Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURİYET DERGt Yaşamı yaratıcılığa dönüştürenler... Şakir Paşa ailesinden üç ünlü kadın sanatçıyla "Üçü Birlikte: FahrelnisaFüreyaAliye" sergisinde buluşma var bu hafta. Ailenin iki sanatçı erkeği Cevat Şakir Kabaağaç ile Nejad Devrim de Istanbul'un eylül ayı sergi gündeminde... kızı Füreya'nınteyzeleri... Teyze yeğenden çok, üç arkadaş gibiler.. Üçünüde tanımak fırsatını, özellikle ikisinin dostu, arkadaşı olma şansını yakaladım. lştetümyaşamlannı yaratıcılığa dönüştüren o rengârenk kişiliklerden birkaç anı... Aliye 197074 yıllan arasında, geceyanlanndan sonra telefon çaldı mı, bilirdim ki Aliye Berger'dir. O gün "müthiş bir şey" olmuştur ve anlatmak için sabahı bekleyememiştir. O müthiş şey, pencereye dadanan bir kuş, yeniden bulduğu otuz yıl önce yazılmış birmektup, o gün çizdiği bir desen olabilir. Ya da "Zeynep Hanımcım, çok önemli, hani size gösterdiğim şokola kutusunu nereye koyduğumu siz hatırlıyor musunuz? Hani falanca Baron'un yolladığı... Kırmızıkadife..." Ertesi sabah erkenden, kuşlatamşmaya, deseni görmeye, ya da " şokola kutusunu" bulmaya,onagiderim.Beyoğlu'nda,Narmanlı Yurdu'ndaki evine. Tablolar, fotoğraflar, kitaplar, anılar, aşklar, fısıltılar labirenti; o rengârenk ve çok dağınık evi bir uçtan öteki uca aramay a baş lanz... O anda mutlak bulunması gereken bir kutu, birmektup ya da sayfalar arasmdaki kurutulmuş bir çiçek, hayat memat meselesi olabilirdi. Çok önemliydi. Çünkübütün bu aynntılar yaşamı renklendiriyor, yaşama sevincini çoğaltıyordu. Şakir Paşa Konağı 'nın tavan arasında tanışmıştı resim sanatıyla Aliye Berger. Birader Beyin (Cevat Şakir'in) yaptığı ve çocuklann gözlerinden uzak olsun diye tavan arasınakaldınlannü'ler... Tavan arasını ve tabloları çok sevdi küçük kız. Ama en çok en çok Charles Berger'i sevdi. Destansı aşkının kahramanı, FahrelnisaFüreyaAliye ZEYNEP ORAL Üçinsan...Üç kadın...Oçsanatçı... Güçlerini ve zaaflannı, korkulannı ve cesaretlerini, acılannı ve sevinçlerini, yaratıcılığa dönüştürmüşler. Yalnızca yaşamı, yaşamın her anını değil, ölümü, yokluğu, hiçliği de yaratıcılığa dönüştürmüşler. Ama en çok, en çok, aşklarını, tutkulannı dönüştürmüşler yaratıcılığa... Fahrelnisa. Füreya. Aliye... Granit,ateş vevolkan... Fahrelnisa Zeid (19011991) ressam. Aliye Berger (19031974) gravür ustası. Füreya Koral (19101997) seramik ustası. Kendi alanlannın doruklanndaüç isim... îkisi.ülkemizdeöncü... Üçü de kişiliklerini sanatta bulmuşlar. Üçüdesanatlannı.kişilikleriylebeslemişler, kişilikleriyle bütünlemişler. Fahrelnisa, Füreya, Aliye... Renk olsalar, sırasıyla safran sansı, turkuvazyeşili, yabangülüpembesi olurlardı... Nedendiye sormayın, öyle işte, bir duygu... "Üçü Birlikte: Fahrelnisa, Füreya, Aliye"... Yapı Kredi Kazım taşkent Galerisi 'nde açılacak serginin adı bu. Elbet onlan tanımanın en iyi, en doğru yolu eserlerini incelemek... Ben olsa olsa, çok renkli bir gökkuşağının birkaç anını sizlerle paylaşabilirim... Fahrelnisa, Füreya, Aliye... Şakir Paşa ailesininüçbireyi... Şirin Devrim'in "Şakir Paşa Ailesi", Nermidil Binark 'ın " Şakir Paşa Köşkü",AyşeKulin'in "Füreya" kitaplannı okuduysanız zaten ailenin yabancısı değilsiniz. Şakir Paşa'nın yedi çocuğunun en küçüğü Aliye... Fahrelnisa, iki yaş büyük ablası...IkisideenbüyükablaHakiyeKoral'ın Füreya 'nın Paris 'ten döndükten sonra çekilen bufotoğrafi Ara Güler'in objektifinden... Macar müzisyen, keman öğretmenı Berger' i çok uzun y ıllar çılgınca bir tutkuy la sevdi. Ensonundaevlendiler. Evliliklerinın altıncı ayında Charles Berger' in kalbi durdu.Yıll947'ydi. ölüm acısı karasevdaya dönüştü. Bu acı, bu yokluk, bu karasevda, Türkiye 'deki en büyük gravür sanatçı lanndan birini, bu sanatın ülkemizdeki öncüsünü varedecekti. " Sanat hayattakı en büyük teselli" diyerek, resim çalışmak üzere gittiği Londra'dan, 150 gravürle geri döndü ve Türkiye 'deki ilk gravür sergisini açtı (1951) Aliye Berger. "Zeynep Hanımcım, Londra'da resim atölyesinde, önüme çıplak modelleri koyup aynısını çizin diyorlar... Ben Berger'den başka çıplak adam görmemeye kararlıyım. Zaten ben, neye kime baksam Berger'i görüyorum. Kâğıda hep Berger çıkıyor." Sonunda hocası" Sen başka şey yapmayıbilmezmisin" diyeçıkıştı. Minicikbir sesle "Bilirim," dedi Aliye Berger. "Zaten yaptım da... Evde... iki gravür..." Hocasının o iki gravürü görmesiyle önündeki yol aydınlanacaktı... Sonra hiçdurmadançalıştı. Hep çalıştı. Kolunda baskı makinesini kullanmaya dermanı kalmayınca bile çalıştı. Biryanıylahep "çocuk" kaldı. Ailenin en küçük kızı olduğu için çok şımartılmıştı. Berger tarafından çok şımartılmıştı... Ama "çocukluğu", şımartılmaktan çok, içtenliğinden, yeryüzünü "müthiş" bulmasından ve "müthiş" bulduğu her şeye yepyeni gözlerle şaşarak bakmasından kaynaklanıyordu. Güneşin her sabah doğması bile müthişti onun için! Bana öyle geliyorki, büyük acısından sonra "çocuk" kalmayı, çocukluğunu sürdürmeyi, çocukluğu sonunadek sürdürmeyi seçti. (Ne kadarı gerçek, ne kadan oyun kim bilebilir ki!) Birlikte konserlere, sergilere gider, pastanelerdeçukulatalı "eclaire" yer,çaylar içerdik. Her sergi, her konser " müthiş bir serüvendi". "Aliye Hanım, eteklerinizin içıne, kumaş kelebekler dikermişsiniz..." " Evet doğru. Şimdi de yapmak isterdim ama nerede o eski güzel kumaşlar" "Amaetekiçindekimsegöremezki..." "Ilahi Zeynep Hanımcım, yürürken, eteklerim sallandıkça kelebeklerin öpüştüğünü ben biliyorum ya, o bana yeter... Hem ben başkalannı öpeceğime, kelebekleri öpüştürmem daha doğru değil mi?" (Hep yanıtı içinde olan sorular sormaya bayıJırdı) Eteklerinde kelebekleri öpüştürürken, gravürlerinde de renkleri, aydınhkla karanlığı öpüştürürdü. Resim aynı resim, kalıp aynı kalıp, yine de her baskı farklıydı. Bir kez gravürü, dantel iç gömleğine basarak denemelere girişmişti. Hastaydı. Onuhastaneyekaldıracaktık. Çantasını, bavulunu hazırlamasına yardım ettim. Füreya geldi, alıp bizi götürecek. Aliye Hanım, bin bir bahane uydurup evinden, eşyalanndan, gravürlerinden aynlmıyordu. Birara"Kesinliklegitmiyorum,çünkü pembe eşarbımı bulamıyorum, pembe eşarpsızgidemem" dedi. Dipsiz bir kuyuda eşarp aramaya kalkışmaktansa, yenisinı almak üzere evinden fırlarken, o arkamdansesleniyordu: "Ucuz olsun, güzel ol