21 Haziran 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

C F SPOR FUTBOL ŞUBAT SALI İTALYA’NIN FUTBOL TOKADI TÜRKİYE’DEN SES GETİRİR Mİ? MAHMUT SERT utbol yaşam mıdır; ya da futbol yaşam kadar değerli midir? İtalyanlar kendi bakış açılarından bu sorulara açık bir yanıt verdi: ‘İnsan yaşamı, yalnızca futbol değil, her şeyden çok önemlidir’ dediler ve bir solukta ülkedeki futbol yaşamını bitirdiler. CataniaPalermo arasında oynanan derbi maçı sonrası çıkan olaylar sırasında bir polis memurunun ölümü tüm İtalya’yı ayağa kaldırdı. İtalyan Başbakanı Romano Prodi, İtalya Gençlik ve Spor Bakanı Melandri ve İtalya İçişleri Bakanı Giuliano; futbol karşılaşmalarının yeniden başlayabilmesinin, ancak yeni önlemler paketinin tamamlanması sonrasında olanaklı olacağını belirterek, “Bu drama artık son verebilmek için, iyi ve doğru stratejileri hep birlikte belirlemediğimiz sürece, futbol karşılaşmaları da oynanmayacak” açıklamasını yaptı. İçişleri Bakanlığı ise olayların sürmesi durumunda artık maçlara polis göndermeyeceğini açıkladı. İtalyanların tribün terörü karşısındaki kararlı tutumu bizim alışkın olmadığımız bir yaklaşım! Bizde, genellikle bu tür olaylar karşısında herkes olayı bir tarafa çekip kendisini aklamaya çalışır. Olaylara karışanlar kendini bilmez üçbeş kişidir. Ve siyasi iktidar ve muhalefet dahil toplumdaki tüm kurum ve kuruluşlar ‘sahalarımızda böyle olayları görmek istemediğini’ vurgulayıp, yapanları lanetler. Bırakın futbolu, Hrant Dink cinayeti gibi ülkenin siyasal, toplumsal yapısını yaralayan bir cinayette bile ilgililerin çekimser tavırları, olayın karmaşık bir duruma sokulmaya çalışılması, toplumumuzda insana verilen değerin önemli göstergelerinden. Bu bağlamda toplumsal değerler içinde insanın vatandaşın, milletin ve devletin yerinin, başlı başına toplumbilimsel bir araştırma konusu yapılması kaçınılmaz gözüküyor. Olaylar karşısında gösterilen tutum ve davranışlar ülkelerin toplumsal, kültürel ve ekonomik yapılarıyla orantılı biçimde çeşitlilik göstermektedir. İtalya, İngiltere gibi ülkelerde sonuç alıcı önlemler üzerine zaman yitirmeden gidilmekte, bu konuda uzun soluklu projeler geliştirilip uygulanmaktadır. Yeni yaşadığımız İtalya örneği gibi… Ancak bizim gibi gelişmekte çabalayan ülkelerde futbol dünyasının aktörleri futbol yorumcuları, kulüp yöneticileri, taraftarlar, vb. başta olmak üzere politikacılar, ekonomistler, etkilietkisiz yetkililer, genellikle günah keçisi olacak bir suçlu arayışına girişir. Bu arayışta geçmişteki alışkanlıkların yavaş yavaş değiştiği söylenebilir. Eskiden suçlanan tek odak yerine ki bu, genellikle medya olurdu; artık kulüp yöneticileri, taraftar liderleri, emniyet güçleri, eğitimsizlik, stat görevlileri vd. topluca suçlanıyor. Stadyumlar bizim yaşam alanlarımızdandır; buralarda maç izlemek için toplananlar uzaydan gelmezler. Onlar da bu ülkenin insanlarıdır. Bu nedenle olayın toplumsal boyutunu görmezden gelip, polisiye önlemleri öne çıkartarak kalıcı çözümler üretmemiz güçtür. Geçen yıl İzmir’de Göztepe –Karşıyaka maçında bir cinayetin işlenmesinden sonra çıkartılan “Sporda Şiddeti Önleme Yasası” na karşın, bugün hala aynı noktada duruyor olmamız bunun kanıtıdır. Türkiye’nin toplumsal yapısında karşımıza çıkan ürkütücü fotoğraf, aslında sorunun kaynağının ne olduğunu çözümüyle birlikte gösteriyor. Hepimizin yaşayarak bildiği gibi toplumumuzda müthiş bir adaletsizlik ve eşitsizlik söz konusudur. Devlet Planlama Teşkilatı’nın açıkladığı rakamlara göre ülkedeki toplam gelirin yüzde 80’ini nüfusun yüzde 20’si kullanırken, toplam gelirin yüzde 20’sini nüfusun yüzde 80’i kullanmaktadır. Huzursuzluğun bu denli yoğun yaşandığı bir toplum futboldan “oyun” olarak ne kadar zevk alabilir ki? Öte yandan stadyumların, tırmanan şiddet olaylarıyla birlikte bir tür dokunulmazlık alanı olarak değerlendirildiği unutulmamalı. Tribün kalabalıkları arasına gizlenip her türlü kişisel ya da toplumsal soruna, şiddet düzeyinde tepki gösterme kolaylığı ve bunun cezasız kalması, tribün şiddetini ateşleyen etkenlerdendir. Bütün bunlara bakarak tribün şiddetini salt futbolun sorunu olarak değerlendirmek ne kadar doğru olur? Belki tersinden bir bakış açısıyla tribünleri toplumsal tepki gösterme alanları olarak ele alıp, bu çerçevede projeler üretmek, ivedi çözüm olarak değerlendirilebilir. Du bakalım İtalyanlar ne yapacak? BAKINCA Kimin Eli SERDAR KIZIK Birilerinin elleri tribünlerde. Okey masasında kahraman olma düşleri kuran, üç beş lümpenin, hapçının, zaman zaman döner bıçaklarıyla terör estirenlerin değil bu el. Onlar olsa olsa kullanılıyordur. Bu el, yabancı el. Cinayetleriyle, kışkırtmalarıyla, provokasyonlarıyla Türkiye’yi karıştırmak, istikrarsızlaştırmak isteyen yabancının eli. Tarihte bir çok kez yaşandığı gibi işbirlikçi kullanıyor elbet. Geniş kitleleri kucakladığından futbola da spora da uzanıyor o el. Kamu güvenliğini hedef alıyor. Bölme ve parçalama planları için ayrılıkçılığı körüklüyor. Etnik durumları kaşıyor, şoven ve dinci ırkçıları kullanıyor. Tribünde pankart açtırıyor, slogan attırıyor, kavga çıkarıyorlar. TrabzonKayserispor, Elazığ Malatya, KarşıyakaDiyarbakırspor maçlarında sahne aldılar. Trabzon’daki slogan, “Ayağa kalkmayan Ermeni olsun”du. Malatya’da, sözde Elazığspor taraftarı bir grup, katledilen Hrant Dink’in Malatyalı olması nedeniyle “Ermeni Malatya... Ne Ermeniyiz, ne Malatyalıyız. Biz Elazığlıyız” sloganları attı. Ardından da ‘Türkiye sevdalısıyız’ yazılı pankart açtılar. Bu büyük ayıba, bir grup Malatyasporlu taraftar aynı ayıpla karşılık verdi. ‘PKK dışarı’ sloganları atıldı. Olaylarda 3’ü polis, 10 kişi yaralandı. Elazığspor taraftarları, koltukları kırarak ateşe verdi. Karşıyaka ile Diyarbakırspor’un Alsancak Stadı’ndaki maçında da benzer olaylar yaşandı. Taraftarlar birbirine girdi. Koltuklar söküldü, taşlar, sopalar fırlatıldı. İnsanlar yaralandı. Karşıyaka taraftarı ‘PKK dışarı’ sloganlarını kullandı. Polisin tabancası alınmaya çalışıldı... Tuzağa düşmemek gerekiyor. Elimizde sağlam bir reçete var oysa. Mustafa Kemal Atatürk’ün “Ne Mutlu Türküm diyene” sözü, hastalıklı sloganların reçetesidir. Ciddi gelişmeler yaşanıyor futbolumuzda. Ancak ciddiye alınmıyor. Yapısı, kuruluşu bozuk federasyonu, AKP’li belediyeler aracılığıyla ele geçirmeye çalışan Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin ne diyor olan bitene ? Neymiş? “Sporda şiddet ve düzensizliğin önlenmesine dair kanun gereği, il güvenlik kurullarının görevlerini bu yasa kapsamında yerine getirmelerine ilişkin İçişleri Bakanlığı’na yazı yazma ihtiyacı duymuş.” Bu konuda İçişleri Bakanlığı da il güvenlik kurullarını çok daha dikkatli olmaları hususunda uyaracakmış... Sporda siyaset olmazmış... O zaman federasyonu AKP’lileştirme çabaları hangi anlamı taşıyor? Bugünkü yıpranmayı, saygınlığın ve inandırıcılığın kaybolmasını, toplumda itibar görülmemesini , “siyaset” sözcüğüne bağlamanın hiçbir geçerliliği yok. Suçlu, “siyaset” sözcüğü değil. Siyaset her yerde, yaşamın her alanında yapılacaktır, yapılmalıdır. Yeter ki ilkeli olsun. Yeter ki kişisel, grupsal ve partisel çıkarlardan uzak, kamu yararına kullanılsın... GEÇMİŞTEKİ FACİALAR 2 Ocak 1971 Ibrox: Rangers Celtic derbisinde 89. dakikada gelen Celtic golüyle stadı terk eden birçok evsahibi takım taraftarı, uzatmaların son saniyesinde gelen Rangers golüyle stada geri dönmeye çalıştılar. O sırada hakem maçı bitirince staddaki taraftarlar dışarı çıkarken iki grup tribün çıkışındaki merdivende karşı karşıya geldi. Fazla yüklenme sonucu çöken merdivende çoğu çocuk 66 kişi can verirken 200 kişide yaralandı. 20 Ekim 1982 Luzhniki: Spartak ve Haarleh arasındaki UEFA kupası maçında stad görevlileri sadece buz tutmuş olan doğu tarafından çıkış ızni verince yukarıdan gelen taraftarlar aşağıdakilerin üzerine düştü. Resmi ölü sayısı 66 olarak belirtilse de gerçek rakamın 340’ın üstünde olduğu düşünülüyor. 11 Mayıs 1985 Valley Parade: Bradford’un 3. Lig şampiyonluğunu kutladığı, Bradford City Lincoln City maçında kutlamalar için getirilen polyester kupanın altına atılan bir sigara yüzünden tutuşmasıyla çıkan yangında 56 kişi öldü. 29 Mayıs 1985 Heysel: Liverpool ve Juventus arasında oynanan Şampiyon Kulüpler Kupası Finalı öncesinde taraftarlar arasındaki gerginlik nedeniyle olaylar çıktı. Panik halinde kaçan taraftarların birbirini ezmesi ve çöken bir duvar sonucu 39 kişi öldü, 600 kişi yaralandı. İngiliz Kulüpleri Avrupa kupalarından 5 yıl süreyle men edildi. 15 Nisan 1989 Hillsborough: Liverpool ve Nottingham Forest arasındaki FA Cup maçı öncesi dışarıda kalan Liverpool taraftarları açık kalan bir kapıdan içeri hücum edince yaşanan izdihamda 94 kişi hayatını kaysederken, 766 kişi de ciddi şekilde yaralandı. 9 Mayıs 2001 Accra Sports: Gana ‘nın iki büyük kulübü, Accra Hearts ile Asante Kotoko arasındaki maçın sonunda Kotoko taraftarlarının çıkardığı olayları yatıştırmak isteyen polis tribünlere biber gazı attı. Çıkan kargaşada 127 kişi hayatını kaybetti. EPosta:serdarkizik?cumhuriyet.com.tr 9
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear