26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

ıo azetecilerle politikacılar, mcslekleri gevJFreği hep karşı karşıyadır. Bu ilişki, genellikle iki tarafın birden rızasıyla olmaz, ama birliktelik gereklidir (en azından taraflardan biri için). Söz konusu ilişki ya da birliktelik, aslında çıkara dayanır. Politikacı, gazeteci ile birlikte olmak ister; çünkü adı, demeci gazetelere, yayın organlarına geçecektir. Gazeteci, politikacı ile birlikte olmak ister; çünkü onun için politikacı aynı zamanda "haber"dir. Aslında bir gazetecinin ya da politikacının bütün ilişkilerini böylesi bir düzeye indirgemek pek doğru değil. Ancak, bir anlamda anlatılmak isteneni basitleştirmek için böyle bir yol seçildi. Politikacı ile gazetecinin ilişkileri, bazen aynı çıkarlardan ötürü bozulabilir d c . Hatta mahkemelik olurlar. Bu mahkemelik olma durumuna sık sık rastlanır. Ancak bu mahkemelik olanlardan, yani taraflardan biri, bir dönem bazı şeylerin dizginlerini elinde tutmuş, "yetkili" olmuş bir politikacıysa iş değişir. Gazetecilerle mahkemelik olan önemli politikacılardan biri de eski lsrail Savunma Bakanı Ariel Şaron. Bazı Batılı yayın organlarında adı "Beyrut Kasabı" oiarak da geçen bu lsrailli politikacı asker, ünlü Amerikan haber dergisi Time aleyhine açtığı tazminat davasını kaybetti. Her şey, 24 ocak günü New York'ta olup bitti aslında. Daha önce New York Mahkemesi jürisi, Time'ın 1982 yılında Beyrut yakınlarındaki Sabra ve Şatila katliamlarına ilişkin yayımladığı bir yazıda Şaron'a yönelttiği iddialar için "dayanaksız" yargısına varmıştı. 24 ocak günü yapılan duruşmada, bu "dayanaksız" yazının 'kasıtlı" yazılıp yazılmadığı kararlaştırılacaktı. Eğer mahkeme yazının "kasıtlı" yayımlandığına karar verirse, bu kez 50 milyon dolar SİY \SFT 85 yapmasını kabul etti. Kudüs'te 6 haziranda yapılan toplantı, davanın dönüm noktası oldu. Kahan, Amerikan mahkemesine gönderdiği mektupta "EkB"nin öç alınmasına ilişkin yapıldığı iddia edilen konuşmayı içermediğini belirtti. Buna karşın "Time" dcrgisinin avııkatı llaim Zadok bir karşı mektup göndererek, yapılan incelemenin Time'ın konuyla ilgili kaynak gösterdiği belgeler Uzerinde yapılmadığını ileri sürüyordu, ama bu, mahkemenin vereceği kararı değiştirmeye yetmeyecekti. Bütün bu gelişmelerin neticesinde dört aşamalı dava prosedürü başlatıldı. llk sorun, 22'nci paragrafta Şaron'a iftira ediliyor muydu, edilmiyor muydu? Katliamı 'bilerek' düzenlediği mi iddia ediliyordu, yoksa yalnızca söylenmek istenen Falanjistlerin kamplara girmelerine izin vermesi halinde katliamm kaçınılmaz olduğunu bildiği miydi? tkinci soru, "Şaron başsağlığı ziyaretinde Cemayel ailesiyle ne konuştu?" şeklinde özetlenebilecek noktaydı. Bu aşamada Şaron mahkemeye öç ahnması konusunda herhangi bir görüşme yapmadığını ispatlamakla yüktlmlüyken, "Time" dergisi konuşmanın "yapılmış olabilecegi" konusunda jüriyi ikna etmc zorunda idi. "Time" ise duruşmalarda elinde hiçbir kesin delil yokken yalnızca lsrail hükümetinin kabine tutanaklarını kaynak göstererek Şaron'un defalarca kere uyarıldığı iddiasına dayanıyordu. Tabii bu delillcr jüri için yeterli olmayacaktı ve suçlamayı "dayanaksız" buldular. 24 ocak duruşmasında mahkeme, yazıda "kasıt bulunmadığına" karar verince, salonu sevinç içinde terk eden (en azından öyle görünen) Şaron, kapıda kendisini karşılayan gazetecilere, "Buraya Time'ın yalan söyledigini kanıtlamaya geldim. Buraya Calibi nteçhul davanın tara/lanndan biri: Ariel Şaron ŞaronTime davası bitti, kiın kazandı? lık tazminat istemine geçilecekti. Şaron için ileri sürdüğü iddiaları kesin kanıtlarla ispatlayamayan Time'a karşı mahkemenin aldığı karar, dergi yöneticilerini şaşkına çevirmişti. Kararın açıklanmasından sonra, dava konusu haberin yazarı, Time tsrail muhabiri David Halevy, mahkeme koridorunda sinirli sinirli dolaşıyor, kararı eleştiriyordu. Halevy, etrafındakilere 1985 yılının da Onvell'in 1984'üne benzediğini söylüyor, "Bütün yalanlar doğru, doğrular yalan oldu" diyordu. Şaron ise ilk karar sonrası etrafını saran gazetecilere, "En önemli nokta aydınlığa kavuştu, bu da Time'ın yalan söyledigidir" diyordu. yel' in cenaze töreninden iki gün sonra da Falanjistler sözde teröristleri arama bahanesi ile Filistinli göçmenlerin Sabra ve Şatila'daki kamplarına giriyorlar ve savunmasız yüzlerce insanı öldürüyorlardı. 1983 şubat ayında da lsrail, Yüksek Mahkeme Başkanı Yitkzak Kahan başkanlığında bir komite oluşturarak katliamm soruşturulmasına başlıyordu. Bu soruşturmada Şaron'un bütün uyarılara rağmen Falanjistlerin kamplara girmelerine izin verdiği ortaya çıkıyordu. Bu arada "Time"da Kahan Komisyonu'nun raporlarından hazırlanan bir yazı yayımlanıyordu. lşte bu yazının 22'nci paragrafı daha sonra bu davanın konusunu teşkil edecekti. 22'nci paragrafta aynen, "Raporun 'EkB' olarak bilinen ve giivenlik gerekçesiyle hiçbir yerde yayımlanmayan bölümünde birçok gizli islihbarat ajanının ismi geçiyor. Ayrıca Time'ın ögrendigine göre, bu bölümde, Cemayel'in öldiirülmesinden sonraki gün, Şaron'un Cemayel'in ailesine yaptığı ziyarete ilişkin bilgiler de yer alıyor. Sö/ii geçen belgeye göre Şaron, Cemayellere tsrail kuvvctlerinin batıya hareket edecegini ve llıristiyanların da Filistin kamplanna girebileceğini belirtmiştir. Aynca Şaron'un Cemayel'in ailesine Falanjistlerin Beşir Cemayel'e yapılan saldırının öcünü almalan gerektiğini söyledigl yer alıyor, ancak konuşma hakkında daha fazla aynntı verilmiyor" deniyordu. Yazıda geçen "Time'ın ftgrendigine göre" şeklindeki gazctecilikte haberin kaynağını öğrenen tek yayın organı olunduğunu vurgulayan ifade de zaman içinde, Şaron'un "Time" aleyhine açtığı davanın özünü meydana getiriyordu. Şaron, Cemayellere yalnızca başsağlığı için gittiğini, Falanjistlerin öç almalan konusuyla ilgili herhangi bir görüşme yapılmadığını iddia ediyordu. "Time"ın kendisini katliamı düzenleten kişi olarak göstermek istediğini, buna karşı iftira ve tazminat davası açacağını açıklıyordu. "Time" dergisinin avukatları, sorgulaınada sözü edilen paragrafın lsrail'deki komisyonun bulgularından yararlanılarak hazırlandığını ve tsrail askeri yetkililerinin tanıklığına başvurulduğunda bu konuda kendilcrini doğrulayacaklarını iddia etmelerine karşın lsrail böylesi bir tanıklığı güvenlik gerekçesiylereddetti.Bununüzerine davanın her aşamasında her iki taraf da iddialarını ispatlamak için Kahan Komisyonu'nun gizli belgelerini araştırmaya başladı, hatta hâkim Abraham D. Sofaer delil elde edebilmek amacıyla lsrail hükümetiyle görüşmeler yaptı. Sonunda Şaron'un da baskısıyla lsrail hükümeti "EkB' ve diğer belgeler uzerinde eski hâkim Kahan, "Time" dergisi ve Şaron'un lsraili avukatlarından oluşan bir heyetin inceleme Time'ın ihmalci ve dikkatsiz davrandıgını kanıtlamaya geldim. Sonuçta beni buraya getiren şeyi elde ettim," diyordu. Time'ın avukatı ise tam tersi görüşteydi: "Tazminat davaları savaşa benzer, Çarpışmaları kimin kazandığı önemli değildir. En önemlisi savaşı kimin ka/andıgıdır. Savaş bitti ve biz kazandık." Şaron, kendisini galip sayarken ilk mahkemenin aldığı haberin "dayanaksız" olduğu kararından yola çıkıyordu. Time'ın avukatına göreyse son amaç tazminatı ödememek olduğuna göre ve Time'ın tazminat ödemeye mahkum olması gibi bir durum olnıadığına göre Time kazanmıştı. The Nevv York Times gazetesinden Anthony Lewis ise karardan sonra, "Teknik olarak davayı Time kazandı. Ancak sokaktaki adam şunu soracak: 'Bizim hukuk sisteminde yanlış bir şey yok mu? Birisi, hakkında yazılan haberin yanlış olduğu ya da sorumsuzca basıldığı kanıtlanmasına rağmen, yani haklı olduğunun kanıtlanmasına rağmen davayı kaybediyor.' Kamuoyu, basının gereginden çok korunduğunu düşünecck," diyordu. Time dergisi ise bu konuda şunları yazıyordu: "Resmi tsrail raporundan sonra istifa etmek zorunda kalan Şaron, tazminat davası ile heın ülkesindc, hem dünyada adını yeniden duyurmuk fırsatını buldu. Şaron, bir gün tsrail başbakanı olma arzusunu hiçbir zaman gizleınedi. Davadan bir gün sonra NBC telcvizyonunun 'GUnün Şovu' programında, 'Bir gün bunu da deneyeceğime inanıyorum' dedi. Dava konusu yazıda, ilgili paragrafın yanlış olduğuna jüriyi inandıran Şaron, davayı kaybetmesine rağmen kendi davası için önemli bir başarı elde etti." Yani, Time'ın kendisi de aslında Şaron'un bu işten kazançh çıktığını kabul ediyor. (DERI.HYEN CEM KUTA Y ÖNER) "Öç alma Ama yine de "Time", suçlamayı yaparken kasıtlı davranıp davranmadığını açığa çıkaracak olan 24 Ocak 1985'teki son duruşmaya kadar iddialarının "dayanaksızlığına" ilişkin verilen karara olan karşı tavrını sürdurmeyc devam edecekti. 21 Ocak 1985 tarihli "Time" dergisinde yayımlanan bir nıakalede iddia kaynaklannın kesinliği konusunda bir hata bulunmadığı, eğer bir hata varsa onun da "paragrafın özünün" incclenmesinde olduğu savunuluyordu. Makalede ayryıca "İki lıafla önce güvınilir kaynaklar Time'ın öç alma konusunda yapılan konuşmaya ilişkin savını bir kez daha dogruladılar" deniyordu. Şaron'un bu makaleye tepkisi kendisine yapılan iftiranın ikinci kez yinelendiği ve bunun "çok küstahça" olduğu şeklindeydi. Neydi bu "öç alınması konusunda yapılan konuşma" vc bu noktaya nasıl gelinmişti? Konu biraz gerilere, tsrail'in Güney Lübnan'ı işgal etmesine kadar uzanıyordu. Bu işgal dönemindc, 14 Eylül 1982 yılında, Lübnaıı Devlel Başkanı Beşir Cenıayel, kimliği belirsiz kişiler tarafından saldırıya uğruyor ve öldürülüyordu. Cema 1 azminat ödemekten kurtulduğu için Time'ın davayı kazandığını söyleyenler de var, Şaron'un amacına ulaştığını söyleyenler de... Duruşma sonrası Şaron 'un gazetecilere demeç verirken, halinden memnun görünmesi, "Önemli olan Time'ın yalan yazdığının kanıtlanmasıydı, bu da oldu" demesi, olayın bir cephesi. Öteki tarafta Time'ın tsrail muhabiri var. O da Onvell devletinden sö'z ediyor, "Doğrular yalan, yalanlar doğru oldu" diyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear