanmalı. Bunlar gibi birçok öneri geliştirilebilir önemli olan bir an evvel depremle burun buruna yaşadığımız ülkemizde gerekli düzenlemeleri yapıp en azından yeni yapılacak tüm yapıların inşaat mühendisliği hizmetini almasını sağlayabilmek ve bunun herkes tarafından öncelikli tercih edilmesi yönünde her türlü çalışmayı yapmak. Günümüze kadar hiçbir hükümetin bu konuya gerekli hassasiyeti yeterince gösteremediğini belirtmek gerekir ama büyük bir deprem binalar gibi hükümetleri de devirebilir bu da bir gerçek. Yani şu an mevcut hükümet durmak yok yola devam diyor ama gerekli önlemleri almazsa belki de yolda depremden dolayı yıkılan yapılardan dolayı ilerleyemeyecek. Zaten toplum olarak refah seviyemizi arttırma yönünde bir sürü zorluklarla karşılaşıyoruz, eğer bir kez daha büyük bir deprem yaşarsak ve çok daha büyük yıkımlar olursa ülkemiz hem maddi hem de manevi anlamda çok ama çok büyük yara alacaktır. Bunun önüne geçebilmek için unutulmamalıdır ki İnşaat Mühendisleri ile depremden sonra değil depremden önce tanışılmalıdır. C M Y B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear