26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

24 KASIM 2002. SAYI 870 Yine öğle saatlerindc, siyah çarşafıru koca yafetlervetakılariçinde. Ne var ki, kahvede her zaman beğeniyle manguatnnıaçıktabırakacakbiçimdeörtünmüşbirkadın, masalandolaşıp.devasızhas karş.ılanangiysileri,sokağaadımataratmaz talığınıntedavisiiçinparaistiyor. Hersefe sihrini kaybediyor. Bu karnaval kıyafetleri, rindeaynıinsanlarlakonuştuğunufarketmi sahnekostümleri, başka neredehuncailtifat yor. Kahvede oturanların ilgısi, onu hemeıı görebilir? Kahvede herkes, birazcık olsunbihergüngörüyorolnıalanndandolayıneartı lir ki; ruhun açlığını doyurulnıalı... Ama, yor, neazalıyor. Kadın hıçbirzamanaınacına eninde sonunda sokağa cıkınak gerekecek.... ulaşamadığı halde, Sysyphos gıbi kayasına Bütünçekiciliklerinerağmengençkadınları dönüyor vc hikayesını usanmadan yeni baş kara kara düşündüren bu olmal ı... tananlatıyor. KendisineenindesonundainaAkşama doğru eski bir film yıldızı, meynılaeagını düşündüğü içınbelki, belki, yal dan okurcasına salıvcrilmış sıyaha boyalı nızca hastahg ından söz etmek için; galiba öy uzun saçlarıyla, oraya son anda yetişmiş gibi lc... C'amus "Sysyphos'u mutlu birı olarak kahveyesığınıyor... ()ynadığı roller, nehahayal elmek gerek" diyordu. fifnemeşrepeskisigibikayıpgitmıyorüzeÖğleden sonra her masada tanıdığı olan rinden... Buyüzden,odagiysilerinideğiştirıııavi gözlü kadın, karnından bıçaklanmış bir mıyor. adamın karşıdaki kasap dükkanına, camı kıŞimdi,biraşiretreisininvakurkansıymış; rarakgırdiğını ve oradanaldığıkocasatırla yürürken uzunelbisesi yerleresüriinüyor. Orkahvcye daldığını söylüyor. Kahveci, ınüşlc tayaşlı,yakışıklıadam,ınasasınıdennbırreri lere korkacak bir şey yok, diyormuş... Kah veransla ona takdım ederken, çevresine topveye, heıııenyakındakı ııamlı semttenbeş, ki laşan genç kadınlar, tozlanmış eteklenni şefşilikdestekgeldiğifısıltısı,kadınınpeşısıra katletaşıyor... masalarda dolaşıyor, anıa bu beş kişj, gölge"Yıldız",uzunsüredirkendisınesompdurdekiarkadaş.larıarasındaseçılemiyor. Mavi duğu sorunun cevabını, taın o anda buluyor... gözlü kadın, anlattıklarınadclil olarak arka Soruşuydu: geçıcıolanoyunmujıayatmı? larafta, telsizini arada bir çınlatmakta olan Akşamları, kalıvenin sakinleri koltuk altlapolis olosunu gösteriyor. Kimse döniip bak rındagünlükgazeteleriveyıllanmışyenilgımıyor. Ama çınlamaları duymakmümküıı... Manava yakın olan masada, betibenzi atmış Olhello,ağır, tombııl, yumıışak ellerini örtüniin üslünde kavuşttırmıış, düşünceli bir ifadcyle oturuyor. Başını kaldırdığmda,gözlerınden okunanlar, dolgıın bir cüınle gibi kayip, yukardan bir şey gelmesini beklercesine açıverdiği avuçlarına düşüyor. "Aşkı da, kıskançlığı da o anda yok etmek gerek..." Bakışlarını, yanındakı erkeğin kolıından sarkarak, onu yana Orhan Aydıtt, yıpkusııu Yağmtır beheğe kaptmrken... ğından öptükten sonra, masaya teklifsizce oturan, uzun sarı saçlı kadına leriyle eski devrimcileroluyor. Göz ucuyla çevirıpavuçlarınıkapatıyor. Olanbitenınfar eski yeni hasımlarını, eski yeni dostlarını kında olan onlarca serçe, dallardan bir biri ar anyorve alışkanlık haline gelen bu davranışlan rahatsız oluyorlar. Dalgın otururlarken dmadüşüyor... Akşamüstlerı, "Selpak" satmaya gelen kahveci, doslçaolduğundan kuşkıılanılamayaşlı,dişsızkadın, belkı deserınliktenistifa yaeak bir ılgıyle art arta çaylarını lazeliyor. dc ederek ortaya çıkıyor. Her zaman ıkı mıslı Masalarının üstünde her zaman kıtapoluyor, ama tek bir 1 lomeros eildi bile görünmüyor fiyatsöyleyip,hepyarısınarazıoluyor...DeOysa, Lukacs, 9 yaşındayken, llyada'yı lılerın, kahvede sınanmış ayrıcalığıyla, rast gelebirmasadan ağrı kesıci istiyor. Başına okumuş ve 1 lektor'un başına gelenlerden şu dıkildığı şişnıan adam, çantasını uzun siire dersiçıkartmıştı; yenilenler,yenenlerdendakarıştırdıktan sonra ilacı uzatıyor. Kadın, hakahraman vehaklı olabilir... Kahve larklı yönlerden bakıldığında her masadaki suyla ilacını içıyor veağzmıköpürterek saralı numarası yapmaya hazırlanan seferinde başka renk ve biçım alan gizemli genç çocuğa cesaret verircesine göz kırpı prizmalargibi,çekimmerkezioluşturuyor. Ama hevese kapı lanlar, kedilere bir kere bile yor... Çoeuk.sarakrizinigöriilmedikbirhızlaat yıyecek vermiyor... "Manzarah"masalarda latıyor. Iri yarı bir kadın, kâğıt parçastnın şen şakrak oturuyor ve onları buraya getiren üzerine "nerelojı"klinığısözcüklerinikara şeyin neolduğunuanlaranlamazçekipgıdılayıp, ilaç parası isteyen gence uzatıyor. Ço yorlar... Bazen içlerinden bın, yağmaladıklarını cıık eanı gönülden ve iy ilikle verilmiş bu tuhaf reçetey le uzaklaşırken, kahvedekiler, kâ gizlice yanında götürüyor. Ne var ki yeniden ğılta yazılanı düzeltmeye kalkışmamak ince bakmak istediğinde avııcunun boş olduğunu görüyor. Derken, kim bilirkimin, kaşla göz liğini gösteriyor. Akşamüstü saatlerinde kahvede oturanla arasında oraya karalayıverdiği, eğri büğrü rın pek çoğıı kadın... Kimisi sevgilisinin he çizgileri farkediyor... Alay konusuolmamak nüzadadaterketmediğı Anadne... Fedakar için, ömrünün sonuna kadar ellerini gizlemek lığının erkeğini elinde tutmayayeteceğı dü zorunda... Buna karşın kahve, bütün o ele geçirilmez, süncesiy le mutlu şu anda. Kimi kendi güzelliğiyle büyiilenmiş Andromeda ki, küstahlığı sade, olağanüstü anlann sihirli toplanıında, başınaçok isaçacak... Sonra, o ıııalum Hele belkı ancak, yukarı caddeden yürüyen bir na.... Kendisine ihanet eden erkeğini yakacak adamın, sokağın başı na geldiği ana kadar önalcşe atlamaya hazır Norma... Ama her gün görülebilengeleceginkanatlanaltında,mılyonlarca tesadüf ve olasılıktan başka hiçbir en az bir Judith secmek mümkün aralarında. Kadınlann kimisi, olağanüstü gösterişli kı şeyden yaratılmamış olarak, orada..^ BAŞKENT GUNLERI Yeni baştan MİJŞERREF HEKİMOĞLU U NESCO'nun 2002 Insan Hakları Onur Ödülü'nü Profesör loanna Kuçuradi alıyor bu yıl. Güzel bir olay elbet. Içten kutluyorum. Profesör Kuçuradi, Hacettepe Üniversıtesı'nin Felsefe Bölümü Başkanı. Beyaz saçları, aydınlık yüzuyle bılım dalını parlatan kadınlardan biri. Kadın devriminin güzel bir sımgesı. Felsefe bölümü başkanı olarak odüllendirilmesi de ilginç bir olay bence. Felsefe derslerine gerekli onem verilmedi, neredeyse dışlanacaktı ama yanlış hesap tersine döndu. Işte UNESCO da kürsü başkanını güzel bir ödülle onurlandırıyor. Bellı uyarıları da var. Kadın devriminin bir ürünü her şeyden önce, bir Istanbul kızı. Bilimin ışığında parlıyor, dalında doruklara tırmanıyor, uluslararası boyutlara varıyor, ama bu güzel boyutlara karşın eksileri, çelışkileri de yansıtan bir olay bu. Atatürk devrimleri çağdaş yaşamı amaçlıyor her şeyden önce. Halkımızı, insanımızı çağdaş uygarlık düzeyine ulaştıracak bir yaşam biçimi öngörüyor. Benım kuşağım bu öngörüyü yaşama geçirmek için savaş verdi, ama çok başarılı değil galiba. Neden derseniz, nedenleri onumuzde! Bireysel başarılara karşın yozlaştırma çabaları da yoğunlaşıyor. Karşı devrimlere de yol açıhyor neredeyse. Devrim bir bütündür değil mı? 1920'lerden sonra doğanlar, o bütünlüğü yaşamayı amaçladı, ama geldiğimiz noktada butünlukten söz etmek kolay değil doğrusu! Tüm devrimlerde çelişık olaylar, eksiler var. Bir resim, bir kadın acı gerçekleri yansıtıyor bırden. 1920'lerden 2000'lere gelirken, bellı on yıllar ileriye değil geriye gıtmiş, aydınlanma yolunda hayli yaya kalmış, zaman yitirmişiz! Her şeyı yadsımak, yalanlamak olası değil ama dar çevreyı aşınca gerçekler karşımızda! Genç öğrencıler ya da çocuklar arasında yapılan araştırmalar değer yargılarında değişıkliği çok çarpıcı biçimde simgelıyor, paranın en yüce değer olması genç kuşaklara da ilginç bir konum verıyor. Basında ve televizyonlardaki haberler de yeterli birtanık buna. Neyin tanığı derseniz, çarpık gelişmenin. Belli kavramlar unutulmuş gibi. Parasallaşma olayı kavram kargaşasına da geniş ölçüde yol açıyor. Dar çevrede yaşamayı yeğleyen dostlara selam! Çevre kirlenmesinden uzaklaşıyorsun en azından. Sevdiğin, güvendiğin kışılerle çepeçevre... Seçimde de özgürsün, istediğin kişiyle, kucaklaşır, mutlanır, onurlanırsın. Elin de kirlenmez, gözlerin, kulakların da. Kırlı şeyler görmez, kirli politikalara uzak kalırsın. Kirli sesler kulağını bozmaz, güzel şiirler, şarkılar çınlar yüreğinde. Telefon çalınca, dost sesler duyarsın. Kim o dostlar dersen, geçmişten, geleceğe yol alan arkadaşlar. Kimi Göztepeli, kimi Erenköylü, kimi Ankara'da Çankaya tepesinden, Kız Lisesi'nden, Dil Tarih Fakültesı'nden. Mustafa Kemal'in gezdiği tepelerden, kımı Ören'den, kimi Kaz Dağı'ndan, zeytinler arasından Çanakkale'ye uzanan yollardan. Kimi hasta, kimi başka bir yolda. Cebecı ya da Sahrai Cedid Mezarlığı'nda. Ama karşılaşınca güzel yaslanırız birbirimize. Elimiz, kolumuz, yaşamın gizemiyle titrer, güçlenir birleşiriz. Yeniden başlar yolculuğumuz. Yeniden, bir sabaha uyanırız. Güneş, çiçekler, kuşlar, yeniden (şarkılar söyler. Ya da güzel bir türkü, halk ozanlarından. Bir aşk türküsü Karacaoğlan'dan ya da Ruhi Su'dan, bir Anadolu destanı... Müşerref bacı, ne varsa bu türkülerde var, dedi birsabah, yan bahçedeki çamın altında. Doğru ne varsa türkülerde destanlarda var. Kuvvai Milliye Destanı'nda. Bız Mustafa Kemal'in kızlarıyız, bu güç savaşı aşar, aydınlanırız dıyor, bu toprağın kızlarından birı. Coşkuyla doğruluyorum, doğru soylüyor arkadaş. Kuşağımızın aydınlanma yolcularını umutla selamlıyor, umutla yol alıyorum geleceğe... Telefon çalıyor derken, yazımı okuyan bir arkadaş, kutluyor benı. Amaca giden yolda, duraklamayacağız diyor. Sesi umut dolu, sıl, yeni baştan...^ lonna Kuçuradi hilimin ışığındu parlayan kadınlardan hiri.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear