Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
C SPOR U F U K T A N I Ş A N << ALTERNATIF 10 MART 2009 SALI Y ine kadına şiddetin, eziyetin, zor kullanmanın, hor görmenin gölgesindeki bir 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü daha geride bıraktık. Bu konunun tam olarak yeri bu sayfalar değil. Ancak erkek gözüyle baktığımızda bile gerçekleri gözardı edemiyoruz? Fight Club’da Tyler Durden’ın dediği gibi “Biz kadınlar tarafından yetiştirilmiş bir neslin evlatlarıyız. Acaba cevabımız da onlar mı?” Bu sorunun yanıtına ne cevap verirseniz verin, erkek olarak ‘güç’ kullanarak tarih boyuncu kadınları sindirdik. Çünkü kendimizi belki de buna zorunlu kıldık. Açık açık; ‘güçlü kadınlardan’ korktuk. Cevabı her daim onlarda aradık, onlara danıştık ve yeri geldi onlar uğruna savaşlar başlattık ancak her zaman sahip olabileceğimiz bir ‘eşya’ muamelesi yapmaktan da geri kalmadık. Ve belki de bu nedenle onlara ‘cam bebek’ gibi görüp çok kırılgan olduklarına inandırdık, kendi kendilerine yeteceği gerçeğinden de uzaklaştırdık. Türkiye’de artık bu gerçekler değişiyor; kadınlar güçlü olduklarını yavaş yavaş da olsa hissettirmeye başladı. Özellikle erkek hegemonyasındaki sporda kadınlarımız “Biz de varız” demekten çekinmiyor. Neslihan Darnel’ler, İpek Şenoğlu’lar, Nevriye Yılmaz’lar, Çağla Kubat’lar, Yasemin Dalkılıç’lar, Kübra Öztürk’ler ve röportajımızın konukları rallici Burcu Çetinkaya, motosikletçi Name Ekin, voleybolcu Gökçen Denkel, basketbolcu Müjde Yüksel... Türkiye’nin aydınlık yüzleri... Yan yana getirdiğimiz bu 4 isim o kadar çabuk kaynaştı ki bu duruma şaşırmadık dersek yalan olur. Lafı daha fazla uzatmadan bu keyifli söyleşiye geçelim... Türkiye’de spora erkek egemen bir hava hakim. Böyle bir ortamda sporcu olmanın, spor yapmanın zorlukları neler? MÜJDE YÜKSEL: Öncelikle erkek basketbolunda olan ilgi kadınlarda görülmüyor. Bu bir gerçek. Kadın sporcular olarak bu ilginin aynı seviyeye doğru yükselmesi en büyük dileğimiz. İlginin olmadığı yerde maalesef bizim taleplerimiz çok fazla değer görmüyor. Bu açıdan medya önemli bir araç... Daha fazla seyirciye oynamak güzel olurdu... İş dünyasında kadınlarla erkekler beraber çalışıyor. Bu nedenle de bir kadının rakibi erkek olabiliyor. Ama bizim spor dalımızda erkeklerle kadınları ayırıyoruz. Sadece popülarite konusunda bir rekabet var. Sadece sporda değil, toplumda da erkekler daha ön plana çıkartıldığı için kadınlar olarak bizlerin çok daha fazla çaba göstermesi gerekiyor. Kadınlar Günü de bundan çıkmış. Erkekler genel olarak dünyaya hakim gibi gözüküyor. Kadınlar ise kendilerine yer açmaya çalışıyor. GÖKÇEN DENKEL: Bizim misyonumuz aslında erkeklere göre daha farklı... Özellikle de voleybolda... Anadolu’daki kızlar spor yapmak için çok fazla şans bulamıyor. Kadınlar başarılı olmak için ailelerinden destek almak zorunda. Voleybolda daha çok kadınlar ön planda olduğu için diğer branşlara göre daha şanslıyız aslında. Alttan yetişen çok iyi bir jenerasyon geliyor. BURCU ÇETİNKAYA: Özellikle ralli erkek hegemonyasının oldukça yüksek olduğu bir spor. Dünyanın her yerinde böyle... Aslında Türkiye’de bu konuda şanslı sayılırız. Dünya şampiyonalarında sadece 1 kadın ekip yer alırken Türkiye’de bu sayı 78’i bulabiliyor. Azınlıkta olduğumuz için başlangıçta bize destek oluyorlar. Ancak ilerlemeye başladığımız zaman bir başarı gerekiyor. Biz de bu başarıyı yakalamaya başladık. Yine de o başarı geldikten sonra bir erkekle bir kadın yan yana geldiği zaman erkeğe daha çok şans veriliyor. Çünkü insanların aklından “Kadından rallici mi olur?”, “Zaten 2 yıl sonra bırakır” gibi düşünceler geçiyor. Bu yüzden sıkıntı yaşıyoruz. Geçen yıl Dünya Şampiyonası’nda çok büyük destek gördük. Ancak rakiplerimiz desteğin hepsini dışarıdan alırken biz ancak bunun yarısını bulabildik. Diğer yarısını kendimiz karşıladık. Bunun zamanla değişeceği hayal ediyorum. NAME EKİN: Motosiklette erkekler önce bizi dışlıyor. Hatta bu yüzden ilk yarışa katılamamıştım. “Pistte kadının ne işi var?” demişlerdi. Orada bir baraj yemiştim. O barajı yediğim için de benimle birlikte 56 erkek de yarışamadı. İlk kez o yıl baraj kondu. Ama ondan sonra bunu değiştirdiler. Çünkü benim yarışa girecek olmam birçok kişinin de ilgisini çekti. Federasyon da bunu olumlu karşıladı. Kendi kendime uğraşıp derece aldıktan sonra insanların tepkisi değişti. Bu durum değişmeli... İnsanların size başlangıçta inancı olmuyor. Kafalarda hep “Motosiklet erkek gücü isteyen bir spor, bunda erkek aklı var” tarzında düşünceler var. İlk girdiğim yarışta 2. olarak sanırım kimin daha fazla akla ve güce sahip olduğunu tartışmaya açtım. Peki sporun içinde daha fazla kadının yer alması için neler yapılmalı size göre? B.Ç: Aslında rallide kadınları görmek için çok şey yapılabilir. Rallide küçük de olsa bir uygulama var: Kadınlara erkeklerin arasında elde ettiği dereceye göre kupa veriliyor. Bu da bir teşviktir sonuçta... Bunun dışında eğitimlerinde destek verilebilir. En önemli konulardan biri de sponsor... Biraz da spor yapan gençlere ailelerinin destek olması gerekiyor. Etrafta ben çok duyuyorum; erkekler “Benim karım ralli yapmak isterse hayatta izin vermem“, “Benim kızım bunu yapmak isterse hiç şansı yok” gibilerinden laflar söylüyor. Neden hayatta olmaz diyorlar ki? Belki o böyle mutlu olacak!.. G.D: Türkiye’de en önemli sorun okulla beraber sporu da yapmak. ABD’ye baktığınız zaman sporcuların programları eğitimlerine göre ayarlanıyor. Ancak Türkiye’de böyle bir durum söz konusu dahi değil. Çoğu zaman okula gidemiyorum. Kulüplerin okullarla belirli anlaşmalar yapması gerekiyor. Bu çözülürse veliler de spora daha ılımlı bakacaktır. En azından ABD’deki sisteme benzer bir uygulama yapılması bile yeterli olur. M.Y: Ailelerin derdi eğitim ancak ben bu konuda kendimi örnek vereyim. Zaten bu konuda örnek olmayı da istiyorum. Sporcu eğitimine devam edemez diye bir kanı var. Ama ben üniversiteyi bitirip yüksek lisansa geçtim. Beşiktaş sayesinde de özel bir üniversitede yarı burslu okuyorum. Bence o kanının bir şekilde yıkılması gerekiyor. İster kadın ister erkek olsun bu tabunun yıkılması gerekiyor. ‘SPORDA EMİN ADIMLARLA İLERLİYORUZ’ SAHAYA İNEN KADINLAR Kadınlarla erkeklerin düşünce yapısı büyük farklılık gösteriyor. Bir kadının pratik çözümler üretebilme yeteneği daha fazladır. Kadın olmanın ve kadın gibi düşünmenin ne gibi yararlarını gördünüz? N.E: Bir kere erkeklerde özgüven haksız yere çok fazla gelişmiş. Sırf erkek olmaları bu güveni taşımalarına yetiyor. Ama öyle bir şey yok. Yapabileceklerini bildiğin kadar ilerlersin. O kota da gitgide artar. Ben kadınları bu konuda daha bilinçli görüyorum. Erkekler gibi “Ben şunu yaparım, ben bunu yaparım” şeklinde atıp tutmuyoruz. Kendi branşım için söyleyeyim; herkes tek teker yapıyor veya motorun arkasını kaldırıyor. Kadın olarak ben bunu yaptığımda neler olabileceğini düşünüyorum. Emin adımlarla gidiyorum yani. M.Y: Kadınların iki beyin lobu arasındaki bağlantı erkeklere göre daha güçlü... Bu nedenle de kadınlar birden fazla işi aynı anda yapabiliyor. Ancak aynı durum erkekler için geçerli değil. Bunun yanı sıra kadınlarla rekabet biraz daha psikolojik. Erkekler çok rahat parlayabiliyor. Ama bir kadın çocukluktan itibaren atacağı adımı düşünmeyi öğreniyor. Sporda da durum böyle... B.Ç: Kadınlar mücadele konusunda erkeklere göre daha inatçı oluyor. Erkekler başarısız olduğu zaman daha fazla etkileniyor, daha kolay yılıyor. Psikolojik açıdan durum böyle… Kadınlar daha dirençli olabiliyor. “Takla atmadan rallici olamazsın” diye bir söz vardır. İlk taklamı attıktan sonra “İşte şimdi rallici oldun” dediler. Genellikle ülkemizde başarılı kadınlara çeşitli yaftalar yapıştırmayı marifet bilirler. Siz hayatınızda böyle bir durumla karşılaştınız mı? Tepkiniz nasıl oldu? B.Ç: Bu konu için güzel bir örneğim var. Bir TV programının çekimi için Ferrari’yle bir test sürüşü yaptım. Arabayla daha önce hiç yapmadığım bazı şeyler deniyordum. Kameraya aldıklarını bilmiyordum. Görüntüleri internete koymuşlar. Altında çok çeşitli yorumlar vardı. İşte “Kadına bak, sevgilisi arabayı vermiş gazlıyor”, “Kadının altına araba verirsen böyle olur”, “Babasının parasıyla almış daha süremiyor” gibilerinden yorumlar vardı. Bunlar beni kırıyor. Bunun yanı sıra çok saygı duyduğum büyüklerim bile benim için “Bu kız sporu sevmiyor, sadece reklam yapmak için çalışıyor” gibi yorumlarda bulunuyor. Çünkü ben bu sporda kalabilmek için reklam yapmak zorunda kaldım. Keşke birileri benim elimden tutsaydı da kendimi sadece spora verebilseydim. O zaman dünyanın en mutlu insanı olurdum. Bunu yaparken de TV’ye veya reklama çıkmamayı da kabul ederdim. Ancak ben kendi savaşımı verdim. N.E: Böyle yakıştırmalar bana da yapılıyor. İşte “Babasının parası var, biniyor motora”, “Pisti istediği gibi kiralıyor” gibi sözler duyuyorum. Öyle bir şey yok; babam daha hiçbir yarışıma gelmedi. Aynı şekilde beni seyretmeyen kişiler dışarıdan çok kolay yakıştırmalar yapabiliyor. Genelde motor sporlarında bu işin mekaniğiyle uğraşan ustalardan daha fazla yarışçı var. İşte “Onların nasıl olsa vardır bir ihtiyacı. Onları gidermiştir” diye iğrenç suçlamalarla da karşı karşıya kalıyorum. Gelen herkes seyretti; ilk yarışımda 2.’liği ne kadar zorlanarak aldım. Burcu ve takım arkadaşı Çiçek. Rallinin iki kadın pilotu. ‘BAŞARI KİMSENİN TEKELİNDE DEĞİL’ Burcu Çetinkaya (ralli) Gökçen Denkel (voleybol) Name Ekin (motosiklet) Dünyadaki spor camiasında yer alan kadınlarla Türkiye’dekiler arasında ne gibi farklar var? N.E: Öncelikle yurtdışında kesinlikle birileri size yardımcı oluyor. Türkiye’de bir spora yıllarını vermiş bir Türk yurttaşına dışarıda o kadar çok destek oluyorlar ki... Bunların arasında sponsorlar, araçgereç var. Türkiye’de ise karalama var: “Ben yapamıyorsam kimse yapmasın” düşüncesi işlemiş insanların kafasına... Örneğin Almanya’daki motosiklet güruhlarından bana birçok mesaj geliyor; işte “Gel burada yarış” şeklinde... Belki orada yarışıp Türkiye’ye dönseydim çok farklı olabilirdi her şey... B.Ç: Ben şu ana dek yüzde 100 destekle sadece 1 yarışa davet edildim. Onda da beni Volkan Işık davet etti. Onun dışında Belçika ve İtalya’ya daha hiçbir şey başarmadan davet ettiler. Bu Türkiye açısında yeterince acı bir durum. Ancak yurtdışında da özellikle motorsporlarında Türkiye’deki yakıştırmalar yapılıyor. Örneğin Belçika Şampiyonası’na 3. bitiren bir kız için “Erkek gibi kız zaten. Sakalı, bıyığı var” diye yakıştırmalar yapılıyor. Başarılı ya; mutlaka erkek olması gerekiyor!.. G.D: Dünya takımlarıyla aramızda büyük bir uçurum vardı ama federasyon, İtalyan coach ve kondisyoner getirdi. Eskiden Avrupa’dan hiçbir takımdan davet almazdık ama şimdi bakıyorsunuz Çin’den davet geliyor; Küba gelip hazırlık maçı yapıyor. Bu da takımın kalitesini arttırıyor. Yine de hâlâ fark var. Çünkü milli takım olarak yeni bir nesil yakaladık. Diğer takımlar buna çok önce başladı. Kısa zamanda onlar kadar başarı elde edeceğiz. M.Y: Türkiye’de bilinçli insanların spor yönetiminde olduğunu sanmıyorum. Sporun içinden gelen insanların spor yönetiminde yer alması gerekiyor. Çünkü sporcunun gerçekten ne eksiği olduğunu, nasıl motive olabileceğini bilen insanlar sporcunun ihtiyaçlarına yönelik etkinliklerde bulunabilir. Bunun dışında artık Avrupa’da takımlarımız başarılar elde edebiliyor. Bunun yanı sıra WNBA’den en çok oyuncunun yer aldığı bir ligimiz var. Bu açıdan oldukça güzel bir durum... Demek ki artık belirli bir yatırım var. Ancak altyapıya da ilginin artması gerekiyor. ‘B A S K I A LTIND A Y IZ’ Özellikle Türkiye’de kadın şoförlerin çok fazla hata yaptığına inanılır. Genel olarak böyle bir kanı oluşmuş durumda... Ralliyi seçmenizde bu kanıya bir tepki da var mıydı? B.Ç: Hiç alâkası yok. Ben otomobillerle iç içe büyüdüm. Babam uzun yıllardır otomobil sektörünün içinde. Çocukluğumdan beri otomobillerin içinde büyüdüm. Hiçbir zaman böyle bir inadım olmadı. Ben bu sporu sevdiğim için yapıyorum. Hepsi kadın veya hepsi erkek olsa da yapmaya devam ederim. Hiçbir şey fark etmiyor. Kadınlar araba kullanamıyor konusuna gülüyorum artık. Bizim ülkemizde kadınlar çok fazla özgürlüğe sahip değil. Araba kullanmayı kendi öğrenemiyor. Yanında mutlaka ya kocası ya da sevgilisi var... Yanındaki insan “Niye beceremiyorsun?” dediği zaman o kadın da ister istemez etkileniyor. Bence bunun tek nedeni bu. Çok iyi araba kullanan kadınlar da var. Müjde Yüksel (basketbol) Fotoğraflar: FATİH ERDOĞDU 8 9