Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Days
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Servis alanında yarış M U R AT İ LT E R erek pistte gerekse evlerinde televizyonları başında yarışı izleyen seyircilerin görmediği, hatta bazılarının ise hiç bilmediği bir perde arkası macerası yaşanır Formula 1’de her yarış. Bizler onları ilk olarak startgrid alanında görürüz. Her otomobilin başında ne yapması gerektiğini çok iyi bilen birçok insan koşturur durur. Sonra kırmızı ışıklar sönünce, unuturuz, start öncesi o koşturan adamları. İşte bu perde arkası onların macerasıdır. F1’de belki de yarış kadar heyecanlı ama yarıştan daha önemli bir perde arkası macerası yaşar her takım. Takımların garajlarına girmek çok zordur. Özel izinlerden sonra ancak mümkün olabilir. Her ne kadar herkes pazar günkü yarışa odaklanmış olsa da, F1 takımları perşembe ve cuma günleri yaptıkları serbest antrenmanlarla işe başlıyorlar. F1 aracında değişik ayarlar deneniyor ve doğru lastik için titiz bir seçim yapılıyor. Garajın arkasında bulunan telemetri bölümünden gelen bilgiler anında takım şefine iletiliyor. Yeni ayarlar pilota söyleniyor. Cumartesi sıralama turları öncesi ayarlar tam olarak son eriyor. 2 yavaş ve 1 hızlı turdan oluşan sıralama turları sonucunda tüm araçlar yarış sabahına kadar kapalı parkta kalıyor. Bu zaman içerisinde hiç kimse F1 araçlarına dokunamıyor. Pazar sabahı yarış stratejileri yapılmaya başlıyor. Türlü türlü senaryo hazırlanıyor ve bunlara karşı önlemler belirleniyor. Yarış boyunca herkes ekrana kilitleniyor ve telemetri ekranından gelen bilgiler ışığında değerlendirmeler yapılıyor. Takım şefi, pitstopun olacağını pit ekibine bile sadece 3040 sn. önce bildiriyor. Tetikte bekleyen mekanikerler bu sürede pitstop için hazırlanıyorlar. Pilotlarla takım yönetimi arasındaki telsiz konuşmalarıyla, pilota yarış sıralaması ve motorun performansı hakkında bilgiler veriliyor. Değişen şartlar sonucunda gelen direktifler de yine pilota telsizle bildiriliyor. Eğer takımın garajındaysanız bu telsiz konuşmalarına kulak misafiri olabilirsiniz. Mesela, Almanya GP’sinin son turunda otomobilinde hasar olduğundan önündeki aracı geçmemesi için takım yönetimi tarafından uyarılan bir pilotun, takım emrini dinlemeyip, önündeki aracı geçmesini ancak takımın garajında yer almanız sayesinde bilebilirsiniz. Bu direktifler pilotlar tarafından genellikle pilotlar tarafından yerine getiriliyor ve yarış sıralamasındaki yerinin belirlenmesinde büyük pay sahibi oluyor. Yarış sona erip, pilotunuz podyuma çıkma hakkı elde etmişse, o ekip için bundan daha büyük bir ödül olamaz. C F O R M U L A 1 T Ü R K İ Y E SAYFA 2 İstanbul’da Formula 1 MURAT YIĞCI Önce ‘‘Türkiye, F1 takvimine girer mi?’’yi hayal etmeye başladık, daha sonra ‘‘Pist yapabilir miyiz?’’ sorusu geldi gündeme. ‘‘Türkiye GP’si F1 takviminde yerini alacak’’ haberini alır almaz. 4 şehir pist yapımı için yarışmaya başladı. Artık takvime girmiştik ve önümüze bakıyorduk... ‘‘İstanbul mu, Antalya mı, İzmir mi, Nevşehir mi’’ tartışmaları yapıldı; bu prestijli yarışta ipi İstanbul göğüsledi. (Benim de içinde bulunduğum küçük bir grup pistin İstanbul’a değil, belki de biraz duygusal olarak başka bir şehre yapılması gerektiğini savunuyordu.) Pistin yapılacağı şehrin adı belirlendiğinde, pistin yeri de belli olmuştu; temel atma töreni yapıldı; çalışmalar başladı, temel atma töreni sırasında boş ve kurak bir arazi olarak hatırladığımız bölge, gelişmeye, piste benzer bir hal almaya başladı. Her ay pistle ilgili pek çok haber yer alıyordu basında; pist yetişmeyecek, deniliyordu; pistin, dünyanın en iyisi olacağı söyleniyor; pist yapımı sırasında bütçenin çok fazla aşıldığı, projenin yarıda kalacağı uyarıları yapılıyordu. Zaman geçtikçe pistin silüeti ortaya çıkmaya başladı. Artık pisti bitirmiştik ve önümüze bakıyorduk... törleri de göz önüne aldığınızda yıllık 8 milyar dolarlara ulaşan bir spor organizasyonundan söz ediyoruz. Neden mi? Çünkü F1’in gücü, pistte yaşanan rekabetten çok, uluslararası pazarlama gücünden geliyor. Markalar, F1 sayesinde farklı pazarlarda kendilerini en iyi şekilde ifade etme fırsatı buluyorlar. Sadece takımlar değil, sponsor firmalar da yarışıyor F1’in perde arkasında; dünyanın en prestijli firmaları bu sporda yer almak için milyonlarca dolarlık bütçeleri gözden çıkarmış durumda. Çünkü F1 asla sadece F1 değil; artık küresel bir organizasyon, ziyaret ettiği ülkeye prestij de katan çok iyi bir tanıtım fırsatı. Bu fırsatı iyi kullanan ülkeler, F1’den büyük faydalar sağlamayı başarıyor. G F1’İN KATKISI BÜYÜK OLUR Tabii ki F1 motor sporlarına dikkatleri çekecek, ilgiyi arttıracaktır; bu kısa ve orta vadede motor sporlarının gelişmesine fayda sağlar... Ama ne de olsa F1 yapısı itibarıyla diğer motor sporlarından farklı bir yerde duruyor. Bu nedenle F1’in Türkiye’de motor sporlarını kurtaracağını söylemek biraz iddialı olacaktır. Yarışın yapılacağı İstanbul Park Pisti, 150 milyon dolarlık bir yatırımla gerçekleştirildi ve İstanbul Park’ın tek görevi bir F1 yarışına ev sahipliği yapmak değil. Burada pek çok ulusal ve uluslar arası yarış düzenlenecek. Unutmadan ekleyelim; F1’in İstanbul markasına katkısı, motor sporlarına katkısından fazla olabilir. GERİ SAYIMDA SON GÜNLER Derken ağustos ayı geldi çattı; Türkiye hiç olmadığı kadar Formula 1’le dolar hale geldi; herkes Formula 1 yazıyor, tüm gazeteler, dergiler F1’i tanıtmaya çalışıyordu. Siz bu yazıyı okurken Türkiye’nin ilk GP’sine geri sayımda, artık ‘saatlere’ gelmiş olacağız. Formula 1, dünyanın en iyi pazarlanan spor organizasyonlarından biri. Bu nedenle pek çok ülke bu serinin bir ayağına ev sahibi olabilmek için ciddi yatırımları aynen bizim gibi gözden çıkarıyor. Bunun nedeni çok açık aslında: F1, motor sporlarının zirvesi olmak gibi bir avantaja sahip. Teknolojinin en üst seviyede kullanılıyor olması, F1’e bir otomobil yarışı olmanın yanı sıra, farklı bir hava, farklı bir prestij de katıyor. Belki de bu nedenle, 2005’in Ağustos ayındaki tek yarışı için İstanbul’a uğrayacak olan F1 Dünya Şampiyonası, günümüzde Olimpiyat Oyunları ve Dünya Kupası gibi organizasyonlarla karşılaştırılır hale gelmiş durumda. 203 ülkede canlı yayımlanan, milyonlarca insanın takip ettiği, izlediği, hakkında daha fazla bilgi edinmek için çırpındığı bir organizasyon bu. Burada, bütçelerini milyon dolarlarla kuran takımlardan, F1’e aynı miktarda paraları döken ve bundan pişmanlık duymayan sponsorlardan, toplam yıllık harcaması 2,5 milyar dolara çıkan, katma değer sağladığı sek İYİ KULLANILIRSA FIRSAT Peki biz bu küresel organizasyonun neresindeyiz? Biz bu organizasyonda, oyuna yeni giren genç ve biraz da acemi oyuncu konumundayız. ‘‘F1 yarışı Türkiye’deki motor sporları için bir dönüm noktası olacak, F1’den sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak’’ gibi iddialı ve tam olarak inanmadığım yorumlar yapmak istemiyorum. Ama bu bir fırsat; Türkiye bu fırsatı iyi değerlendirebilirse, 21 Ağustos günü, yıllar sonra bile konuşulmaya devam edecektir. Aksi takdirde Türkiye, kendi ülkesinde düzenlediği Avrupa Basketbol Şampiyonası’nda ikinci olan ama bunu bir türlü basketbolün gelişmesi için; voleybolda uluslararası başarılara imza atan ama yine bunu bir türlü voleybolun gelişmesi için kullanamayan, bir kez daha çok büyük bir orginazasyona imza atıp, sonrasını iyi değerlendiremeyen ülke olmaya devam edecektir. Artık yarışı en iyi şekilde yapacağımızı düşündüğümüz için, önümüze bakmak istiyoruz... Ne diyelim, Türkiye GP’sinin ve sonrasının en iyi şekilde hatırlanması dileğiyle... Pitstop stratejileri yarış içinde büyük önem taşıyor. Öyle ki iyi bir planlama ile sıralamada 2 basamak bile yükselmek mümkün. B A M B A Ş K A B İ R D Ü N YA D I R F O R M U L A 1 Önce lastikler büyük bir titizlikle hazırlanır ve seçiliyor. Tüm elektronik aksam büyük bir itina ile kuruluyor. F1 aracı yarış öncesinde tepeden tırnağa kadar kontrolden geçiyor. Tüm ekip F1 aracını yarışa hazırlamak için uğraşıyor. Pilotlar hazırlanmaya başlıyor. Yarış öncesi kontroller pilot F1 aracındayken bir kez daha yapılıyor. Son hazırlıklar tamamlanınca tüm ekip elemanları yemeğe gidiyor. Yarış başladıktan sonra yöneticiler yarışı ekranlardan büyük bir dikkatle izleyerek stratejiler geliştiriyor. İlk pitstop. Ekip kısa bir sürede F1 aracına yakıt koyarak, lastiklerin basıncını kontrol ediyor. Tüm ekip elemanları pilotları ve kupalarıyla zaferi kutluyor. Buz adam, İstanbul’un sıcağında eriyecek mi ? ormula 1’de ilk yarışmaya başladığı günlerde başı süper lisans ile derde giren ve yarıştırılıp yarıştırılmaması büyük tartışmalara sahne olan Kimi Raikkonen, 2005 sezonunda İstanbul GP’si öncesinde şampiyonluğun iki numaralı adayı. Sezonun Barcelona’daki 5. yarışına kadar adını sadece Malezya’da en hızlı tur zamanı ve Imola’daki poleposition ile duyuran Raikkonen, İspanya Barcelona ile başlayan birincilikler serisini, Monaco, Kanada ve son olarak da Macaristan ile devam ettirdi. Hockienheim’da sezonun 4. pole derecesini elde eden Finli pilot, son 6 yarışın 5’inde en hızlı tur zamanına imza atan pilot olarak dikkatleri üzerinde topladı. Avrupa GP’sinde kaçan birincilik ise belki de onun bu sezon sonunda şampiyonluğa ulaşmasını engelleyecek. Gelmiş geçmiş en hızlı Finli sürücülerden biri olan Kimi Raikkonen, göründüğü gibi soğuk ya da duygusuz değil. Aksine oldukça komik, sürekli gülümseyen ve yerinde yaptığı şakalarla karşısındakini avcunun içine alan bir yapıya sahip. Kimi’ye yaramaz bir çocuk ifadesi veren dağınık sarı saçlarını ile Formula 1 Padok alanının en gösterişli yapılarından biri olan McLarenMercedes’in yürüyen merkezi Motorhome’da yakalıyoruz.Bu söyleşi Finli pilotun bilinmeyen yönlerini ortaya koyuyor. Kimi Raikkonen, sadece vatanı Finlandiya’da değil, tüm dünyada ‘‘Buz Adam’’ (iceman) olarak