23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

BIR ZAMANLAR NÜVİT TOKDEMİR MERVE AYDIN: Ailesi İstedi, 26 Yaşında Futbolu Bıraktı: Mustafa Güngören utbolun şanslıları da var şanssızları da diye hep söyleriz... Hele İzmir’de Göztepe’nin efsane kalecisi rahmetli Ali Artuner, İzmirspor’dan Seyfi Talay gibi isimlerden sonra kaleci olmak düşü olan kimbilir nice gençler vardı. İçinde fırtınalar esen, yıldız olma umudu taşıyan niceleri... “Acaba kimler çıkacak, yeniler nereden gelir” gibi soruların peşpeşe yinelendiği günlerde arayışlar yoğunlaşmıştı kuşkusuz. Altınordu’dan Eskişehirspor’a giden Mümin Özkasap da İzmir’in unutulmazlarındandı ve 1970’li yıllara damgasını vurmuş bir kaleciydi... Ama anlatmaya çalıştığımız gibi arayışlar sürüyordu. Derken İzmir’in Tire ilçesinden 1968’de Altınordu’ya genç bir yıldız adayı geldi. 196465 yıllarında Tire Gençlik’te futbolculuk yaşamına başlayan bu delikanlı Mustafa Güngören’den başkası değildi. Altınordu o yıl Türkiye 1. Ligi’nde yer alıyordu. Teknik direktör ise Eşfak Aykaç’tı. Bu takımda amatör olarak forma giydi. Güngören, 1971’de de ilk profesyonel sözleşmesine imza attı. Bunun karşılığı 100 bin lira deniliyor ama 50 bin lirasını alıyor, gerisi kalıyor... Türkiye liginde o yıllar hemen tüm takımlarda süper kaleciler bulunuyordu. Ancak Mustafa Güngören kısa sürede kendisini göstermeyi başarmıştı. Tabii ki sonuçta başarısı üç büyüklerin de dikkatini çekmişti. Genç ve ümit milli takımlarının da değişmez kalecisi olmuştu bu arada. Altınordu’da o dönem başarılı olarak nitelenen Erkan, İsmet, Zadel, Syasky, Hikmet’‘in yer aldığı kadrodaydı. Mustafa Güngören o günlerden bir anısını aktarırken, “Göztepe, Avrupa’da oldukça başarılı bir takımdı. İzmir’de Marsilya’yı yenerek elediler. 3 gün sonra ise bizimle lig maçları vardı ve kaleyi ben korudum. Sonuçta 10 biz kazandık. O maçı unutamam” diyor. Bir ilginç anı da milli takımlardan; Güngören şöyle anlatıyor: “Genç Milli Takım’la Doğu Almanya’dayız. Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Orhan Şeref Apak. Teknik direktörümüz ise Nazım Koko. İlk yarıyı bitirdik, ikinci yarıya çıkacağız. Kramponumdaki sorun nedeniyle ben biraz geciktim. Sahaya çıktım ki maç başlamış. Bu arada herkes bana bakıyor, hakem şaşkın. Maçı durdurdu ve beni aldı. Bu olay gazetelere ‘Mustafa tuvalette kaldı’ diye yansıdı...” Mustafa Güngören, 1974’te Altınordu’dan Beşiktaş’a transfer oluyor. Siyah Beyazlı takımın kadrosunda o günlerde Sabri, Zekeriya, Sanlı, Miliç, Tezcan, Sinan, Ahmet, Tuğrul, Lütfü, Vedat ve Niko gibi isimler var. 3 yıl Beşiktaş’ta kalıyor ve bu süre içinde Metin Türel ve rahmetli Gündüz Tekin Onay gibi teknik adamlarla çalışıyor. 3 yıl için de 200 bin lira transfer ücreti alıyor. Gelin o günleri Güngören’den dinleyelim: “Şeref Stadı günleri kötüydü tabii ki. Çoraplarımızı bile kendimiz yıkardık. O stadın zorluklarını yaşamış bir insanım. Ben açıkçası büyük beklentileri olan bir kaleci olarak gitmemiştim. Kendimizi aşmıştık. Altınordu’da oynarken 24 kez genç ve ümit milli takımlar formasını giymiştim. Daha sonra bir daha nasip olmadı, ilginçtir. İdmanda da iyi olsan oynayamıyorsun. Çünkü çok iyi kaleciler vardı. Milli takıma Sabri, Yasin ve ben çağrılırdık. Göztepe’de AliGüngör, Ankaragücü’nde BaskınAydın, Beşiktaş’ta SabriNecmi, İstanbulspor’da Yılmaz gibi kaleciler bugün bulunamayacak değerlerdi. Düşünün, o günlerde kaleci antrenörü yoktu ki? Toprak sahalarda çalışıyorduk. Şimdi futbol değişti. Eski tip futbolcuyla bugünün yapısı içinde çok fark var. Kaleciler için de öyle. Biz ceza sahası içinde rakibe top bırakmazdık. Öyle öğretilirdi çünkü. Ama şimdi kalecilerin altıpas içindeki etkinliğini tartışabiliriz. Ayrıca yan toplarda çok etkiliydik.” Bir ilginç anıyı da Beşiktaş’tayken dinleyelim Güngören’den ki bu anı Türk futbol tarihinin gerçekten unutulmazları arasında yazılmıştır: “Beşiktaş’la Avrupa Kupası’nda Vraşov’a gittik. İstanbul’daki maçı kazanmışız, turu atlamamız halinde büyük prim sözü verildi. Oyunu rölantide götürüyoruz. 