23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

NEYMİŞ ABDÜLKADİR YÜCELMAN HAFTANIN SÖZÜ Haluk Ulusoy (Futbol Federasyonu Başkanı) “Bugün vatandaş da, bazı kurumlar da erken seçim istiyor. Haklarında soruşturma açılmış dokunulmazlık zırhına sığınmışlar var. Onlar erken seçim istemiyorsa ben de erken seçim istemiyorum” Meclis’in şike bantları nerede? Ş ike ve teşvik primi iddiaları ile ilgili olarak TBMM’de Meclis üyelerinden oluşan bir araştırma komisyonu kuruldu. Bu komisyon, bir takım kişileri karşısına aldı, uzun konuşmalar yaptı, komisyona davet edilenler teker teker bildiklerini söylediler, hatta hiç konuşmayanlar bile komisyonun önünde cesaretle bildiklerini anlattılar. Konuşmaların ardından uzun bir süre raporun hazırlanması sürdü, sonra da dağ fare doğurdu, şike ve teşvik primine ilişkin dişe dokunur bir durum yoktu. Futbol dünyası , başta Futbol Federasyonu olmak üzere rahat bir nefes aldı. Günler, haftalar, aylar geçti, şike ve teşvik primi iddiaları yeniden ortaya çıkınca Futbol Federasyonu bilmem kaçıncı kez soruşturma komisyonu kurdu. Başına da eski Futbol Federasyonu başkanlarından emekli General Yılmaz Tokatlı’yı getirdi.Tokatlı Paşa da “Ne kanıt var ne belge” diyerek geleneğe uydu. Derken önce Hadi Türkmen Aktüel dergisinde, sonra da ben Cumhuriyet’te Futbol düşündürücüydü. Neyse, medyadaki bu gibi konuşmaları her geçen gün daha sık duymaya alıştık, ama alışamadığımız ve asla kabul edemeyeceğimiz ise TBMM’nin Meclis Araştırma Komisyonu’nda oluyor. Öğreniyoruz ki Meclis Araştırma Komisyonu onca kişinin ifadelerini zabıt tutarak söz sahibine imzalatmamış. Çoğu ihbar olan bu konuşmalar banda alınmadı mı, ya da banda alındı da açıklanmıyor mu? Komisyona ben de davet edilmiştim, ama gitmedim. Çünkü ne söyleyeceksem hepsini ‘NEYMİŞ’ köşemde yazdım. Zaten gitseydim de durum değişmeyecekmiş, bana da teşekkür edip göndereceklerdi. O gün ifade verenler, bugün söylediklerini inkâr ederlerse (ki edecekler vardır) “Sen zamanında bunları söylemedin mi ?” diyecek kimse yok. Bugün arabanızın çamurluğuna birisi çarpsa da karakola gitseniz hemen olayın zabtı tutulur ve altına imzanızI attırırlar. Meclis komisyonunun bu hatasını cehalet ya da laubalilik olarak kabul etmek olası değil. Peki ne öyleyse? Federasyonu’nun da şike yaptığını yazdık. Olayı, tanıklarıyla ortaya koyduk. Ama yine ses yok, medya her zamanki ilgisizliğini ve ‘ateştir el yakar’ ilkesini sürdürdü. Bir spor servisi müdürü yıllanmış arkadaşım bile kayıtsızlığını ve ilgisizliğini anımsatan bir başka meslektaşına “Olayın üstüne gitmesine gideyim ama bana iş bulacak mısın?” demesi hem üzücü hem Eczacıbaşı Spor Kulübü 40 yaşında C uma akşamı Eczacıbaşı Spor Kulübü’nün kuruluşunun 40. yılı kutlandı. Şahane bir gece geçirdik, harika bir nostalji yaşadık. Eski sporcular, antrenörler, teknik direktörler, hep bir aradaydı. Tam bir aile gibi, ‘İşte ideal bir spor ailesi’ dedim eski sporcu İpek Özgüden’e... Çoğu eşleriyle gelmişti kuruluş yıldönümüne, birbirleriyle evlenen basketbol ve voleybolcuların görüntüsü genişletilmiş bir hafta sonu aile partisi gibiydi. Aramızdan ayrılan eski sporcular ve yöneticiler de anıldı gece boyunca. 40 yılın fotoğrafları sahneye yansıtıldı, zaman zaman kimi gözler yaşlandı. Bana da söz verdiler, duayen gazeteci olarak. Kısa konuşmamda Eczacıbaşı Spor Kulübü’nün 40 yıl önce kurulduğunu ama benim Eczacıbaşı ile spor tanışıklığım daha eskilere dayanıyordu. 1959’da yapılan Uluslararası İstanbul konkurhipiklerinde Binicilik Federasyonu Başkanı olan rahmetli Nejat Eczacıbaşı ile medya mensubu olarak basın danışmanı gibi çalıştığımı anlattım. Nejat bey ile başlayan sporda sosyalleşmenin, Şakir beyle devam ettiğini, Bülent bey ve şimdi de Faruk Eczacıbaşı ile bayrak yarışının sürdüğünü ifade ettim. Eczacıbaşı masa tenisi, basketbol, voleybol ve satranç dallarında faaliyetini sürdürüyor ve özellikle bayan sporlarına liderlik yapıyor. Efes de 30 yıldır basketbol sporuna miniklerden başlayarak ulusal takıma sürekli oyuncu yetiştiriyor. Her iki kulüp de bir aile kimliği içinde spora desteğini ve sosyal sorumluluğunu çeşitli biçimlerde kamuoyuna sunuyor. Ama Eczacıbaşı’nın gecesinden ayrılırken üzgündüm. 100 yaşını aşmış 3 büyük dediğimiz kulüplerimiz nedense bir aile ortamı yaratamıyorlar. Oysa o kulüplerden de kimler geldi kimler geçti, ne anılar ne yaşanmış hikayeler var. Ama sen ben kavgası , çekişmeler , Bizans oyunlarının her türlüsünü okuyor ve görüyoruz. Onların da Türk sporuna çeşitli branşlarda hizmet verdiğini elbette önemsiyoruz, ama neden bir aile olamıyorlar, neden? Galiba kurumsallaşmadan aile olunmuyor. Öyle mi dersiniz, galiba öyle. Eczacıbaşı ve Efes Pilsen’in başarısı da galiba kurumsallaşmada. Eczacıbaşı’nın 40, Efes’in de 30. yaş günü kutlu olsun. Nice yıllara… Büyüklere masallar: Gökten 3 elma düştü MASAL 1 Kısa boylu adam karşısındaki orta yaşlı şişman adama “Ağabey işin zor. Karşında zorlu bir takım var, ama istersen...” Şişman adam güldü , karşısındakini zaten yıllardır tanıyordu, birçok iş yapmışlardı, ne demek istediğini anlamıştı: “Tamam da nasıl olacak bu iş.” Genç adam “Ağabey sen merak etme , hakem benim adamım” Lafı fazla uzatmadan cep telefonundan aradı bir yeri, konuşmaya başladı “Ağabey ……… yanında mı? Tamam, söyle bu iş tamam, parası bende” Telefonu kapadı, şişman adama döndü, işte bu kadar ağabey. İş tamam pazarlık faslı bitti, ayrıldılar. Maç günü geldi çattı, sonuç şişman adamı memnun etmişse, iş tamam demekti, paralar uçtu genç adamın cebine. Yok öyle değilse…. Genç adam aradı şişmanı “Ağabey bunlar işte böyle, kimbilir karşıdan ne almıştır, bizimki az geldi. Paranı yarın uğrar veririm” Maçın hakemi mi?.. Garibim hakemin ne şişmanla ne genç adamla bir ilişkisi vardı. Ama genç adam futbol camiası içinde tanınan, ne iş yaptığı, hangi kulübe yakın olduğu bilinmeyen ama her yere girip çıkan, futbolcularla, yöneticilerle, federasyoncularla , hakemlerle ve medya mensuplarıyla samimiyet kuran, ağzı kalabalık yırtık adamlardan birisiydi. Hatta belki onlarla birlikte olduğunu kanıtlayan fotoğraf albümü olması bile akla yakındı. İşi gücü belli olmayan bu adam futbolumuzun içindeki gizli organizasyonları yürüten sırnaşık tiplerden sadece birisiydi. MASAL 2 Olay Denizlispor F.Bahçe maçının başlamasına çok yakın bir dakikada geçiyor. Denizlispor bu maçı kazanmak zorunda ama en yakın rakibi Malatyaspor da kazanmak zorunda. O zaman Denizlispor’un ne yapıp edip maçı geç başlatması şart. Maç başlamak üzereyken hakemler sahayı kontrol ediyorlar, bir de bakıyorlar ki reklam panolarının arkasına gizlenmiş kutular ve kutuların içinde horozlar, tavuklar. Hakemler uyarıyor, kutular kaldırılıyor. Maçın zamanında başlamasını engelleyen bu provokasyon işe yaramadı, sahaya salınacak tavuklar ve horozlar maçın başlamasını engelleyecekti ama onların yapamadığını konfetiler yaptı ve maç ilk yarıda 6, ikinci yarıda 16 dakika uzadı. Maç öncesi “Bu ülkede şike yapılıyor” diye konuşan Denizlispor Kulübü Başkanı da maçtan sonra konuşmaktan vazgeçiyor. “Neden sustun?” diyen yok!.. MASAL 3 Süper Lig futbolcusu genç, her zaman gittiği berberine gülerek anlatıyor: “Ağabey yıllardır futbolun içindeyim. Şike var mı yok mu tartışıyorlar, benim teşvik primi almadığım sezon yok. Amatör kümede de vardı süperde de var. Ama neye yanarım bilir misin; bir yıl sonra futbolu bırakacağım, bize teşvik primi olarak şahin bile vaat ettiler, olmadı.. Bir araba sahibi olmadan futbolu bırakacağım. Şans işte” 20
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear