Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
N E Y M İ Ş ABDÜLKADİR YÜCELMAN ADNAN DİNÇER’LE FUTBOL ÖĞRENİYORUM Eposta:adnandincer?hotmail.com Galatasaray: Kapalı kutu H er transfer döneminde kulüpler kapalı bir kutudur, medyanın işi de o kutuyu açmaktır. Kimlerle konuşulacak, kimler evet diyecek, kimler “Eşime bir danışayım” diyecek ve kimlerle el sıkılacak? Tabii ki kulüp muhabirleri yandaşlara sevinçli haberler vermek için biraz hayal biraz da kulaktan kulağa da olsa haberi süsleyip püsleyerek yapmaya bayılır. Pembe haberi haberlerin kralı olarak tanımlayan kimi genel yayın müdürleri de okudukça keyiflenir, okuyucunun kandırılmasına karşın... Avrupa’dan, Brezilya’dan, Afrika’dan gelmedik futbolcu kalmaz, pembe haberlerin yarısından çoğu da ‘’oldu olacak’’larla biter. Her kulüp kapalı bir kutudur dedik ama galiba Galatasaray daha da kapalı bir kulüp. Ne hava sızıyor ne de haber. Oldu bitti denilen İsveçli Linderoht’tan başka imza gelmedi. Sadece gelecek diyorlar, o kadar... Sarı Kırmızılı yandaşlar küskün bir bekleyiş içinde, yönetim kurulu da küskünler topluluğu. Divan deseniz her toplantıda yönetim kuruluna ve özellikle de başkan Özhan Canaydın’a fırça çekiyor. Haklılar mı? Kimine göre evet kimileri de henüz kararsız... Özhan başkan konuşuyor ama bir türlü kralın çıplak olduğunu söylemiyor. Başkan olduğu günden bugüne eski yanlışları düzeltmeye çalışırken, ekonomik bunalımın tam göbeğindeki kulübü nasıl kurtaracağının hesaplarını da yapıyor. Sevgili Canaydın bu hesapları yaparken ‘’bekâra hanımı boşamak kolaydır ‘’ lafını anımsıyorum. Galatasaraylı yandaşların internet sitelerindeki haykırışlarını, ağlayışlarını görüyorum. Onlar kıralın çıplak olduğunu biliyorlar mı?Sadece herkes “Özhan Canaydın gitsin” diye bas bas bağırıyor. Özhan Canaydın gitsin, peki ama kim gelsin; çıt yok... Divan Kurulu Toplantısı’nda Sayın Orhan Karaveli, ‘’Eğer Galatasaray, Özhan Canaydın’a bir rakip çıkaramıyorsa kapatalım burayı’’ diye sesleniyorsa haklı değil mi? Eski başkanlardan Faruk Süren kendi dönemindeki başarıları, yenilmezlikleri, UEFA Kupası’nı anlatıyor durmadan... Ama o dönemde dolan kasaların nasıl boşaldığını söylemiyor. Özhan Canaydın’ın kıral çıplak diyememesinin nedeninin de ‘’Galatasaray’da kol kırılır, yen içinde kalır’’ geleneğinden geldiğini kimseye anlatamıyor. Bir hırs. bir nefret, bir kin... Galatasaray böyle gitmez. Ben Özhan başkanın yerinde olsam, yapılan ölüm tehditlerine aldırmasam bile internetteki yapılan çirkin yayınlara kulak verir olağanüstü genel kurula giderim. Ama yapamıyor, yerine kimsenin gelmeyeceğini de biliyor. Çünkü ortada büyük borçlar var. Ayrıca Özhan beyin de içeride 80 milyon dolar parası var. Özhan başkan Galatasaray’ı kurtarmak için kendi varlıklarına ipotek koymuş bir başkan... Bana Sarı Kırmızılılarda böyle bir başkan söyler misiniz? G.Saraylıların bir lafı var, çok doğrudur. Bu lafı birçok G.Saraylının ağzından bizzat duymuşumdur. ‘’G.Saray’ı G.Saraylılar bu hale getirmiştir.’’ Bu lafı sadece ve sadece Özhan başkanın ağzından duymadım, asla söylemedi ve kimse de söyletemez. Özhan başkan G.Saray başkanlığına aday olduğu günlerde Cumhuriyet’e gelmişti. Uzun uzun anlatmıştı... ‘’G.Saray camiası Fatih Terim’i istiyordu. İlk işim Fatih’i G.Saray’ın başına getirmek olacak.” Dediğini yapmış, başkan olduğu gün de getirmişti. Özhan Canaydın başkan olduğu gün G.Saray’ın 50 milyon dolara yakın borcu vardı. Fatih Terim ısrarla transfer isteyince Canaydın yepyeni bir G.Saray’ın hayali içinde borç harç transferler yapıldı ve borç toplamı 100 milyon doları aştı. Ama transferler beklenildiği gibi çıkmayınca yeni bir transfer hamlesi ve daha yenilerine bir de banka borçları eklenince borç 200 milyon dolara dayanıverdi. İşte Özhan Canaydın’ın ‘’Galatasaray çıplak’’diyemeyişinin altındaki püf nokta bu. Özhan başkanın söyleyemediğini Adnan Polat söyleyiverdi... ‘’Zamanında hesapsız transferler yapıldı. Rekor miktarda paralar harcandı. Sonuçta da başarı beklerken kriz geldi.’’ Gerçekleri divan üyeleri de G.Saray camiasının hesap kitap bilen aklıbaşındaki üyeleri de bilmiyor mu? Elbette ki biliyorlar ama birisini ille de günah keçisi yapmak nedense huyumuzdur. Şimdi Özhan başkan ve başkan yardımcısı Adnan Polat birlikte ‘’cankurtaran’’lığa soyunmuşlar. Yönetimdeki kimi üyeler kaçarken kimileri de geri planda kalmayı tercih ediyor. Bir gelecek seçimde yeniden ortaya çıkıncaya dek... doğru mu yaptı? O nu ilk kez Sakaryaspor’da oynarken Küçükköyspor’la yapılan bir maçta izledim. Çok beğendim. Eksik top tekniği ve oyun zekâsına karşın çok çabuk kazandırılacak yıldız olarak Beşiktaş’a hem de kendi öğrencilerime tavsiye ettim. Ama beğenmediler (!) Fenerbahçe aldı. Kısa zamanda çok işler yaptı. İyi bir golcü olabilirdi. Güçlü fiziği, inadı, gol hırsı, sürat ve çabukluğuyla farklı bir futbolcu tipiydi Tuncay... Ancak kolektif futbol uyumunda eksikleri vardı. Takım oyuncusu olması tamamlandığında inanılmaz bir yıldız olurdu. Daum, onu elindeki kadronun yıldızlarını oynatmak adına orta alanın soluna çekti. Bu bir teknik adam kurnazlığıydı. “Bazıları için bu yanlış dahi olmakla bir tutulur ya!.. “ O bölgede koşan, savunma ve atakta olan, sol ayağını iyi kullanamadığı için zorlanan, kendini kabul ettirmek için isyanını yenilgiyi kabul etmeyen davranış ve kişisel futboluyla zaman zaman ortaya koyan genç Tuncay hep başkaldırı içinde oynadı. İçinde gizli bir isyan vardı. O daha rahat ve daha uygarca oynamak ve kendisini takım ruhuyla sahiplenen yerde olmak istedi. Yeri geldi, tribünleri ateşleyen amigo ve bazen de atağı gole karşın umutsuzca reflekslerle yetersizliğine kızan dürüst bir futbolcu oldu. Profesyonel düzenimize ve vefasızlığımıza bir eşya olarak görülmeye alışamadı. Çok sevdiği Fenerbahçe’sinden adeta kaçarak gitti. Çünkü futbolumuzun bulunduğu süreç, yaşadığımız çirkinliklerden büyük zararlar görecekti. Tribünlerdeki kaos, medyadaki bölünmüşlük, yöneticilerin futbolcuya yapmaması gereken baskılar onu ürküttü. Ayrıca ideali olan yabancı ülkelerden gelen teklifleri görünce birinci basamağa çıktı. Fenerbahçe’ye de öyle gelmemiş miydi? İngiltere’de oynayacak bu sezon. Tugay’dan, Emre’den sonra gözlerimiz hep onu izleyecek. Ve o başarılı olacak, eksiklerini giderecek. Sonra da daha büyüğüne gidecek. Tıpkı Ribery gibi olacak belki de... Fenerbahçe’ye gelince... Ümit Özat, Serkan, Mehmet Yozgatlı gibi oyuncuları kaybedip Rüştü’yü üçüncü kaleci gibi düşününce gelecek yılın farklılığını ortaya koydu. İçi ruhen boşalmış Roberto Carlos’un, C.Kâzım’ın ve belki de yenilerin katılımıyla tam bir profesyonel tim olacak Sarı Lacivertliler... Bunu görebilmemiz mümkün olacak ama maçın gidişini değiştiren bir Tuncayı arayacak ve belki de özleyeceğiz. T U N C A Y Bir Rekortmen Daha Gitti Güner Frik, eski 3 adım Türkiye rekortmeni. Bir ismi de ‘’santim düşmanı...’’ Güner Frik Avrupa Olimpiyat Komitesi Yönetim Kurulu üyesiydi, Olimpiyan Derneği’nin de kurucuları arasındaydı ve olimpiyatlarda gümüş madalya alan atletimiz Ruhi Sarıalp’in de geçmiş yıllardaki en büyük rakibiydi. Onu yitirdiğimiz haberini Dario Porsemay verdi, bir de neden ‘’santim düşmanı” lakabının takıldığını anlattı. 1945’te bir Ruhi bir Güner Türkiye rekorlarını yenilerken, Güner 14.70’le rekor kırmış. Ruhi de 14.77’yle rekoru elinden almış ama Güner 2 dakika sonra 14.78’i aşınca Ruhi fena içerlemiş, ‘’santim düşmanı’’ ismini takıvermiş. Spor adamı Güner Frik’e Tanrı’dan rahmet, ailesine ve spor dünyamıza başsağlığı dilerim. O K U R L A R I M A Sayın Volkan AĞIR, Bilkent Üniversitesi’nden 20 yaşında pırıl pırıl bir gencimiz. Bana ‘FUTBOLUMU GERİ İSTİYORUM’ diye bir yazı göndermiş. Yazıda birkaç hafta önce Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyeti sahiplenen gençlerin Atatürk’ün kendilerine armağan ettiği en büyük bayramda bayramın içeriğine ihanet edercesine 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı’nda ismine ihanet edip futbolun dibe vurmasına neden olduklarını, garip katkıyı belirtmiş. Sayın Mustafa DELİORMAN: Mektubunuza teşekkürler. Uzun zamandan bu yana neden takım çalıştırmadığımı sormuşsunuz. Hiçbir açıklaması olmayan ama aslında yeni futbol düzeninde şahsıma ve birkaç meslektaşıma insan haklarına uymayan bir tavırla iş verilmemektedir. Türk futbolunun asıl eğitimcileri olarak allanıp pullanan yabancılara kafa tutacak gençleri elinden tutup ulusal takıma ve profesyonel düzene kazandıracak eğitimciler istenmiyor. SPORUN VE SPORCUNUN YANINDA 14