17 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

ADNAN DİNÇER’LE F U T B O L eposta:adnandincer@hotmail.com Anti Spor Yazarları Ne İster? evabı çok basit!. Malzeme!?. Yani kendilerini mutlu edecek konuların olması onları memnun eder.. Ama mayamızda olan samimiyetsizlik nedeniyle olmasa da biz yaratırız.. Mesela işler iyi giderse bazı gerçekleri sumen altı edip arşivler, hatta bilmiyormuşçasına unuturuz belli bir süre.. Sonra bir gün gelir aniden bombayı patlatırız.. aniden!.. Neleri yamultmadık ki yandaşlık uğruna!?.. Sporda, özellikle futbolda sürekli kendini “otorite” ilan eden bazı ahkâmcılar nedeniyle futbolun üst kademesi, federasyonlar, teknik adamlar ve futbolcular adeta birileri ile iyi geçinmek zorundadırlar. Şimdi yeni bir rüzgâr esmeye başladı yine.. Beşiktaş’ın şampiyonluk şansı ile ona yakın duran Sivasspor ile Trabzonspor’un son haftalara girerken ortaya koydukları performans çok kişiyi memnun etmedi. Özellikle Lucescu’nun Shakhtar Donetsk’inin başarısı çok hasetlik getirdi ülke yorumcularına.. Hemen eski defterler açıldı. Ayrıca Lucescu’yu almak için sabahın altısını kovalayan kulüplerimizin yöneticileri, gönderirken kullandıkları yöntemi unutmuşçasına günü kurtarma çabasında. Bu da dengeyi kendi yanında tutmak isteyen yandaş medya ve anti spor yazarlarını yerlerinden zıplatıyor. Çünkü Lucescu, altın madeni oldu kimilerince! Ama ya gelirse veya kendi takımlarına gelmezse senaryoları ile kalem oynatanlar geçmişi kaşır oldular.. Hani Lucescu “İtler istiyor diye atlar ölmez” demişti ya geçmiş zamandaki bir senaryo karşısındaki benzetmesiyle.. Bu cümle, arkası yine boş bırakılarak yeniden gündeme indi bir anda.. Hatta gelişen o günkü çirkinliklerde futbol ortamının kirliliğini eleştirerek adil olmadığını vurgulamak için kendi ülkesindeki futbolun durumunu hatırlatmıştı. “Burası Çavuşesku’nun Romanya’sına döndü” diyerek.. Ne kıyametler kopmuştu biliyorsunuz. Aniden paketlendi ve gönderildi!.. Bakın futbolseverler.. ülkemizin en büyük sorunlarından birisi spor yazarlığı ve siyasetin sporla olan iç içeliğidir. Bunun en çok acısını çeken, çok başarılı teknik adam olarak yaşıtım olan Lucescu ile “merhabam” vardır o kadar... Ama biraz da samimi olarak, yapılan yanlışlardan ders almalıyız. Bu teknik adamı yaratan, Terim’in en güçlü döneminde Galatasaray’dan İtalya’ya transferi olmuştur. Dağılan ve eksik kalan Galatasaray’da önce Avrupa Kupası’nı, sonra da ilk yıl lig ikinciliği, sonraki yıl şampiyonluğu getiren Lucescu, Özhan Canaydın yönetime gelince görevine son verilmiş, gözyaşları içinde Beşiktaş’a giderken yerine yeniden Terim gelmişti.. Bu kez de Beşiktaş şampiyon olurken ikinci yılın ortasına kadar yenilgi yüzü görmemiş ve unutulmaz 20 lık Chelsea galibiyeti ile tarihe geçen ve Samsunspor karşısında 11 puan önde iken, Karakartal’a ne olduysa hâlâ aydınlanmamış bir çöküş yaşanarak dramatik şekilde hükmen yenilerek ayrılmasına neden olan futbol faciası yaşanmıştır. Ondan sonra Ukrayna’da kimsenin tanımadığı Shakhtar’ı Avrupaya taşıyan bu teknik adam son olarak da Ş. Saracoğlu’nda Alman ekolünü ezerek gözümüzün önünde UEFA Kupası’nı almıştır. Hani bunu sanal olarak final oynayacak diye birbirlerine izin vermeyen(!) bizim hayalci senaristlerimiz var ya onlara yanıt verircesine... Galatasaray ve Türk futbolundan geçen bir dev: BABA GÜNDÜZ MEHMET KUNT C 1 KÜÇÜMSENMEYECEK BAŞARI Ukrayna’da üç lig, bir kupa, iki süper kupa ve şimdi de UEFA Kupası’nı kazanan takımın başarısını küçümseyen anti spor yazarlarımızın ne istediklerini anlamanın mümkün olmadığı futbol bunalımını çözmediğimiz sürece bu işin içinden çıkamayız . Bazen aklıma gelen en pratik çözüm, bu kişilere birer futbol topu verip sahaya indirmek ve orada ter atmalarına yardımcı olmak. Onlara da sağlıklı bir lig kursak çare olurmu diye düşünmüşümdür...Neymiş!? Shaktar çok kötü futbol oynuyormuş.. Avrupa Şampiyonu İspanya gibi(!).. Kimbilir belki de M. United ciddiyetiyle.. Olmaz böyle bir yorum ve karalama. Bunu yazmak, konuşmak abesle iştigaldir.. Sonuçta özetlersek.. Ülkedeki milyonlarca genç, futbol eğitimi ve gelecek kuşak olma beklentisi içinde harcanmaktadır. Onlara doğruları işaret etmek ve başarıları örnek göstermek varken, en iyiyi yerden yere vururken dahi komik sebepler bulmanız ve kendi egonuzu yazarak tatmin etmeniz ihanet değil midir?Bizim adresimiz sizin gibiler yüzünden “onuncu köy” oldu.. ama siz hâlâ o köyün yanından dahi geçemiyorsunuz.. Size her başarı bir malzeme ve didik didik edeceğiniz oyuncak mıdır bir kez daha düşünün. Çünkü anti olmak artık geçerli değil. Etrafta daha usta robotlar var ve futbol piyasası onların elinde.. Bu robotları da sizler yarattığınız için şikâyet hakkınız olamaz. Lucescu ve onun gibi başarılı olanlar gelmez artık. Çünkü o kazık bir kere yenir! 7 Mayıs 2009 tarihi, Türk Futbolunun gelmiş geçmiş en büyük efsane adlarından birisinin, Baba Gündüz’ün 29. ölüm yıldönümüydü... ‘Gündüz Kılıç’ adı; Galatasaray ve Türk futboluna hizmet edenler içinde, çok özel bir yere sahip olup Türk spor tarihine altın harflerle işlenmiştir. Hayatının Galatasaray bölümünde; önce, takımına gönülden bağlı şekilde yaklaşık 18 yıl görev yapmış bir süper oyuncu ve kaptan sonra da 15 yıllık dönemde aralıklarla toplam 11 yıl sürmüş antrenörlüğü boyunca 2’si İstanbul Profesyonel Ligi, 2’si Milli Lig, 4’ü Türkiye Kupası, 2’si T.S.Y.D. Kupası, 1’i Cumhurbaşkanlığı kupası olmak üzere tam 11 kupaya mührünü basmış bir teknik adam portresi karşımıza çıkmaktadır. Bir Türk futbol takımına Avrupa’da çeyrek final oynatan ilk teknik adam da ondan başkası değildir! Çalıştırdığı diğer takımlar da (Vefa, Feriköy, Altay, Beşiktaş) ondan aldıkları feyzi unutmamışlardır. 195960 sezonunda Feriköy’ü çalıştırırken; Galatasaray’ın: “Sana ihtiyacımız var, gel!” demesiyle ‘3 büyüklere kafa tutar hale getirdiği’ Feriköy’ü bırakırken; Feriköylü taraftarlar Mithatpaşa stadı tribünlerine 4 metre boyundaki dev portresini asmış, bağırlarına bastıkları sevgili çalıştırıcılarına dakikalarca “gitme, kal!” tezahüratı yapmışlardı... Gündüz Kılıç’ın meslek hayatında; sadece yeşil sahaların beyefendisi lider bir futbolcu, psikoloji nosyonu çok yüksek yaratıcı bir antrenör değil aynı zamanda usta kaleminden çıkan görüş, yorum, eleştirileriyle spor alemine yol gösteren örnek bir gazeteci ve yazar öyküsü de bulunmaktadır. Bu sonuncu kariyer diğerlerinden baskındır. Futboldaki teknik gelişmeleri tanıtıp rehberlik eden, sporda yıkıcı olmayan rekabeti gündeme getiren, meslek ahlakı olmadan profesyonel sporcu olunamayacağının altını çizen, gerekli bilinç, donanım ve insan sevgisine sahip olunmadan kulüp yöneticiliği yapmanın ülke ve topluma yarar yerine zarar getireceğini vurgulayan genç kuşakların ibret alarak kendilerine paha biçilmez dersler çıkartacakları yazılarla doludur. Futbolculuğu döneminden itibaren bulduğu her fırsatta, futbol ile ilgili her türlü birikimini yazıya geçirmeye çalışmıştı. Çıktığı futbol seyahatlerinden, yurt dışında katıldığı futbol seminerlerinden, takip ettiği dünya kupalarından sonra izlenim ve görüşlerini okurlarıyla paylaşmış; futbol camiasına futbolun dünyada geçirdiği evrim konusunda rehberlik yapmıştı. Antrenörlüğü bıraktıktan sonra da hayatının sonuna kadar gazeteci ve spor yazarı olarak, usta ve etkin kalemiyle futbolun ve ülkesinin hizmetinde olmayı sürdürdü… Kuşkusuz gerek Galatasaray, gerekse Türk spor tarihinden bir çok üstün nitelikli, başarılı kişi gelip geçmiştir. Ama tarihte yerlerini almış hiçbir spor adamımız yukarıda sayılan üç kariyeri de en üst düzeyde bünyesinde barındırma noktasına gelmemiştir. Türk sporunda bunun bir tek istinası, bir tek örneği vardır, onun da adı Gündüz Kılıç’tır. Gündüz Kılıç açısından sporda başarının anahtarı şöyle özetlenebilir: Aidiyet duygusu, insanoğlunu kendini güvende hissettirip rahatlatan olguların en başta geleniydi. Mesleki başarının vazgeçilmez unsuru sevgiydi, hem işini hem işinin insanlarını sevecektin. Sonra çalışmak çok çalışmak kendini geliştirmek geliyordu. En önemlisi kendine güvenmek, işbirliğinde bulunacağın insanlara inanmaktı. Daha da önemlisi özgün olmaktı. Başkalarını taklit seni en fazla başarılı bir kopya olmaya vardırırdı. Hiçbir koşul altında kendin olmaktan vazgeçmemeliydin, ancak kendin olarak ortaya koyduklarınla iz bırakanlar sınıfına girebilirdin; ve bu olgu, insanoğlu için hiçbir maddi kazanç ile kıyaslanamayacak bir değere sahipti... 15
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear