30 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

‘Seba gibi başkan gelmez’ Hem Süper Lig’de hem de 2. Lig’de oynadınız. Size göre bu iki lig arasında ne gibi farklar var? S.T.: İkinci Lig’de daha çok gençlerden oluşan kadrolar var. 1. Lig’de nerede duracağınızı, nerede pas alacağınızı, arkadaşınızla göz göze geldiğinizde nereye gideceğinizı daha rahat uyguluyorsunuz. 2. Lig’e geldiğiniz zaman bayağı zorluk yaşıyorsunuz. 2. Lig çok farklı. Daha çok mücadeleye dayalı futbol oynanıyor. Bu, ilk başlarda problem olabiliyor. Süper Lig’de daha rahat bir futbol var. A.D.: İster istemez kalite farkı var. Fizik gücü kullanılıyor 2. Lig’de. Kim daha çok istiyorsa o kazanıyor. Gerçi Süper Lig’de de öyle ama orada çok kaliteli futbolcular var. Süper Lig’de buraya göre daha rahat futbol oynuyorsunuz. Y.S.: Ahmet, Serdar ve benim gibi oyuncular ilk kez 2. Lig’de oynarken şaşırıyor. Çünkü çok büyük kulüplerde oynadıktan sonra burada sahalardan formalara ve kaldığınız otellere kadar her şey değişiyor. Ne kadar etkilenmedim deseniz de etkileniyorsunuz. Süper Lig’de daha çok deneyim ön planda. Akıllı futbolcular forma şansı buluyor. Burada ise daha çok kuvvet ve mücadele gerekiyor. C SPOR FUTBOL NİSAN SALI SPOR POLİTİKASI ‘ Ahmet Dursun. NOUMA’NIN TÜRK’TEN FARKI YOK Üçünüz de Pascal Nouma’yla beraber oynadınız. Onu bir de sizden dinleyelim... S.T.: Pascal çok farklı bir yapıdaydı. O yabancı fubolcular gibi değil. Yabancılar geldiği zaman bir çekingenlik oluyor ama o ilk geldiği andan itibaren takıma adapte oldu. Bir Türk gibiydi. Hiçbir farkımız yoktu. Çılgın ve değişik bir insandı. Beşiktaş’ı da çok seviyordu. İlk geldiğinde takıma çok şey verdi. Keşke Beşiktaş’ta Pascal gibi futbolcular şimdi de olsa. A.D.: Çok renkli bir kişiliği vardı. Hiçbir zaman morali bozuk olmazdı. Çok cana yakındı. Ondan daha önemlisi iyi bir futbolcuydu. İlk senesinde Beşiktaş’a çok şey kattı. Ancak daha sonra tekrar geldiğinde biraz kiloluydu. İkinci senesinde o kadar başarılı olamadı. Beşiktaş tarihindeki en iyi yabancılardan biriydi. Y.S.: Çok neşeli bir insan, çok iyi bir futbolcu ama o, futbolunu sadece ilk sezonda gösterdi. İlk sezonun sonunda medya ve taraftarı nasıl kullanacağını öğrendi. Bence Beşiktaş taraftarı en büyük hatasını ona bu kadar ödün vermekle yaptı. Ödün vermeseydi bu kadar çok şımarmazdı. Futbolundan çok yaptıklarıyla anıldı. Ben onu gerçekten çok severim. Hâlâ görüşüyoruz. Keşke Beşiktaş’a daha fazla katkı yapsaydı. Türkiye’ye erken adapte oldu ve Türk gibi oldu. Tribünlerden ‘Ahmet Dursun, Seba gitsin’ tezahüratını uzun süre duyduk. Ve daha sonra Süleyman Seba istifa etti. Kendi adın geçtiği için bu tezahürattan rahatsız oldun mu? A.D.: O zamanlarda 21 yaşımdaydım. Ve Türkiye’ye yeni alışıyordum. Gerçekten de benden dolayı mı istifa etti diye şüphelerim oldu. Ama Süleyman başkanımızla konuştuktan sonra bu şüphelerimin yersiz olduğunu anladım. Süleyman Seba’yla hâlâ görüşüyorum. Süleyman Seba demişken; onu nasıl tanımlarsınız, nasıl bir başkandı? S.T.: Süleyman Seba başkan değil, baba gibiydi. Başkanımızı gördüğümüzde saygıdan korkuyorduk. Gerçekten çok saygı değer bir insan. Onu görüp de çekinmemek elde değil. Bizimle şakalaşırdı, bütün sorunlarımızla ilgilenirdi. Ve verdiği hiçbir sözün 1 gün dahi geciktiğini görmedim. A.D.: Gerçekten çok babacandı. Ben Türkiye’de 3 kişiye çok büyük saygı duyarım: Süleyman Seba, Mustafa Denizli ve Sefa Sirmen. Bu 3 kişinin yanına her zaman çekinerek gitmişimdir. Süleyman Seba’yla beraberken çok duygulu anlar yaşadım. Öyle bir başkan bir daha gelmez. Y.S.: Ben de Ahmet ve Serdar’ın söylediklerine aynen katılıyorum. Onun gibisi bir daha gelmez Beşiktaş’ın başına... ‘ Yasin Sülün. ‘ Serdar Topraktepe. 5 ‘ Ben ilk şampiyonluğumu 1994’te yaşadım. O zamanlar 18 yaşımdaydım. Beşiktaş’ta şampiyon olduğumuz zaman taraftarın size olan bakışı çok farklı oluyor. Anlatılmaz duygular bunlar... 100. yılda otobüste stada gitmemiz, taraftarla bütünleşmemiz çok ayrı bir duyguydu. Anlatmam mümkün değil. ‘ Hayatımda en çok 100. yılda yaşadığımız şampiyonluğa sevindim. Onu göremeseydim gözüm açık giderdim. 2530 maç oynadım o sezon ve katkım olduğu için çok mutluyum. Şu anda bu duyguyu hiçbir şeye değişemem. Ayrıca Beşiktaş altyapısından yetiştiğim için de bu duygu başka türlü oluyor. ‘ Beşiktaş’ta her futbolcu şampiyonluk yaşayamıyor. Biz şanslı olanlardanız. O zamanlar çok kaliteli kadromuz vardı. Biz 34 yıl üst üste şampiyon oluruz diyorduk ama daha sonra istenmeyen olaylardan dolayı kulüp yıprandı. Başta ben olmak üzere futbolcular gönderildi. Ama sonuçta çok güzel anılarımız oldu. Feyyaz Yazıcı’nın Öyküsü HİKMET ÇETİNKAYA Bu hafta 16 yaşında lise öğrencisi milli sporcumuz Feyyaz Yazıcı’dan söz edeceğim... Çoğunuz tanımıyorsunuz Feyyaz’ı... Feyyaz bizim Spor Servisi’nden Ahmet Yazıcı’nın kardeşi... Feyyaz Judo Ümit Milli Takımı’nın kaptanı... Judoyla 2004 yılında tanışıyor... Feyyaz o tarihte 12 yaşında... Babası Hasan Yazıcı, elinden tutup ilk çalışmaya giderken yüreği atıyor... Heyecanlı! Korkak! Feyyaz konuşurken şöyle diyor! “İlk antrenmandan kaçmak istedim...” Baba Hasan Yazıcı inatçı... Feyyaz’a “Sen her şeyi başarırsın oğlum korkma” diyor. Feyyaz bir an için düşünüp yanıt veriyor: “Gerçekten başarır mıyım baba?..” Hasan Yazıcı: “Elbet başarırsın...” Feyyaz, 2005 Yıldızlar Türkiye ikincisi, 2006 Balkan ve Ümitlerde Türkiye üçüncüsü, Ortaokullar ve Yıldızlar Türkiye Şampiyonu, 2007 Liselerarası ve Ümitler Türkiye Şampiyonu, 2008 Gençler Türkiye Şampiyonu, Uluslararası Marmara Ümitler Şampiyonu, Ümitler Balkan Şampiyonu, 17 Yaşaltı Avrupa Şampiyonası ve Uluslararası Ümitler Bremen Judo Şampiyonası ikincisi oluyor... Cumhuriyet Spor Muhabiri ağabeyi (Çünkü Feyyaz şimdi Rusya’da Uluslararası Ümitler Judo Şampiyonası’nda ve orada da erkekler artı 90 kiloda şampiyon oldu. Dört rakibini tuşla yendi.) Ahmet Yazıcı kardeşi Feyyaz’a soruyor... Avrupa Şampiyonası’ndaki maçlar nasıl geçti? “İlk maçımda Fransızı bir vazari (100 puan), bir kokayla (1 puan) geçtim. Sonra Yunan rakibi tuş yaptım. Sonraki maç grup finaliydi. Alman rakibim zor bir gruptan gelmişti. Maça çıkarken bana güvenenleri üzmek istemiyordum. Bu benim ümitlerde ilk Avrupa Şampiyonamdı. Finale çıkıp ilk yılımda başarıyı yakalamak istiyordum. Bu motivasyonla çıktım mindere... Bu maçta parmağımdan sakatlandım. Ancak hissetmedim. Kondisyonum Alman rakibime göre daha iyiydi. Bu sayede maçı kazandım.” 2007 Avrupa Şampiyonası final maçında yaşadıklarını anlatır mısın? “Final maçını Rus judocu ile oynayacaktım. Antrenörlerim, yöneticiler ve arkadaşlarım beni maça motive ederken sağlık ekibi de sakatlığımla ilgilendi. Ancak yarıfinalde çok yorulmuştum. Ayrıca parmağımda kırık vardı. Rus rakibim de finale rahat gelmişti. Kazanabilirdim, 3 kez atış yakaladım. Ayaklarını yerden kestim ama bir türlü sonuca gidemedim. Teknikten çıkarken rakip kontra teknik yapınca ikincilikle yetindim. Çok üzüldüm.” Sponsorluk hakkında neler düşünüyorsun? “ İyi bir sponsorla daha çok başarı elde edeceğime inanıyorum.” Geleceğe yönelik düşüncelerin neler? “Açık söylemek gerekirse ikincilik geçmişte kaldı. Önümde beyaz bir sayfa var. Bu madalya duvarımda asılı kalacak. Ancak beynimde gelecek başarılar var. 2008 Avrupa Ümitler Şampiyonluğu şu anki hedefim. Zirveyi çok seviyorum. İkincilik bana göre değil. İlerleyen yıllarda gençlerde dünya şampiyonu, büyüklerde ise en genç Olimpiyat şampiyonu olacağım.” Örnek aldığın judocular kimler? “Selim Tataroğlu, Özgür Yılmaz ve Hüseyin Özkan... Onlar kadar başarılı olacağıma inanıyorum.” Feyyaz’ın öyküsü böyle. Acaba Türkiye’de Feyyaz’ı destekleyecek bir kurum ve kuruluş yok mu? Bir lise öğrencisine sponsorluk yapacak bir holding ya da şirket yok mu?
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear