30 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

N E Y M İ Ş ABDÜLKADİR YÜCELMAN Engelliler İş ve Haklarını İstiyor urban Bayramı’nın 3. günü dünya, ‘İnsan Hakları Günü’nün 60. yılını kutladı. Türkiye bu insani kuruluşun beyannamesine 10 Aralık 1948’de yani ilk kurulduğu gün imza atmıştı. Aradan 60 yıl geçti ama Türkiye, insan haklarını her dönemde es geçti. Aradan geçen 60 yıl sonra bugün dünya, İnsan Hakları Günü’nü kutlarken insanın ne olduğu bile tartışılıyor. Dünyanın birçok ülkesinde insanlık suçu işleniyor, insanlar işkence görüyor; sefalet, yokluk almış başını gidiyor. Acımasız konu çok derin ama bu yazının konusu engelliler. Ülkemizde çeşitli nedenlerle engelli sınıfına giren yurttaşlarımızın da birçok hakları var. Ama gözümüzün önünde engellilerin de hakları hiçe sayılıyor. Geçen hafta Engelliler Günü’yle ilgili çeşitli yayınlarda engelli gençlerin de olağanüstü başarılarına ilişkin yazılar gördük. Onlar ilgi gördükleri zaman ne denli başarılı olduklarını kanıtlıyor. Özellikle de spordaki başarıları tartışılmaz. Pekin2008 Olimpiyatları’nda altın madalyayla dönen okçu kızımız , Tekerlekli Sandalye Basketbol Şampiyonası’nda kıtalararası başarı elde eden genç G.Saraylı kardeşlerimiz, Avrupa Ampute (kol, bacak uzuvlarından birinin eksik olması) Futbol Şampiyonası’nda ikinci olan genç futbolcularımız son örnekler... Performansa dayalı spor yarışmalarında başarılı olmak, koltukta oturup TV izlemeye benzemez. Başarılı olmuş engelli ssporcularımız da aynen engelsiz sporcular gibi bakım ister, antrenör ister, eğitmen ister, maddi ve manevi destek ister. Sporda başarılı olmuş bu gençlerin o noktaya nasıl geldiğini bir onlara bir de ailelerine sorun. Şairin dediği gibi bir vurup bin ah dinlersiniz. Ama o ahları duygularınız körelmişse duyamazsınız... Engelli kızlı erkekli genç sporcular başarıdan başarıya koşmaya devam ediyor. Daha önceleri de İzmir’in gururu Kınız İşitme Engelliler Lisesi öğrencileri 4 spor branşında birinci olmadılar mı? Eskişehirli Türkçe öğretmeni halterde Avrupa’dan ikincilikle dönmedi mi? Atış müsabakalarında gazi subaylarımızın, erlerimizin başarılarını unutmamız olası mı? Ülker, iki yıldan beri sponsor olarak engelli futbolun önündeki tüm engelleri kaldırdı. Özellikle çocukların daha ilkokuldan başlayarak sevdalandığı futbolun peşinde koşmasını gözönünde bulundurarak engelli çocukların da futbol oynamalarına imkân sağladı. Bu yılın en anlamlı ve en insani organizasyonunun sponsoru Ülker’in kurumsal iletişim genel müdürü Zuhal Şeker’in verdiği bilgiye göre 2 yılda onbinlerce engelli çocuğa ulaşmanın keyfini, gururunu sanırım 70 milyon da duymaktadır. Sanırım ya FIFA ya da UNESCO’nun bir yılbaşı kartında çocuklar arasında arsada oynanan bir futbol kapışmasını koltuk değnekleri K JUDONUN A H M E T Y A Z I C I Türk judosunda yeni bir dönem başlıyor. Avrupa ve dünyada büyük ilgi gören, her sokakta salonları olan judo artık Türkiye’de de hak ettiği yere gelmeyi hedefliyor. Judo Federasyonu geçen hafta sonu seçime gitti. Geleceği belirlemek, yarınları aydınlatmak için sandık başına giden delegeler seçimini Fatih Uysal’dan yana kullandı. Uysal 174 delegeden aldığı 99 oyla 2. olağan genel kurulun ardından başkanlığını ilan etti. Özel hayatında beden eğitimi öğretmeni olan Uysal, zamanının neredeyse tamamını gençlerimizin yetişmesi için harcıyordu. Seçimler sonrası altyapı çalışmalarına ağırlık vereceklerini belirten Uysal, “Biz Türk judosunun geleceğini aydınlatacağız. Ekibimle yaptığımız çalışmalar meyvesini verdi. Bizim tek amacımız sporumuza hizmet etmek. Hepimiz hayatlarımızdan fedakârlık yapıp judomuzu dünya standartlarına çekmek için çalışacağız. Bunun için öncelikle altyapı çalışmalarına önem vereceğiz. Türkiye’nin her yerinde judo yapılmasını sağlayacağız. Uluslararası alanda Türk judosunun sesini duyuracağız. Bizim olimpiyat şampiyonumuz var. 2 olimpiyattan elimiz boş döndük. Bu bizi çok üzdü. Artık bir çıkış içine gireceğiz. Hedeflerimiz çok büyük. 2012 Londra Olimpiyat Oyunları’nda yeni şampiyonlar çıkaracağız” dedi. Judonun dünyada çok popüler bir spor olduğunu söyleyen yeni Fatih Uysal. başkan, “Judo ülkemizde hak ettiği değeri görmüyor. Güreşin yanında ismimiz dahi anılmıyor. Aslında Avrupa’nın birçok ülkesinde judo, futbol ve basketbolun arkasından en çok ilgiyi gören spor. Biz de bunun için mücadele edeceğiz. Ülkemizde judonun hak ettiği yerde olması için çalışacağız. Ben ve ekibim judonun içinden geliyoruz. Zaman kaybetmeden çalışmalara başladık. Başarının bir takım oyunu olduğunu biliyoruz. Bu nedenle ulusal antrenörlerimizle toplantı yapacağız. Sporcularımızla oturup sorunlarını dinleyeceğiz. ‘Türk judosu nasıl ileriye götürebilir?’ diye düşünüyoruz. Bu nedenle eski şampiyonlarımızın da görüşlerini alacağız. Judomuzu el ele vererek zirveye taşıyacağız” şeklinde konuştu. eğitimci başkanı ne dayanarak özlemle izleyen bir çocuğun fotoğrafı o yıl uluslararası bir yarışmada derece alan bir fotoğraftı. Şimdi nice anneler, babalar, mutsuz çocuklarının özlemini duyduğu dünyanın en popüler sporu futbolun heyecan ve sevincini paylaşıyor. 7 yaşından başlayarak yaşamın daha başında mutsuzluğun içine düşen o miniklerin sevincini, heyecanını spastik çocuklarla ilgilendiğim yıllardan çok iyi bilirim. Çocuklarının atletizm pistindeki coşkusunu sevinç gözyaşları içinde izleyen anne ve babaların gururunu da çok iyi bilirim. Bu satırları yazarken içinde bulunduğum duyguları ifade edemeyeceğimi de biliyorum. Bu organizasyona gönül verenler; ne iyi ettiniz de böylesi bir organizsyona imza attınız, ne iyi ettiniz de böyle hayırlı bir işe engelli çocuklardan başladınız. O çocuklara ve ailelerine ne verseniz de acaba böylesine mutlu edebilir miydiniz? Asla!.. Bu bambaşka bir duygudur.. İçinde yaşadığımız atmosfer gibi gözle görünmeyen, elle tutulmayan ama onsuz yaşanmayan oksijen gibi... İşte öyle bir şey. Son zamanlarda engellilerin sorunlarını çözmek yerine onları siyasetin çemberi içine alma gayreti utanç verici. Onların yaşam mücadelesini siyasilerin başarısı gibi gösteren kimi yalaka medya bilmeli ki engelli sporcuların başarıları 30 yıl önceden başlamıştır ve spastik çocuklar her yıl katıldığı Kennedy Oyunları’ndan yurda kucak dolusu madalyalarla dönmüştür. Prof. Hıfzı Özcan ve arkadaşlarını, Sabancı ailesini (başta rahmetli Sakıp Sabancı) bu vesileyle saygıyla anmak istiyorum. Bugün sosyal devlet olarak Anayasamızda dünyaya ilan ettiğimiz Türkiye Cumhuriyetimizin iktidarı yasaya karşın engellilere ayrılmış kadroların hâlâ yüzde 82’si boştur. Elimizdeki rakamlara göre 6 milyonu aşan engelli yurttaşımız arasında engelli sporcu, sanatçı ve yüksek eğitim almış nice meslek sahibi vardır. Ayrıca sporcu ve sanatçı olarak bu ülkeye madalya getirmiş, bayrağımızı göndere çektirmiş, ulusal marşımızı dinletmiş nice engelli yurttaşımız ‘ulusal’ sayılmıyorsa bu ayıp kimindir? Bu sorunun yanıtını kim verecektir? Başbakan mı yoksa engelliler federasyonlarının bağlı olduğu spordan sorumlu Devlet Bakanı mı? Sayın milletvekilleri, bu ülkede yaşayan 6 milyonu aşan engelli yurttaşımız ne para ne de aş istiyor. Onlar engelli haklarının verilmesini istiyor. Onlar kendilerini kanıtlamak e başaracaklarına inandıkları için iş istiyor. İş olmadan aş olmayacağının bilinci içinde bu ülkeye üretken bir kişi olarak yararlı olmak istiyorlar. Bu ülkenin yurttaşı olarak yurttaşlık görevi istiyorlar. Balık istemiyorlar, balık tutmak için fırsat istiyorlar. Duıymazlar, görmezler ülkesinde yaşamıyorsak bu şansın verilmesini istiyorlar. R A L L İ “Tartışılır bir ceza” yorumunu yapmıştık geçen hafta, Loeb’e sondan bir önceki etap çıkışında verilen ceza için… “Alt tarafı 10 saniye” demeyin, yarışın sonucunu değiştiriyor… Bir sürücüye nasıl start verilir, hatalı start nasıl olur?.. Görevli, zamanı sürücünün karnesine yazar ve sözlü olarak da bildirir, sonrasında starta kalan süreleri yüksek sesle söyler. Kalan son 5 saniye ‘54321’ şeklinde sayılır ve ‘çık’ komutuyla birlikte araç hareket eder. ‘Hatalı start’ cezasının verilebilmesi için çıkışın ‘çık’ komutundan önce yapıl D Ü N Y A S I / Ş E V K İ G Ö K E R MAN ba olmayanların yapacağı yorumları düşünmek bile istemiyorum; gerçek olan bu görüntülerin bir WRC yarışına yakışmadığı… Aynı yarışta bizim açımızdan bir sevindirici bir de üzücü 2 olay daha vardı. Ford Türkiye ekibinin genç sürücüleri Emre Yurdakul Can Erkal, Fiesta Sporting Trophy’yi kazandı Galler Rallisi sonrası... Kararlılıklarının karşılığını aldılar… Üzüntümüz ise aynı klasmanda yarışan Koray Muratoğlu Çağlar Süren ekibinin normal etapta geçirdiği kazaydı. Emre ve Can’a kutlamalarımızı, Koray ve Çağlar’a geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. Tartışılır Bir Ceza ve Emre ması gerekir. Uygulama talimatlarında böyle yazıyor… WRC yarışlarında ileri teknoloji uygulanıyor. Sürücülerin rahatça görebileceği bir noktada ‘5 kırmızı ışık’ var yan yana. Sayılması gerekli her saniyede 1 kırmızı yanıyor ve 5’i yandıktan sonra tümü aynı anda sönüyor ve kronometre çalışmaya başlıyor. Işıkların sönmesi ‘çık’ komutu anlamında. Örneğini Formula yarışlarında da görüyoruz. Görevliler “10 saniye ceza” var dediler demesine de acaba ‘hatalı start’ gerçekten var mıydı?.. Araç içi kameraları delil diye ortaya koydu Citroen ekibi finiş sonrası. Görüntüler hiç de söylenenler gibi değildi, ortada ‘hatalı start’ yoktu, verilen ‘10 saniye ceza’ iptal edildi ve Loeb 12 saniye farkla birinci oldu… Start vermekle görevli kişiler nasıl böyle bir yanlış uygulama yaptı, anlamak çok zor… Konu basit bir ‘görevli hatası’ olarak geçiştirilemeyecek kadar ciddi… Ağzı tor 14
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear