17 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

ADNAN DİNÇER’LE F U T B O L eposta:adnandincer@hotmail.com N E Y M İ Ş ABDÜLKADİR YÜCELMAN Üç Puanı Kap da Gel!.. ek futbol şartı budur. Kulüp yö planlanmış bir düzene kurgulanmış oldunetimleri taraftar terazisinde... ğundan zorluğu bu şartlarda aşmak baKaybettin mi kovulma senaryo zen kolay değildir. Kazanmanın belki de ları da başlar. Yenilgide ilk kurtarılacak türlü yollarına sapmış ortamda dahi çok ‘yönetim’ olacağı için tüm kriptolar bu başarılı olmak zorunda kaldığınız yalnızgerçeğe dönüp hayata geçirilir. İlk kur lıkların acısını ancak gerçek teknik adam ban teknik direktördür. Transfer önce bilebilir. Bu ortamdan kurtulmanız gesi kulübe kurtarıcı gibi getirililen, doğa reklidir. Özellikle bilimsel ve kurumsalüstü meziyetleri varmışçasına medya laşmış kulüp yapıları kişilere değil, hetarafından pompalanan teknik adam, defllere ve sisteme tutulmuş devamlılığa bir anda işinin bir parçası olan yenilgi ihtiyacımız çoktur. O zaman medyamız, gerçeğinde yere çakılan adam olur. yöneticilerimiz, gerçek futbol göAncak bizim bu konuda birkaç revleri doğrultusunda daha istisna hariç teknik adam aynet ilişkiler sonucu özlerımcılığıyla (!) yabancı haynilen devamlı başarılaranlığımız ve yabancılarırın sistemine ortak mızın anlaşılmaz sabrı olacaktır. Geleceğibu süreci uzatabilir. miz ve teknik adam Gelirken ‘omuzlarda’, olma yolundaki giderken ‘tu kaka’ takdeğerlerimiz daha tiği tüm kulüplerin net ortaya çıkacak anayasasıdır ülkemizgörevler ‘ayakçılade. Adam kulüp yönerın’ elinden kurtuticiliğini anasının karlup çağın beklentinında öğrenmiştir!.. sine uyum sağlayaFutbolu da arada sırada caktır. Bu aynı zabakarak!.. Ama aklına yömanda kaliteli futbolnetici olmayı koyunca kolay cu, sonuç ve lider teknik ve kısa yöntemleri bilir. Çatlaadamlarla dünya futbolundı kapıdan Süper Lig’e dek tüm Ferguson. da hayalimizdeki yeri alacağız kulüplerde yapı böyledir. Çağdaş demektir. Bu başarı ulusal egofutbol kurgusunun aşılamaz dikenli yo muzu düzeltecek ve bizler de uzun yıllar lu budur. Tribün idaresi onda, ilişkiler çalışan Alex Ferguson, Bobby Robson programı onda, takım tertibi ve taktik ve diğerleri gibi kendi ülkemizin ‘sir’lerini bilgisi de onda... Hatta devletle olan yaratarak 3 puanı nasıl kaparsan kap felmali ve siyasi ilişkiler dengelenmesi for sefesinden kurtulacağız. mülü de ondadır. Yani üstün kulüp yöneticiliği, doğanın yarattığı en yüksek vasıflı insan örneğidir (!) Bu alanda el bebek, gül bebek büyütülen, baba evinden üst adamlığa temelden yetişmiş gelen de sosyal ekonomik ve çalkantıdan ortaya çıkan ‘iş bitirici’ tipi de böyledir. Önemli olan kulüp yönetiminde bulunmaktır. Parayı bonkörce harcar. Çünkü sonuçta ondan başka ülkesinde konuşulan olmayacak ve beyine kazınacaktır. Teknik adam haklı bir amaçla bu sektörün içindedir. Eğitici olmak, geçmişteki futbol deneyimi ve yaşantısından aldığı tecrübeyi bilimsel futbol verileriyle sentezleyerek gençlere ve profesyonel futbolculara metodik olarak öğreterek başarılı olmak zorundadır. Lider olmalıdır. Yaratıcı olmak ve yalnız adamlığı aşmak mecburiyeti vardır. Uluslararası arenada kendini takımın başarısıyla kanıtlamak düzeyine erişmek hedefidir. Ne varki bu başarıya ulaşsa da endüstriyel futbolun onu tercih ederken gösterdiği çaba, başka eksiklikler nedeniyle ortaya çıksa da vazgeçilebilir. Davranış ve Düşüncede Yanlış Adımlar Prof.Dr. Fevzi Aksoy hocamı yıllardır tanırım. Zaman zaman Milliyet’teki minik köşe yazılarını kaçırmam, çoğunu da kesip saklamışımdır. Hocamla fırsat buldukça da sohbet ediyoruz. ABD’de patlayan ve küreselleşen dünyanın her yerinde olduğu gibi bizi de etkileyen krizin ekonomik yanını geçenlerde bu köşede yazmıştım. Ancak küreselleşmenin spor dünyamızda da tartışılacak o kadar çok yönü var ki... ABD’de CEO’ların astronomik maaşları ekonomik krizin başlangıç noktasında tartışma yaratırken, şimdi bizde de bu ekonomik kriz döneminde Fatih Terim’in 120 bin YTL’den 250 bin YTL’ye çıkacak maaşı tartışılıyor. Gazeteler Estonya maçı sonrası Terim’in bu astronomik zammı hak edip etmediğini yorumluyor. Hem de işsizliğin yüzde 10’lara çıktığının ilan edildiği şu günlerde... tıracaklarını düşünüyorlar.” “Sporun getirisi, spor yazarının da getirisi olabilir mi?” dedim Aksoy hocama. Kendisi ise şöyle konuştu: “Tabii ki.. Bazı TV’lerdeki spor açık oturumlarını izlediğinizde reyting ve şöhret için olumsuz konuşmaları hemen göreceksiniz. İnanır mısınız, bu tip oturumların seyircisi de var. Adeta kriminal film seyreder gibi bu yayınları takip eden, heyecan duyan taraftarlar var. Bu yayınlardan sonra tribünlerden ‘istifa...’ çığlıklarını duymanız gayet normaldir. Ama şu da var; reyting için sokaktaki adamın seviyesine inmeyen yöneticiler de bulunuyor.” “Reyting ve tiraj sadece medya patronunu ilgilendiriyor da spora etkisi oluyor mu?” diye sordum. Bu soruma, “Olmaz olur mu?” diye çıkıştı hocam ve devam etti... “Spor yazarı, yöneticisi, sporcusu, hakemi, tribündeki ve ekran başındaki sporseveriyle spor ailesi bir bütündür. Bu bütünü bölemezsiniz. Bu açıdan yorumcular futbolu objektif bakış ve teknik kritiklere değinerek yapmalıdır.” T EKONOMİK VE SOSYAL ŞARTLAR Toplum ve davranış psikolojisi üzerinde uzman olan nörolog ve psikiyatr Prof. Dr. Fevzi Aksoy’la uzun bir sohbet yaptık. Sporun amatör olduğu dönemlerde sporcuların erdemliliğinden başlayıp 1950’lerden sonra gelen profesyonellikle bugün renk ve takım aşkının paraya nasıl boyun eğdiğini konuştuk. Hocamla belki aynı yaşlardayız, aynı kafadayız ve aynı şeyleri düşünüyoruz. Hatta kimi yerde aklımız etik dediğinde etiket anlayan bugünün toplumuna uymuyor. Hocam diyor ki... “Pasaportunu ikileyen milli takımlara alınıyor. Buna küreselleşmenin gereği diyoruz. Siyahi futbolculara artık muz atanlara pek rastlanmıyor. Hatta kimileri omuzlarda taşınıyor ama bizde değişik anlayış var. Milli takım için birleşen toplumda öylesine insanlar var ki kulüpçülüğü düşman kardeşlere dönüştürüyor. Bundan 30 yıl önce böyle bir şey olabilirmiydi?” Davranış psikolojisi konusuna getiriyorum sohbetimizi ve soruyorum... “Özellikle futbol maçlarında çıkan olaylar için ne diyeceksiniz? Şiddet olayları dünyanın hemen her yerinde oluyor.” Kendisi yanıt veriyor... “Bu olaylarda ekonomik ve sosyal şartlar rol oynuyor. Bu tip insanlar oraya zaten maç seyretmeye değil, hır çıkarmaya geliyor. Takımın yarısı yabancı, hatta yarıya yakını siyahi... Kavga çıkıyor, gülünç ve acınacak bir şey. Bunun mantığı yok. Kültürel yapısı eksik olan bu kişiler işsizliği, aile içi gerginliği şiddetle deneyerek kişiliklerini gösteriyor” Fevzi hocam tam da bam teline basmıştı... “Evet hocam. Bu konuyu biraz daha açar mısınız?” “İlle de beni konuşturacaksın” dedi ve devam etti... “Bazı yazarlar koyu bir taraftarlık anlayışıyla tribünleri etkiliyor. Tuhaf karşılıyacaksınız ama belki de onlar sosyal ve kültürel açıdan böyle yazmakla kendilerini buluyor. Belki de şöhret olacaklarını, medyadaki yerlerini sağlamlaş SPOR PROGRAMLARI Hocam haklıydı. Ağzı olan konuşuyordu, hem de hep birlikte, kavga ediyordu. Katılımcılar birbirlerinin sözünü kesince tek bir fikir bile ortaya çıkmıyor, açık oturumlar gergin bir hava içinde gece yarısını geçe son buluyordu. Çünkü herkesin aklında bir fikir vardır ve ortak bir nokta asla olamazdı. Peki ama neden? Hocam Almanya’dan bir örnek verdi...“Geçenlerde Alman TV’sinde spor programı yapan bir yönetmen, rüşvet aldığı spor adamlarını ekrana çıkarıp taraflı yayın yaptığı iddiasıyla hakim karşısına çıkarıldı. Spor programlarında ‘o dedi, bu dedi’ gibi dedikodu yapılmamalı, bu gibi konuşmalar ertesi gün kahve köşelerine taşınmamalı.” “Hocam bizde pek rüşvetli işler olmaz ama bir gazetede okumuştum. Kanallardaki spor açık oturumlarına 200’e yakın spor yazarı katılıyormuş. Doğrusu ben bu programları zor izliyorum. Kavga ve strese dayanamıyorum. Üstelik bir sonuç da çıkmıyor. Oysa o kadar çok ciddi konular var ki...” dedim. Hocam da “Doğru söylüyorsun ama acaba bu yorumcuların kaçı futbol eğitimi almış, kaçı akademisyen? Hiç düşündün mü... Oysa spor akademisi mezunları var, onları yetiştiren öğretim üyeleri var. Ama TV’ler ciddi konuları sevmiyor, tartışma sataşma istiyor. Biz de görüyoruz halimizi... Pekin’den başımız önde döndük, Estonya’dan da öyle... Bunun nedenleri var. Biraz kendimize gelelim diyorum ama kim gelecek ki...” diyerek bana destek çıktı. Almanya ve Avusturya hükumetlerinden devlet nişanı alan, 40 yıldır da spor yazıları yazan Prof. Dr. Fevzi Aksoy hocamla sohbetimiz 3.5 saat sürdü. Ve ben sohbetimizin ancak yarısına gelebildim. Bir başka yazımda sohbetimizin ulusal gurur, yabancı sporcuların ruh halleri, bilimin değeri ve futbolcuların sakatlıkları konusunu dile getirmeye çalışacağım. BİLİMSEL YÖNTEMLER Zaman zaman sabırsız kısa bir süreçte kendi kurallarından ve anlaşma şartlarında zorlansa da susmak zorundadır. Muhatabı takım ve futbolcuları olması gerekirken egoları doyumsuz çevre ve yönetici kışkırtmasıyla yolu kesilmektedir. Birçok teknik adam bu nedenle çok ağır darbeler alıp travma yaşamaktadır. Her şey 3 puanı kapmaya 15
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear