Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
8 EDEBİYAT Dünyanın en önde gelen yazarlarından biri sayılan Gabriel Garcia Marquez özyaşamöyküsünü kaleme aldı. Genç bir gazeteci olarak nasıl ekmeğini taştan çıkarmaya çalıştığını, bir genelevde bekâretine veda edişini dile getiriyor. Anılarda ilk okuru Castro'ya ayrılmış bölümler de var. Anılardan alıntılar... Yalnı GABRİEL GARCİA MARQUEZ Türkçesi: RÎTA URGAN gece Alfonso gazetenin yöneticisiyle görüştüğünü ve onun nitelikli, ancak fazla iddialı olmayan, yeni bir köşe yazarı fikrine sıcak baktığını söyledi. 5 Ocak 1950 tarihli El Heraldo gazetesinde ilk yazım yayımlanmış oldu. El Universal gazetesinde başıma geldiği gibi, olur da işler yolunda gitmezse diye altına imzamı atmaktan kaçındım. Takma adım zaten hazırdı: Septimius. Bu adı Virginia Woolf'un "Mrs. Dalloway" yapıtındaki Septimius Warren Smith karakterinden esinlenerek almıştım. Köşe yazıma verdiğim "LajirafaZürafa" başlığı ise, Sucre'deki danslarda bana tek eşlik eden kişinin lakabıydı ve bunu bilen tek kişi de bendim. O yıl ocak ayının rüzgârları bana her zamankınden de sert esiyormuş gibi geldi. Bu rüzgârlann kasıp kavurduğu sokaklarda şafak sökene dek yürümek olanaksızdı. Sabah kalkınca herkes bu çügın rüzgârlann gece boyunca ortalığı nasıl yerle bir ettiğinden, düşleri ve kümesleri silip süpüriişünden, çatılardaki çinkoyu nasıl bir giyotin gibi savurduğundan söz ederdi. Şimdi o rüzgârlann kısır bir geçmışin kalıntılarını yok ederek, bana yepyeni bir yaşamın kapılarını açtığına inanıyorum. Grupla ilişkim artık yalnızca keyif vermekten çıkmış, mesleki bir ortaklığa dönüşmüştü.Onceyazmayıtasarladığımızkonularla ilgili yorumlar yapıyor, ya da kesinlikle uzmanlık gerektirmeyen, ancak belleklerden silinmeyen gözlemlerimizi paylaşıyorduk. Bir sabah German Vargas'ı o günkü gazeteden kesmiş olduğu " Zürafa " yazısını sessizce okurken yakaladım. Grubun öteki üyeleri masanın çevresine kurulmuş, odaya çöken dumanı daha da yoğunlaştıran bir huşu içinde, verilecek kararı bekliyorlardı. German okumasını bitirdiğinde, tek bir sözcük etmeden ve yüzüme bile bakmadan, gazete kesiğini yırtıp parçalarını kül tablasındaki izmarit ve kibrit yığınına fırlattı. Kimsenın gılunı çıkarmadığı ve hiç bozuntuya vermediği bu olay üzerine asla bir yorumyapmadı.Gelgelelim.oolaydanaldığım ders bugün bile zaman zaman bunaldığımdabirparagrafyazmaküzere kalemalmaya yeltendiğimde imdadıma yetişir. Yaklaşık bir yılımı geçirdiğim ucuz otelin sahipleri bana aileden biriymişim gibi davranmaya başladılar. O günlerde servetim eski püskü sandaletlerim, yıkayıp üstüme geçirdiğim iki parça giysim, bir de 9 Nisan olayları sırasında Bogota'nın o eşsiz çay salonundan yürüttüğüm deri evrak çantasından ibaretti. Karaladığımherbiryazıyıiçine sokuşturduğum bu çantayı hiç yarum dan ayırmıyordum. Yazılarım dışında yiti rebileceğim hiçbir şeyim olmadığından onlan bir banka kasasına yerleştirerek üzerlerine kilit vurmayı göze alamazdım Ilkgeceleryazılarımı güvenle teslim edebi leceğim tek kişi otelin ser verip sır verme yen kapıcısı Lacides idi. Odaya ödediğime eşit bir ücret karşılığında bu görevi üstlen meye razı olmuştu. Yazı makinemle yazdı ğım ve üzerlerinde düzeltmeler yapmış ol duğum kâğıt parçalanna pür dikkat kesilir sonra çantayı tezgâh çekmecesine yerleşti rirdi. Ertesi sabah söz verdiğim saatte çan tayı alır, ödemeyi yapardım. Ödeme konu sunda öylesine titizdim ki, bunu üç gecelil peşin bir ödeme olarak kabul ediyordu. Bı zamanla bir alışkanlığa dönüştü. Bir nokta dan son ra iyi geceler dışında tek bir şey söy lemeden çantayı tezgâhın üzerine bırakıp anahtan kendim altp odama çıkar oldum. German bir gereksinimim olup olmadı