Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
17 HAZİRAN 2001. SAYI 795 lar; onun ava çıktığını ve avlanmakta olduğunu, patlattığı o av tüfeğinin sesinden ve vadi boyuyankılanmasıdananlıyordu. O gün sahiden bir başkaydı, bir başka güzeldi; bir kadın imgesi bu denli çarpıcı ve çekici olabilirdi. Olağanüstü bir durum da yoktu köşkte, oysa kendisi olağanüstüydü Nergis' in. Stradan bir giysi içindeyken bile, o kadınsı güzelliği ve düşselliği gözlere yansıyordu.Vadi boyu birlikte yürümüşler ve köşke dönmüşlerdi. Ama, acaba neler konuşmuşlardı aralarında? Kısa bir zaman akışının ardından, yine birlikte balkona geçmişlerdi. Emine Nergis, çay işi için aşağı kata inmiş ve az sonra da dönmüştü. Hemen önleri masmavi deniz, o denli de sakindı. Konuşurlarken, gözlcrini de ara ara denize, uçuşan martılara çeviriyorlardı.Sözcükler,tckdüzevekopuk kopuktu. Ahşılmışlığın dışındaydı aslında. O sorun neydi? Hüseyin Hüsnü Bey konuşurkcn, yeryer ve fark edilen birgerilim, sinirlilik içindeydi. Ruhsal ve bedensel bir sıkıntıyı yaşıyorolmalıydı.Sözlerivekonuşmatarzı, aralarındaki birçalkantıyı, gerginliği yansıtıyordu. Onun ruhunu kemiren şeytansı bir durum. Gözlerini karşı yamaçlara çevirdi bir ara. Kimi düşüncelere daldı, bilinçiçi ve bilinçdışı. Emine Nergis, biriki tümceyle tstanbul'dan söz açınca, kocası aniden ayağa kalktı ve yan odaya geçti. Az sonra da balkona dönmüştü. O şeytansı dans, az sonra her şeyi altüst etmişti. Tabanca sesi, kayalıklann üzerinde dinlenmekte olan martılan ürkütmüştü. Vadi boyudayankılaruyandırmıştı.Çünküalışılmışın dışında bir sesti, ressamın o av tüfeği sesinc hiç benzememişti. O büyülü güzel Emine Nergis Hanım, o narin bedenine saplanmış olan kurşunun o kahredici etkisiyle,. birkaç saniye olduğu yerde kalmış sonra da bir şeye tutunmak istercesine, iki kolunu yana açmiş ve hemen önündeki masanın üzerine yığılmış. Kurşun, sol göğsünün altma isabet etmiş ve orada delik açmış, kanayan. O, yaşamla ölüm arasında gidip gelmiş olsa da, o sihirli güzelliğinden hiçbir şey y itirmemişti. Emine Nergis, yaşamının o baharını yaşarken ressamın köşkünde hayata veda etmişti. *** O iki gömüt, denize hâkim bir tepenin üzerinde bulunuyor. Top top selvi ağaçlan varbu iki gömütün çevresinde. Ressamın köşkünden başlayan bir patika yol, sizi alır götürür onların yanına ve sizi onlarla başbaşa bırakır. tki mezar ve üç mezartaşı. Bu iki mezar, gözlere yansıyan görüntüleriyle, yalnızlığın vc terk edilmişliğin o derin hüznünü yaşıyordu. O iki sütunlu olanı, ünlüressam Osman Hamdi Bey'e aitti; ötekisi ise, o bahtı kara ve talihsizkadın EmineNergis'inkiydi. Büyülü güzel Emine Nergis, bu yörede askeri görevini yapan Hüseyin Hüsnü (Erkilet) Bey'in eşi; Mıntıka Komutanı Emin Bey'in de kızkardeşiydi. Mezar "taşına"kazınmışolanyazılara bakıhrsa eğer, Emine Nergis Hanım, "kaza" ve "kader" kurşununa hedefolmuş. 27 yaşındaymış, hayatının en güzel günlerinde. Bu anlatıda ve öyküsel yaklaşımda, bu yıllar önce vukua gelmiş bir olaydan ya da bir "cinayet anatomisi"nden söz açılmıyor; kimi sorular gündcme taşınmıyor; aslında, bir gezinin izleminden ve onun izdüşümünden söz açılıyor. Zaten Emine Nergis Hanım'ın hayata veda edişi, o gömüt taşında vurgulanmış. "Kader" ve "kaza" ikilemine bağlanmış. Ama yine de ilginç olanı, o köşkte yaşamını yitirenle, o köşkün sahibinin yan yana yatmalan, aynı toprağı paylaşmalarıydı. Biri ünlü bir ressam, öteki de büyülü bir güzel; yine de ne olursa olsun, ikisi de yalnızlıklannın ve terk edi Imişl iklerinin o derin hüznü içindeler. O kan izleri ve o büyük g i z . ^ Sevgi Erdoğan. 1994 yılında Mersin'de tutuklandı. 12 yıl 6 ay ceza aldı. Cezası 6 ay ertelendi. O şimdi 19 kilo. Şair Orhan Alkaya eski arkadaşı Sevgi Erdoğan'ı ziyaret etti ve yaşadığını yazdı. SEVGİ ERDOĞAN Doğum Yerl: Erzurum DoğumTaıihl:1956 Baba: Veteriner müdürü Anne: Ev hanımı 7 kardeşler, 4'ü kız, 3'ü erkek. Okuduğu okullar llkokul: Tekirdağ Muratlı Orta ve lise: Fatih Kız Usesi Üniversite: Istanbul Üniversitesi / Iktisat mezunu 1984 1978'de Ibrahim Erdoğan ile evlendi. 1979'da kızlan Şirvan doğdu. 1981'de eşi Ibrahim Erdoğan ile birlikte tutuklandı. Metris Hapishanesi'nde 2 yıl kaldı. Eşi Ibrahim Erdoğan 10 yıl tutuklu kaldıktan sonra firar etti. 12 Temmuz 1991'de eşi Ibrahim Erdoğan, Balmumcu'da bir evde öldürüldü. 1994 yılında Mersin'de gözaltına alındı ve tutuklandı. Konya ve Uşak hapishanelerinde kaldı. 12 yıl 6 ay ceza aldı...^ yirmi yıl sonra gördüm Sevgi'yi Anna Karenina olamaz, basübadelmevtdi hayatın suyuydu deriden kemiğe sızan ve kemikten üreyen insan hücrelerdi yirmi yıl sonra gördüm Sevgi' yi inanmayacaksınız, gördüm, scvgiydi hayatın atardamanydı hayata ağan uzun parmaklan kınalı bir ülkeydi Sevgi'yi gördüm, yirmi yıl geçmişti aradan. ^ 20 yıl sonra... Sevgi Erdoğan 1 Haziran 'da tzmir Tabip Odası 'nın "tutukluluk koşullannda bakımlanmn yapılması mümkün değil" raporu üzerine cezası öaysüreyleertelenen 12 hükümlüden biri. Cezaevinde başladığı ölüm orucunu sürdürüyor. Şair Orhan Alkaya tstanbul DevGenç 'ten arkadaşı Sevgi Erdoğan 'ı 20yıl gibi uzun bir aradan sonra ölüm orucunu sürdürdüğü evdegördü ve yaşadıklarını Cumhuriyet Dergi 'ye aktardı. yirmi yıl sonra gördüm Sevgi'yi yirmi yıl sonra gördüm Sevgi 'yi müthişti, yeterince cümleydi aklı başını aşmıştı çoktan buruşuk bir hayatı ütüler gibiydi yirmi yıl sonra gördüm Sevgi'yi ne çok ölmüştük, bel 1 i etmezdi eski arkadaş işte, cem 'an aşktan durduk yerde Sevgi kimseyi üzmezdi yirmtyıl sonra gördüm Sevgi'yi oldum olası inadın güzelliğiydi tannm! gözleri baştan aşağı vatan Sevgi ihanetibilirdebilmezdi yirmi yıl sonra gördüm Sevgi'yi ufaktı, keskındi, kıldan inceydi on dokuz kiloydu karşımda yatan arkadaşım,canımın içi Sevgi'ydi yirmi yıl sonra gördüm Sevgi'yi unutulmuşvezin,hayatımız gibiydi burada hiçbir şey varolmaz yoktan açlık bacımda bir ziyafet siniydi yirmi yıl sonra gördüm Sevgi'yi yollar çok, istek genç ve birdi hayatımızın özetiydi, ta baştan gençliğimizi baştan kurar gibiydi yirmi yıl sonra gördüm Sevgi'yi kımbilirkaç kezöldüm, hepsi birdi gördüm, zaman oluğundan zamana akan kardeşlik, müsavat, adalet diliydi yirmi yıl sonra gördüm Sevgi'yi ne bir roman, ne oyun, ne şiirdi gözümü arayıp içine doğrudan bakan yanardağ değil, şu kardeş gözleriydi Sevgi Erdoğan, kızı Şirvan ve kocası Ibrahim ile...