Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
23 bttn A nkara TBMM göreve başladığın/\ dan bu yana ılk kez bu kadar yo Z X ğun ve gerılımlı bır gün yaşadı geçen hafta Bakanlar arasında çatışmanın meıltse bu şekılde yanstması Cumhurıyet tanhmde bu boyutlardakı bır örneğı pek görülmemış bır olaydı TBMM'de 23 ektm gunü yaşananların eksenınde o günün Malıye ve GümrUk Bakanı Vural Ankan'ın konuşması butunuyordu. Yerımız elverdığınce aktarıyoruz. MALtYE VE GÜMRÜK BAKANI VURAL ARIKAN (Izmır) Sayın Başkan, degerli milletvekilleri: Gumrıık olayları Cumhuriyet kuruldııgıından ben tukenmez kalem gibi bir şey, bilmiyor bir turlu. ( • ) • Biliyorsunuz, ben bu kursude yemin ettigim zaman, yalan soylememeye, hiçbir şeyi saklamamaya and içtim. (ANAP sıralarından "bravo" scslerı, alkışlar) (....) 1983 yılının aralık ayında bir kararname çıktı. Bu kararname 1983 yılında mu;terek kararla layin edilecek olanların dışındakilerin alaına yctkisını Bakan'a veriyor. Yani şııııdı ben tayin edecegim. Kimi layin edecegim? Muhafaza memunınu, mııduru, bolge fimirini, kısım âmirini. Ama kimseyi lanımıyonım. O halde ne yapacaksınız? Çunku yonetmelikleri de yok. Hemen bir alama komisyonu oluşturdum. Alama komisyonunda kimler var? GUmruğun ozelliginden oturu Teftiş Kurulu Başkanı var, Personel Dairesi Başkanı var; eger gumrıık idaresinden geliyorsa (ayin edilecek kişi, Gumrııkler Genel Muduru var. Muhafazadan kaynaklanıyorsa o zaman Muhafaza Gcnel Muduru var. Bunların seçtiklerınin onayını kim yapsın? S'le 15'inci arasında musteşar muavini yapsın, 4'le 2 arasında mıısteşar yapsın; eger atanacak kişi l'inci derecede ise onu da Bakan yapsın dedim ve usul boyle olmuş(ur ve benim /amanı idaremde hiçbir zaman dışarıdan bir ki>i gumruk iduresine, Kapıkule'ye (ayın edılmış degildir. Hepsi, ya Yeşilkoy'dc gorev yapandır, ya Adana'da gorev yapandır, ya Habur'da gnrev yapan kişidir. Dışarıdan atama yoktur. Şimdi siz, Yeşilkoy'dc adam gorev yaparken onu suçlamıyorsunuz, ama siz bu adamı Kapıkule'ye gorevlendirdiginiz zaman o adamın kişiliginde suçluluk arıyorsunuz. Bu mumkun degildir. Suçluluk, ancak olaya elkoydugunuz zaman soz konusu olabilir. Olaya el koymadan çalışan memurları suçlamak da mumkun degildir. Hukukun genel ilkesi ve genel kuralı da budur. Atamalara bovlere degindiktensonra, Sayın Mesut Yılmaz'ın açıkladığı ve malumlannız olan konulara geliyorum. Once Muhafaza'daki bir olay, yani Volkan Otobusu'nde yakalanan paralar ve dovizler olayı var. Bundan sonra da ikinci operasyon, yani gumruk opcrasyonu var. Şimdi izin verirseniz o kesime geleceğim. Ocak ayında Kapıkule'ye gittim. Kapıkule'ye gıttigim zaman uç baş gordum: Birisi Mıılkı İdare Âmiri, yani suçsuz gorulen Vali Muavini şimdi gorevden alınan llmit Karahan ve O'na baglı polis. Dıgeri Gumruk Başmuduru vc uçuncusu ise Gumruk Muhufuza Muduru. Baklım ki her uçu de çalışma halinde. Dondum dedim ki: Bunlar beraber olurlarsa her turlu kaçakçılıgı yapabilirler; ama sataşırlarsa, çarpışırlarsa olaylar olur. Hemen Edirne Valisi'ne gumruk mulki idare âmirini oradan çekmcsini ve benim de lasarrufta bulunacağımı ifade elliın. Geldim, Sayın İçişlerı Bakanımıza da aynı şeyi soyledim; geldim, Sayın Ba>hukamınıza da avnı şeyi arz etliın. lakal bunlar olmadı, olamadı. (HP ve MDP sıralarından "Neden olmadı, nıyc olmadı" sesleri) Geleceğim efendim, musaade buyurun onlara da geliyorum şimdi. Nihayel ben, Gumruk Teşkilâtı mensuplarını gorevden almaya, gorev degişikligi vapmaya mecbur kaldım ve birisini aldım TB>1M tutanaklarındaıı Çanak aynı, hepsi o çanağuı içinde İzmit'e verdim: İstanbul'daki Muhafaza TeşkilfiCı'nın başında bulunan kişiyi de muvakkat gorevlc Kapıkule'ye verdim. Vali bir yazı yazdı, bunu falanca kişinin şifahi emri geregince teblig etmem mumkun degildir dedi. (HP sıralarından gürültuler) Musaade buyurun, şimdi benim uzerinde durduğum nokta, işte egemen guçlerden birincisı burada çıkıyor, dikkat buyurun. (HP sıralarından "Kimdır, kımdir" sesleri) Musaade buyurun. Şimdi bır makamı kişi ışgal edebilır. Mesela ben Maliye ve Gumruk Bakanı olarak gorev yapıyorum, adım Vural Arıkan. Bakanlık karar verdigi zaman bu Maliye Bakanlıgı kararıdır, yoksa bu Vural Arıkan'ın kararı degildir. Türkiye Buyuk Millet Meclisi Başkanı Sayın Karaduman karar verdıgi zaman bu Turkiye Buyuk Millel Meclisi Başkanlıgı'nın kararıdır, yoksa Sayın Karaduman'ın kararı degildir. Bu yapılmakla ne yapılmışlır? Bu yapılmakla, olay şahsileştirilmek ve kişiselleştirilmek istenmiştir. tşte bu kişiselleştirmekte, şahsileştirmekte, devletin iki uzvunu karşı karşıya getirmekte egemen guç vardır. Olay budur, bu birincisi. (ANAP sıralarından alkışlar) İkinci olayı anlaııyoruın. Bulun olaylara geleceğim. tkinci olay, 29 agustos gunu Islanbul'daki Mali Polis Muduru Yolcu Salonu Muduru'nu davet ediyor bir olay dolayısıyla. Yolcu Salonu Muduru mali polise gidiyor. Ne sorgu var, ne sual. Tam 7.5 saat bekletiyor ve sonra kendisi çıkıp gidiyor. Içeride bulunanların bir kısmı diyor ki, efendim, sız çıkamazsınız. Varın da latil. Pazartesiye kadar burada kalacaksınız. Bir mali polis muduru, bir bolge mudurune bunu yapabiliyor. Nihayel vicdan sahibi bir komiser muavini diyor ki, olmaz boyle saçmalık. Gidin. Olayı bana haber verdiler. Hemen valiye telefon açtım. Dedim ki, bu nedır? Ademi malumat beyan etti: Haberim yok boyle bir olaydan dedi ve kendisine de intikal ettiriliyor ve tabii basın da olayı patlattı. Sordum, meger Emniyet Genel Mudurlugumuz bir teleks çekmiş, bu adamı içeri alın demiş. Yani "davel ediniz" demiş buraya, Emniyet Genel Mudurlugu. Sonra, Vali'nin beyanı da bu oldu ve teleksi de havale eden kişi, tstanbul Vali Muavinlerinden biri ve "ben görememişim" dedi olayı. Tekrarsordum. "Efendim, 1981 yılında cereyan eden bir elmas olayı dolayısıyla, olayda soz konıısu olan sıkıyonetimdir" dediler, "olaya el koyan." Olabilir dedim; fakat sonra elime bir belge geçti. Belge, 13 Eylul 1984 tarihınde, olaydan 14 gun sonra, 251000 numara ile, "acele" kaydıyla, İçişleri Bakanlıgı Sayın Musteşarı Galip Demirel'in imzasıyla Sıkıyonetim Komutanlıgı'na yazılıyor yazı. Diyor ki: Bir kişinin bir ifadesi var. O ifadede geçen şoyle, şoyle, şoyle adamlar da var. O adaınlar hakkında Sıkıyonvlım Kanunu geregince işlem yapın. Sıkıyonetim Komutanı, 17.9.1984 tarihinde, 984/211 sayılı bir yazı ile aynen şunu soyluyor "tfadeye gore musnet suç, 1402 sayılı Kanunun 15'inci maddesi şumulune girmediginden, ilgili evrak, genel hukumlere gore işlem yapılmak uzere, ılişikte gonderilmiştir" diyor. Bakın, sıkıyonetim, elinin tersıyk itiyor; muamele ne zaman başlıyor? Bunlann, teklif ettiginden 15 gun once. İşte, egemen gucun biı digeri, burada goruluyor. (HP ve MDP sı ralarından alkışlar). Bundan bir sure once, biliyorsunuz, bir holdingin banka hesaplanna tstanbul Mali Polis Muduru el koydu. Mali Polis Muduru, banka hesaplanna el koyuyor. Bir bankadaki hesaba el koyabilmek için: Ya mahkeme kararı la/.ıındır, yahut da icra merciinin kararı lazımdır, yahut da alakalı kişinin kamuya borcu varsa kamu alacaklısının kararı lazımdır. Yoksa bir polisin, bir polis mudurunun bu turlu el koyabilmesi mumkun degildir. (HP ve MDP sıralarından alkışlar) Çok şukur ki, Sayın Başbakanımız derhal devreye girdi ve bu egemen gucu de ortadan kaldırdı. (ANAP sıralarından alkışlar) Olay budur. tşte, Turkiye'deki egemen güçler, hukuk kurallarına saygı gostermeyen insanların yaptıgı tasarruflardır. (• • ) • Şimdi Kapıkule'de memurlarla ilgili olaylanmız var. Bu, tçişleri Bakanlıgı'nı ilgilendiriyor. Maliye ve Gumruk Bakanlıgı'nı da ilgilendiriyor. O halde yapılacak tahkikat nedir? Yapılacak lahkikat, bu iki bakanlıgın ışbırlıgı ıçerısinde bu tahkikatı surdurmesıdır. Lger surdurulmezse, orada da bir bakanlıgın diğer bakanlıga karşı egemen gucunu gorursunuz. İşte ben bunun karşısına çıkıyorum. (HP ve MDP sırala rından "bravo" sesleri, alkışlar ) (....) Şimdi burada şunu açıklamak lazım: Bu olaylar oldu; yani memurun nasıl duzenlenecegine, nasıl tahkik edilecegine dair şeyler olunca, benim karşıma hep sıkıyonetim komutanlıgıdır, sıkıyonetim komutanlıgıdır diye geldi. Ilatta ilk goruşmemizde Emniyet Genel Muduru ademi malumat beyan etti, "bilgim yok" dedi. "Sizi 10 saat bulamadım" dedi. Ben de "bir ulkede bir Emniyet Genel Muduru nasıl 10 saatte bir bakanı bulamaz, Meclisin açıldıgı gun, bu mumkun degildir" dedim. (HP ve MDP sıralarından alkışlar) Sayın Başbakanımız da katıldılar bu konuya ve dikkat buyurun, Edirne Valiligi bu olaydan sonra bana bir yazı yazdı. "Sıkıyonetim Komutanlıgı'nın 10 ve 11 eylul tarihli yazıları geregince gozaltına alınmışlardı" dedi. Valilik makamının ya/dıgı yazı. Eger madcm ki sıkıyonetimin gozaltına alması 10 eylul, 11 eyluldur, siz polis olarak, emniyet teşkilâtı olarak bu gozaltına almayı ve ustelik bunlar dcvlet memuru iken nasıl yapabilirsiniz. İşte egemen gucun kendisi bu. Mesela o yazıda gene Edirne Valısi "butun memurları açıga aldım" diyor; tamam. Biz daha once açıga almıştık /aten, kendilerini, olay patlak verince. Açıga alınan memurlar arasında İstanbul memuru var. Edirne Valisinin İstanbul memurunu açıga almasının hukuka uygunlugunu takdirlerinize arz ederiz. (HP ve MDP sıralarından alkışlar) Eger bu kişi bunu yapıyorsa egemen gucun ta kendisi sayılır. (...) Gorevlller Kapıkule'den alındıgı zaman biz takviye etmek mecburiyetinde kaldık. Yeşilkoy'deki bir gumruk memuruna Kapıkule'ye gitmek u/erc vazife verdık. Vazife finrınin kendisine tebcllug edıldigi zaman bayılmış memur. Demek ki, siz o kadar bir tedhiş havası yaratmışsınız. İşte bu tedhiş havasını yaratanlar egemen gucun kendileridirler. Biz şu donemde, (11.1.1979dan, 31.12.1983 tarihine kadar) gumruk idaresinde vazifelerini suiistımalden oturu gorevden alınanlan tespit ettik. Bunlann adedi 170'tir. Benim donemimde; yani sekiz Sl YASET 84 aylık donemde benim gorevden aldıklarımın sayısı 52'dir. Disiplın Kurulu'na verdiklerimin sayısı 300'leri buldu. Disiplin muamelesi yapıldı ve bu devam ediyor. Binaenaleyh, biz hi/meli devlet memuru oldugu surece onun haysiyetini rencide etmeksızin hukuki işlemleri yapacagız; ama onun dışında devlet memurlarının haysiyetini de korumak mecburıyelindeyiz. (HP sıralarından alkışlar) (.. .) Arkadaşımızın bir sonısuna daha cevap vermek istiyorum. Kurban Bayramından iki gun once ben bir ihbar aldım, ihbarda sorgulama sırasında eziyet edildigi belirtiliyor; ihbarı telefonla aldım.( ..) Yakınları Edirne Cumhuriyet Savcılıgı'na dilekçe vermişler; onun tahkikini istiyorlar. Gozaltına alınanlar Ankara'ya getirildiklerinde eşleriyle beraber geldiler ve eşleri beni ziyaret elli. O zaman yanımda lesadufen Muş Milletvekilimiz Alaattın rırat, Ankara Milletvekilimiz Goksel Kalaycıoglu ve Buyuk Millet Meclisi Başkanvekilimiz Sayın Aras bulunuyorlardı. O arada basın vardı, gelin dedim ve onlar çektikleri eziyetleri ifade ettiler. Ben de bir banl haline gelirdim. Allah kısmet ederse yarın Buyuk Millet Meclisi Başkanlıgımıza o bantı sunacagım. Üçuncusu, salıverilenler oldu. Salıverilenlerle de goruşenler oldu. Bunlar da kendilerine eziyet yapıldıgını, sorgulama sırasında eziyet yapıldıgını ifade ettiler. tfade edenler: 33 seııe devlvte hızmct vermiş bır musteşar muavini, 26 sene devlele hizmel veren bir genel mudur ve kararnameyle tayin edilen kişiler. Sayın Başbakanımıza arz ettim. Sayın Başbakanımız da "Meselenin u/erine ciddiyetle gidilmesi için talimat verdiklerini" ifade buyurdular. Hatta; "Bunlardan sonımlu olanların İsımlerini açıklamıyorum gorevden alınacaklarını da bana hem İstanbul'da, hem de dun gece ifade ettiler. O yuzden hukukun ustunlugu meselesini muhafaza etmemiz lazım gelir. Çunku anayasanın 38. maddesi bir kimsenin kendi aleyhine delil toplaması için zorlanamayacagını ifade ediyor. Devlet memurları arasında ayncalık yapılamayacagını ifade ediyor. Bakınız, Sayın Yılmaz konuşurken ne soyledi: "Bu olaylara işlirak eden 22 polis vardı ve bir de vali muavini oldugu soyleniyordu" dedi. "Vali muavinınin tahkikatını bir mulkiye mufettişine verdik" dedi. "22 tane polisin tahkıkatını polis mufettişlerine verdik" dedi. O halde, gumruk memurlannın tahkikatım niye gumruk mufettişlerine vermediniz? (HP ve MDP sıralarından "bravo" sesleri, alkışlar) (.. • ) Olay aynı, çanak aynı, hepsi o çanagın içindeler. Siz o çanaktan alıyorsunuz, bazısını veriyorsunu/ bu tarafa. Anayasanın 129'uncu maddeleri, "Memurlar ve diger kamu gorevlileri hakkında işledikleri iddia edilen suçlardan oturu ceza kovuşlurma.sı açılması, kanunla belirlenen istisnalar dışında, kanunun gosterdigi idari merciin i/nine baglıdır" der. 38'inci madde biliyorsunuz eziyet yapılamayacagını soyler. 10'uncu madde, devlet organlan ve memurları arasında ayncalık yapılamayacagını soyler. İşte benim bu olayda uzerine varmak islediğim konu buydu, yoksa bunlann karşısına çıkmak için degil. Elimizle ateşi tutmayız maşa ile tutarı/. Hukuk sistemi budur. Eger polis, gorevliler baskı yapmak isteselerdi ve bana bildirselerdi, bunun hukuki yolunu da hazırlardım. Devlel memuru huviyetinden çıkarmak sureliyle bunu hatırlardım ve kanunlan da ihlal etmezdim. İşte Kapıkule olaylarının mahiyeti bu.