Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
NEYMİŞ ABDÜLKADİR YÜCELMAN H A F T A N IN SÖZÜ TİGANA: Ne taraftarın tepkisi ne medyanın eleştirisi beni yıldırır. Aldığım parayı hak etmeden gitmem. Futbol yazarı mı, antrenör mü ? S por yazarlığı bir meslektir ve bu meslekten olanların kurdukları bir dernek vardır, adı Türkiye Spor Yazarları Derneği'dir. 1963 yılında kurulmuş olup bugün 43 yaşını doldurmuştur. Bu derneğin üyeleri arasında spor yazarları ile futbol eleştirileri yapan futboldan gelmiş eski futbolcular, antrenörler vardır. Spor yazarları TSYD üyesidirler, futboldan gelmiş ve medyanın bir köşesinde yer almış olan yazarlar aynı zamanda antrenörler derneğinin de üyesidirler. İki ayrı meslek kuruluşunda üye olmak kimi zaman eleştiri konusu olmuş, ama olay büyütülmemiştir. Aslında bu sürtüşme 1970'li yılların başına dek uzanır. Namık Sevik TSYD Başkanı ben de genel sekreterken o günlerde Futbol Federasyonu başkanı rahmetli İsmail B u yazıyı neden yazdım. Geçenlerde Mustafa Denizli Hürriyet'teki yazısında Beşiktaş'ı eleştirirken ‘‘Bu takım gol atamaz'' diyordu. Ardından iki gün sonra kendisiyle yapılan bir röportajda ‘‘Gidersem sadece Beşiktaş'a giderim'' dedi. Mustafa Denizli'yi Altay'dan bu yana tanırım, o da beni tanır. Sevgili Mustafa, bu yazıyı kendisi için yazmadığımı bilir, o nedenle onu örnek göstermemi de yanlış anlamaz. Ama ben bir gazetede yazı yazan, ya da TV'de takımları eleştiren bir futbol adamının birkaç gün sonra eleştirdiği takıma koşa koşa gitmesini (mesleğim adına değil), kamuoyunun değerlendirmesi açısından ayıplıyorum ve kınıyorum. yapmamış'' lar ile doldu. Buna da kimsenin bir diyeceği yok. Ancak bir gün önce futbolcu ertesi gün spor yazarı olanlar arttıkça spor servislerinde homurdanmalar başladı. Bu homurdanmaların nedeni ekonomikti elbette. Spor servislerine paraşütle inen torpilliler yazılarını yazan gençlere bordrolarını gösterirken yüzleri Hakkı Güngör ile konuşmuş, futboldan gelenlerin durumunu görüşmüştük, Namık ağabey ‘‘Gelsinler ne olur, bir köşede yazsınlar'' deyince konuşmalar kesilmişti. Ama o günlerden bu günlere gelene dek TV kanalları, artan sayfa ve kadroları ile spor servisleri ‘‘futboldan gelmiş gelmemiş futbol eleştirmenleri ve spor yapmış kızarmıyordu, sonraları buna da alıştı spor servisleri. Yıllar geçti yine benim de yönetim kurulunda görev aldığım bir yıl, futboldan gelip bir günde spor yazarı olan, sonra da bir kulüpten teklif alıp antrenörlüğe dönenleri yeniden ne derneğimize ne de spor yazarları tribününe aldık. Bu uygulama devam ediyor. Bu arada zaman zaman kalemi sürten abuk yazılar yazanlar ise patron kanalı ile gelip herhangi bir tribünde bilet alarak oturan ve yazılarını telefonla yazdıran yazarlardır. Bir futbol adamı ya yazardır, ya teknik direktördür, antrenördür. Bu gibi davranışlar zaten dedikodu ile dolu futbol dünyamızda da tartışılıyor. Spor yazarlığı teknik direktörlerin , antrenörlerin arka bahçesi değildir, olmamalıdır. Güneş alkışlarla U zun süredir ortalıkta gözükmeyen hatta akıllara başka şeyler gelir diye Trabzon'a bile gitmediğini söyleyen futbolda Dünya 3.’sü kariyerli Şenol Güneş , 11 Altın Adam toplantısında çeşitli soruları yanıtladı. Şenol Güneş'in sık sık alkışlandığı konuşmasından paragraflar ‘‘Aurelio'yu milli takıma almazdım. Türk vatandaşlığına geçmek bu kadar kolay olmamalı'' . ‘‘6 yabancı çok, 3 yeterli. Gençlerin önü kesilmemeli'' ‘‘Dünya üçüncüsü olduk, niye birinci olamadık diye eleştirildim'' ‘‘Bazı kulüp başkan veya yöneticilerinin Teknik Direktörler hakkında olumsuz konuşmaları yanlış. Herkes bildiği işi yapsın'' ‘‘Ziya hoca acele ve düşünülmeden verilen bir karar değil. Hem Türk futbolunu hem Trabzon'u iyi biliyor'' ‘‘Maaş almadığım milli takımdan kovuldum. Bu beni çok üzdü'' ‘‘Başarısızlığı her zaman kabullenirim, namusluları gösterip namussuzları gizliyoruz'' ‘‘Türkiye grup birincisi olur, Yunanistan ikinci'' Vur deyince öldürmek F utbolda yeni kurallar geldi ya, hakemlerin burnu havada. Yeni kurallar hakemlere büyük yetki veriyor, takdir haklarının sınırı genişledi. Ya da öyle sanıyorlar. Maç sırasında bir yanlış karar verebilir mi hakem; verebilir tabi, aman efendim sakın ha en ufak bir el hareketi ya da bir isyana teşebbüs... Hemen sarı kart çıkar, bir ikincisi ise kırmızıdır. Bir futbolcu kendisine sert giren rakibini hakeme göstermez mi? Başka kime gösterecekti ki? ‘‘Vay sen benim işime ne karışıyorsun'' cart sarı kart... Hakem kardeşlerim size vurun denilince öldürüyorsunuz, futbolun da canına okuyorsunuz. Bakın ben demiyorum, hakem hocalarının da hocası Hilmi Ok ne diyor ‘‘Futbolcunu ilk isyanını ya da ilk itirazını hakem görmeyecek, bu sporun içinde olan bir davranıştır, ama arkası gelirse ve uzarsa kartı çıkarır'' Ama yeni kuralların koruması altında hakemler dilediğini yaparsa o zaman isyana tribünlerde katılırsa işte o zaman yanarız. Alex giderse yanlış yapar lex'in demecini okudum gazetelerde, Fenerbahçe'den ayrılmak istiyormuş. Gerçi yalanladı ama kimse inanmadı. Çünkü haber tüm gazetelerde Alex'in kendi sitesinden alınarak yayınlanmıştı. Neyse bu gibi durumlara medyamız da spor okuru da alıştı. Alex 7 ay sonra sözleşmesi biteceğine göre elbette kendi bileceği iş. Bonservisini alır gider ama sonrası ne olur, onu kendi düşünsün. Şunca zaman Fenerbahçe'nin ekmeğini yedi, çok da puan kazanırdı takımına. Onu da kimse yadsımıyor zaten, ama Alex ‘‘Ben Avrupa'ya gitmek, orada oynamak istiyorum'' deyince o noktada düşünmesi gerek. Avrupa'da acaba hangi ülkenin hangi takımında oynayabilir. Evet oynayabilir ama hangi A ülke Alex'e Fenerbahçe'den fazlasını verir. Avrupalılar epey zamandır Türkiye liglerini de medyadan izliyorlar. Hatta önemli maçları uydu aracılığı ile izlemeleri de olası. Alex'in nasıl oynadığını, nasıl goller attığını ama çoğu zaman da sahanın ortasında eli belinde nasıl dolaştığını da görüyorlar. Ama bir yandan da bizim medyanın Alex'in Fenerbahçe'ye kaç maç kazandırdığını da biliyorlar. Göze hoş gelen Brezilya futbolunun bir severi olarak acaba bu futbolun modası geçiyor mu diye de düşünüyorum. Göze hoş gelen ama son dramla biten bir tiyatro sahnesi gibi... Alex giderse belki Fenerbahçe fazla bir şey kaybetmez, ama onun muz vuruşlarını özleriz, o kadar. 20