Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SİYASET 85 BU II \l I A SfYASET Ikinci Dünya Savaşı bitiminde, dunyadaki "fiilî durum" asıl olarak ABDSovyetler Bırliğı pazarlığıyla hukukileştirildi. 411 Şubat 1945'teki Yalta görüşmeleri bu sürecın belirleyicı halkalarındandı. Yalta'nın kavram olarak içerıği, bıiyük güçlerin kendi çıkar ve ihtiyaçlarına göre "çevrelerini" düzenlemelerı dıye tanıtılabılir. Ya da kısaca, "paylaşım" dıye. Savaş bitimindekı evrensel paylaşım pazarlığında Stalin yönetıminin aldıgı tavır, temelde, Sovyet devletinin güvenlik ihti' yaçları ve çıkarlarınca belirfenmişti. Dolayısıyla, Batı'nın "dokunmayacağı" etki alanları pahasına, sol güçlerin bir dizi Avrupa ülkesınde kazandığı etkinlıkten "vazgeçilmişti" Hatta Yugovlavya'da, bir "zafer" pazarlık konusu edılmıştı. Yalta'nın simgelediği düzene yaklaşık 30 yıl boyunca pek kimse ilişmedi. Sarsıntılar, sapmalar, büyük güçlerin şu ya da bu düzeydeki müdahaloleriyle giderıldı. 1970'lerde, ABD eski Başkanı Jimmy Carter'ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Zbigniew Brzezinski, dünyanın 1945'lerde temelleri atılmış düzenini çok ciddı ve "atak" önerilerle tartışma konusu yapmayaçalıştı. Brzezınksi, Sovyetler'ın etkinliginı yayma kapasitesının tıkandığı, Batı1 nın "Sovyetler'e bırakılmış" ülkeleri "kazanabileceği" görüşündeydi. Brzezinski1 nin bu görüşlerini kısa süre önce yazdığı makalede cüretkâr bir tavırla yinelemesi tartışmalara yol açtı. Brzezinski makalesınde özellıkle "Avrupa'nın girişimi" motifiyle oynuyordu. "Avrupa'nın bağımsızlaşmasıtarafsızlaşması" gibi kavramlarla ifade edilen görüş, gerçekte harfiyen, "Sovyet etkisındeki Doğu Avrupa ülkelerinın Sovyetler'den bağımsızlaştırılması" demek. Dolayısıyla, Yalta'yla simgelenen yapıda çeşıtli taşların oynatılması, delıkler, koridorlar açılması. Brzezinski bu genei perspektifiyle uyarlı diplomatik manevraları elle tutulur Öneriler düzeyinde somutlaştırarak ortaya sürüyor. Başlıca uğraş alanı dünya dengesidünya düzeni olan, bir zamanların "süperdanışman"ı "Dr. Zbig", Do^u Avrupa ülkelerinin iç dinamiklerinin bu ülkeleri kaçınılmaz olarak Batı'ya yaktaştıracağını ima ediyor tabii, eğer Sovyet gözetimi zayıflatılabillrse. Brzezinski'nin uzun vadeliboyutlu bakış açısı ya da buradan hareket eden daha kısa vadoli, belki daha atak bir tavır ABDde yönetim düzeyinde yaygınlaşırsa, Yalta ile çızılen etkinlik düzeninin değişime uğraması beklenebilir. Yalta ve Brzezinski'nin açtığı tartışmayı 1011. sayfalarda konu ettik. B u hafta Siyaset 85'in üç sayfasını bir çizgiroman kaplıyor. Gelecek iki sayı boyunca sürecek çızgıromanımızın konusu Gökova. Zor bulunur bir doğa güzelliğini mahvetmeetmeme tartışması, bu tartışmaya bir sürü ekonomik gerekçe ve rakamlarla katılan yetkilileri pek etkilemişe benzemiyor. Doğayı çırkinleştirme ısrarının serüvenini Kemal Gökhan çizgileriyle ışledi, belkı çizgiler bir işe yarar. Refik Ahmet Sevengil ve "İstanbul Nasıl Eğleniyordu?" efik Ahmet Sevengil, 1903'te Bingazi'de doğdu. ldadi ikinci sıruf öğrencisiyken, Darülfünun Edebiyat Fakültesi sınavına girdi. Sınavı kazanmasına karşın, babasının ölümü Uzerine yükseköğrenimini sürdürme olanağı bulamayınca, "İkdam" gazetesinde muhabir olarak çalışmaya başladı. Daha sonra "Vakit" gazetesine geçti, kısa bir süre sonra da yazı işleri müdürü oldu. Bir yandan da ÜskUdar Amerikan Kız Koleji ve A'.man Lisesi'nde edebiyat öğretmenliği yapıyordu. 1930'da tstanbul Belediyesi Meclisi üyeliğine seçilen Sevengil, 1943'te Tokat'tan milletvekili oldu. 1950'de milletvekilliğinden aynldıktan sonra, Yeni tsianbul Gazctesi Ankara Temsilciliği'ne, Basın Yayın Genel Müdürlüğü Radyo Daire Müdürlüğü'ne getirildi. 1960'ta açığa alındı, ama bir yıl sonra görevine döndü. 196364 yıllarında Ankara ve lstanbul radyolarından sunduğu "Eski Şiirimlrin Ustalan", "Yuzyıllar Royunca Halk Şairleri" ve "Çağımızın Halk Şairleri" başlıklı konuşmaları çok tutuldu. TRT'nin kuruluşunda da görev alan Sevengil, 1964'te TRT Yönetim Kurulu'na seçildi. 13 Eylül 197O'te ölen Refik Ahmet SevengiPin on dokuz kitabı bulunuyor. Sevengil'in "tstanbul Nasıl Eglenlyordu?"yu kaleme alırken yola çıktığı nokta, eğitim dünyamızdaki somut bir gerçeğe dayanıyor: "Tarih kitaplarımız, eski padisahların gerekli gereksiz, vakitli vakitsiz yaptıkları savaşların sıralamasından ibarettir. Toplumsal hayat ne yazık ki bunların sayfalan R arasında yer bulmamıştır. Acaba bizden öncekl kuşaklar, savaşların dışında nasıl yaşıyorlardı?" Sevengil'e göre, eski eğlence, zevk ve sefahat âlemleri incelendikçe, geçmiş yüzyılların karanlık çehresi aydınlanmaktadır. Peki, eskiden lstanbul nasıl eğleniyordu? ."Bu soru karşısında önce akla hanedanın, hanedan yakınlarının, sonra da bunların çevresinde beliren ve genişleyen dalkavuklann ve yardakvıların eglenceleri gelir. Perdeli perdesiz, biitün genişlik ve kapsamıyla her cinsten utanmazlıgı içine alan bir fuhuş ve rezalet. Bunlann yanında bir de yine paranın veya para kazanmak ihtiyacının ortaya çıkardığı eglendirme sanatları vardır ki, şasılacak bir çeşitlilik gösterir." Bir de Salah Birsel'e kulak verclim; bakalım, Salah Birsel, Sevengil'in sözlerini, kendine özgü üslubuyla nasıl doğruluyor: "Dogrusu şu ki, bu gibi yazılar.... yaşamın mutfagını açıga vuran yapıtlarda boy gösterir.... Bana sorarsanız gerçek tarih bu kitaplardadır. Bir başbuğ ya da polltikacının, bir tiyatro oyuncusu ya da at cambannın, bir balıkçı ya da ressamın neler atıstırıp atıştırmadıgını, ne zaman yatıp, ne zaman kalktıgını, isine ya da mangaptusuna giderken hangi sokaklardan geçtiğlni bilmeden o insanın düşünceleri kolay kolay kavranamaz." Refik Ahmet Sevengil'in "tstanbul Nasıl Egleniyordu?" adlı kitabı ilk kez 1927'de Cihan Matbaası Kütüphanesi'nce yayımlandı. önümüzdeki günlerde lletişinı Yayınlan'ndan çıkacak olan kitabı baskıya Sami önal hazırladı. Yanda aktardığımız bölümler, Sevengil'in kitabından alındı. Hamamda çıplak kızları kovalayan padişah naltıcı yüzyıl ortalarında Eyüp semtınin İstanbul'ın en batak yeri olduğunu yazmıştık. İkincı Selim'in "Hükmi Hümâyun"u ıle Eyüp'teki meyhaneler, genelevler, raks, müzik ve başka eğlence yerleri kapatıldıktan sonra bir süre ortahk sessızleşmişse de, aradan bir süre geçince yavaş yavaş Eyüp yenıden eski halinı almaya başlamıştır. Bu seferki fuhuş, büsbütun başka bir bıçimdedir. Eyüp Camii, medresesi ve okulu çevresinde bir süreden beri gayrimüslimler çogalmıştı. Serbest hayatta bunların da etkisi oluyor, eğlenmek isteyen Müslümanlar da gayrimüslimlerin arasına karışarak gızleniyorlardı. Eyüp bahçe ve bostanları özellikle bunların coşkun eğlencelerine sahne oluyordu. Renk renk çiçekler arasında cana can katan kokularla içki âlemleri kuruluyor, raks ve müzik başlıyor, kaval ve davul çalınıyordu. Eyüp'ün kaymakçı dükkânları o zaman da ünlü idi. Bu dükkânlar o zaman kaymak alışverişinden başka daha nice işler de görüyordu. Örneğin şimdlki bazı pastane ve benzeri yerlerin yaradıkları işlere de yarıyor, düşkünler, âşıklar, sevenler ve sevilenler şehrin dört bir yanından boş zamanlarını geçirmek için bu dükkânlara geliyorlar, kaymak yerken kaşla göz arasında bu ağız tadıyla nice nice tanışma, anlaşma ve hatta buluşma sözleşmesinde gecikmiyorlardı. ikinci Selim'in son yıllarında bu hal yeniden hocaların "Din elden gidiyor, ahlakı islamiyye kalmadı, bu ne gündür, kıyamet mi yaklaşmıştır?" şeklinde ortak şikâyetlerine yol açmış, bu konuda kadıya başvurup itirazlarına neden olmuştu. Durum padişaha bildirilerek bunun önüne geçilmesi istenmiş, sonunda 1573 yılında padişah, bu işin "gizlice yasaklanması çarelerinin araştırılmasını" ferman etmiştir. Bunun üzerine Eyüp semtindeki fırınları, kaymakçı ve oyuncakçı dükkânlarmı tutan gayrimüslimler burada ticaret yapmaktan alıkonulmuşlar, bostan ve bahçelerde toplanıp düzenlenen eğlencelere bundan sonra izin verilmemiş, "kaymakçı dükkânlarına kadınların kaymak yemek bahanesiyle girip oturup ya O Eski Istanbul'da bir meyhane bancıların toplanıp ahlaksızlık etmeleri1'nin ["Kaymakçı dükkânlarına nisft taifesinin kaymak yemek bahanesiyle girip oturup nâmahremler cem' olub fısk u fücur etmeleri"] önüne geçilmiştir. ikinci Selim böylelikle halk arasındaki fuhuşun sözde yasaklanması yoluna giderken, kendisi zil zurna sarhoş, her ırkın en güzel kadınlannı toplatıp sabahlara dek şenllkler, eğlenceler, yeme ve içrnelerle iliklerine kadar dolu, sinirleri sarsıla sarsıla, hummalı, sar'alı, ateşli bir fuhuş hayatı yaşıyordu. Nitekim bu kaymakçı dükkânları olayının ertesi yılı, sarayın özel hamamında bizzat ikinci Selim coşkulu bir seks âlemi düzenlemişti. Tadına önceden bakılmış yosmalar bu eglenceye sokulmamış, padişaha yaranmak için bilinen sıfatı takınmaktan da çekinmeyen dalkavuk ruhlu vezirlerln, "ulemâ" adı altındaki yüzsüzlerin ve öbür ileri gelenlerin güzellerıyle ünlü ülkelerden toplanıp "süddei saadef'e [mutluluk kapısı] sundukları genç ve körpe bakireler, o gün "emri hümâyun"la padişahı yıkamakla görevlendirilmiş, hazinedar usta tarafından çırılçıplak soyularak "harveti hümâyun"a bırakılmışlardı. İkinci Selim biraz sarhoştu. Üstelik hamamın sıcaklığı da sinirlerini epey gevşetmişti. Ay yüzlü güzeller padişahı yıkadılar, temizlediler, vücuduna masaj yaptılar. Epey âlem oldu. Çıplak kızlar, kahkahaları, çığlıkları hamam kubbesinde çınlarken, sedef kakmalı nalmların üstünde ayakları burkularak, vücutları kıvrılarak bucak bucak kaçıyorlar, ikinci Selim sakalı titreyerek, heyecan ve sarsıntıyla kızları tutmak için koşuyordu. "Zatı şahane"nin bir aralık kalbi hızlı hızlı çarpmaya, her tarafı tiril tiril titremeye başladı. Bu sırada gozdelerinden birini yakalamak üzereyken, birden nalınlarının üstünde ayağı burkuldu, sallandı ve çıplak vücudu mermer taşlara boylu boyunca uzandı. Kızlar yetişip geldiler, padişahı dinlenme yerine güçlükle taşıdılar. ikinci Selim'in sefahatla yıpranmış, yaşlı vücudu, sıcak hamam içinde ne o şiddetli heyecana, ne de bu müthiş düşmeye dayanabilecek güçte değildi. Hamamdan yatağına taşınan padişah, bir daha kalkamadı. Vücudunun ağrı ve sızıları içinde gözlerini ebediyen kapadı (1574). ÜMİT KIVANÇ