88. dakikaya geldik, daha rahat oynamamız gerekiyor. Beklenmedik bir gol yedik ve herkes yerde yatıyor. İnanın kimsenin kalkacak hali yok. Yine de tur atlayacağız. Ama Sanlı ağabey topu aldığı gibi orta sahaya gitti ve yatan herkesi kaldırmaya başladı. Santrayla birlikte ikinciyi, ardından 3. golü yedik ve elendik. Sanlı ağabey bıraksa, kimseyi kaldırmasa belki bu sonuç olmazdı diye düşünmüşümdür sürekli...” Genç bir kalecinin, üstelik milli takımlara yükselen bir kalecinin bir adım sonrasında gittiği takımda olsun, çağrıldığı milli takımda olsun ilk 11’e girememesi elbette üzücüdür. Bırakın üzücü olmayı, kendine olan güvenini yitirmesi, geleceğine daha bir umutla bakmasını da önler. Nitekim Mustafa Güngören, 26 yaşına geldiğinde futbolu bırakıp İzmir’e dönmeye karar verir. İzmir takımları para veremez durumdadır. Talip olan Ankara ve Adana takımlarına ise o yanaşmaz. Daha çok ailesiyle yaşayan insan olarak sevdiği kente döner. Bu kararda anne babasının, “Bırak artık oğul, zevkini de aldın zaten” demesi etkin olur. Peki “Bırakma kararı doğru mudur” sorusunun karşılığına ise Mustafa Güngören bugün verdiği yanıtta, “Evet,hata yaptığımı anladım. Gençken yapılacak olan çok iş vardı” oluyor. Futboldan genç uzaklaşan Güngören’in bonservisi bile bugün hâlâ Beşiktaş’ta duruyor. İnsan sevdiği futboldan bu denli genç uzaklaşınca böylesi sonuçlar doğuruyor işte. Bugünün gençlerine örnek olabilir mi sizce? F Bekle bizi Pekin F A T İ H E R D O Ğ D U erve Aydın’ın ismi, Türkiye Kulüpler Atletizm 1. Ligi’nde (Final) 800 metrede Süreyya Ayhan Kop’un rekorunu 8 yıl sonra tarihe gömdükten sonra duyuldu; 12. Dünya Gençler Atletizm Şampiyonası’nda (PolonyaBydgoszcz) ise aynı mesafede gümüş madalya kazanarak zirve yaptı. Aydın ise mütevazı konuşmayı tercih ederek, “Bu sadece bir başlangıç. Çok çalışmamın gerektiğinin bilinciyle hareket ediyorum” diyor. Süreyya Ayhan gibi büyük bir atletin rekorunu kırdığı için mutluluğunu kelimelerle anlatamayacağını belirten Aydın, “Çıkışım 12. Dünya Gençler Atletizm Şampiyonası’nda da sürdü. 800 metre yarı finalinde 2.06.94’le 1. oldum ve finalde koştum. 2.00.92’yle gümüş madalya kazandım ama son metrelerdeki performansımı beğenmedim. İlk 400 metreyi 57.28’le geçtim. Son 200’e de iyi girdim ama Rumen Lavric’in atağına karşılık veremedim ve 2.’likte kaldım” dedi. Atletizm yaşantısındaki en büyük destekçilerinin ailesi, antrenörü ve kulübü ENKA’nın olduğunun altını çizen Merve Aydın, “800 metrede Süreyya’nın rekorunu 2.00.64’ten 2.00.33’e çektim. Yani 31 saliselik bir iyileştirme yapmışım. Ayrıca gençler ve büyükler rekorunu kıran ilk atlet olma unvanını da elde ettim. Yaşım daha küçük, daha çok tecrübe edineceğim” diye konuştu. Altyapıdan iyi sporcuların geldiğini ifade eden Merve Aydın, sözlerini şöyle noktaladı: “Altyapıdan gelenler antrenör ve ailelerinin destekleriyle gelişimlerini sürdürecektir. Pekin Olimpiyat Oyunları’ndan 56 madalyayla dönebiliriz. Atletizme 4 yıl önce ENKA’da başladım. Okulda yapılan yarışlar sırasında keşfedildim. İlk yılımda 800 metrede 4 aylık bir çalışma sonucu Dünya Şampiyonası barajını geçtim. İkinci 800’de Dünya Şampiyonası’nda yarıştım. Tecrübesizliğimden istediğim dereceyi yapamadım. Daha sonra da Türkiye rekoru kırdım. 3. yıl Karadeniz Oyunları’nda yarıştım ve 2.07.10’la birinci oldum, 1500 metrede de ikinciliği elde ettim.” M ,S ÖNCE REKOR tletizm 1. ulüpler A Türkiye K inal) ENKA’dan (F Ligi’nde , tarihi bir rekora ın d y A Ayhan Merve Süreyya koru ı. tt a a z im 8 yıllık re Kop’a ait .00.33’e çeken 2 n e 2.00.64’t çler ve büyükler n e g , yeni Aydın korunun Türkiye re Süreyya Ayhan, u. sahibi old ru 20 Ağustos bu reko tanbul’da 2000’de İs işti. Aydın tirm gerçekleş afta içinde geçen h üzenlenen ad Polonya’dnçler Atletizm e G ş a y n Dü da gümü nası’nda ndı. o iy p m a Ş kaza madalya ONRA GÜMÜ Ş 14
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear