27 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

StY Bir aldatmacs ERGUN BALCI aşkan Reagan'ın dış politikasına kısa bir göz atmak bile bu politikanın aslında bir fıyaskolar yunıağı olduğunu görmeye yeter. Bu politikada nc Camp David zaferi, ne SALT anlaşması, ne de Çin'e açılma stratejisi vardır. Aksine Ortadoğu'dan Latin Amerika'ya kadar yarıda bırakılmış girişimler ve geri tepen atılımlarla dolu bir tablodur karşımıza çıkan. Ama Ronald Reagan, kasımdaki seçimlere sadece iç politikada değil, dış politikada da Amerikan halkının güvenini sağlamış, sorunlan en iyi kendisinin çözebileceği inancını vermiş Başkan olarak girmektedir. Reagan'ı beğenmeyebiliriz, kendisine karşı olabiliriz, ancak hiçbir şey yapmadığı halde her şeyi yapmış görüntüsünü verebilmekteki üstiin yeteneğini kabul etmek zorundayız. Başkan Reagan bize göre, dış politikada dişe dokunur hiçbir şey yapmamıştır. Yaptıkları ise, Nikaragua'ya müdahale ya da dünyadaki tüm faşist diktatörlükleri desteklemek gibi olumsuz girişimlerdir. Ama, bir şeyi başarmıştır ki, bu da 4 yıllık silik dış politika bilançosunu halka bir başarı demetı şeklinde sunabilmesinc yetmiştir. Reagan, Amerikan halkına ABD'nin dünyadaki yerini tekrar aldığını, (back In the world) gücüne ve prestijine yine kavuştuğuna inandırmıştır. Vietnam savaşı ve VVatergate skandalı ; le calkalanan, Iran'daki rehineler olayı ile sarsılıp kcndine güvenini yitiren Amerikan toplumuna yeni güven aşılamayı ve ABD'nin guçlü olduğuna inandırmayı başarmıştır. Ama ne ilginçtir ki, Başkan Reagan'ın bu ba^arı.sı bile aslında yüzeysel olup, temelde Amerika'nın guvenliği artmamış, aksine belki daha da tehlikeye girmiştir. Reagan ABD'yi silahiandırarak, askeri gücünıı arttırmıştır. Ancak ABD'nin silahlandığı oranda Sovyeıler Birliği de silahlanmış, bu korkıınç yarışta iki super gucun guvenliği ile birlikte dunya barışı da daha büyük tehlike altına girmiştir. Reagan, ABD'yi silahlandırmış ama bu silahlanmanın doğurduğu askeri gücü diplomatık başarıya dönüştürememiştir. Dwight Eisenhovver'den bu yana bir Sovyet Devlet Başkanı ya da Genel Sekreteri ile görüşemeyen ilk ABD Başkanı'dır Reagan. Yine Nixon'dan bu yana Sovyetler Birliği ile silahların kontrolüne ilişkin herhangi bir anlaşma ımzalamayan, ya da bu yolda çaba harcamayan ilk ABD Başkanı'dır, Beyaz Saray'ın günümüzdeki patronu. Ama buna rağmen, ABD'ye dünyada itibar ve ağırlığını yine kazandıran, Amerikan halkına guven veren ve "güçlü Amerika'yı" yaratan Başkan görüntüsü ile, Beyaz Saray'ın sahipliğine tekrar oynamaktadır Reagan. Reagan'ın dış politikası: ne kadar önemli bir kaza geçirmeden (Liibnan fiyaskosu dışında) gelebilmişse, bunu şansına ve tüm atıp tutmalarına rağmen büyUk bunalımlar karşısında aslında temkinli davranmasını sağlayan içgüdüsüne borçludur. Garip gelebilir, ama Reagan temelde temkinli olan bir liderdir. Reagan'ın izlediği uzak görüşten ve geniş ufuktan yoksun politika, kendisini zaman zaman Sovyetler Birliği ile çok tehlikeli bunalımların eşiğine getirmiştir. Ama büyük showman, son anda içgüdüsü ile temkinli davranarak bu bunalımlardan sıyrılmıştır. örneğin geçtiğimiz yıl Güney Kore uçağının düşürülmesi olayından sonra, ABD Sovyet ilişkileri ansızın gerginleşmişti. Tüm dünyanın şimşeklerini çeken Sovyetler Birliği ise köşeye sıkışmış durumdaydı. Bir super gücün köşeye sıkışması, dünya barışı içın cn tehlikeli durumdur. Reagan, içgüdüsü ile bu B kavramak gerekir. Reagan'ın dış politikası en kısa biçimde aşırı şoven olarak tanımlanabilir. Bu dış politikanın sloganı "güçlü Amerika"dır. ABD'nin çıkarlan her şeyden önce gelir. Dünya ise kendini ABD'nin çıkarlarına göre ayarlamalıdır. Bu kural sadece düşmanlar ya da tarafsız ülkeler için değil, ABD'nin en yakın müttefikleri için de geçerlidir. Nitekim, Batı Avrupa'nın tüm yakarmalarına rağmen VVashington yüksek faiz politikasından cn ufak bir ödün vermemiştir. "Güçlü Amerika" politikasının bayrağı ideolojidir ve doğru olan ABD'nin ideolojisidir. Bu ideolojiyi kabul etmeyenler