Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
TANIKLIK bihissedip "Acababeğeneceklermi" diye geriliyor. Antakya elimi/den gidiyor mu? En biiyük darbeyi nerden yemiş ? Çekimlerde, kentin minıari dokusunu son elli yıldır, artan bir hızla kaybettiğini düşündiım. Habibi Neccar ve Asi Nehri arası tarihi sil alanı... Kent, Asi Nehrı'nin kars,ıyönüne doğru betonbinalarla "gelişıniş" Tabiri caizse.. Eski Antakya'nın restorasyonu parasaJ kaynak gerektirdiği için sit alanı olan eski Antakya içten içe çöküyor. 1970 li yıllarda 2000 yıllık Roma Köprüsü'niin sökülmesi ve taş kaplı ara sokaklara beton dökülmesi sanat tarihi açısından bir katliam... Hem yollar hem köprii Roma dönemine kadar uzanan bir tarihe sahipti. Biraz da bu tahribatlar yüzünden artık Antakya adı hep adı sclle birlikte anılıyor. 19 yy. sonlarma doğru Mgr.L'Abbe Le Camus seyahatnamesinde, Antakya'dan şöylebahseder:" ..Fımnabizi hareketsizlige mahkum ediyor. Pencereden, her zaman gürüldeyerek akan ()rontesi vegökten sel gibiinenyağmursıılarını larlalara taşıyan su dolaplarını melankolik bir şekilde seyretmekleyetinmek gerekiyor. Her birinin ortasında bir kanal ve iki tarafinda kaldınmlar bulunan sokakların çok basitbirkonstrüksiyonasahipolduklannı anlıyorum.. Bu firtınada yağmur suları çağlayanlargibi dağın tepesinden iniyor. Veevlerin çevresincle tabii bir yatak içinde kıvrılarak giden kanallara kavuşuyor. Böylece halk da sel sularından etkilenmeden rahatca dolaşabiliyor. Arada sırada sokakların kesiştiği yerlere konmuş birkaç atlama taşı, çamurlu sulara basmadan karşıdan karşıya gecmeye imkân veriyor." 150 yıl kadar önce fırtınada insanlara ayaklarını ıslatmadan dolaşma olanağı veren sokaklar artık öyle değil. Doğal drenaj yok olduğu için artık Antakya'yı sel basması işten bile değil. Nitekim 3 yıl önce büyük bir sel felaketi yaşandı. 1930'larda Antakya yakınında Üzümdalı (eski ismiyle Siipha ) köyünde ilginç bir olay yaşanmış. Wilyam Avusturya'da öğrenciolaylarınakarışmışbirgenç..Birsüre Avusturya'da hapiste yatar. Sonra kaçıp Mısır'a gelir. Burada din değiştirip Müslüman olur. îlhami Hoca adını alır.. Antakya'nın Üzümdalı Köyü'ne gelip buranın imamı olur. Ölene kadar da köyün imamlığını yapar.. Hatta Ilhami Hoca, Fransızcayı çok iyi bildiğinden Fransız baskınlanna karşı da köy halkını korumuş.. Üzümdalı Köyii'nün sonradan Miislürnan olan bir Hıristiyanı imam olarak bağrına basması buradaki hoşgörüyü bir kez daha gösteriyor. Antakyalı şair Ali Yüce'nin "BirKişilikSokak" şiiri Antakya'yı çok güzel anlatıyor. Bu bölümünü belgesele dekoydum: Antakya sokaklan dar/Antakya sokaklan birkisilik/Sen giderken ben gelemem/Bır gönlümübaharalmıs/Birgönlümüyazı'Antakya sokaklan bir kişilik/ Öte git biraz Filmigerçekleştirenler.Yapımyönetim: K. Senyücel, Danışman Prof. A. Demir; Kamera: Ali Ihsan Açıkgözoğlu, Orhan Tamer, Montaj: Yusuf Şen, Jenerik ve Ani masyon: Ajlan Altuğ, Seslendirme: Mehmet Ege; Müzik: D. Köroğlu; Yapım.Yönetim Yrd. Sibel Tekin. Charles de Gaulle Havaalanı Kopekler ve istenmeyen yolcular... Framız snsyolog ve gazctccı Krnlian Vcıgehon, 21 Ektm 2001 larihlerı arasında Fransız Kültür Enstilüsü ve Marmara Ünivcrsıtesiîletişim Fakültesı tarafından düzenlenen KentteSinemaSıncmada Kent baslıklı konferansa katılmak üzere Utanbula gehrken, Parıs 'teki Charles de (iaulle 1 iavaalanı 'nda tanık olduğu bir o/ayı bize aktardı. Kendisını ve dığ'er yolcuları çok rahatsız eden bu olay, havaalanında göçmenlere uygulanan siddet içeren binınırdışı etmeolayıydı l'antklar, olayıyazıpVransızLiberation gazetesine gönderdılerve 11 Ekim 200i günü olay haber olarak yayımlandt. MÜİletışım Fakültesı ög'relimüyelerındcn Nurçay lurkoğlu metnın bir örneğını de bızegönderdı. "Uluslararası RoissyCharlcsde Gaulle 2B Havaalanı, 2 Ekim Perşembe saat 9.45. Havlayan kopekler, çığlıklar, yolcu bekleme kuyruğu önünde karmaşa. îkisi köpekli 67 polis, tstanbul'a gitmekte olan 1590 sayılı Fransız Havayollan'na ait bir uçağa bir genç çift ve çocuklarınızorkullanarakbindirmeye çalışıyordu. Erkek, yolcuların arasında uçağa kadar sürüklendi. Kansı korkunç çığlıklar atarak iki polis tarafından sımsıkıtutuldu.aşağıyukarıüçyaşlarındaki çocukları bir polis tarafından arkalarında yer alıyordu, çocuk, anne ve babasının kurban olduğu bu travmatik sahnelere tanıktı. Otuz dakikalık bir pazarlıktan sonra şiddete uğramış bu çift ve çocukları büinmez bir yöne doğru salonagötürüldüler. Havaalanında görevli polislerin bu sorgulama yöntemleri, Içişleri Bakanlığı'nın yeni sınır dışı etme kotasını doldurmak için kullanılan gündelik bir uygulama haline mi dönüştü? Geçen 26 Eylül'de Nicolas Sarkozy (Fransa Içişleri Bakanı)Beauvau'dayapılan bir toplantı esnasında şunları söylememişmiydi: "Sizyenikanununçıkmasını beklemeksizin hareketegeçebilirsiniz.Sayısalverilcregöreayarlanan tılusal çıkarlar, kısa bir zaman içerisinde sınır dışı etme vakalarının iki katına çıkacağını göstermektedir." "Evraksızlar" (gerekli belgelere sahip olmayan kaçak mülteciler) veya sığınmacılarbu isteklerinden dolayı suçlanabilir mir> Demokratik bir ülkcde gayriinsani bu muamele (avukatsız, elçilik temsilcisi bulunmadan) kabul edilebilir mi? Kızılhaç'ın (Charles de Gaulle'debulunmasıbutip bir olayı, hukuksuz bir yerde göçmenler hakkında bir kanun uygulanabileceği bir yer haline getirebilir mi? Yolcular, iradeleri dışında bu olayı izlemek zorunda bırakıldılar, hatta böylesi bir mizansenin suç ortağı oldular. Burada belirgin polis "bas gibikabullendiğim.eşyanıntabiatı olarak gördüğüm hoşgörü duygusunun, diğer yerlerde pek de sık rastlanan bir değer olmadığını öğrendim. Belgesel fikri nasıl oluştu? Bütün bunlar beni bıı dizinin yapılış fikrine götürdü. Aslında hep kafamın bir köşesinde, Antakya'nın belgesclini yapmak fikrivardı... Hatta, iş,eilk başladığımyıllarda, Hatay meselesini konıı alan, arşiv ağırlıklı bir belgesel yapmışüm. Yıl 1979' du sanırım... O belgeselde röpörtaj yaptığım, Hatay Davası'nda bizzat rol almış isimler bugün yaşamıyor. Çete savaşlarına katılmış DişçiZübeyirGöçmengibi...Direnişiçin "Yenigün Gazetesi"ni çıkaran Mehmet Burç gibi... Bu röportajları arşivden bugünkü belgesele taşıdını. "Ezan,Çan,Hazzan" be!geseli,2001 yılının sonlarına doğru Ankara'da,HatayhlarDerneği'ninhazırladığıbirkonferansta, Prof. Atanıan I )emir ile karşılaşınce şekilIendi." Çağlar Boyu Antakya" kitabının yazan Ataman Hoca ilekonferanstan sonra belgesel konusunda kısaca konuştuk. Yeniden görüşmeye karar verdik. Daha sonra tstanbul'da bulıştuk. Ataman Demir belgeselin danışmanlığını üsdendi. Kaynak metnini deyazdı. Antakya'da Savon Oteli'nin avlusunda dinlediğimiz müzik de çok çarpıcıydı... Müzikleri de 1986 dan beri birlikteçalıştığım, artık film miiziği konusunda duygu senkronizasyonuna girdiğimiz Derya Köroğluyaptı. Antakyalı olman çekimler sırasında sitemlere neden olmadı mı ? Insanın doğup büyüdüğü yerdefilnıçekmesi değişik bir duygu... Zaman zaman "Onu cektin,beni çekmedin" şeklindesitemlerlekarş,ılaştığımoldu...Tabü kaçınılmaz olarak... Bir de insan kendini çocuk gi lcıları"na karşıgüvenlik açısından bu ailenin kendi iradesi dışında uçağa bindirilmesine karşı çıkan kaptan pilotun bu doğru tutumunu selamlamak gerekir. Sınır dışı edilerek Türkiye'ye gönderilmeleri halinde akıbetleri ne olurdu? Şu anda bu aile uçağa binmeyi reddettiği için Fransa'da altı ay hapis cezasına çarptırılabilir. Onlann, hangi koşullar altında alıkonulacağını düşünebiliyor musunuz? Aynı günlerde basın, kaçak bir silah satıcısı olan Pierre Falcone'nun Dışişleri Bakanlığı tarafından verilmiş diplomatik bir pasaportla Angola'ya uçuşunu anlatıyordu. RoissyCharles de Gaulle Havaalanı'ndan yapılan her uçuş birbirinin aynısı değil sanki.# ColineBroge, Kristian Feigelson, Patrick Millereux, M arcMurat Sağman Fransız Havayolları 1590No'lu uçuş yolcuları