adlandırılıyor. Kendisi bundan pek şikayetçi olmasa da, ‘‘Sanırım beni öyle gördükleri için böyle diyorlar’’ diyerek aslında hiç de göründüğü gibi bir insan olmadığının ilk mesajlarını veriyor. Özellikle yarıştan önce ve yarış sırasında duygularını aşırı şekilde kontrol altında tutuyor olması, en büyük baskı altında dahi hiç tepki vermemesi, ona neden ‘‘Buz Adam’’ dendiğini F C özetliyor. Oysa günlük hayatta, eğlenceli birisi olan Kimi’yi tanıdıkça, ona takılan bu lakabın son derece haksız olduğunu düşünmeye başlıyoruz. Eminem dinlemeyi, patlamış mısır yemeyi seven Kimi, boş vakitlerinde F1 pistlerinin simülasyonlarıyla bir sonraki yarışa kadar yarışacağı pistle adeta bütünleşiyor. Arada sırada yanındaki arkadaşlarıyla şakalaşan bu sevimli Finlandiyalıyı tanımaya devam ediyoruz. Kendisine şampiyonluk yarışını sorduğumuzda, bir tahmin yapmak için henüz çok erken olduğunu söylüyor. Çünkü F1’de her an her şey olabilir. ‘‘Biz iyi bir takımız ve oldukça hızlı bir aracımız var’’ diyor, Kimi. Otomobilinde zaman zaman sorunlar çıksa da, o ekibin bu problemleri gidereceğine ve şampiyonluk mücadelesini sonuna kadar sürdüreceğine inanıyor. Türkiye’deki motor sporları sevgisinden ve son yıllardaki gelişiminden bahsedip, bir gün F1’de bir Türk pilotun yarışıp yarışamayacağını sorduğumuzda şöyle diyor“Formula 1’de yarışabilmek için belli bir motor sporları geçmişinizin olması gerekiyor. Her isteyen bu araçlara binemez. Burada her milletten insanı bulmak mümkün ve buraya belli bir yolu kat ederek geldiler. Neden bir Türk pilot da bu karnavalın içinde yer almasın’’ Hayal kırıklığı ile geçen bir sezonun ardından MP420 için ne kadar çok uğraştıklarını anlatıyor. ‘‘En mükemmeli bulmak için uğraşıyoruz’’ diyor ve ekliyor. ‘‘Şu an grid’in en hızlı aracına sahibiz.’’ Gerçekten de geride bıraktığımız 13 yarışta elde edilen 7 en hızlı tur zamanı ve 4 pole derecesi bunu doğruluyor. 2005 sezonunda bazı problemler yaşasa da, onlar yaptıkları hatalardan dersler çıkartıyorlar. Geçen aylarda Aspendos’ta bir çekime katılan Kimi, Türkiye GP’sini merakla ve sabırsızlıkla bekliyor. ‘‘Kısa bir süre kaldığım Türkiye’den çok etkilendim’’ diyen Kimi, İstanbul’a ilk kez gelecek. Yeni pistlerin her zaman bir bilinmeyen gizemli tarafı, Finli pilotu oldukça meraklandırıyor. O, ve diğer F1 pilotları için önemli olan pistin nerede ve nasıl olduğun değil. Onlar için önemli olan piste çıkmak ve yarışmak. ‘‘İstanbul’da da bunu yapacağız’’ diyor Kimi ve F1 otoritelerince İstanbul pistine en uygun araçların Mc Laren’in, yarışın en büyük favorisinin ise kendisinin gösterilmesine tebessümle karşılık veriyor. İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI ADINA İLHAN SELÇUK Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Arif Kızılyalın, Sorumlu Müdür: Mehmet Sucu, Görsel Yönetmen: Özgür Katkıda bulunanlar: Murat Yığcı, Murat İlter, Sami Gürel, Veysel Balkaya, Cumhur F O R M U L A 1 Özkü, Önder Arslan, Onur Salman, Ersin Öztekin Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basım ve Yayıncılık A.Ş. İdare Merkezi: Türkocağı Caddesi TÜRKİYE No: 39/41 34334 Cağaloğluİstanbul Tel: 0 2125120505 Faks: 0 2125138595 Cumhuriyet Reklam: 0 2125124778 Baskı: İhlas Gazetecilik A.Ş. 29 Ekim Caddesi No / 23 Yenibosna İstanbul