ise "tehlikeli, guveniîmez ve düşmaıT'dır. örneğin, Sovyetler Birliği "kötülüklerin kaynagı" bir imparatorluktur. Libya, Irak, Suriye "terörisl yataklan", Nikaragua ise "komünist diktatörlük"tür. ganistan'a müdahalesini ve Tahran'dak Amerikalı rehineler olayını çaresizlik içindt seyreden Amerikan halkına, bu girişimler yeni bir hava getirmiş, toplumda güven duygusunun artmasına yol açmıştır. Başansızlıkların listesi Yoğun silahlanma ile birlikte işlenen "güç lü Amerika" temasının gerisindeki başarısız lıkların listesi ise hayli kabarıktır. • Orta Araerika'daki Nikaragua'ya karş yürütülen ve gizliliği kalmamış olan "gizl savas" geri tepmiş, dış tehlikeye karşı halk çevresinde toplayan Sandinistler güçlenir ken, bölgede huzursuzluk ve kaynaşma da ha da artmıştır. • Güney Afrika'daki ırkçı rejimi "yapıcı diyalog" kurarak yumuşatma politikası sonuç vermemiş, Namibya'nın bağımsızlığı konusunda hiçbir ilerleme sağlanamazken, Pre CRENADA 'NIN IŞGALI Büyük bir askeri başarı şeklinde sunulan kolay bir zttfer. nu sezmiş, bir yandan Moskova'ya karşı hücumlarının dozajında dikkatli davranırken, öte yandan olaydan önce kararlaştırılmış olan Shultz Gromiko görüşmesinin planlandığı gibi yapılmasını sağlamıştı. Sovyet diplomatlarının ABD'den kovulması yolunda sağ kanattan yapılan telkinlere ise kulak asmamıştı. Yine geçtiğimiz yıl Amerikan uçaklan Beyrut Uzerinde uçarken, Beyaz Saray, Kremlin'e Sovyet bataryalannın bombalanması gibi bir tasarıları olmadığı konusunda güvence vermeyi ihnıal etmemişti. Bu dar çerçeve içinc oturtulan dış politikada savunma gidcrleri hizla arttırılmış ve güçlu Amerika imajı pekiştirilmiştir. Batı Avrupa'ya yerleştirilmeye başlanan Cruise ve Pershing2 füzeleri ise, Sovyetler'in yoğun baskısına karşın, ABD'nin NATO ittifakını bir arada tutabileceğini göstermiştir. Böylece Amerikan ordusunu en gelişmiş silahlarla donatıp, Sovyetler'in ve barış hareketinin lüm çabalanna karşın Avrupa'ya Cruise ve Pershing2 füzelerini yerleştiren Reagan, gerek Amerikan halkına, gerekse müttefıklcrine "Söz verdiğim güçlü Amerika'yı yarattım" diyebilme olanağına kavuşmuştur. Avuç içi kadar Grenada adasının hafif bir kayıp karşılığında işgal edilmesi ise halka parlak bir askeri başarı şeklinde sunulmuştur. Vietnam yenilgisi ile derin sarsıntı geçiren, Başkan Carter döneminde Sovyetler'in Aftoria hükümeti siyah halkı acımasızca baskı altında ezmeye devam etmiştir. • Reagan yönetiminin uyguladığı yüksek faiz hadleri politikası ise ABD ile müttefikleri arasında cn önemli sürtüşme konulanndan birini oluşturmuş, Ingiltere ile Federal Almanya gibi ABD'ye yakınlıkları ile tanınan ülkeler bile bu politikayı sert biçimde kı' namışlardır. • Başkan Reagan'ın dış politikasında cn büyük fiyasko ise kuşkusuz Ortadoğu'dur. Reagan Ortadoğu'da Uk yenilgiyi 1982'de almıştır. Filistin sorununu çözmek için ortaya attığı iddialı planın bir süre sonra rafa kaldınlarak unutulması, ABD'nin bölgede arabulucu olarak inandırıcılığını yitirmesine yol açmış vc "ılunlı" diye adlandırılan Arap ulkeleri bu olaydan sonra, Washington'la aralarına mesafe koymaya başlamışlardır. Ltlbnan fiyaskosu ise, Reagan'ın Ortado En büyiik showman Amerikan basınında Reagan'ın ABD'nin yakm tarihinin en popüler ve büyük başkan larından biri olduğu yolunda yorumlara rastlanmaktadır. Bize kalırsa, Reagan ABD'nin yakın tarihinin "en büyiik showman"idir. "Amerika güclüdür" diye diye, Amerikan halkım ABD'nin güçlü olduğuna inandıran, Vietnam ve Watergate skandallan ile morali çöknıüş bir topluma tekrar moral kazandırnıayı başaran, Amerikan halkım suçluluk duygusundan ve içine kapanma eğiliminden kurtaran üstün yetenekli bir showman. Vasatın altmda bir politikaa olan bu büyük showman izlediği dif politika ile bugü Dört yıllık bilanço Şimdi gelelim Amerika'nın yakın tarihinin bu en büyük shovvman'inin dört yıllık dış politika bilancosuna. Reagan'ın dış politikasını anlamak için ö^nce bu politikanın dayandığı temel ilkeleri
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear